Sponsor Bağlantılar
|
Çevir
' dev' sonuçları
3D Oyunlar Türkiye'nin en güzel ve ilk 3d oyun sitesi - 3doyunlar.net
devaluation(i)., (ikt). devalüasyon, para değerinin düşürülmesi.
devastate(f). harap etmek, viran etmek, mahvetmek; (k).dili utandırmak. devasta'tion (i). harap etme, viran olma.
develop(f). geliştirmek, tekâmül ettirmek, inkişaf ettirmek; genişletmek, açmak; harekete geçirmek, husule getirmek; (foto). develope etmek, banyo etmek, yıkamak; gelişmek, tekâmül etmek, inkişaf etmek; genişlemek; olgunlaşmak; hâsıl olmak, meydana çıkmak; peyda etmek, kespetmek (alışkanlık).
developer(i). geliştiren şey veya kimse, tekâmül ettiren şey veya kimse; (foto). develope eden ilaç, revelatör.
development(i). gelişme, inkişaf, tekâmül, ilerleme, terakki; meydana çıkma, zuhur; (biyol). açılma, gelişme; (A.B.D). site. developmen'tal (s). gelişim ile ilgili.
devest(f)., (huk). mahrum etmek, elinden almak.
deviant devıate(i). toplum düzenine aykırı olarak düşünen ve hareket eden kimse; cinsel sapık.
deviate(f). sapmak, yoldan çıkmak, şaşırmak, dönmek, yanılmak.
deviation(i). sapma, inhiraf, yoldan çıkma; (den). pusulanın şaşması. deviation clause (den). geminin boşaltma limanından başka yerlere uğramasına izin veren anlaşma maddesi. deviationist (i). komünist öğretilerini ayrı bir şekilde tefsir eden kimse.
device(i). cihaz, aygıt, alet; icat; tertip: hile, oyun, desise; resim, nisan, işaret (arma). Ieft to his own devices kendi haline bırakılmış.
devil(i). şeytan, iblis; cin, ifrit; habis kimse; delicesine cesur veya öfkeli kimse; Allah'ın belâsı; kör şeytan; zavallı kimse; matbaacı çırağı. devil's advocate Katolik Kilisesinde aziz adayı aleyhinde münakaşa eden savcı; karşı tarafı tutarak münakaşa eden kimse. devilfish (i). ahtapot; (zool). Mobulidae familyasından yassı ve kuyruklu çok büyük tropikal bir balık. devil's-food cake çikolatalı pasta. devil-may-care (s). pervasız; başıboş. between the devil and the deep blue sea iki tehlike arasında. give the devil his due kötü veya sevilmeyen bir adama bile hakça muamele etmek. Go to the devil ! Kahrol ! Cehenneme kadar git! like the devil şeytan gibi; çok çabuk, ayağına tez. raise the devil argo kıyameti koparmak. she-devil (i). şirret kadın, cadaloz kadın. The devil ! Aman ! Vay canına ! Hay kör şeytan ! the devil's own time kötü günler. The devil take the hindmost. Altta kalanın canı çıksın. There will be the devil to pay. Kıyamet kopacak.
devil(f). yemeği çok biber ve baharatla hazırlamak veya kızartmak; makinada ezip parçalamak (paçavra); (k).dili canını sıkmak, üzmek. deviled ham bir çeşit ezme jambon, krakova.
devilish(s). şeytanî, şeytan gibi; melun; pervasız; (k).dili çok, fazla, aşırı. devilishly (z). şeytanca. devilishness (i). şeytanlık.
devilment(i). şeytanlık, yaramazlık, kurnazlık.
deviltry(ing). devilry (i). şeytanlık; sihirbazlık; kötülük, zalimlik; yaramazlık, haylazlık.
devious(s). dolaşık, eğri büğrü, dolambaçlı; çapraşık, sapa; sapmış, avare, başıboş. deviously (z). çapraşık olarak, dolambaçlı. deviousness (i). çapraşıklık, dolambaçlı oluş.
devise(f)., (i). tasarlamak, plan yapmak; akıl etmek, tertip etmek; kurmak, icat etmek; (huk). bilhassa gayri menkul mülkü vasiyet etmek; (i). vasiyet, vasiyet yoluyla bırakılan mülk. devisable s vasiyet olunabilir; tertip edilebilir devisee' i vasiyetle kendisine emlak bırakılan kimse, mirasçı, vâris
devoid(s)., of ile boş, hali; yoksun, mahrum.
devolution(i). nakil, devir, intikal, hak intikali, havale, terk; gerileme.
devolve(f). intikal ettirmek, devretmek, havale etmek, bırakmak, terk etmek; (gen). on, upon veya to ile geçmek, intikal etmek, kalmak.
devonian(s)., (jeol). devonik devre ait, balıklar çağına ait.
devote(f). adamak, tahsis etmek, hasretmek, vakfetmek; oneself ile kendini adamak.
devoted(s). sadık, bağlı, merbut, vakfedilmiş. devotedly (z). fedakârcasına, sadakatle.
devotee(i). düşkün kimse, müptelâ kimse; sofu kimse, dindar kimse.
devotion(i). bağlılık, düşkünlük, iptila; (gen). (çoğ). ibadet, dua; tahsis, adama, vakfetme. devotional (s). bağlılıkla ilgili; ibadete ait.
devour(f). hırsla yemek, yutmak, informal gövdeye indirmek; yok etmek, bitirmek; hırs ve istekle bir nefeste okumak, informal yutmak (kitap). devoured by fear korkudan bitmiş, eli ayağı titrer vaziyette.
devout(s). dindar, sofu; samimi, ciddi. devoutly (z). imanla. devoutness (i). dindarlık.
Toplam 30 sonuç listeleniyor
|