filament(i). tel, iplik, lif; (bot). ercik sapı; lamba teli.
3D Oyunlar
Türkiye'nin en güzel ve ilk 3d oyun sitesi - 3doyunlar.net
filariasis(i)., (tıb). kan ve bağırsak parazitlerinden ileri gelen hastalık.
filature(i). iplikçilik; iplik fabrikası, iplikhane.
filbert(i). fındık, (bot). Corylus avellana.
filch(f). çalmak, aşırmak, slang yürütmek.
file(i)., (f). eğe, törpü; (f). eğe ile düzeltmek, eğelemek, torpülemek. file fish dikenli çütre balığı, (zool). Stephanolepis ocheticus. double-cut file çapraz dişli eğe.
file(i)., (f). dosya dolabı, dosya gözü; dosya, klasör; sıra, dizi, kuyruk; satranç karşı tarafa doğru bir kareler sırası; (f). dosyalamak; dosyaya geçirmek; (huk). dosyaya geçirilmek üzere evrakı ilgili memura teslim etmek; askerleri sıra ile yürütmek. file an application müracaat formunu doldurup ibraz etmek. file a complaint yazılı olarak şikâyet etmek. filing cabinet dosya dolabı; evrak klasörü. file clerk dosya tutan memur. filing system dosyalama sistemi. Indian file birbiri arkasından dizilen sıra. on file dosyaya geçirilmiş (evrak). rank and file fertler, halk, amme. single file tek sıra (insanlar).
filet(i). file, ağ, saç filesi; fileto, biftek. filet mignon fileminyon.
filial(s). evlâda ait, evlâda yakışır. filially (z). evlada yakışır bir şekilde.
filiation(i). birinin evlâdı oluş, evlatlık; aynı soydan gelme, dallara ayrılma; (huk). babalığı hükmetme.
filibeg(i). iskoçyalıların giydiği eteklik.
filibuster(f)., (i)., (pol)., (A.B.D). engellemek, bir kanunun kabul edilmesini önlemek için vakit geçirici konuşmalar yaparak kürsüyü işgal etmek; (i). böyle bir engelleme; korsan, haydut.
filigree(i)., (s). kuyumculukta telkâri iş, telle işlenmiş tezyinat; buna benzer desen; (s). telkâri.
filipino(i). Filipin Adaları halkından biri.
fill(f)., (i). doldurmak, tatmin etmek; yapmak, icra etmek; işgal etmek, tutmak; dolmak, doymak, kabarmak, şişmek; hazırlamak (reçete); (i). dolumluk, doyumluk, dolduracak miktar; toprak tesviyesinde kullanılan toprak veya moloz. fill in doldurmak, eksiğin yerini doldurmak, vekillik yapmak. Fill me in on the situation. Durumu bana izah et. fill out doldurup kabartmak ve şişirmek, dolup kabarmak; (fişi) doldurmak. fill the bill (A.B.D)., (k).dili ihtiyacı karşılamak. fill a tooth (dişçi). dolgu yapmak. fill up tamamen doldurmak; dolmak. have one's fill doymak.
filler(i). delik tıkamak için kullanılan herhangi bir şey; (boyada) astar; puronun içine konulan tütün; (gazet). boşluk doldurmak için kullanılan kısa yazı.
fillet(i). saçları tutmak için başa bağlanan kurdele veya bant; kemiksiz et veya balık, fileto; tiriz, pervaz; (mim). dar ve düz silme; kitap kapağı üstüne basılan süs çizgisi.
filling(i). doldurma; dolma içi; doldurulan herhangi bir şey; (dişçi). dolgu. filling station benzin istasyonu.
fillip(i)., (f). fiske; teşvik edici veya harekete geçirici herhangi bir şey; önemsiz şey; (f). fiske vurmak; teşvik etmek, harekete geçirmek.
filly(i). kısrak; (k).dili canlı genç kız.
film(i)., (f). zar; ince örtü, ince tabaka; ince tel, lif; (f). zar veya ince bir örtü ile kaplamak; zar bağlamak. filminess (i). zarla veya ince bir tabaka ile kaplı olma. filmy (s). zarlı, ince bir tabaka ile kaplı.
film(i)., (f)., (foto)., (sin). filim; (f). filim çevirmek, filim yapmak. film fan sinema meraklısı. film pack düz fotoraf filimleri paketi. film speed filim hassaslığı. film strip konferanslarda yardımcı olarak gösterilen hareketsiz filim serisi.
filter(i)., (f). filtre; süzgeç; (f). süzmek, süzülmek, süzgeçten geçirmek veya geçmek, filtreden geçirmek; filtre vazifesi görmek; sızmak, duyulmak (haber, söylenti). filter bed filtre havuzu. filter paper filtre kâğıdı. color filter renk filtresi, yalnız belirli ışınları geçiren filtre. oil filter (oto). yağ süzgeci.
filth(i). pislik, kir, murdarlık; ağzı bozuk olma. filthiness (i). kir, kirlilik, pislik. filthy (s). pis, kirli; ahlakı bozuk, iğrenç.
filtrate(f)., (i). süzmek; (i). süzülmüş sıvı, filtreden geçen sıvı.
filum(i). (anat). iplik, lif, filum.
Toplam 32 sonuç listeleniyor