tu quoqueLat. sen de (hasmı aynı suç ile itham etmek için kullanılır).
3D Oyunlar
Türkiye'nin en güzel ve ilk 3d oyun sitesi - 3doyunlar.net
tubi., f. (-bed, -bing) yarım fıçı, tekne yayık; bir yayığın alabildiği miktar; banyo küveti; k.dili tekne; f. fıçı içine dikmek veya koymak; teknede yıkamak. tub'bable s. yıkanabilir. tub'ful i. tekne dolusu.
tubai. büyük ve kalın sesli bir çalgı borusu, tuba.
tubals. boruya ait; anat. dölyatağı borusuna ait. tubal pregnancy dış gebelik.
tubbys. fıçı gibi; şişman ve bodur, bıdık; çınlamasız, boğuk.
tubei., f. boru, tüp; bot. çiçeğin boru gibi olan kısmı; boru eklinde şey; yeraltı demiryolu veya tüneli; (argo) televizyon; f. boru koymak, boru döşemek; boru içine koymak. bronchial tubes bronşlar. pneumatic tube tazyikli hava ile içinden mektup gönderilen boru. tube pan içi borulu pasta tenceresi.
tuberi. yumru kök; anat ufak ur.
tuberclei. tümsecik, tüberkül; bot. küçük yumru, yumrucuk; tıb. ufak ur, kabarcık, şiş. tuber'cular s. yumrulu; tüberkülozlu, tüberküloza özgü. tuber'culous. s verem kabilinden, tüberkülozlu. tuber'culate(d) s. urlu, yumrulu.
tuberosei. sümbülteber, bot. Polianthes tuberosa.
tuberous, tuberoses. kabarcık veya urlarla kaplı; anat. tümsekli; bot. yumrulu. tuberosity i. urluluk; kabarcık, ur, yumru; anat. sinir veya eklemin kemiğe bağlandığı yerde bulunan kemik çıkıntısı, pürtük.
tubingi. boru takımı, borular; boru yapmaya mahsus madde; boru şeklinde dokunmuş kumaş; tüp veya boru yapma.
tubulars. boru şeklindeki; borulu; boru sesi gibi. tubulous s. boru şeklindeki; borulu.
tuckf., i. içine tıkmak, içine sokmak, altına kıvırmak; kat kat edip küçültmek; sıkıştrıvermek, tıkmak; üstünü örtüp etrafını tıkmak; kat yapmak; i. elbise kırması; geminin kıç kuruzu; İng., (argo) yemek. tuck away (veya) in İng., k.dili iştahla yemek, tıka basa doldurmak. tuck oneself in bed yatağa girip yorganın kenarını şiltenin altına sıkıştırmak tucker i. tıkan veya sıkıştıran şey veya kimse; plise makinası; eski zaman kadınlarının giydiği dantel veya muslin yelek; omuz atkısı, şal.
tuckerf., k.dili yormak. tucker out yormak, bezdirmek, bıktırmak.
tuckshopi., İng. şekerci dükkânı, pastane.
tude-(sonek) -lik (Latince sıfatlardan isim yapımında kullanılır: fortitude, latitude).
tudori., s. Tudor, İngiltere'de 1485-1603 senelerinde saltanat süren hanedan; s. Tudor hanedanma ait. Tudor flower İngiliz gotik sanatında kullanılan üç yapraklı çiçek. Tudor style Tudor üslubu, İngiliz Rönesans üslubu.
tufai. süngertaşı; ırmak veya kaynaklarda oluşan bir çeşit kireçtaşı.
tufaceouss. süngertaşı veya kireçtaşı kabilinden.
tufti., f. küme, öbek, top; tepe, sorguç; püskül; f. kümelemek, demet demet yapmak: püskül ile süslemek. tuft'ed s kümeli; tepeli. tuft'y s. perçem gibi püskül püskül veya küme küme olan, öbek öbek.
tugf,. i. kuvvetle çekmek; çekmek, çekelemek; i. kuvvetli çekiş, büyük gayret; römorkör; koşum kayışı. tug boat i. römorkör. tug of war halat çekme oyunu; şiddetli rekabet.
tularemiai., tıb. kemirgenlerden insanlara geçen ateşli bir hastalık, tularemi.
tulipi. lâle, lâle fidanı. tulip root bazı tahılların sapına arız olan bir hastalık. tulip tree ağaç lâlesi, bot. Liriodendron tulpifera; lâle ağacı. white tulip tülbent lâlesi, bot. Tulipa stellata.
tullei. tül, ipek bürümcük.
tumblef., i. düşmek, yıkılmak, devrilmek; yuvarlanmak; acele ve dikkatsizce yürümek; takla atmak; karıştırmak, altüst etmek; örselemek; yıkmak, devirmek, yuvarlamak, düşürmek; cila makinasında yuvarlayıp temizlemek; i. düşüş, yuvarlanma; taklak; A.B.D., k.dili fırsat. tumble in yuvarlanır gibi girmek, cumburlop düşmek, içine düşmek; yatağa girmek. tumble out of bed yataktan fırlamak. tumble to k.dili anlamak. tumble up çabucak güverteye çıkmak. all in a tumble tamamen altüst.
tumbledowns. yıkılacak gibi, yıkılmak üzere, yarı yıkık.
tumbleri. su bardağı; taklakçı güvercin, uçarken takla atan güvercin; emniyet kilidinde hareketli kısım; tabancada tetik ile hareket ettirilen bir kısım; hacıyatmaz.
tumbleweedi. horozibiği, yabani kadife çiçeği, bot. Amaranthus.
tumblingi. cambazlık; taklak; güvercinin uçarken taklak atması. tumbling barrel, tumbling box parlatmaya mahsus döner varil.
tumbrel , tumbrili. çiftçi arabası, kağnı; Fransız ihtilâli zamanında suçluları idam yerine götürmek için kullanılan araba; eskiden suya batırmak maksadı ile üstüne suçlu kadınları bağladıkları tekerlekli iskemle.
tumefyf. şişmek, şişirmek; kabarmak, kabartmak. tumefa'cient s., tıb. şişiren, şişlik meydana getiren. tumefac'tion i. kabartı, şiş; şişme, kabarma, şişirme.
tumids. şişmiş, şişkin, kabarmış; çıkıntılı; mübalağalı, tantanalı, debdebeli.
tumulti. gürültü, karışıklık, kargaşalık, kargaşa; heyecan. tumultuary s. gürültülü, patırtılı, kargaşalı.
tumultuouss. düzensiz; gürültülü, patırtılı, kargaşalı. tumultuously z. düzensizce. tumultuousness i. kargaşalık.
tumulusi. (çoğ., -li) höyük; çoğunlukla mezar üzerindeki toprak yığını. tumular s. yığın şeklinde. tumulous, tumulose s. tepeleri çok.
tuni., f. (-ned, -ning) büyük fıçı; takriben 950 litrelik sıvı ölçüsü; biracılann mayalama teknesi; f. fıçılamak, büyük fıçıya doldurmak.
tunai. tonbalığı, orkinos, istavrit azmanı, zool. Thunnus.
tunables. akort edilebilir, ayarlana bilir, düzeltilebilir.
tunei., f. beste, hava, nağme; ahenk, düzen; akort; hal, mizaç; f. akort etmek, ahenk vermek; ahenkle çalmak; düzen vermek; ahenkli olmak, sesi uymak. tune down sesi bastırmak. tune in belirli bir istasyonu açmak. tune out istasyonu düzeltmek. tune up salgıları akort etmek; ayarlamak. change one's tune ağız değiştirmek. in tune akortlu. out of tune akortsuz; ahenksiz, düzensiz. to the tune of bestesiyle; meblağına kadar.
tunefuls. ahenkli, hoş sesli, nağmeli. tunefully z. ahenkle. tunefulness i. hoş seslilik.
tunelesss. ahenksiz, nağmesiz, makamsız; sessiz, müziksiz.
tuneri. akortçu; amplifikatör ve hoparlörü olmayan radyo; ayarlayıcı alet.
tung oiltung yağı, boyalarda kullanılan bir çeşit yağ.
tungsteni. tungsten, volfram. tungsten lamp teli tungstenden olan ampul. tungstic s. tungstenli.
tungus,tunguzi. Doğu Sibirya'da yaşayan Moğol ırkından biri, Tunguz.
tunici. eski Yunan ve Romalıların kollu veya kolsuz ve dizlere kadar inen gömlek veya entarisi; tünik; ask. günlük asker ceketi; zool. gömlek, kılıf, zar; anat. tabaka, kılıf. tunicate(d) s. zarlı, tabakalı.
tuniclei. ince entari; bazı papazlann iç entarisi; biyol. zar.
tuningi. akort. tuning fork diyapazon. tuning hammer, tuning key piyano akort aleti. tuning peg, tuning pin akort anahtarı.
tunneli., f. (-ed, -ing veya -led, -ling) tünel, yeraltı yolu; yeraltı maden ocağının yatay yolu; f. tünel açmak; yeraltında yol veya geçit açmak. tunnel diode elek. transistör gibi amplifikatör. tunnel disease bak. bends.
tunnyi. orkinos, tonbalığı, zool. Thunnus. pickled tunny lakerda. short-finned tunny palamut, torik, altıparmak, zool. Pelamys sarda.
tupi., f. (-ped, -ping) koç, erkek koyun; balyozun kazık başını döven yüzü, şahmerdan; f. çiftleşmek (koç); tos vurmak.
tuppencei., İng., k.dili. iki penilik sikke; hiç, beş para.
tuquei. Kanada'ya mahsus bir çeşit örme kukulete.
turanians. Turanlı. Turanianism i. Turancılık, Panturanizm.
turbani. sarık; sarığa benzer kadın başlığı, turban. turbaned s. sarıklı.
turbaryi., İng. huk. başkasının arazisinden kesek veya turba çıkarma hakkı; kesek veya turba çıkarılan yer, turbalık.
turbids. bulanık, çamurlu; yoğun; karışık, düzensiz. turbid'ity, turbidness i. bulanıklık; yoğunluk; karışıklık. turbidly z. bulanıkça.
turbinals., i., anat., zool. sarmal şekilde kıvrılmış, türbinal; i., bak. turbinated bone.
turbinate, -nateds. kıvrımlı, türbinal; bot. konik şekilde sarmal; zool. konik. turbinated bone insan burnundaki koni şeklinde üç kemikten biri. turbina'tion i. kıvrımlılık.
turbiti. kısa gagalı ve göğsü kabarık tüylü evcil bir güvercin.
turbo-(önek )türbin ile çalışan, türbinli.
turbojeti. türbinli jet motoruyle işleyen uçak.
turboti. kalkan, zool. Pselta maximus.
turbotraini. türbinle çalışıp fazla hız yapan tren.
turbulents. çalkantılı dalgalı; kavgacı, şamatacı; karışıklık çıkaran. turbulence,-cy i. şiddetli çalkantı; çalkantılı hava; karışıklık, kargaşalık. turbulently z. çalkantılı bir şekilde; kargaşayla.
turcoi. Cezayir'de eski Fransız ordusunda piyade eri.
turdi. kaka, bok; A.B.D., (argo) hergele, herifçioğlu.
turdines., zool. kara tavukgillerden.
turfi., f. çimen, çim; turba, kesek, yer tezeği; A.B.D., (argo) bir çetenin sahip çıktığı şehrin bir bölümü; f. kesekle veya çimle kaplamak, çimlendirmek. the turf at yarışçılığı; at yarışı meydanı, hipodrom. turf'iness i. kesekle kaplı toprak; keseğe benzer şey. turf'man i. at yarışı meraklısı. turf'y s. kesekle kaplı, çimli, çime benzer, at yarışına ait.
turgents., (eski) şişkin. turges'cence , -cy i. şiş, şişlik; abartma. turges'cent s. şişecek gibi.
turgids. şişmiş, şişkin, şiş; abartmalı, şişirilmiş, tumturaklı. turgid'ity i. şişkinlik.
turgori. şişkinlik; biyol. turgor.
turki. Türk. Turk'ism i. Türkçülük; Türklere özgü deyiş veya adet.
turkeyi. hindi, zool. Meleagris gallopavo; A.B.D., (argo) başarısız piyes. turkey buzzard hindi akbabası. turkey cock erkek hindi, baba hindi. turkey hen dişi hindi. turkey trot bir çeşit caz dansı. talk turkey dobra dobra konuşmak, yüzüne karşı söylemek.
turkeyi. Türkiye. Turkey red kırmızı kökboyası. Turkey stone firuze; bileğitaşı.
turkis., i. Türk dilleri ailesine ait; bu dili konuşanlarla ilgili; i. Türk dilleri ailesi; bu dili konuşan kimse.
turkici., s. Türkçe, Türk dilleri ailesi; s. Türkçe.
turkishi., s. Türkçe; s. Türk; Türkçe. Turkish bath alaturka hamam. Turkish carpet Türk halısı. Turkish delight lokum, lâtilokum. Turkish pound Türk lirası. Turkish tobacco Türk tütünü. Turkish towel havlu.
turmerici. zerdeçal, bot. Curcuma longa. turmeric paper kim. zerdeçal kâğıdı, alkalik maddeleri muayene etmeye mahsus kağıt.
turmoili. gürültü, karışıklık, dağdağa; telâş.
turni. dönüş devir, deveran; sapış, yön değiştirme, yönelme, istikameti çevirme; sapak, dönemeç; viraj; oyun sırası; korkutma, ödünü koparma; gezme, dolaşma; gidip gelme; muamele; sıra, nöbet; kabiliyet, yetenek, istidat; biçim; yön; tarz, nevi; k.dili. sarsıntı, şok; kısa piyes; büklüm, kıvrım; dönüm; iş fırsatı; müz. grupetto, grupçuk, kümecik, işleme. turn about, turn and turn about nöbetle, sıra ile. turn bench torna. turn of phrase üslup. turn of the screw bir amaç uğruna baskı kullanma. at every turn her defasında, istisnasız. by turns nöbetleşe. done to a turn tam kararında pişmiş. in turn sıra ile, nöbetle. out of turn sıra beklemeden, sıra dışından. take turns nöbetleşmek, sıra ile yapmak. take a sudden turn birden fenaya veya iyiye dönüvermek (hastalık). It's your turn. Sıra sizde. This will serve my turn. Bu benim işimi görür.
turnf. döndürmek, çevirmek; devrettirmek, altüst etmek; torna tezgâhında biçim vermek; tersyüz etmek; burkmak; biçimini değiştirmek, bozmak, tahvil etmek, değiştirmek; kıvırmak; körletmek; uygulamak, faydalanmak; etmek yapmak; doğrultmak, tevcih etmek, yöneltmek; havale etmek, teslim etmek, nakletmek; ekşitmek; tercüme etmek, başka dile çevirmek; bulandırmak; geri çevirmek; dönmek, devretmek, deveran etmek; yönelmek; geçmek; dönüşmek; kesilmek, olmak; bulanmak, sersemlemek; geçmek doldurmak; sapmak, eğilmek; döneklik etmek; bozulmak, ekşimek; den. tiramola etmek. turn about öbür tarafa dönmek; evirip çevirmek. turn a deaf ear to işitmezlikten gelmek, kulak asmamak. turn adrift başıboş bırakmak. turn against aleyhine dönmek, aleyhine döndürmek. turn a hair kılını kıpırdatmak, aldırış etmek. turn a hand işe koyulmak, girişmek. turn an honest penny namusu ile ekmeğini kazanmak. turn a neat phrase hoş bir üslupla yazmak. turn aside bir yana dönmek; saptırmak, vaz geçirmek. turn away başka tarafa yöneltmek; kovmak; dönüp gitmek, sapmak; vaz geçmek. turn back geri çevirmek; geri dönmek. turn color renk değiştirmek. turn down kıvırmak bükmek; reddetmek, geri çevirmek; yüzünü aşağı çevirmek (iskambil kâğıtları); kısmak. turn in içine kıvırmak, içeriye doğru çevirmek; teslim etmek; yatmak. turn inside out içini dışına çevirmek, tersyüz etmek. turn into olmak, kesilmek, dönmek. turn loose salıvermek, serbest bırakmak. turn off kapamak; kesmek; lafa boğmak, sözü çevirip cevapsız bırakmak; sapmak; İng. yol vermek; (argo) ilgisini kaybetmek. turn on açmak; çevirmek; (argo) heyecanlandırmak, esritmek; (argo) esrar kullanmak; bağlı olmak, bakmak; düşman olmak. turn one's back on sırt çevirmek. turn on one's heels dönüp gitmek. turn out tersyüz etmek; dışarı atmak, kovmak; otlatmak için dışarıya çıkarmak (hayvan); dışına dönmek; yapmak, imal etmek, meydana getirmek; söndürmek; katılmak; k.dili. yataktan kalkmak; olmak, çıkmak. turn over çevirmek, devirmek; havale etmek, teslim etmek; devretmek; zihninde evirip çevirmek; altüst olmak, devrilmek, dönmek; alıp satmak (mal). turn over a new leaf yeni bir hayata başlamak. turn round çevirmek, çevrilmek, dönmek. turn tail kaçmak, tüymek, toz olmak. turn the corner köşeyi dönmek; krizi geçirmek, tehlikeyi atlatmak. turn the tables on one tersine çevirmek; altüst etmek. turn the trick işi halletmek. turn thumbs down on reddetmek.. turn to müracaat etmek, baş vurmak, yardımını istemek; işe koyulmak; (belirli bir sayfayı) açmak. turn traitor hain olmak, hainlik etmek. turn turtle den. alabora olmak, altüst olmak, ters dönmek. turn up yukarı çevirmek, çevirip kaldırmak; açmak, çevirmek; yüzünü yukarı çevirmek; ortaya çıkmak; gelmek, bulunmak. turn upside down altüst etmek veya olmak; devrilmek.
turnabouti. atlıkarınca; aksi yöne veya fikre dönüş.
turncoati. dönek adam, prensip değiştiren kimse.
turneri. çeviren kimse, döndüren veya dönen şey; tornacı; bedeneğitimi uzmanı.
turneryi. tornacılık; tornacı işi; tornacı dükkanı.
turningi. dönüş, dönme; yoldan sapma veya çıkma; dönemeç, dönüş yeri. turning point dönüm noktası.
turnipi. şalgam, bot. Brassica rapa.
turnkeyi., s. zindancı, gardiyan; s. anahtar teslim usuluyle yapılan. turn-key job tamamlayıp teslim etmek üzere kontrat yapılan iş.
turnouti. katılanlar toplantı mevcudu; istasyonlarda yan hat; mahsul, ürün, verim; trafikte sapma; İng. grev; sapak; malzeme; at ve koşum takımları ile beraber araba.
turnoveri. devrilme; sermaye tedavülü, devir; sermaye ve bununla kazanılan meblâğ; meyvalı turta.
turnspiti. kebapçı, döner çeviren kimse; eskiden ayak değirmenini çevirmekte kullanılan köpek.
turntablei. pikapta plağın altındaki döner tabla; demiryollarında vagonları bir hattan diğerine geçiren veya lokomotifin yönünü değiştiren döner platform, döner levha.
turnups., i. katlı; i. katlı kısım; (iskambil) yüzü çevrik kağıt; şans.
turpentinei. neftyağı, terebentin. turpentine tree katran ağacı, bot. Pistacia terebinthus.
turpethi. türbit kökü, müshil olarak kullanılan bir kök; müshil olarak kullanılan alkalik civa sulfat tuzu.
turpitudei. alçaklık, ahlaksızlık, kötücülük.
turreti., mim. ufak kule; ask. döner taret. turret deck den. taret güvertesi. turret gun taret topu. turret lathe torna tezgahı. turreted s. kule biçimindeki; kuleli, taretli.
turtlei. kaplumbağa, zool. Testudo. turtle neck balıkçı yaka. green turtle eti lezzetli ve iri yeşil bir deniz kaplumbağası.
turtledovei. üveyik, zool. Streptopelia turtur; yusufcuk, zool. Turtur auritus; kumru, zool. Turtur communis.
tuscanyi. Toskana. Tuscan s., i. Toskana'ya ait; i. Toskana lehçesi; Toskanalı.
tush(ünlem) Sus! Vaz geç!
tush, tuski., f. fildişi; denizaygırı veya yaban domuzunun uzun azı dişi; uzun sivri diş; f. azı dişi ile eşmek; uzun sivri dişle delmek veya kesmek. tusked, tusk'y s. uzun ve sivri dişleri olan.
tuskeri. uzun ve sivri dişli fil veya yaban domuzu.
tussives., tıb. öksurüğe ait, öksürükten ileri gelen.
tusslei., f. güreşme; itişme, itişip kakışma; uğraşma, mücadele; f. mücadele etmek, uğraşmak.
tussocki. ot öbeği, çalı kümesi; top. tussock grass sazlık yerlerde demetler halinde büyüyen herhangi bir ot. tussock moth sürfesi uzun tüylü bir çeşit pervane. tussocky s. top top.
tut(ünlem) Sus! Adam sen de! Tut, tut! Vah,vah!
tutelagei. vasilik, vesayet; vasi idaresi altında olma; eğitim.
tutelarys. vasi olan, himaye eden; vasiye ait.
tutori., f. hususi öğretmen; İng. öğretmen; huk. veli, vasi; f. özel ders vermek; hususi hocalık etmek; hususi hocadan ders almak. tutorage i. hususi hocalık. tuto'rial s. her öğrenciyle bir öğretmenin meşgul olduğu ders sistemine ait. tutorship i. hususi hocalık; vesayet.
tutsani. koyun kıran, bot. Hypericum androsaemum.
tuttis., İt., müz. hep beraber (çalgıcı ve okuyuculara talimat).
tuttyi. bir çeşit çinko oksit.
tutui. balerinlerin giydiği çok kısa ve kat kat kabarık eteklik.
tuyerei. maden eritme ocağına hava veren boru.
Toplam 160 sonuç listeleniyor