Sözlük
Sponsor Bağlantılar
Çevir

EN 'te' sonuçları
Çeviri tea
i., f. çay fidanı, bot. Thea sinensis; kuru çay yaprağı; çay; demli içecek; çay ziyafeti; (İng.) akşam kahvaltısı; f. çay içmek: çay vermek. tea bag çay yapmak için içinde çay yapraklan bulunan kâğıt torba. tea ball içine çay yaprakları konulup kaynar suya batırılan delikli yuvarlak. top tea caddy çay kutusu. tea ceremony Japonlara özgü resmi çay servisi. tea chest içi kurşun kaplı çay sandığı. tea cosy çaydanlık külâhı, çaydanlık örtüsü .tea dealer çay tüccarı. tea drinker çay tiryakisi. tea party çay ziyafeti, çay daveti. tea rose çay gibi kokan gül, çay gülü. tea service çay takımı. tea urn semaver. tea wagon tekerlekli servis masası .
 

3D Oyunlar
Türkiye'nin en güzel ve ilk 3d oyun sitesi - 3doyunlar.net

 
Çeviri teach
f. (taught) öğretmek, eğitmek, yetiştirmek; göstermek; ders vermek, hocalık etmek.
 
Çeviri teachable
s. öğrenmeye hevesli, öğrenme kabiliyeti olan; uysal. teachabil'ity, teachableness i. öğrenme kabiliyeti.
 
Çeviri teacher
i. öğretmen, hoca. teacher bird çömlekçi kuşu, zool. Furnarius teachers college. (A.B.D.) eğitim fakültesi. teachers pet öğretmenin gözde talebesi.
 
Çeviri teaching
i. öğretme, öğretim; öğretilen şey, telkin, talim. teaching machine öğretici makina.
 
Çeviri teacup
i. çay fincanı teacupful i bir çay fincanı dolusu.
 
Çeviri teahouse
i. çay evi.
 
Çeviri teak
i. gemi inşaatında kullanılan tik ağac kerestesi. teak tree tik ağacı, bot. Tec tonagrandis.
 
Çeviri teakettle
i. çay ibriği, çaydanlık.
 
Çeviri teal
i. çamurcun, zool. Anascrecca.
 
Çeviri team
i., f. çift hayvan takımı, arabaya koşulmuş bir veya birkaç at; oyuncu takımı, ekip: leh. ördek sürüsü; f. takım atlatı sürmek; takım kurmak; grup meydana getirmek, takıma girmek.
 
Çeviri teamster
i. yük arabacısı; kamyon şoförü .
 
Çeviri teamwork
i. takım halinde çalışma işbirliğiyle yapılan grup çalışması
 
Çeviri teapot
i. çay demliği.
 
Çeviri tear
i .gözyaşı; gözyaşına benzer şey; damla; çoğ. keder. tear bomb göz yaşartıcı bomba. tear gas göz yaşartıcı gaz. in tears ağlamakta .weep bitter tears acı acı ağlamak .tear'y s gözyaşları ile ıslanan, göz yaşları ile dolu.
 
Çeviri tear
f. (-tore, -torn) i. yırtmak; yarmak; koparmak; çok hırpalamak; kopmak; yırtılmak, yarılmak; çılgın gibi koşmak; i. yırtık, yırtık şey; (argo) cümbüş, çılgınca eğlence; çılgınca hareket. tear down k.dili. yıkmak, kötülemek. tear into k.dili. saldırmak. tear ones hair saçını başını yolmak. tear sheet bir mecmua veya kitaptan seçilip. kesilen sayfa. tear up harap etmek, colloq. köstebek yuvasına çevirmek; yırtmak. wear and tear yıpranmış olma.
 
Çeviri teardrop
i., s. gözyaşı damlası; s. damla şeklinde.
 
Çeviri tearful
s. gözyaşı dolu, ağlayan. tear fully z. ağlayarak. tearfulness i. gözyaşı ile dolu olma.
 
Çeviri tearing
s., k.dili. çılgınca; (İng.) korkunç, kocaman .
 
Çeviri tearjerker
i.,( A.B.D.), (argo) aşırı derecede kederli hikâye veya filim.
 
Çeviri tearless
s. gözyaşı kesilmiş, gözleri kurumuş, gözyaşsız. tearlessly z. ağlamadan, gözyaşı dökmeden. tearlessness i. ağlamayış.
 
Çeviri tease
f., i. kızdırmak, eziyet etmek, rahat vermemek, tedirgin etmek; durmadan rica etmek; takılmak; önce yüz verip sonra sırt çevirmek; ditmek, yün taramak, didiklemek, mıncıklamak; (saç) kabartmak; mikroskopla muayene için liflere ayırmak; i. takılmayı seven kimse; takılma; canını sıkma; önce yüz verip sonra sırt çeviren genç kız.
 
Çeviri teasel , teazel
i., f. tarakotu; kumaş tüyünü kabartmak için kullanılan kuru deve dikeni başı, kumaş tüyünü kabartma aleti; f. kumaş tüyünü kabartmak. fuller's teasel fes tarağı, bot. Dipsacus fullonum.
 
Çeviri teaser
i. takılmayı seven kimse; bulmaca; yün tüyünü kabartma makinası; gelecek programı gösteren filim; iştah açıcı şey; sahne perdesinin arkasında asılı bulunan ve tavanın görülmesini önleyen kısa perde.
 
Çeviri teaspoon
i. çay kaşığı. teaspoonful i. çay kaşığı dolusu.
 
Çeviri teat
i. meme, emcik.
 
Çeviri tech
kıs. technical, technology .
 
Çeviri technic
i. yöntem; teknik, bir sanatı icra usulü veya hüneri.
 
Çeviri technical
s. sanata ait; ilmi, fenni, mesleki, teknik; resmi, resmiyete uyan; kanuna göre, kurallara göre. technically z. teknik bakımından; resmi yönden.
 
Çeviri technicality
i. ilmi nitelik; ilmi veya fenni terimlerin kullanılması; fen veya sanayi ile ilgili ayrıntılar; incelik, ayrıntı .
 
Çeviri technician
i. ilim veya fen veya sanat uzmanı, teknisyen, teknikçi.
 
Çeviri technique
i. teknik, yordam.
 
Çeviri technocracy
i. uzmanların yönetimi altında hükümeti idare etme teorisi.
 
Çeviri technological
s. teknolojiye ait technologist i teknoloji uzmanı.
 
Çeviri technology
i. sınai işler ilmi; sanat veya meslek terimleri; teknoloji. institute of technology teknik üniversite.
 
Çeviri tectonic
s. inşaat veya yapıya ait; tektonik ile ilgili. tectonics i. mimarlık, yapı sanatı, inşaat sanatı, tektonik.
 
Çeviri ted
f. (-ded, -ding) yeni biçilmiş otu kurutmak için altüst edip yaymak. ted'der i. yaş otu altüst eden kimse veya makine.
 
Çeviri teddy bear
tüylü oyuncak ayı.
 
Çeviri tedeum
Lat. Hıristiyanlarda eski bir şükran ilâhisi; Hamt olsun; bu ilahinin müziği; bu ilahi ile yapılan dinsel tören.
 
Çeviri tedious
s. sıkıcı, yorucu, can sıkan; usandırıcı. tediously z. sıkıcı bir şekilde. tediousness i. sıkıcılık.
 
Çeviri tedium
i. can sıkıntısı, bezginlik.
 
Çeviri tee
i. T harfi; T şeklinde şey; T şeklinde boru. tee shirt bak T-shirt.
 
Çeviri tee
i., f. bazı oyunlarda hedef; golf her deliğe gidecek topa ilk vuruşun yapıldığı belirli yer; vurulmak üzere topu üzerine koydukları küçük kum yığını veya tahta çubuk; f. golf topunu kum yığını üstüne koymak .tee off golf topu kum yığınının üstünden vurarak oyuna başlamak. teed off kızgın, sinirlenmiş. to a tee tamam, tam .
 
Çeviri teem
f. çok olmak; kaynamak; verimli olmak; dolu olmak; doğurmak, mahsul vermek. teem'ing s. bol bol, çok; bereketli, verimli.
 
Çeviri teem
f .çok yağmak (yağmur) .
 
Çeviri teenage
s. on üç, ile on dokuz yaşlar arasındaki devreye ait. teenager i. on üç ile on dokuz yaşlar arasındaki kimse.
 
Çeviri teens
i., çoğ. on üç ile on dokuz arasındaki yaşlar. in her teens bu yaşta (ki) .
 
Çeviri teeny
s., k.dili. ufak, ufacık .
 
Çeviri teenybopper
i., (argo) on üç ile on dokuz yaşlar arasındaki hippi kız .
 
Çeviri teenyweeny
s. ufacık, minnacık.
 
Çeviri teeter
f., i. sendeleyerek yürümek; düşmek üzere olmak sallanmak; kararsız olmak.
 
Çeviri teetertotter
i. tahterevalli.
 
Çeviri teeth
bak. tooth.
 
Çeviri teethe
f. diş çıkarmak. teeth'ing i. çocuğun diş çıkarması veya diş çıkarma zamanı. teething ring bebeklerin dişlerini kaşıması için plastik halka.
 
Çeviri teetotal
s. alkollü içki içmemeye ait; Yeşilaycı; tamamen, bütün. teetotaller i. ağzına içki almayan kimse. teetotalism i. içki içmeme prensibi. teetotally z., k.dili. tamamen, bütün bütün.
 
Çeviri teetotum
i. kumar kabilinden topaç çevirme oyunu; el ile çevrilen topaç.
 
Çeviri teg
i., (ing) bir yaşındaki koyun.
 
Çeviri tegmen
i. (çoğ. tegmina) anat. örtü, tegmentum, zartegmen'tal s. örtü kabilinden .
 
Çeviri tegucigalpa
i. Tegucigalpa, Honduras'ın başkenti .
 
Çeviri tegular
s. tuğla gibi, tuğlaya ait; tuğla biçiminde düzenlenmiş.
 
Çeviri tegument
i. zar, deri, kabuk. tegumen'tal s. zar kabilinden.
 
Çeviri tehee
i., f.,( ünlem )kıkır kıkır gülme; f. kıkır kıkır gülmek; (ünlem )bu gülüşü belirleyen söz; slang. Ayvayı yedin mi ?
 
Çeviri teheran , tehran
i. Tahran, İran'ın başkenti.
 
Çeviri teknonymy
i. anneye veya babaya çocuğun ismini verme usulü.
 
Çeviri tektite
i., jeol. Avustralya ve diğer bazı yerlerde bulunan ve atmosferin dışında oluştuğuna inanılan cam gibi yuvarlak cisimler.
 
Çeviri tel
(kıs.) telegram, telegraph, telephone.
 
Çeviri tela
i., anat. beyin zarı, zar.
 
Çeviri telamon
i. (çoğ.- mones) mim. erkek heykeli şeklinde taş sütun.
 
Çeviri telecast
f. (-cast veya -ed) i. televizyonla yaymak; i. televizyon yayını .
 
Çeviri telecommunication
i. telekomünikasyon .
 
Çeviri telegram
i. telgraf, telgrafla gönderilen haber .
 
Çeviri telegraph
i., f. telgraf makinası; telgraf sistemi, telgraf; f. telgraf çekmek . telegraph board at yarışı meydanımda yüksek bir yere konulup at ve binicilerin isimlerini gösteren levha. telegraph cable telgraf kablosu. telegraph key telgraf anahtarı, telgrafla haber gönderme aleti. wireless telegraph telsiz telgraf .
 
Çeviri telegrapher,phist
i .telgrafçı.
 
Çeviri telegraphic,ical
s. telgrafla ilgili veya telgraf makinalarına ait; çok kısa .telegraphically z .telgrafla .
 
Çeviri telegraphy
i. telgraf sistemi veya kullanma usulü.
 
Çeviri telekinesis
i. telekinezi, uzadevim.
 
Çeviri telelectric
s. uzak mesafelere elektrikle tesir eden.
 
Çeviri telemark
i. kayakta dönmek veya çabucak durabilmek için ağırlığı öndeki kayağa verip ucunu içe doğru çevirerek yapılan dönüş .
 
Çeviri telemechanics
i. bir makina veya aleti radyo vasıtasıyla uzaktan idare etme usulü.
 
Çeviri telemeter
i. telemetre.
 
Çeviri telemotor
i., den. kaptan köprüsündeki dümen dolabı ile dümen arasındaki donanım .
 
Çeviri teleology
i. kozmolojinin son gayeler üzerinde çalışmalarını yürüten dalı; tabiatta hâkim olan yaratıcı düzeni inceleyen bir evrenbilim dalı; tabiatta belirli bir düzen bulunduğunu iddia eden öğreti. tell teleolog'ical s .tabiattaki düzene ait; ereksel.
 
Çeviri telepathy
i .telepati, uzaduyum . telepath'ic s telepatiye ait. telepath'ically z. telepati ile. telepathist i. telepatiye inanan kimse; telepati kabiliyeti olan kimse.
 
Çeviri telephone
i., f. telefon; f. telefon etmek, telefonla konuşmak. telephone central, telephone exchange telefon merkezi, santral on the telephone telefonda, telefonla .
 
Çeviri telephonic
s. uzağa ses götüren: telefona ait. telephonically z. telefon ile .
 
Çeviri telephony
i. sesi uzağa nakletme ilmi, telefon kurma veya işletme bilgisi.
 
Çeviri telephoto
i., telephoto. lens dürbün gibi fotoğrafı büyüten mercek.
 
Çeviri telephotograph
i. uzak mesafeden çekilen fotoğraf. telephotograph'ic s bu usule ait .telephotog'raphy i .telefotografi.
 
Çeviri telescope
i., f .dürbün, teleskop: f. teleskop ayar kısımları gibi birbirine geçirmek; iç içe geçmek: kısaltmak: birbirinin içine girmek. reflecting telescope aynalı dürbün. refracting telescope iki ucunda merceği olan teleskop. telescopy i. dürbün kullanma usulü.
 
Çeviri telesthesia
i., psik. uzaktan hissedilen tesir.
 
Çeviri teletype
i. tel ile bağlanan otomatik yazı makina sistemi.
 
Çeviri teleview
f. televizyona bakmak, televizyonda görmek .
 
Çeviri televise
f. televizyonla yaymak.
 
Çeviri television
i. televizyon, uzagörüm .
 
Çeviri telford
s. kırık taşla çakıl ve kumdan yapılmış (yol).
 
Çeviri telic
s. amaçlı, gayeli.
 
Çeviri tell
i., ark höyük.
 
Çeviri tell
f. (told) söylemek, nakletmek, hikâye etmek, anlatmak; ifade etmek, beyan etmek, tebliğ etmek, bildirmek; saymak, birer birer saymak; emretmek; keşfetmek, ifşa etmek, yaymak; temin etmek; itiraf etmek; tesiri olmak, tesir etmek; haber vermek, haber yaymak, şikâyet etmek. tell a story masal anlatmak. tell a story, tell a lie yalan söylemek, masal okumak. tell fortunes fal açmak tell it like it is (A.B.D.),( argo) olduğu gibi anlatmak; gerçeği anlatmak. tell off sayıp ayırmak; k.dili. yüzüne vurmak, şiddetle azarlamak. tell on yormak, bıkkınlık vermek; k.dili. birini ele vermek, gammazlamak. tell tales masal uydurmak; sır söylemek, gammazlık etmek. tell things apart birbirinden ayırt etmek, ayırmak. tell time saatin kaç olduğunu anlayabilmek; zamanı göstermek. Every blow tells Her darbenin tesiri var. all told bütünüyle, hepsi beraber.
 
Çeviri teller
i. anlatan kimse: veznedar, kasa memuru; sayıcı, bir mecliste oylan sayan kimse .tellership i. veznedarlık.
 
Çeviri telling
s. tesirli, etkili .tellingly z. etkili bir şekilde, tesirli olarak.
 
Çeviri telltale
i., s. başkalarının sırlarını orada burada anlatan kimse, dedikoducu kimse; dümenin durumunu gösteren alet; org körüğünün dolu veya boş olduğunu gösteren cihaz; memurların işe gelip gitme saatini kaydeden saat: tren makinistine bir köprünün yaklaştığını ihtar için hatların üstünde asılı bulunan ip parçalan: s. dedikoducu, sır söyleyen özel veya gizli bir şeyi meydana vuran.
 
Çeviri tellurian
s., i. arza ait, dünyaya ait: i. dünyadaki varlık: dünyanın hem güneş hemde kendi ekseni etrafındaki hareketlerini temsil eden model.
 
Çeviri tellurium
i. tellür.
 
Çeviri telly
i., (İng), k.dili. televizyon .
 
Çeviri telodynamic
s. bir kuvveti uzak bir mesafeye iletmeyle ilgili veya bu işte kullanılan.
 
Çeviri telpher
i. teleferik. telpherage i. teleferikle eşya nakletme sistemi.
 
Çeviri telson
i., zool. eklembacaklılarda karnın en son oynak kısmı.
 
Çeviri telstar
i. Telstar, yayın için kullanılan sunî peyk.
 
Çeviri temblor
i., (A.B.D.) yer sarsıntısı, deprem.
 
Çeviri temerarious
s .delicesine cesur, lüzumsuz derecede cesur, cüretkâr, atılgan. temerariously z. cesurca.
 
Çeviri temerity
i .delice cesaret, aşırı cüret .
 
Çeviri temp
kıs. in the time of, temperance, temperature, temporary.
 
Çeviri temper
f. yumuşatmak, hafifletmek: ölçülü hale getirmek, tadil etmek, ıslah etmek: kıvama getirmek; su karıştırıp yoğurmak (balçık); çeliğe su vermek, çeliği kızdırıp hemen soğutarak sertleştirmek, tav vermek, tavlamak; müz. çalgıyı gam dizisine göre akort etmek. temper justice with mercy adalete merhamet katmak.
 
Çeviri temper
i .terslik, huysuzluk; mizaç, huy, tabiat; kıvam, karar, terkip; tav, bir maddenin sertlik derecesi; bir şeyin aslını değiştirmek için karıştırılan şey. lose one's temper hiddetlenmek.
 
Çeviri tempera
i. suluboya.
 
Çeviri temperament
i .tabiat, yaratılış, mizaç, meşrep, huy; ölçülülük, muvazene, kıvam; müz. akort.
 
Çeviri temperamental
s. mizaca veya tabiata ait; değişen mizaçlı; huysuz, sinirli; azimsiz. temperamentally z. azimsizce.
 
Çeviri temperance
ılımlılık, ölçülülük; içkiden kaçınma;( eski) kendine hakim olma, sükûnet. temperance drink alkolsüz içecek. temperance hotel (eski )içki bulun durmayan otel. temperance movement içki aleyhinde hareket. temperance society içkiyle mücadele derneği.
 
Çeviri temperate
s. mutedil, ılımlı ılıman, ılık, sarhoş edici maddelere düşkün olmayan; perhiz yapan. Temperate Zone çoğ. ılıman bölge, dönenceler ile kutuplar arasındaki mıntıka. temperately z.ılımlı olarak. temperateness. ılımlı olma.
 
Çeviri temperature
i. ısı derecesi; sıcaklık, sühunet: tıb. insan vücudunun ısı derecesi; ateş,ısı, hararet. temperature curve belirli bir süre içindeki ısı değişikliğini gösteren eğri. critical temperature kritik sıcaklık. normal temperature normal vücut ısısı. take one's temperature termometre ile birinin ısı derecesini ölçmek, birinin ateşine bakmak.
 
Çeviri tempered
s. huylu, mizaçlı; ahenkli; karışımla değiştirilmiş; tavlanmış, (çeliğe) su verilmiş.
 
Çeviri tempest
i .fırtına, bora, özellikle ,şiddetli rüzgâr fırtınası. tempestbeaten s. fırtınaya tutulmuş, fırtına yemiş. tempest in a teapot ufak bir meseleyi büyütme, pireyi deve yapma. tempesttossed s. fırtına ile öteye beriye atılmış.
 
Çeviri tempestuous
s. fırtınalı; çalkantılı; şiddetli, dehşetli. tempestuously z. şiddetle. tempestuousness i. fırtınalı olma.
 
Çeviri templar
i., (İng.) Londra'da Inner veya Middle Temple'da oturan hukuk talebesi. Knights Templars on ikinci asırda Kudüs'te kurulan şövalyeler birliği.
 
Çeviri template , templet
i. kalıp, şablon, mastar, model; silme kalıbı, kemer kalıbı; den. ana kalıp; takoz; gabari.
 
Çeviri temple
i. şakak.
 
Çeviri temple
i. mabet, tapınak, ibadethane; eski Kudüs'te Yahudi tapınağı; Mormonların ayinlerine mahsus kilise. templed s .tapmak veya kiliseleri olan; tapmak içinde muhafaza edilen.
 
Çeviri temple
i. kumaşı tezgâhta gergin tutmaya mahsus ağaç parçası.
 
Çeviri templet
bak. template.
 
Çeviri tempo
i. (çoğ. -s, -pi) müz. tempo; tarz, gidiş, yol.
 
Çeviri tempora mutantur
Lat. Zaman değişti.
 
Çeviri tempora!
O mores! Lat. Bu ne zamanlar! Bu ne ahlâk! Ne günlere kaldık!
 
Çeviri temporal
s. şakağa ait. temporal bone şakak kemiği.
 
Çeviri temporal
s., i. zamana ait; dünyevi, bu dünyaya ait; geçici, şimdiki zamana ait; cismani, ruhani olmayan; lâik; gram. zaman belirten; i., gen. çoğ. dünyevi şeyler. temporal effairs lâik meseleler. temporal conjunction gram. zaman belirten bağlaç. temporal power lâik idare veya hâkimiyet, dünyevi kudret. temporally z. dünyevi olarak.
 
Çeviri temporality
i. muvakkatlik, geçicilik; gen., çoğ. kilise gibi dinsel bir kuruluşa ait emlâk ve gelir.
 
Çeviri temporary
s. muvakkat, geçici. temporary possession geçici tasarruf veya mülk. temporar'ily z. muvakkaten, geçici olarak. temporar'iness geçicilik, muvakkatlik..
 
Çeviri temporize
f. zamana uymak; başkalarının fikrine uymak, ayak uydurmak; savsaklamak, ihmal etmek; uzlaşmak. temporiza'tion i. zamana uyma, başkalarına ayak uydurma .temporizer i. zamana uyan kimse. temporizingly z. zamana ayak uy- durarak.
 
Çeviri tempt
f. baştan çıkarmak, ayartmak; kandırmak; çekici olmak; teşvik etmek; öfkelendirmek, kızdırmak; eskidenemek. tempt fate kadere meydan okumak. tempt to (şeytan) dürtmek.
 
Çeviri temptation
i. günaha teşvik etme veya olunma; günaha teşvik edici şey veya kimse; yolu şaşırtma.
 
Çeviri tempter
i. teşvik eden adam, baştan çıkaran adam; ayartan adam; b.h. şeytan .temptress i. baştan çıkaran kadın.
 
Çeviri tempting
s. akıl çelici, cezbedici, çekici. temptingly z. çekici bir şekilde davet edici görünüşte. temptingness i. cazibe, çekicilik.
 
Çeviri tempusfugit
Lat. Zaman (kuş gibi) uçar.
 
Çeviri ten
s., i. on; i. on rakamı veya sayısı, 10, X; onlu veya onluk bir şey. Ten Commandments Hazreti Musa'ya Allah tarafından verilen on emir. count in tens onar onar saymak. I'll lay you ten to one on that Bu işte bire karşı on ile bahse girerim. take ten kısa müddet içinde dinlenmek.
 
Çeviri tenable
s. makul; inanılabilen; elde tutulabilir; bahiste ispatı mümkün olan; savunması kolay. tenableness, tenabil'ity i. makul olma .tenably z. makulce.
 
Çeviri tenace
i. iskambil oyununda ayrı renkten yüksek sayılı iki kâğıt.
 
Çeviri tenacious
s. tutar, bırakmaz, vazgeçmez; unutmaz; kopmaz; kuvvetli; yapışkan, özlü; inatçı, direngen. tenaciously z. bırakmayarak, azimle. tenaciousness i . vazgeçmeme, direnme.
 
Çeviri tenacity
i. yapışkanlık; direnme, vazgeçmeme; fiz. sağlamlık, sıkılık.
 
Çeviri tenaculum
i., tıb. ameliyat sırasında atardamarı tutmak için kullanılan kancalı alet.
 
Çeviri tenaille
i. kalenin iki tabyası arasında bulunan hendek dışındaki siper.
 
Çeviri tenancy
i. kullanım, kiracılık; kira ile tutulmuş mülk; kira suresi.
 
Çeviri tenant
i., f., huk. kullanım hakkı olan kimse, mutasarrıf, mülk sahibi; kiracı; sakin, (bir yerde) oturan kimse; f. kira ile tutmak; içinde oturmak. tenant farmer kira ile çiftlik işleten çiftçi, kiracı çiftçi. tenant right kiracının kira bedelini ödediği müddetçe kullanma hakkı. tenantry i. kiracılık; bir mülkün bütün kiracıları.
 
Çeviri tench
i. kilizbalığı, zool. Tinca tinca.
 
Çeviri tend
f., gen. to veya toward ile meyilli olmak; vesile olmak; yönelmek .red tending to purple mora çalan kırmızı.
 
Çeviri tend
f. hazır bulunmak; den. halatın dolaşmasını önlemek için gözetlemek. tend on veya upon hizmet etmek .tend to k.dili. bakmak, dikkat etmek.
 
Çeviri tendency
i. meyil, istidat, eğilim, şev; psik. yönseme.
 
Çeviri tendentious
s. taraf tutan; şevli, meyilli.
 
Çeviri tender
i., den. yardımcı gemi; gemiye ait olup yolcuları sahile getirip götüren kayık; lokomotife bağlı kömür ve su taşıyan vagon, tender; bakan veya hizmet eden kimse.
 
Çeviri tender
f., i. arz ve teklif etmek, sunmak; huk. kira veya borç vermeyi teklif etmek; i., huk. borç karşılığında para teklifi; teklif olunan şey. tender one's resignation istifasını vermek. tender one's services hizmet teklif etmek. legal tender geçerli para.
 
Çeviri tender
s. nazik, kolay üzülür, kolay incinir; ufak şeyden etkilenir; zayıf, olgunlaşmamış; müşfik, merhametli, şefkatli; dokunaklı, hassas; ince, narin, cılız; sevgi dolu, seven; dikkatli, incitmekten çekinir; körpe, gevrek, yumuşak. tenderly z. şefkatle . tenderness i. şefkat, yumuşak yüreklilik.
 
Çeviri tender-mouthed
s.ağzı geme alışmamış (hayvan).
 
Çeviri tenderfoot
i. (ço. foots, feet) Batı Amerika'nın çetin şartlarına henüz alışmamış kimse, güçlüklere alışkın olmayan kimse; başlangıç sınıfındaki erkek izci.
 
Çeviri tenderhearted
s. müşfik, yufka yürekli, şefkatli.
 
Çeviri tenderize
f. yumuşatmak (et). tenderizer i. eti yumuşatıcı bir madde.
 
Çeviri tenderling
i. nazik büyümüş kimse; yeni çıkmış geyik boynuzu.
 
Çeviri tenderloin
i. sığır veya domuz filetosu. tenderloin district cinayet ve ırza geçme gibi suçların islendiği ve polise rüşvet vererek kolaylıkla örtbas edildiği bölge.
 
Çeviri tendinous
s. tendon cinsinden, kirişsi, veteri; veter dolu.
 
Çeviri tendon
i., anat. veter, kiriş, sinir, kasların kemiklere yapışmasını sağlayan yapılar, tendon. tendon reflex veter üzerine vurulunca kasın mukabil hareketi.
 
Çeviri tendril
i. asma veya sarmaşık filizi, bıyık.
 
Çeviri tenebrae
i. paskalyadan evvelki haftanın son üç gününde okunan dualar.
 
Çeviri tenebrific
s. karanlık eden, karartan, kasvet veren.
 
Çeviri tenebrous
s. karanlık, kara, koyu; kasvetli .tenebros'ity, tenebrousness karanlık, kasvet.
 
Çeviri tenedos
i. Bozcaada.
 
Çeviri tenement
i. özellikle ucuz ve adi apartman; huk. mülk olabilen herhangi bir şey; ev, kiralık ev; kiralık apartman; konut, mesken, ikametgâh. tenement district adi ve ucuz apartmanlann bulunduğu semt. tenement house kalabalık ailelerin oturduğu ucuz apartman. tenemen'tal s. kiralık eve veya kiracılara ait.
 
Çeviri tenescopic ,ical
s. yalnız teleskopla görülebilen: teleskopa ait: uzağı gören: iç içe girmek suretiyle uzayıp kısalan. telescopic boiler iç içe kayar kısımları olan makina kazanı. telescopicchimney iç içe kayar kısımları olan vapur bacası. telescopic stars yalnız teleskopla görülebilen yıldızlar. telescopically z teleskopla.
 
Çeviri tenesmus
i., tıb. idrar veya aptes bozma zorluğu.
 
Çeviri tenet
i. inan, doktrin, akide, öğreti, prensip, ilke, görüş .
 
Çeviri tenfold
s., z .on kat, on misli. tengallon
 
Çeviri tengallon hat
(A.B.D.) kovboy şapkası.
 
Çeviri tenia
bak. taenia.
 
Çeviri teniacide
i. tenya öldüren ilâç.
 
Çeviri teniafuge
i. tenyanın dışarı atılmasını sağlayan ilaç.
 
Çeviri teniasis
i. vücutta tenya bulunmasının belirtiler.i
 
Çeviri tennis
(i.) tenis. tennis arm, tennis eIbow çok tenis oynamaktan ileri gelen kol ağrısı. tennis ball tenis topu. tennis court tenis sahası, tenis kortu.
 
Çeviri tenon
(i.), (f.) doğramacılıkta erkek geçme parçası, oğlan; (f.) erkek geçme parçasını kesmek; böyle parça ile birleştirmek. tenon auger erkek geçme parçasını kesme aleti. tenon saw zıvana testeresi.
 
Çeviri tenonitis
(i.), (tıb.) veter iltihabı.
 
Çeviri tenor
(i.), (s.) belirli meslek veya yön veya istidat, cereyan, gidiş, akış; tabiat, mizaç, mahiyet; (huk.) asıl suret veya kopya, aslının aynı olan nüsha; (müz.) tenor; tenor sesi veya çalgı; (s.) tenor sesine ait; bu sesle şarkı söyleyen.
 
Çeviri tenpence
(i.), (İng.) on penilik para.
 
Çeviri tenpennynail
on beşinci yüz yılda yüz tanesi on peniye satılan çivi; 7,5 santimetrelik çivi.
 
Çeviri tenpins
(i.) on kuka ile oynanılan oyun, on kuka oyunu, kiy oyunu.
 
Çeviri tense
(s.), (f.) gergin, gerilmiş; sinirli; nazik, kopacak gibi; (f.) germek, gerginleşmek. tense'ly (z.) gerginlikle. tense'ness, ten' sity (i.) gerginlik.
 
Çeviri tense
(i.), (gram.) fiil zamanı, zaman. sequence of tenses (gram.) cümlede zaman uyumu.
 
Çeviri tensible
(s.) gerilebilir. tensibil'ity (i.) gerilme kabiliyeti.
 
Çeviri tensile
(s.) gerilir, gerilebilir; gerilmeye ait. tensile strength gerilme direnci. tensile stress gerilme zoru. tensile test germe deneyi. tensil'ity (i.) gerginlik.
 
Çeviri tension
(i.) germe, gerilme, gerilim; gerginlik; zihin yorgunluğu; (mak.) germe veya gerilme kuvveti; germe cihazı; (elek.) gerilim, elektromotor kuvvet, voltaj.
 
Çeviri tensor
(i.), (anat.) bir organı geren kas; (mat.) üçten fazla elemana dayanarak tanımlanabilen vektör niceliği.
 
Çeviri tent
(i.), (f.) çadır, otağ, oba; (f.) çadır kurup oturmak. tent bed çadır gibi tavanı olan yatak. tent caterpillar ağaçlar üzerinde çadır şeklinde yuva yapan tırtıl. tent fly çadırın bezden yapılmış kapısı. tent peg çadır kazığı. bell tent ortası direkli konik çadır. pup tent tek kişilik dam biçiminde çadır.
 
Çeviri tent
(i.), (f.), (tıb.) yara fitili; cerrah mili; (f.) cerrah mili ile yoklamak; fitil ile yarayı işletmek.
 
Çeviri tent
(i.) bir çeşit siyah İspanya şarabı.
 
Çeviri tentacle
(i.), (zool.) mürekkepbaIığında olduğu gibi ince ve uzun dokunma veya kavrama uzvu; (bot.) bazı yapraklarda bulunan ince kıl gibi hassas lif, dokunaç. tentac'ular (s.) kavrama uzvu gibi; dokunaçla ilgili.
 
Çeviri tentaculifera
(i.), (çoğ.) kavrayıcı kıl gibi uzuvları olan hayvancıklar sınıfı.
 
Çeviri tentative
(s.), (i.) deneme kabilinden, tecrübe olarak yapılan; (i.) tecrübe, deneme. tentatively (z.) muvakkaten, tecrübe kabilinden.
 
Çeviri tenter
(i.), (f.) kumaşı gerip kurutmaya mahsus kancalı çerçeve; (f.) kancalı serçeveye germek.
 
Çeviri tenter
(i.) (İng.) fabrikada makinalara bakan kimse.
 
Çeviri tenterhook
(i.) kumaşı çerçeveye germeye mahsus kancalardan biri. on ten terhooks endişe içinde, sabırsızlıkla bekleyen.
 
Çeviri tenth
(s.), (i.) onuncu; onda bir; (i.) onda bir kısım; onuncu gelen şey; ondalık; (müz.) on notalık mesafe. tenth'ly (z.) onuncu olarak.
 
Çeviri tenuis
(i.) süreksiz ünsüzlerden biri (k, p, t).
 
Çeviri tenuous
(s.) ince, narin; ince uzun; seyrek, hafif; yerleşmemiş, yüzeyde kalan. tenu'ity (i.) incelik; seyreklik. tenuously (z.) seyrek seyrek, hafifçe. tenuousness (i.) seyreklik, hafiflik.
 
Çeviri tenure
(i.) işinde kalabilme hakkı; memuriyet veya kullanım süresi; imtiyaz, ayrıcalık.
 
Çeviri tenuto
(z.), (s.), (müz.) sürdürerek (söylenen), (kıs.) ten.
 
Çeviri teocalli
(i.) eski Meksikalılara özgü ve kesik piramit şeklinde tapınak.
 
Çeviri tepee
(i.) Amerika kızılderililerine mahsus konik çadır.
 
Çeviri tepefy
(f.) ılık yapmak; ılıklaşmak, ıIımak.
 
Çeviri tephrite
(i.), (jeol.) bir çeşit gri volkanik kaya.
 
Çeviri tepid
(s.) ılık, sıcakça. tepid'ity, tepidness (ı.) ılıklık. tepidly (z.) ılık olarak.
 
Çeviri tepidarium
(i.) eski Roma hamamlarında orta derecede ısıtılmış soğukluk yeri.
 
Çeviri tequila
(i.) Meksika'da içilen bir kaktüs likörü.
 
Çeviri teraphim
(i.), (çoğ.) eski Musevilerde falcılıkta kullanılan ev mabutları.
 
Çeviri terato
önek ucube, acayip ve tabiat üstü şey.
 
Çeviri teratology
(i.), (tıb.), (biyol.) teşekküldeki biçimsizlik ve anormallikleri inceleyen biyoloji ve tıp dalı. teratologist (i.) bu ilmin uzmanı.
 
Çeviri tercel
(i.) erkek alaca doğan.
 
Çeviri tercentenary
(s.), (i.) üç yüzyıla ait; (i.) üç yüzüncü yıldönümü.
 
Çeviri tercet
(i.), (müz.), şiir üç mısralı kıta.
 
Çeviri terebinth
(i.) sakız ağacı, yabani fıstık ağacı, (bot.) Pistacia terebinthus. terebin'thic, terebin'thine (s.) sakız ağacına ait veya bu familyadan olan; terementi yağına ait.
 
Çeviri teredo
(i.) gemi kerestesini delen kurt, gemi kurdu.
 
Çeviri tergal
(s.), (zool.) eklembacaklı hayvanların sırt veya arka kısmıyle ilgili veya oraya ait.
 
Çeviri tergeminate
(s.), (bot.) üç çift yaprakçıkla çatallaşan yaprak.
 
Çeviri tergiversate
(f.) kaçamaklı söz söylemek; din veya parti değiştirmek. tergiversa'tion (i.) değişkenlik, döneklik.
 
Çeviri tergum
(i.), (zool.) eklembacaklıların sırt veya arka kısmı.
 
Çeviri term
(f.) isim vermek, adlandırmak, demek.
 
Çeviri term
(i.) bilim ve sanat kavramlarından birini anlatan kelime, terim; söz; (çoğ.), (huk.) mukavele şartları; şart; (çoğ.) iki şahıs veya iki şey arasındaki ilişkiler; (mat.) eksi veya artı işaretleri ile birleşmiş bir ifadenin kısım larından biri; bir kesrin pay veya paydası, terim; (geom.) had, terim; bir önermede konu ile yüklemden her biri, terim; müddet, süre, vade; mahkemenin açık olduğu süre; öğretim yılının ayrıldığı sömestr; iki dönemden her biri; dönem; (tıb.) doğum zamanı. term insurance belirli bir süre sonunda biten hayat sigortası. term of office hizmet veya memuriyet süresi. term of three years üç yıllık süre. term paper öğretim yılının bir dönemi süresinde yazılması gereken tez. terms of the letter mektubun içindekiler. according to the terms of the treaty anlaşma şartları gereğince. at term belli bir zaman sonunda. be on speaking terms with konuşma durumunda olmak. bring to terms kabul ettirmek, razı etmek. come to term çocuğu doğum zamanına kadar taşımak. come to terms uzlaşmak, anlaşmak, anlaşmaya varmak. during term time ders devresinde, sömestrde. in plain terms açıkça, basit sözlerle. in terms of tabirince, ilgili olarak, dayanarak. make terms uyuşmak, uzlaşmak. on easy terms kolay bir şekilde; taksitle; uygun şartlarla. set a term to müddet tayin etmek. term' less (s.) süresiz, sınırsız.
 
Çeviri terminable
(s.) sınırlanabilir, vadesi tayin edilir. terminabil'ity, terminableness (i.) vadeye tabi olma.
 
Çeviri terminal
(s.), (i.) uçta veya sonda olan veya bunlara ait; (bot.) dal veya sapın ucunda bulunan; demiryolunun başına ait; belirli zamanlarda meydana gelen; ölümle sonuçlanan; (i.) uç, nihayet, bağlantı; terminal; (elek.) kutup, terminal; demiryolu başı ile ona bağlı makas ile istasyon ve depolar; (mim.) tırabzan başında bulunan süs; kompütöre bağlı yazı makinası ve benzeri. terminal illness öIümle sonuçlanan hastalık. terminal leave terhisten evvel verilen son izin. terminally (z.) ölümcül derecede.
 
Çeviri terminate
(f.), (s.) bitirmek, son vermek; sınırlamak, hudut koymak; bitmek, sona gelmek; (s.) sınırlanmış, mahdut; sona eren.
 
Çeviri termination
(i.) tahdit, sınır; nihayet, son, bitirme, bitim; sonuç, netice; (gram.) sonek, çekim eki. terminational (s.) sona ait; bitiren; (gram.) soneki olan.
 
Çeviri terminative
(s.) bitiren, son veren; kesin, nihai. terminatively (z.) son vererek.
 
Çeviri terminator
(i.) sınırlayan veya tahdit eden şey; bitiren şey; (astr.) ay veya gezegenin aydınlık ve karanlık kısımlarını ayıran sınır.
 
Çeviri terminism
(i.), (fels.) soyut kavramların gerçek bir varlığı olmadığını ileri süren öğreti.
 
Çeviri terminology
(i.) teknik terimler; terminoloji.
 
Çeviri terminus
(i.) (çoğ. ni) hudut, sınır, son, nihayet; gaye, maksat; demiryolu başı; demiryolu başının bulunduğu istasyon veya şehir; son durak; sınır işareti; (bh) eski Romalıların sınırlarla ilgili tanrısı. terminus ad quem (Lat.) bitim noktası; (huk.) bitim günü. terminus a quo (Lat.) başlangıç noktası; (huk.) başlangıç günü.
 
Çeviri termite
(i.) beyaz karınca, kanatlı karınca, divik.
 
Çeviri termor
(i.), (huk.) bir mülkü belirli bir süre şartıyle kullanan kimse.
 
Çeviri termsgant
(s.), (i.) yaygaracı ve şirret (kadın), cadaloz (kadın). termagancy (i.) şirretlik.
 
Çeviri tern
(i.) üç rakamdan meydana gelen takım; üç numaranın birleşmesi neticesinde kazanılan piyango ikramiyesi.
 
Çeviri tern
(i.)deniz kırlangıcı, balıkçın, (zool.) Sterna hirundo.
 
Çeviri ternary
(s.), (i.) üçIü, üçten meydana gelen; üçer üçer giden; (kim.) üç unsur veya atomdan oluşmuş; (mat.) tabanı üç olan (rakam sistemi); üç madenden oluşmuş (alaşım); (i.) bir arada alınan üç şey, üçIü grup.
 
Çeviri ternate
(s.) üçten meydana gelen; üçer üçer düzenlenmiş; (bot.) yaprakları üç kısımdan meydana gelen; yaprakları üçer üçer olan.
 
Çeviri terne
(f.) kalay ve kurşun alaşımı ile kaplamak. terne'plate (i.) kalay ve kurşun alaşımı ile kaplı demir veya çelik levha.
 
Çeviri terpsichore
(i.), (mit.) dans perisi. terpsichore'an (s.) dansla ilgili.
 
Çeviri terra
(i.), (Lat.) toprak; yerküre, arz küresi.
 
Çeviri terrace
(i.), (f.) satıhtan yüksek yer, set; bayır üstünde sıra evler veya sokak; İspanyol veya ark evlerine özgü düz ve yassı dam, teras, taraça; (f.) set yapmak, bir bayır boyunca sıra sıra setler yapmak. roof terrace evin çatısı üstündeki taraça.
 
Çeviri terracotta
fırında pişirilmiş tuğla veya çömlek; tuğla rengi.
 
Çeviri terrafirma
kara, yeryüzünün kara kısmı, toprak.
 
Çeviri terrain
(i.) savaş alanı veya savunmaya uygun yer; arazi, yer, arsa; özel bir maksada hizmet eden arazi.
 
Çeviri terraincognita
bilinmeyen yer, iç tarafları henüz keşfedilmemiş kıta.
 
Çeviri terrapin
(i.) Kuzey Amerika'ya mahsus yenilebilen bir çeşit su kaplumbağası.
 
Çeviri terraquious
(s.) su ve karadan ibaret.
 
Çeviri terrarium
(i.) kara hayvanlarını hayvanat bahçesinde yetiştirmek için onların doğal hayat şartlarına göre hazırlanmış suni yer.
 
Çeviri terrazzo
(i.) çimento mozaiki.
 
Çeviri terrene
(s.), (i.), eski dünyevi; (i.), eski yer, arz.
 
Çeviri terreplein
(i.) istihkâmda topIarın konulduğu üst zemin; yerden yüksek düz zemin.
 
Çeviri terrestrial
(s.), (i.) dünya veya karayla ilgili veya onlara ait; karadan meydana gelen; arza ait, dünyevi; karada yaşayan; karasal; (i.) dünyada var olan şey. terrestrial telescope görüntüyü düz gösteren teleskop. terrestrially (z.) dünyevi şekilde; karasal olarak.
 
Çeviri terret
(i.) at koşumunda dizginlerin geçirildiği halkaların biri; köpek tasmasındaki halka.
 
Çeviri terrible
(s.) korkunç, korkulacak, dehşetli; (k.dili) aşırı, çok, pek. terribly (z.) müthiş bir şekilde; aşırı derecede, çok.
 
Çeviri terricolous
(s.), (zool.), (bot.) yerde veya yer içinde yaşayan.
 
Çeviri terrier
(i.) teriyer.
 
Çeviri terrier
(i.), (huk.) belirli bir semtte fert veya şirketlerin emlâk sicili.
 
Çeviri terrific
(s.) korkunç, dehşetli, dehşet verici; (k.dili) fevkalade, çok güzel. terrifically (z.) dehşetli surette; çok.
 
Çeviri terrify
(f.) çok korkutmak, dehşete düşürmek.
 
Çeviri terrigenous
(s.) yerde doğmuş, topraktan çıkmış veya meydana gelmiş; (jeol.) karadan gelen toprak ile denizin dibinde oluşan veya buna ait.
 
Çeviri terrine
(i.) reçel ile dolu olarak satılan toprak kavanoz; bir çeşit sebzeli yahni.
 
Çeviri territorial
(s.) karaya veya araziye ait; belirli bir bölgeye ait; Birleşik Amerika'da devlet teşkilatına girmemiş bölgelere ait; bölgesel savunma için hazırlanmış askeri kuvvetlerle ilgili. territorial acquisitions ilhak olunmuş topraklar. territorial army ana vatan ordusu. territorial jurisdiction devletin kendi ülkesi ve ahalisi üzerindeki hakları. territorial waters kara suları.
 
Çeviri territory
(i.) toprak, arazi, memleket; bir devlete ait üIke; başka devletin hükmü altında bulunan memleket; (bh) eskiden Birleşik Amerika'da henüz devlet teşkilâtına girmemiş ancak merkezi hükümet tarafından atanan bir vali idaresindeki bölge.
 
Çeviri terror
(i.) dehşet; korkunç şey; dehşet saçan şey veya kimse; (k.dili) haşarı çocuk. terrorstruck, terrorstricken (s.) dehşete düşmüş. the Reign of Terror Fransız ihtilâlinde en kanlı devre.
 
Çeviri terrorist
(i.) tedhişçi, herkese dehşet salan kimse; Fransız ihtila1i sırasında tedhiş mahkemesi taraftarı; çarlık Rusya'sında tedhişçi. terrorism (i.) tedhişçilik, yıldırma siyaseti. terrorize (f.) tedhiş etmek, yıldırmak.
 
Çeviri terry
(i.) havlu dokusunda kesilmemiş düğüm; düğümleri kesilmemiş havlı kumaş. terry cloth havlu kumaş.
 
Çeviri terse
(s.) kısa ve özlü (söz), veciz. terse'ly (z.) kısa ve öz olarak. terse'ness (i.) kısa oluş.
 
Çeviri tertian
(s.), (i.), (tıb.) günaşırı olan; (i.), (tıb.) günaşırı tutan nöbet. tertian ague, tertian fever günaşırı tutan sıtma nöbeti.
 
Çeviri tertiary
(s.), (i.) üçüncü, üçüncü dereceye ait; (bh), (jeol.) üçüncü zamana ait; (i.), (bh), (jeol.) memeli hayvanların meydana geldiği devre, arzın üçüncü zamanı; (kil.) manastır sisteminde layik işlerle meşgul üçüncü sınıfa mensup kimse; (zool.) kuş kanadının üçüncü sırasındaki uçuş tüylerinden biri.
 
Çeviri tertiumquid
(Lat.) ikisi ortası.
 
Çeviri terzarima
terzarima.
 
Çeviri tessellate
(f.) mozaik taş veya parçalarla donatmak, farklı renkten parçalar tanzim etmek. teesella'tion (i.) mozaik işi.
 
Çeviri tessera
(i.) (çoğ. serae) mozaikçilikte kullanılan dört köşe küçük mermer veya cam; eski Romalıların kullandıkları oyun zarı.
 
Çeviri tesseract
(i.), (mat.) dört boyutlu küp.
 
Çeviri test
(i.), (zool.) deniz kestanesi gibi hayvanların sert kabuğu.
 
Çeviri test
(i.), (f.) imtihan, tecrübe, muayene; ölçü, ayar; (fiz.), (kim.) deney, tecrübe; maden arıtmada kullanılan pota; (kim.) çözümleme, tahlil; tahlil için kullanılan ecza; (f.) tasfiye etmek; mihenge vurmak; imtihan etmek, tecrübe veya muayene etmek; denemek; prova etmek; çözümlemek, tahlil etmek. test case deney olarak yapılan dava. test paper kimyasal maddelerin tesiriyle rengi değişen kağıt, turnusol kâğıdı; deney kâğıdı, reaktif kâğıt; okul imtihan kağıdı. test pilot deney pilotu. test tube kimyasal deneylerde kullanılan bir ucu kapalı cam tüp, deney borusu. a test for iron bir maddede demir aramak için yapılan tahlil. intelligence test zeka testi. put to the test imtihan veya tecrübe etmek. test'able (s.) imtihan edilebilir, tecrübeye gelir; (huk.) vasiyet edilebilen.
 
Çeviri test.
(kıs.) Testament.
 
Çeviri testaceous
(s.) istiridye veya midye gibi kabuğu olan; (biyol.) kırmızımsı kahverengi. testaceans (i.), (çoğ.) kabuklular.
 
Çeviri testacy
(i.), (huk.) vasiyetname bırakmış olma.
 
Çeviri testament
(i.), (huk.) vasiyetname; (KM) ahit. New Testament Yeni Ahit. Old Testament Eski Ahit. testamen'tary (s.) vasiyet kabilinden; vasiyetnamede bulunan.
 
Çeviri testate
(s.) öIdüğü zaman vasiyetnamesi bulunmuş. testa'tor (i.) vasiyetname sahibi, kalıt bırakan kimse. testa'trix (i.) vasiyetname yapan kadın.
 
Çeviri tester
(i.) yatak veya türbe tentesi.
 
Çeviri testicle
(i.), (anat.) erbezi, testis, husye, haya, taşak.
 
Çeviri testiculate
(s.) testis şeklindeki, yumurta şeklindeki.
 
Çeviri testify
(f.) şahadet etmek; delil olmak, ispat etmek, kanıtlamak; açığa vurmak.
 
Çeviri testimonial
(i.), (s.) şahadetname, belge; tavsiye mektubu, bonservis; takdirname; onaylama; (s.) belgeleyen; takdirlerini bildiren. testimonial dinner veda yemeği.
 
Çeviri testimony
(i.) şahadet, şahitlik; kanıt; leh veya aleyhte tanıtlama.
 
Çeviri testis
(i.) (çoğ. testes) anat. erbezi, testis, husye, taşak, haya.
 
Çeviri teston, testoon
(i.) on altıncı yüzyılda kullanılan bir Fransız gümüş parası; aynı yüzyılın İngiliz şilini.
 
Çeviri testosterone
(i.), (biyokim.) testosteron, erkeklik hormonlarından biri.
 
Çeviri testudo
(i.) (çoğ. dines) RomaIıların kuşatma harekâtında kullandığı dam gibi siper; askerlerin yanaşık nizamda hücum ederken başları üzerinde tuttukları kalkanlardan meydana gelen siper.
 
Çeviri testy
(s.) ters, hırçın, sinirli, alıngan, huysuz. testily (z.) hırçınlıkla. testiness (i.) terslik, hırçınlık.
 
Çeviri tetanic
(s.), (tıb.) tetanosa ait, tetanos kabilinden, tetanos meydana getiren.
 
Çeviri tetanus
(i.), (tıb.) tetanos, kazıklıhumma. tetaniza'tion (i.) tetanosdan meydana gelen kas kasılması. tetanize (f.), (biyol.) az aralıklarla kasılmaya sebep olmak.
 
Çeviri tetany
(i.), (tıb.) aralıklı kas kasılması.
 
Çeviri tetchy
(s.) fazla alıngan, hırçın.
 
Çeviri teteàtete
(z.), (s.), (i.) baş başa, iki kişi arasında; (s.) gizli, özel; (i.) iki kişi arasında özel görüşme.
 
Çeviri tetedepont
(i.) (çoğ. tetesde pont) (Fr.), (ask.) köprübaşı.
 
Çeviri tether
(i.), (f.) hayvanı bağlama ipi; bağlayıcı şey; sınır; (f.) iple belirli bir yere bağlamak. be at the end of one's tether kuvvet veya sabrının son haddinde olmak.
 
Çeviri tetherball
(i.) bir direğin ucuna uzun bir iple bağlı top ile oynanan oyun.
 
Çeviri tetra
önek dört; dört kat.
 
Çeviri tetrachord
(i.), (müz.) dört notadan ibaret yarım oktavlık akort.
 
Çeviri tetrad
(i.) dörtlü; dört şeyden ibaret koleksiyon; (kim.) dört değerli atom veya kök.
 
Çeviri tetragon
(i.), (geom.) dörtgen, dörtkenar. tetragonal (s.) dört açılı.
 
Çeviri tetragram
(i.) dört harfli kelime.
 
Çeviri tetrahedron
(i.), (geom.) dört tane üçgen yüzü olan cisim. tetrahedral (s.) dört satıhlı, dört yüzlü.
 
Çeviri tetralogy
(i.) dram dörtlüsü.
 
Çeviri tetramerous
(s.) dört kısımlı.
 
Çeviri tetrameter
(i.) birer hecesi vurgulu olan dört hece grubundan meydana gelen mısra.
 
Çeviri tetrapetalous
(s.), (bot.) dört taçyapraklı.
 
Çeviri tetrapody
(i.), şiir birer hecesi vurgulu olan dört hece grubu.
 
Çeviri tetrarch
(i.) bir eyaletin dörtte birini yöneten vali; bağımlı yönetici. tetrarchate, chy (i.) böyle valilik veya krallık.
 
Çeviri tetrastich
(i.) dört mısralı kıta veya şiir.
 
Çeviri tetrastyle
(i.), (s.), (mim.) önü dört direkli bina; (s.) dört direkli.
 
Çeviri tetrasyllable
(i.) dört heceli kelime.
 
Çeviri tetter
(i.) mayasıl ve uçuk gibi kabarcıklı bir cilt hastalığı.
 
Çeviri teuton
(i.) eski Germen kabilelerinden birinin ferdi; Alman veya İskandinavyalı veya Felemenkli kimse. Teuton'ic (s.) bu milletlere veya dillerine ait. Teutonism (i.) Germen ırkının üstünlügüne inanma; Germen kültürü. Teutonize (f.) Germenleşmek, Germenleştirmek.
 
Çeviri texas
(i.), ABD nehir gemisinin kaptan köşkü.
 
Çeviri text
(i.) metin, parça; bahis konusu, konu; asıl kitap veya yazı. text hand büyücek ve düzgün el yazısı. text writer ders kitabı yazarı. corrupt text değişirilmiş metin. stick to one's text metne bağlı kalmak.
 
Çeviri textbook
(i.) ders kitabı.
 
Çeviri textile
(s.), (i.) dokuma, tekstil; dokuma işlerine ait; (i.) dokuma kumaş, mensucat; dokunacak iplik veya madde.
 
Çeviri textual
(s.) metne ait; kelimesi kelimesine. textually (z.) metinle ilgili olarak.
 
Çeviri texture
(i.) dokum, dokunuş; kumaş; teşekkül, bünye, yapı. textural (s.) bir maddenin dokumuna ait.
 
Çeviri textured
(s.) belirli bir yapısı veya bünyesi olan.
 
Çeviri textus
(i.), (Lat.) metin; (anat.) doku, nesiç. textus receptus eski bir kitabın geçerli sayılan metni.
 
Toplam 334 sonuç listeleniyor
Copyright © Dogrusozluk.comSponsor: ip adresim nedir cevaplar için doğru adres ipsorgu.com