3D Oyunlar
Türkiye'nin en güzel ve ilk 3d oyun sitesi - 3doyunlar.net
electf., s. seçmek intihap etmek; s. seçilmiş, seçimi kazanmış.
electioni. seçim, intihap, tercih; ilcih ebedi saadeti nasip eden ilahi takdir. election day seçim günü. election district seçim bölgesi. election precinct seçim mahallesi.
electioneerf. bir aday veya partinin seçimi kazanması için çalışmak.
electives., i. seçime ait, intihabi; seçme yetkisi olan; seçilen, seçim sonucu iş başına getirilen; arzuya bağlı; i. seçimli ders.
electori. seçmen, seçme hakkı olan kimse; orta çağda Kutsal Roma Germen imparatorluğunda imparatoru seçme hakkına sahip prens.
electorals. seçim veya seçmenlerle ilgili. electoral college A.B.D. Cumhurbaşkanı seçmek için toplanan seçmenler kurulu.
electoratei. oy verme hakkına sahip kimseler, seçmenler.
electrics. elektrikle ilgili, elektrikli, elektriki, elektriksel; heyecan veya ürperme veren. electric blue çelik mavisi. electric chair elektrikli sandalye. electric eel Güney Amerika nehirlerine mahsus elektrik saçan bir çeşit iri yılan balığı, zool. Electrophorus electric eye. ışık değişikliğinde elektrik sinyal veren cihaz. electric guitar elektro gitar. electric light elektrik lâmbası. electric motor elektrik motoru .electric needle cerrahlıkta kesmek ve dağlamak için kullanılan yüksek frekanslı elektrikli iğne. electric organ sesleri elektronik tertibatla meydana gelen org. elektric ray uyuşturan balığı, torpil balığı, zool. Torpedo torpedo. electric shaver elektrikli tıraş makinası.
electricals. elektrikli, elektriğe ait, elektriksel. electrical engineer elektrik mühendisi. electrically z. elektrik kuvvetiyle.
electriciani. elektrik tesisatçısı, elektrik teknisyeni.
electricityi. elektrik; elektrik bahsi, elektrik bilimi static electricity statik elektrik.
electrifyf. elektriklemek, elektrik kuvvetiyle işlemek üzere teçhiz etmek; heyecanlandırmak.
electrocutef. elektrikli sandalyede idam etmek; elektrik akımı vererek öldürmek. electrocu'tion i. elektrikle idam; elektrik çarpması sonucunda ölme.
electrographi. elektrikle yazılmış yazı veya kayıt; bu kaydı yapan elektrik aracı; resim veya haritayı elektrikle nakleden araç.
electrolysisi. elektroliz, elektrikle çözüm, galvanik kuvvetle elemanlara ayırma; elektrikli iğne ile kıl veya ben yakma.
electrolytei. elektrolit, elektrikle unsurlarına ayrılabilen madde.
electromagneti. elektrikli mıknatıs. electromagnet'ic s. elektromanyetik.
electromotives. elektrik akımının geçmesini sağlayan. electromotive force voltaj.
electroni. elektron. electron microscope elektronla işleyen çok kuvvetli bir mikroskop.
electronegatives. pozitif kutba çekilen; bileşimlerde hidrojenin yerini alabilen .
electronics. elektronik bilimine ait; elektronla işleyen.
electrophorus(çoğ. -ri) i, fiz endüksiyon yoluyla elektrik toplamaya yarayan alet, elektroforus.
electroplatef., i. elektroliz usulü ile kaplamak; i. bu şekilde kaplanmış şey.
electroshocki., psik. beyinden elektrik akımı geçirilerek uygulanan tedavi.
electrostaticsi. statik elektrik bilimi. electrostatic s. statik elektriğe ait.
electrotonusi. elektrik akımı geçirildiğinde kas veya sinirde meydana gelen değişiklik.
electrotypei., f., matb. elektrikle yapılmış klişe; f. bu şekilde klişe yapmak. electrotyping i. elektrikle klişe yapma; bu şekilde klişe ile basma.
electrovalencei. atomdan atoma elektron verme ile meydana gelen bağlantı; verilen elektron sayısı.
electrumi. eskiden bulunan doğal bir çeşit altın ve gümüş alaşımı.
electuaryi., ecza. elektuvar, ilâç olarak kullanılan bal ile yoğrulmuş bir çeşit macun.
eleemosynarys., i. sadaka, iane veya hayır işlerine ait, sadaka olarak verilmiş; i. iane ile geçinen kimse .
elegants. zarif, şık; nazik, ince, kibar; mükemmel, üstün. elegantly z. zarafetle, nezaketle.
elegiacs., i. mersiyeye ait, mersiye tarzında, hüzünlü, matemli; i. mersiye; mersiye vezni.
elegizef. mersiye yazmak; mersiye okuyarak hatırasını anmak.
elegyi. mersiye, ağıt, mersiye vezniyle yazılan şiir; müz. hazin makam. elegist i. mersiye yazarı.
elektro-(önek) elektriğe ait, elektrikle işleyen, elektrikle husule gelmiş.
elementi. öğe, eleman, unsur; cevher; cüz; esas; basit cisim; (hava, ateş, toprak, su gibi) dört ana unsurdan her biri; kim. element, öğe. the elements hava, açık hava; kötü hava şartları; temel esaslar. be in his element k.dili havasını bulmak. be out of one's element bir işin acemisi olmak, kendini yabancı hissetmek.
elementals. esasa ait, esas, ana, temel, başlıca; basit, ilkel; tabiat kuvvetleri ne ait; kim bileşik olmayan; saf, halis. elementally z. esasa ait olarak; saf bir şekilde.
elementarys. basit, sade, öz; ilk, başlangıç, giriş. elementary education ilköğretim. elementary proposition man. asıl önerme. elementary school ilkokul; ilk ve ortaokul.
elemii. vernik yapımında kullanılan parlak bir reçine.
elenchusi., man. son önermenin aksini ispatlayarak bir fikrin yanlışlığını ortaya koyan tasım; bilgicilik, safsata. sofizm elenctic s. aksini ispat ederek yanlışı ortaya koyan.
elephanti. fil white elephant elde bulundurması güç olan ender rastlanır kıymetli mal; külfetli mal, bir işe yaramadığı halde başa dert olan şey. elephant apple fil elması, bot. Feronia elephantum.
eleusinians. (eski) Yunanistan'da Elevsis'e ait. Eleusinian mysteries Elevsis'te icra olunan dini ayinler.
elevatef. yükseltmek, yüceltmek, kaldırmak; terfi ettirmek; bir üst makama atamak; ihya etmek, moralini yükseltmek. elevated i., elevated railway A.B.D. yol üstünde uzayan bir köprü üzerinden geçen demiryolu.
elevationi. yükseltme, yüceltme, kaldırma; yükseliş; yüksek yer, tepe, bayır; yükseklik, deniz seviyesine oranla yükseklik; binanın irtifaen suret ve şekli, dikey resim.
elevatori., A.B.D. asansör; yükselten veya kaldıran araç; bir uzvu kaldıran adale; A.B.D. tahıl ambarı; tahılı üst katlara nakleden makine; hav. irtifa dümeni. elevator controls goşisman kumandaları.
elevens., i. on bir; i. on bir rakamı (11, Xl); oyunda on bir kişilik takım. elevenses i. ing, k.dili sabah (saat 11.00'de) hafif yemek. eleventh s on birinci, on birde bir. eleventh hour son dakika, karar değiştirmek için son fırsat.
Toplam 63 sonuç listeleniyor