ear(1)(i). kulak, işitme duyusu; müziğin inceliklerini sezebilme yeteneği; testi kulpu gibi kulak şeklinde olan herhangi bir şey; dikkat, kulak verme .ear flap soğuktan koruyucu kulaklık. ear lobe kulak memesi .ear trum pet ağır işiten kimselerin kullandıkları kulak borusu. a word in your ear gizli söz, sır .be all ears kulak kesilmek, dikkatle dinlemek. by ear (müz.) notasız, kulaktan. give ear to kulak vermek, dinlemek. have an ear for music müzik kulağı olmak. keep an ear to the ground yeni haberlerle ilgilenmek. Iend an ear kulak vermek, dinlemek. play by ear notasız çalmak; olaylara göre hareket etmek. prick up one's ears kulak kabartmak . put a flea in one's ear imada bulunmak, kulağını bükmek, ikaz etmek. turn a deaf ear kulak asmamak, aldırmamak. up to the ears in work fazla meşgul. Did your ears burn? Kulaklarınız çınladı mı? Sizden bahsediyorduk.
3D Oyunlar
Türkiye'nin en güzel ve ilk 3d oyun sitesi - 3doyunlar.net
ear(2)(i)., (f). Başak; (f). başaklanmak, Başak bağlamak, başak tutmak. in the ear kabuklu.
earful(i).,( .A.B.D.), (k.dili) üzerinde çok durulan bir söz; dedikodu havadis; azarlama.
earl(i). kont earl'dom (i). kontluk, bir kontun unvanı ve sahip olduğu topraklar.
earlap(i). kulaklık; kulak memesi, kulak kepçesi.
early(s)., (z). erken; eski; ilk, ilkel; (z). vakitsiz, vaktinden evvel. early bird erken kalkan, sabahçı. The early bird gets the worm Erken davranan istediğini elde eder. early riser erken kalkan kimse .at an early age çocukken.at your early convenience sizin için uygun olan ilk fırsatta.
earmark(i)., (f). hayvanların kulaklarına takılan marka; damga; (f). kulağa işaret koymak; belirli bir maksatla ayırmak, bir yana koymak, tahsis etmek.
earmuff(i). kulaklık (soğuğa karşı).
earn(f). kazanmak, edinmek, hak etmek.
earnest(1)(s). ciddi; gerçek, hakiki; istekli; içten, samimi. in earnest ciddi olarak, samimiyetle, gerçekten.
earnest(2)(i)., (huk.) pey, kaparo, avans, teminat. earnest money teminat akçesi, pey akçesi.
earpick(i). kulak temizleyecek alet.
earshot(i) işitilecek mesafe, kulak menzili, kulak erimi.
earth (1)(i). dünya yeryüzü, arz; toprak, kara, zemin; bu dünya; dünya halkı; (kim.) nadir toprak alkali metallerinden her biri; elektrik akımının devresini tamamlayan toprak. earth flax asbest. earth movement (jeol.) Dünya kabuğunun hareketi. earth science dünyanın oluşumunu ve özelliklerini inceleyen çeşitli ilimler. come down to earth hayal kurmaktan vazgeçmek, gerçekçi olmak. run to earth yakalayıncaya kadar kovalamak; buluncaya kadar aramak. scum of the earth ayaktakımı .Why on earth? Ne halt etmeye...? Acaba neden...?
earth (2)(f) inine kaçırmak (tilki); inine kaçmak; (elek.) toprağa bağlamak.
earthen(s). topraktan yapılmış, toprak.
earthling(i). yeryüzünde yaşayan kimse, fani kimse; kendini dünya işlerine vermiş kimse.
earthly(s). dünyaya ait, dünyevî; imkân dahilinde, (k.dili) akla yatkın. of no earthly use hiç bir faydası olmayan, beş para etmez. earthlyminded (s). maddi fikirlere sahip, dünyevi fikirli .earthliness (i). dünyevî oluş, maddilik; imkan dahilinde oluş.
earthnut(i)., (ing.) Amerikan fıstığı, (bot.) Arachis; domuz elması; yermantarı,domalan.
earthshaking(s). inançları kökünden sarsan, fikirleri altüst eden.
earthwork(i)., (ask.) toprak tabyası, topraktan yapılan set, siper.
earthworm(i). solucan, yer solucanı, (zool.) Lumbricus terrestris.
earthy(s). topraktan ibaret, toprağa benzer, topraklı; kaba, incelikten yoksun.
earwax(i). kulak kiri, kulak salgısı.
earwig(i). kulağa kaçan, (zool.) Forfi cula auricularia.
Toplam 38 sonuç listeleniyor