halakah(i.) Musevi dinindeTalmud'da bulunan kuralların toplamı.
3D Oyunlar
Türkiye'nin en güzel ve ilk 3d oyun sitesi - 3doyunlar.net
halation(i.), (foto.) resimde karşıdan gelen kuvvetli ışığın pencere gibi yerlerin kenarlarından taşması.
halberd , halbert(i.) eskiden kullanılan baltalı kargı, teber. halberdier' (i.) bu silâhı kullanan kimse, teberdar.
halcyon(i.), (s.) yalıçapkını, iskelekuşu emircik, (zool.) Alcedo atthis; kış başında deniz kenarında yumurtladığı zamanlarda fırtınayı durdurduğu farzolunan hayal mahsulü bir kuş; (s.) bu hayali kuşa ait; durgun, sakin, dingin. halcyon days kış ortasında iyi hava; sulh ve bereket devresi .
hale(f.) surüklemek .hale into court mahkemeye celbetmek.
hale(s.) sağlam, dinç, zinde.
half(s.), (z.), (i.) yarım (for less than one); buçuk (for more than one); (z.) yarı, yarı yarıya; kısmen; (i.) yarı. half binding arkasıyla köşeleri deri ve yanları kâgıt veya bez cilt. half blood melez, yarım kan. half brother üvey erkek karde, anne veya babası bir olan erkek kardeş. half crown iki buçuk şilin değerinde eski ingiliz gümüş parası. half gainer balıklama dalış. half hitch dülger bağı bir volta, sade ilmik. helf holiday yarım gün tatil, öğleden sonra tatil. half life (fiz.) radyoaktif bir maddenin yarısının kaybolması için gerekli olan müddet, yarılanma süresi. half measures yeterli olmayan tedbirler. half mourning yarı matem elbisesi, matem süresinin sonunda giyilen grili veya beyazlı elbise. half nelson spor boyunduruk. half note (müz.) ikilik nota, beyaz nota. half pay yanm maaş; açıkta bekleme maaşı. half pint bir bardaklık öIçü; ABD, argo kısa boylu adam. half seas over sarhoş. half sister üvey kız kardeş. half sole gizli pençe, yanm pençe .half time haftaym, ara; yanm günlük (çalışma). at half cock tetiği yan çekilmiş halde; çileden çıkmış halde, tepesi atmış olarak. better half eş (kadm veya erkek). by half çok fazla. cut in half, cut into halves yarıya bölmek .do a thing by halves bir işi yanm yamalak yapmak. go halves yarı yarıya böIüşmek. go off halfcocked (k.dili) tedariksiz gitmek. have half a mind meyilli olmak. It is half past one. Saat bir buçuk. not half bad hiç de fena olmayan.
halfandhalf(z.), (s.), (i.) yarı yarıya; (s.) karışık; (i.), (ing.) iki çeşit içki karışımı.
halfbreed(s.), (i .) melez, yanm kan (kimse) .
halfcaste(i.), (s.) babası Avrupalı annesi Hintli olan kimse; (s.) melez.
halflength(s.), (i.) yanm boy; vücudun yukan kısmını gösteren resim .
halfmast(i.) bayrağın yarıya indirilmesi.
halfpenny(çoğ. halfpence) (i.), (ing.) yarım peni.
halftone(i.), (matb.) resmi hafif noktalarla gösteren klişe.
halftrack(i.) arkası ttırtıllı önü tekerli askeri vasıta.
halfway(z.), (s.) ortada, yan yolda; yetersiz olarak; (s.) yetersiz; yarı yolda bulunan (han veya otel). halfway house hapisten çıkanlann geçici olarak kalabileceği yurt.
halide(i.), (kim.) klor grupundan bir unsurla meydana gelen tuz.
hall(i.) koridor, dehliz; hol; toplantı salonu, büyük salon; resmi veya umumi toplantılara mahsus bina; konak; okul veya üniversite binası .
hallmark(i.) altın veya gümüşte ayar damgası; kalite işareti.
hallooünlem, (i.), (f.) dikkati çekme ünlemi; avda köpekleri saldırtma ünlemi; (i.) hayret ifade eden ses; (f.) bağırarak cesaret vermek veya canlandırmak.
hallooünlem, (ing.) Hayret! Hey !
hallow(f.) takdis etmek, kutsamak.
halloween(i.) 31 Ekim akşamı, çocukların türlü kıyafetlere girerek eğlenceler tertip ettikleri hortlak gecesi.
hallucinate(f.) sanrılamak; sanrılatmak. hallucina'tion (i.), (psik.) sanrı vehim, kuruntu; akli denge bozukluğundan ileri gelen kuruntu. hallu'cinative, hallu'cinatory (s.) sanrı kabilinden, kuruntu getiren .
hallucinogen(i.), (tıb.) sanrıya kapılmaya sebep olan ilaç. hallucinogen'ic (s.), (i.) sanrıya kapılmaya sebep olan (esrar) .
hallux(çoğ. halluces) (i.), (anat.) ayak başparmağı.
halo(i.) (çoğ. los, loes) hale, ağıl, ışık halkası; (güz.) (san.) azizlerin başı etrafına konulan hale; şeref nuru.
haloid(s.), (i.), (kim.) halojenli, halojenimsi; (i.) bir halojenle meydana gelen tuz.
haloqen(i.), (kim.) halojen, tuzveren.
halt(i.), (f.) duruş; durma, duraklama; mola; (f.) durmak; duraklamak, durdurmak. call a halt durdurmak, kesmek, son vermek.
halt(s.), eski topal, aksak. the halt topallar, sakatlar.
halt(f.) kusurlu olmak, eksik olmak (vezin); duraksamak, tereddüt etmek. halting (s.) duraksayan.
halter(i.), (f.) yular; boyundan askılı ve sırtı açık bir çeşit kolsuz kadın bulüzü; idam ipi; (f.) yular takmak; yular takarcasına bir kimseye engel olmak; iple asmak, idam etmek.
halve(f.) yarıya bölmek, iki eşit kısma ayırmak; yarıya indirmek .
halyard , halliard(i.), (den.) kandilisa, abli, çördek, bazı yelken ve serenleri veya bayrağı yerine kaldıran halat .
halys(i.) Kızılırmak (eski ismi).
Toplam 52 sonuç listeleniyor