Sözlük
Sponsor Bağlantılar
Çevir

EN 'EV' sonuçları
Çeviri evacuate
(f.) boşaltmak, tahliye etmek; (tıb.) vücuttan çıkartmak, boşaltmak. evacuant (i.), (s.), (tıb.) müshil. evacua'tion (i.) oşaltma, tahliye.
 

3D Oyunlar
Türkiye'nin en güzel ve ilk 3d oyun sitesi - 3doyunlar.net

 
Çeviri evacuee
(i.) tehlike yerinden uzaklaştırılan kimse.
 
Çeviri evade
(f.) kaçınmak, sakınmak, kaçamaklı yol aramak, paçayı kurtarmak, yakayı sıyırmak. evade a Iaw kaçamak yolu ile bir kanundan kurtulmak.
 
Çeviri evaluate
(f.) kıymet takdir etmek,değerini tayin etmek, paha biçmek; tartmak. evalua'tion (i.) paha biçme, kıymet takdiri, değerlendirme.
 
Çeviri evaneece
(f.) yavaş yavaş gözden kaybolmak, zail olmak, kaybolmak. evanescence (i.) yavaş yavaş kaybolma, zeval. evanescent (s.) gözden kaybolan, hafızadan silinen, zail olan, çabuk uçan; (bot.) dayanmayan, çabuk solan; mat son derece küçük, cüzi.
 
Çeviri evang-
(kıs.) evangelical, evangelist.
 
Çeviri evangel
(i.) İncil'in getirdiği haber; İncil kitaplarından biri; iyi haber, müjde.
 
Çeviri evangelical
(i.), (s.) muhafazakar Protestan; Protestan; (s.) İncil'e ait, İncil'e özgü.
 
Çeviri evanish
(f.), şiir zeval bulmak, yok olmak, gözden kaybolmak.
 
Çeviri evanqelism
(i.) İncil müjdesini getirme.
 
Çeviri evaporate
(f.) buhar haline getirmek, buharlaştırmak, uçurmak; buhar olup uçmak, buharlaşmak, buğu çıkarmak. evapora'tion (i.) buharlaşma, buğulanma. evap'orator (i.) sebze, meyve ve başka maddeleri kurutmaya mahsus alet. evap'orated milk kısmen suyu alınmış yoğun süt.
 
Çeviri evaqinate
(f.), (biyol.) ters çevirmek, tersyüz etmek, içini dışına çevirmek.
 
Çeviri evasion
(i.) kaçınma, sakınma; baştan savma cevap, kaçamak; bahan.
 
Çeviri eve
(i.) Havva. dauqhter of Eve Havva'nın kızı; kadın; mütecessis kadın.
 
Çeviri eve
(i.) akşam; arife gecesi; arife.
 
Çeviri evection
(i.),(astr.) güneş çekiminden ötürü ayın hareketinde meydana gelen düzensizlik.
 
Çeviri even
(f.) düzleştirmek, düzletmek, tesviyeetmek; up ile eşitlemek, müsavi hale getirmek, düzeltmek.
 
Çeviri even
(z.) hatta, bile, dahi; düz, eşit olarak; tamamıyla, tam. even if olsa bile. even so öyle olsa da, rağmen.
 
Çeviri even
(s.) düz, düzlem, müstevi; eşit, müsavi; düzenli, muntazam; doğru, tarafsız,bitaraf; paralel, muvazi, denk, aynı seviyede;çift, tam (sayı); temkinli, değişmez .evencolor her tarafı aynı tonda olan renk. evenhanded (s.) tarafsız, bitaraf. even number çift sayı. even with the roof dam yüksekliğinde, damla bir hizada. get even with intikam almak, hakkından gelmek. break even kâr ve zararı eşit olmak, ancak masrafını karşılamak. on an even keelden. (gemi) yatay durumda. odd and even tek ve çift. evenly (z.) düz bir durumda; eşit olarak; tarafsızca. evenness (i.) düz oluş; eşitlik; tarafsızlık.
 
Çeviri even
(i.) ,şiir akşam.
 
Çeviri evenfall
(i.) akşam.
 
Çeviri evengelize
(f.) Hıristiyan olmayanlara İncil'i öğretmek; Hıristiyanlığa çevirmek. evanlleliza'tion (i.) İncil'i öğretme, İncil'i öğrenme.
 
Çeviri evengelişt
(i.) gezici vaiz; dört İncil'i yazanlardan biri. evangelis'tic (s.) dört İncil'e ait, İncil va'zma ait.
 
Çeviri evening
(i.) akşam; gece; suvare; bir şeyin sona ermekte olduğu devre, özellikle ömrün son seneleri. evening dress gece elbisesi. evening primrose eşekotu, (bot.) Oenothera biennis. evening star akşam yıldızı, güneş battıktan sonra görülen Zühre yıldızı Good evening. İyi akşamlar. Tünaydın. musical evening müzik gecesi.
 
Çeviri evensong
(i.) akşam duası.
 
Çeviri event
(i.) olay, vaka, hadise; sonuç, netice, akıbet. at all events, in any event her halûkârda, ne olursa olsun. in the event of takdirde, halinde. quite an event olağanüstü bir durum. eventful (s.) hadiselerle dolu. eventfully (z.) olaylarla dolu olarak.
 
Çeviri eventide
(i.) şiir akşam, akşam vakti.
 
Çeviri eventual
(s.) akıbette, netice olarak vaki olan, nihai, en sonraki. eventually (z.) nihayet, sonunda, er geç, ilerde.
 
Çeviri eventuality
(i.) ihtimal, netice, işin sonu.
 
Çeviri eventuate
(f.) sonuçlanmak, neticelenmek; çıkmak, meydana gelmek.
 
Çeviri ever
(z.) asla, hiç bir zaman; ebedi, daima, her zaman, durmadan; herhangi bir zamanda. ever after ondan sonra, hep, artık. everand anon arada sırada. ever burning hiç sönmeyen, daima yanan. ever changing daima değişen. ever living ölmez, ebedi ever more daima, ilelebet. ever so much pek çok. ever so often sık sık. for ever and ever. ilelebet; ebediyete kadar. for everand a day (k.) dili ilelebet, daima. if ever şayet, eğer, kazara. Nothing ever happens. Hiç bir şey olduğu yok . scarcely ever hemen hiç. seldom if ever nadiren, belki de hiç. the finest ever en güzeli. Well, did you ever ! Acayip ! Çok tuhaf ! Allah Allah !
 
Çeviri everglade
(i.) özellikle Florida' da bataklık. the Everglades Güney Florida'daki geniş bataklık saha.
 
Çeviri evergreen
(s.), (i.), (bot.) yaprağını dökmeyen, her dem taze; (i.) daima yeşil kalan ağaç veya bitki, yaprağını dökmeyen ağaç.
 
Çeviri everlasting
(s.), (i.) ebedi, ölümsüz, daimi, sonsuz; sürekli, devamlı; fazla uzun süren, sıkıcı; dayanıklı; kuruyunca şekli verengi bozulmayan (çiçek veya bitki); i ebediyet, sonsuzluk; bot kuruduğu zaman rengini ve şeklini koruyan bir çeşit çiçek; birçeşit dayanıklı İngiliz kumaşı everlastingflower medine çiçeği, bot Gnaphalium; ölmez otu, bot Xeranthemum inapertum everlastingly z ebediyen, daima; fazlasıyla everlastingness i ebediyet, sonsuzluk
 
Çeviri evermore
(z.) ilelebet, ebediyen, daima. for evermore ebediyen.
 
Çeviri eversion
(i.) tersine döndürme, tersyüzetme; ters dönme.
 
Çeviri evert
(f.), (fizyol.) tersine döndürmek, içini dışına çevirmek.
 
Çeviri every
(s.) her, her bir, her biri; her türlü. every bit as much tam onun kadar. everyfour days dört günde bir. every now and then, every now and again ara sıra, arada bir. every once in a while arada bir. every other day iki günde bir, günaşırı. everyother person her iki kişiden biri. everybody (zam.) herkes. everybody else başkaları, öbürleri. every day her gün. everyday (s.) her günkü, alışılmış, mutat, adi. everyman (i.) halktan biri, herhangi bir kimse. every one her biri. evervone (zam.) herkes. every so often arada sırada. everything (zam.) herşey. everywhere (z.) her yerde. every which way (k.dili) her yöne, her tarafa, düzensiz.
 
Çeviri evesive
(s.) kaçamaklı, baştan savma; kaçmaya yarar. evasively (z.) kaçamak olarak, baştan savma bir surette. evasiveness (i.) kaçamak, baştan savma.
 
Çeviri evict
(f), (huk) tahliye ettirmek.
 
Çeviri eviction
(i.) tahliye etme veya edilme; geri alma veya alınma.
 
Çeviri evidence
(i.), (f.) delil, tanıklık, şahadet, ispat, tanıt; vuzuh, açıklık, aydınlık; şahit; (f.) belirtmek, tasrih etmek, açıklamak, tavzih etmek; ispat etmek. be in evidence göz önünde olmak, belirmek, meydana çıkmak. external evidence harici delil, konu dışından gösterilen delil. in evidence göze çarpan, aşikâr. internal evidence dahili delil, muhtevadan çıkarılan delil. turn state's evidence suç ortağı aleyhine ifade vermek.
 
Çeviri evident
(s.) açık, belli, sarih, aşikâr, vazıh, ortada olan, meydanda olan. evidently (z.) aşikar olarak, açıkça, sarahaten, tabii, anlaşılan.
 
Çeviri evidential
(s.) delil veya şahit kabilinden, delile dayanan.
 
Çeviri evil
(s.), (i.) günahkar, fena, kötü, kem; keder verici; (i.) günah, şer, fenalık, kötülük, zarar,bela, dert. evildoer (i.) kötülük eden kimse, şerir, günahkar kimse, suçlu kimse. evil eye kem göz, nazar değdiren bakış. evil-minded (s.) fenalık düşünen, kötü niyetli. speak evil of hakkında kötü söylemek, yermek, zemmetmek. the Evil One Şeytan, İblis. the lesser of two evils ehvenişer, iki kötü ihtimalden nispeten az kötü olanı. evilly (z.) şeytanca, kötülük düşünerek, günahkârane.
 
Çeviri evince
(f.) göstermek; izhar etmek, belirtmek, açığa vurmak, aydınlığa kavuşturmak, ispat etmek, delil göstermek.
 
Çeviri eviscerate
(f.) bağırsaklarını çıkarmak, içini boşaltmak. eviscera'tion (i.) bağırsaklarını çıkarma, içini boşaltma.
 
Çeviri evitable
(s.) sakınılabilir, kaçınılabilir, bertaraf edilebilir.
 
Çeviri evocation
(i.) zihinde uyandırma,aklına getirme; huk davanın daha yüksek bir mahkemeye ref'i ve devri.
 
Çeviri evocative
(s.) çağıran, davet eden, uyandıran.
 
Çeviri evoive
(f.) geliştirmek, inkişaf ettirmek; açmak, saçmak, dağıtmak, çıkarmak; gelişmek, inkişaf etmek; evrim geçirmek, tekâmül etmek. evolvement (i.) gelişim, evrim, tekâmül.
 
Çeviri evoke
(f.) aklına getirmek, uyandırmak; hissettirmek; tevlit etmek; (ruh) çağırmak.
 
Çeviri evolute
(i.), (geom.) evolüt, kıvrıklık merkez eğrisi .
 
Çeviri evolution
(i.) evrim, tekamül, inkişaf, gelişme, açılma. evolutionary (s.) evrimsel, tekamü1i. evolutionism (i.) evrim teorisi; bu teoriye inanma. evolutionist (i.) evrim teorisi taraftarı; zoraki devrim yerine birbiri ardından gelen safhaları izleyen bir sosyal yapı gelişimi için çalışan kimse.
 
Çeviri evulsion
(i.) söküp çıkarma, kökünden sökme.
 
Toplam 55 sonuç listeleniyor
Copyright © Dogrusozluk.comSponsor: ip adresim nedir cevaplar için doğru adres ipsorgu.com