decade(i). on sene, on senelik müddet, onlu grup veya takım.
3D Oyunlar
Türkiye'nin en güzel ve ilk 3d oyun sitesi - 3doyunlar.net
decadence(i). zeval, batma, çökme, çöküş, yıkılış, inkıraz, inhitat. decadent (s). inkıraz bulmuş, zeval bulmuş, batmış, çökmüş.
decagon(i)., (geom). on köşeli şekil.
decahedron(i)., (geom). on yüzlü şekil. decahedral (s). on yüzlü.
decal(i)., (güz). (san). kâğıttan cama veya tahtaya resim çıkarma sanatı, çıkartma.
decalcify(f). kireçten mahrum etmek,(kemik v.b.'ni) kirecini çıkarmak.
decamp(f). ordu veya karargâhı kaldırmak, kampı bozup çekilmek: kaçmak, firar etmek, sıvışmak, ayrılıp gitmek.
decant(f). sulu bir şeyi tortusundan ayırmak için dikkatlice dökmek, şarap v.b.'ni şişeden sürahiye boşaltmak. decanta'tion (i). bir kaptan bir kaba aktarma, boşaltma, dökme.
decapitate(f). başını kesmek, boynunu vurmak .decapita'tion (i). boynunu vurma.
decasyllable(i). on heceli kelime veya satır. decasyllab'ic (s). on heceli.
decathlon(i). spor Olimpiyatlarda on çeşit oyundan ibaret bir müsabaka.
decay(f). çürümek, zeval bulmak, inkıraz bulmak; azalmak, eksilmek; sıhhatçe düşmek, zayıflamak, bozulmak; çürütmek; (i). sıhhatçe düşme, zayıflama, bozulma; azalma, eksilme; harap olma.
decease(f). öIüm, öIme, vefat; (f). öImek. the deceased merhum, rahmetli.
decedent(i)., (huk). öImüş kimse, ölen kimse.
deceit(i). hile, yalan; hilekarlık, dolandırıcılık, düzenbazlık. deceitful (s). hilekar, aldatıcı. deceitfully (s). hilekarlıkla, yalancılıkla. deceitfulness (i). hilekarlık, yalancılık.
deceive(f). aldatmak, yalan söylemek. deceiver (i). aldatıcı kimse, hilekâr kimse.
december(i). aralık, birinci kânun, kânunuevvel. Decembrist (i). 1825 tarihinde Rusya'da meşrutiyet hükümeti kurmak isteyenlerden biri.
decemvir(i). eski Roma'da on üyesi olan hükümet meclisi azalarından her biri; yetkili makamda bulunan on kişiden her biri.
decency(i). terbiye, edep, nezaket; ıIımlılık, itidal; kanunlara uyma; iffet, namus; bu şekilde yapılan herhangi bir iş veya davranış.
decennial(s)., (i). on senede bir olan; (i). onuncu yıldönümü.
decent(s). terbiyeli, nazik, nezih, temiz, iyi. decently (z). terbiye ölçüsünde; nezih bir şekilde; yeteri kadar.
decentralize(f). sorumluluğu dağıtmak, bir merkezden idare etmemek.
deception(i). aldatma, aldanma; yalancılık; hile, düzen, dolap. deceptive (s). aldatan, aldatıcı. deceptively (z). aldatarak, aldatıcı bir surette. deceptiveness (i). aldatıcılık, düzenbazlık, hilekarlık.
deciare(i). bir arın onda biri, desiar.
decibel(i)., (fiz). sesin şiddetini öIçme birimi, desibel.
decide(f). karar vermek, kararlaştırmak, hüküm vermek. decide against (a). thing bir şeyin aleyhinde karar vermek. decide for a thing, decide in favor of a thing bir şeyin lehinde karar vermek.
decided(s). kesin, kati, şüphesiz; kararlaştırılmış, mukarrer, muhakkak; sebatkar, inatçı. decidedly (z). kesinlikle, katiyetle.
deciduous(s). belirli mevsimlerde dökülen, geçici.
decillion(i)., (mat)., (A.B.D.). 33 sıfırla yazılan bir rakam; (ing). 60 sıfırla yazılan bir rakam; desilyon.
decimal(i)., (s)., (mat). ondalık. decimal fraction ondalık kesir. decimal notation ondalık işaretleme veya notlama .decimal place ondalık hanesi. decimal point ondalık nokta. decimal system ondalık sistemi.
decimate(f). büyük bir kısmını yok etmek; bir grup içinden her on kişide birini alıp öIdürmek. decima'tion (i). imha, katliam.
decipher(f). şifre çözmek; yorumlamak . decipherable (s). halledilebilir, okunabilir; anlaşılır.
decision(i). karar, hüküm; ilâm, emir, irade; sebat tereddütsüzlük. come to veya make a decision karar vermek, karar almak.
decisive(s). kesin, kati. decisively (z). kesin olarak, katiyetle. decisiveness (i). kesinlik, katiyet.
deck(i)., den. güverte; güverte gibi yer; iskambil kâğıt takımı, bir paket oyun kâğıdı; (argo). esrar paketi. deck chair şezlong. deck hand güverte tayfası. deck house üst güvertede yapılan kamara veya salon. below decks (den). palavra altına, ambarda, ambara. clear the decks gemiyi harbe hazırlamak, güvertenin kalabalığını boşaltmak; bir işe hazırlanmak. hit the deck (argo). yataktan kalkmak; yere çökmek; harekete geçmek. Iower deck (den). tavlun. main deck (den). palavra poop deck (den). kıç kasarası promenadedeck (den). gezinti güvertesi. quarterdeck (den). kıç güvertesi, kıç taraf .tape deck hoparlor ve amplifikatorü olmayan. teyp watch on deck (den). güverte nöbetçisi.
deck(f). donatmak, süslemek. deck out donatmak, süslemek.
deckle(i). kâğıt imalâtında kullanılan el kalıbı çerçevesi. deckle edge kâğıdın tırtıklı kenarı.
declaim(f). belâgatle söz söylemek, inşat etmek; nutuk çekmek. declaim against şiddetle karşı koymak, bağırıp çağırmak.
declamation(i). sööz söyleme, sanatı, hitabet, belâgat.
declamatory( s). hitabete ait; tantanalı, heyecanlandırıcı (konuşma tarzı).
declaration(i). ilân, takrir; demeç; ihbarname, tebliğ; beyanname; (huk). ifade; briç karar verilen oyun. Declaration of Independence Amerika Birleşik Devletlerinin istiklal beyannamesi. declaration of rights haklar beyannamesi.
declare(f). ilân etmek, beyan etmek, ifade etmek, ortadan söylemek, alenen söylemek; bildirmek, haber vermek; iddia etmek; ispat etmek. Well, I declare I Aman I Acayip !
declination(i). kuzey kutbu ile pusulanın kuzey yönu arasındaki açı; (astr). inhiraf, meyil; menfi cevap.
decline(f). sapmak, meyletmek, inhirafetmek ; zevalbulmak; eksilmek, azalmak, düşmek; eğilmek, sarkmak; reddetmek, çekilmek, istememek; (astr). meyletmek; eğmek, saptırmak, eğdirmek, çevirmek, inhiraf ettirmek; -den çekilmek veya kaçınmak; (gram). çekmek, tasrif etmek declinable (s). çekilebilir.
decline(i). meyil, iniş; gerileme; batma, zeval, inhitat, inkıraz, sapma, inhiraf; (tıb). hastalık ârazının zeval bulma devresi; (tıb). maddi ve manevi kuvvetten düşme. go into a decline kuvvetten düşmek. on the decline çökmekte, inkıraz bulmakta.
declutch(f). debreyaj pedalına basmak, debreyaj yapmak.
decoct(f). kaynatarak özünü elde etmek. decoction (i). kaynatma; bir şeyi kaynatarak elde edilen öz.
decode(f). şifre çözmek, şifreli yazıyı okumak.
decolorize(f). rengini açmak, soldurmak, ağartmak.
decompose(f). ayrıştırmak, halletmek; çürütmek; çürümek. decomposi'tioni ayrışma, ayrışım; çürüklük, bozukluk, tefessüh.
decompress(f). yeraltı işçisini hava basıncından kurtarmak. decompression chamber uçuşa hazırlık için normal basıncı azaltan kapalı hücre.
decongestant(i)., (tıb). burundaki nemi azaltarak soluk almayı kolaylaştıran ilaç.
decontaminate(f). bir cisim veya bölgeyi zararlı kimyasal maddelerden arıtmak.
decontrol(f). kontrol altından çıkarmak, kontrolu kaldırmak.
decorate(f). süslemek, tezyin etmek; nişan vermek.
decoration(i). süslemek; ziynet, tezyinat, süs; nişan, madalya.
decorator(i). dekoratör, tezyin eden kimse. interior decorator iç mimar.
decorous(s). âdetlere uygun, alışılagelmiş,terbiyeli , rabıtalı decorously (z). alışılagelmiş şekilde.
decorum(i). edebe uygun olma, terbiyeli olma, rabıtalı olma; münasip surette hareket.
decoy(f). tehlikeye atmak, tuzağa düşürmek.
decoy(i). av hayvanlarını tuzağa düşürmekte kullanılan herhangi bir şey, yem; teşvikçi kimse, tuzakçı kimse.
decrease(f). azalmak, eksilmek, küçülmek, çekilmek; azaltmak, eksiltmek decreasingly (z). gittikçe azalarak.
decrease(i). eksilme, azalma, çekilme; küçülme; eksiklik, noksan on the decrease azalmakta.
decree(i). resmi emir, irade, karar, hüküm, kararname. decree nisi huk altı ay zarfında aksi sabit olmadığı takdirde icra mevkiine giren boşanma kararı.
decree(f). emretmek, buyurmak; hüküm vermek, karar vermek.
decrement(i). eksilme, azalma; zayiat; eksiklik.
decrepit(s). eskimiş, yıpranmış, hemenhemen işlemez hale gelmiş, ihtiyarlıktan zayıflamış, eli ayağı tutmaz.
decrepitate(f). çatırdatarak ateşte kavurmak (tuz, maden vb)', ateşte çatırdamak .
decrepitude(i). ihtiyarlıktan ileri gelen elden ayaktan kesilme, düşkünlük.
decretal(i). resmi karar, Papa tarafından verilen emir ve hüküm.
decry(f). kötulemek, zemmetmek, kınamak, takbih etmek, batırmak.
decumbent(s)., (bot). yatık; eğilmiş, uzanmış.
decussate(f)., (s). çaprazvari geçmek; X şeklinde geçmek; (s). X şeklinde, çaprazvari .
Toplam 103 sonuç listeleniyor