Sözlük
Sponsor Bağlantılar
Çevir

EN 'ti' sonuçları
Çeviri ti
i., müz. si notası.
 

3D Oyunlar
Türkiye'nin en güzel ve ilk 3d oyun sitesi - 3doyunlar.net

 
Çeviri tiara
i. papanın üç katlı tacı; taç gibi baş süsü; eski İranlıların kullandığı sarık.
 
Çeviri tibet
i. Tibet. Tibettan s., i. Tibetli; i. Tibet dili.
 
Çeviri tibia
i. (çoğ. -s, -ae) anat. kaval kemiği, incik kemiği; hayvanın kaval kemiğinden yapılan eski bir çeşit flüt. tibial s. kaval kemiğine ait.
 
Çeviri tic
i. tik. tic douloureux tıb. yüz nevraljisi.
 
Çeviri tick
i., İng., k.dili. kredi, itibar; borç veresiye alışveriş. buy on tick veresiye almak.
 
Çeviri tick
f., i. tıklamak, tıkırdamak; İng. çetele çekmek, işaretlerle hesap tutmak; tıkırında götürmek; i. tıkırtı, saat tıklaması; dikkat işareti. tick off tık tık vurarak saymak; işaretleyerek saymak; İng., (argo) azarlamak.
 
Çeviri tick
i. kılıf, minder veya yastık kılıfı.
 
Çeviri tick
i. sakırga, kene. tick fever kenelerin naklettiği ateşli hastalık. camel tick deve kenesi, zool. Trichodectes cameli. dog tick köpek kenesi, zool. Haematopinus piliferus. sheep tick koyun kenesi, zool. Trichodoctes ovis.
 
Çeviri tickbean
i. Mısır baklası, ufak bakla.
 
Çeviri ticker
i. tıkırdayan şey; (argo) saat; (argo) kalp; özellikle borsa fiyatlarını şeride kaydeden cihaz. ticker tape bu cihazın üzerine fiyatları kaydettiği kâğıt şerit.
 
Çeviri ticket
i., f. bilet; etiket; A.B.D. bir partinin seçim namzetleri listesi; k.dili. trafik suçunu cezalandırmak için verilen karakol davetiyesi; ehliyet, ehliyet kâğıdı; f. etiket yapıştırmak, markasını koymak; bilet vermek. ticket agent bilet satan memur. ticket of leave İng., (eski) tahliye izni. ticket punch bilet zımbası. lottery ticket piyango bileti. pawn ticket rehin makbuzu. return ticket İng. gidiş dönüş bileti; A.B.D. dönüş bileti. round trip ticket A.B.D. gidiş dönüş bileti. season ticket bütün mevsim için geçerli bilet. just the ticket (argo) tam iş, tam adamı.
 
Çeviri ticking
i. minder veya tente için kullanılan sıkı dokunmuş kumaş.
 
Çeviri tickle
f., i. gıcıklamak, gıdıklamak; k.dili. eğlendirmek, memnun etmek; hafif hafif dokunmak; gıdıklanmak; i. gıdıklama, gıdıklanma. tickle one's fancy hoşuna gitmek. tickle the palm of rüşvet vermek. tickle grass çayırgüzeli, bot. Eragrostis major.
 
Çeviri tickler
i. gıdıklayan kimse veya şey; muhtıra defteri, borç ve vadeleri gösteren defter.
 
Çeviri ticklish
s. çok gıdıklanır; nazik, korkulur, tehlikeli. ticklishly s. nazikçe. ticklishness i. gıdıklanma; naziklik.
 
Çeviri ticktack
i. tiktak sesi, saat tıkırtısı; şaka yapmak için tıkırtı çıkaran bir alet.
 
Çeviri ticktacktoe
i. kâğıt üzerinde oynanan üç taş oyununa benzer bir oyun.
 
Çeviri tidal
s. met ve cezre ait; gelgit kabilinden; gelgite bağlı. tidal basin gelgit havzası. tidal clock gelgit zaman ve durumunu gösteren saat. tidal river gelgit etkisi çok içerilere kadar ulaşan ırmak. tidal wave denizaltı yer sarsıntısından ileri gelen büyük dalga; halk hislerinde büyük galeyan veya heyecan.
 
Çeviri tidbit
i. çok iyi ve lezzetli parça; cazip ve ilginç ufak şey.
 
Çeviri tiddledywinks
i. parmak kuvvetiyle disk fırlatma oyunu. play tiddledywinks k.dili. oyalanmak.
 
Çeviri tide
i., f. gelgit; met ve cezir, meddücezir; akıntı; zaman, vakit; mevsim, saat; akış, cereyan, istikamet, temayül; f. gelgit gibi yükselip alçalmak; akıntı ile gitmek; gelgit yardımı ile limana girmek veya çıkmak. tide gate havuzun gelgit kapısı; gelgit akıntısının kuvvetli olduğu yer. tide lock gelgit etkisi altında olan limandaki gemi havuzunu inmeden koruyan kapı. tide over geçici olarak yardım etmek. The tide has turned. Artık işler yoluna girdi. Time and tide wait for no man. Fırsat elden gidince bir daha bulunmaz. We have enough oil to tide us through the winter. Kışı çıkaracak kadar yakıtımız var. The tide is coming in. Deniz yükseliyor. The tide is going out. Deniz alçalıyor.
 
Çeviri tideland
i. gelgit sınırları arasındaki arazi.
 
Çeviri tiderip
i. su çevrisi, burgaç, anafor, eğrim, çevrinti.
 
Çeviri tidewater
i. gelgit etkisi altında kalan su; deniz kenarı.
 
Çeviri tideway
i. gelgitin girdiği kanal.
 
Çeviri tidings
i., çoğ. haber, havadis.
 
Çeviri tidy
s., i., f. üstü başı temiz; temiz giyimli; muntazam, düzenli, tertipli; k.dili. oldukça, epey; i. sandalye arkasına konan dantela örtü; f., (up ile) düzeltmek, temizleyip nizama koymak. tidily z. düzenle. tidiness i. düzen, tertip.
 
Çeviri tie
in with k.dili ile ilişkisi olmak. tie into hızla sarılmak; (argo) haşlamak; tutmak. tie one on (argo) sarhoş olmak. tie one's tongue susmak, susturmak. tie the knot evlenmek, evlendirmek. tie to himayesine sığınmak. tie up bağlamak; bağlayıp kapamak; meşgul olmak; bağlantılı olmak; bitirmek, sonuçlandırmak. I'd like to help you, but my hands are tied. Yardım etmeyi arzu ederdim, fakat elimde değil.
 
Çeviri tie
i. bağ, düğüm; fiyonga; kravat, boyun bağı; rabıta, bağlantı, kayıt; berabere kalma; bir binanın kısımlarını tutan lata veya demir kuşak; demiryolu traversi; müz. bağlı nota işareti; çoğ. bağlı alçak ayakkabı. tie beam duvar latası. tie clasp, tie clip kravat iğnesi. tie plate demiryolunda ray ile travers arasında bağ levhası. blood ties akrabalık, kan bağı.
 
Çeviri tie
f. (-d, tying) bağlamak, raptetmek; düğümlemek; birleştirmek, bitiştirmek; k.dili. izdivaçla bağlamak, evlendirmek; müz. bağlamak; berabere kalmak. tie a can to (argo) kovmak. tie by the leg engel olmak. tie down kayıt altına almak, bağlamak. tie
 
Çeviri tieanddie, tiedie
i. kumaşı düğüm atarak boyama işlemi.
 
Çeviri tieback
i. perdeyi bir yanda tutan şerit.
 
Çeviri tiein
i. bağlantı. tiein sale bir şey satın alabilmek için başka bir şeyi de alma şartı.
 
Çeviri tier
i. sıra, kat; amfide yükselen sıra.
 
Çeviri tierce
i. 42 galonluk fıçı; kil. sabahın üçüncü saati, sabah duası saati; üçlü takım; eskrimde bir vaziyet.
 
Çeviri tierra del fuego
Ateş arazisi, Güney Amerika'nın en güney ucundaki taklmadalar.
 
Çeviri tieup
i. gecikme, güçlük; k.dili bağlantı, ilgi.
 
Çeviri tiff
i., f. gücenme, hafif çekişme; f. gücenmek, kızmak.
 
Çeviri tiffany
i. çok ince muslin kumaş; yanardönerlik.
 
Çeviri tiffin
i., İng. kahvaltı, ikindi kahvaltısı.
 
Çeviri tigella
i., bot. sapçık.
 
Çeviri tiger
i. kaplan, zool. Panthera tigris; kana susamış adam, zalim adam. tiger cat kaplan gibi derisi yollu yaban kedisi; tekir kedi. tiger lily siyah benekli portakal rengi zambak, pars zambağı. tiger moth bir çeşit benekli pervane. tigerish s. kaplan gibi, vahşi yırtıcı.
 
Çeviri tight
s., z. sıkı, gergin; akmaz, sızmaz, su geçmez; dar; sıkışık; k.dili eli sıkı, cimri; k.dili müşkül, zor; zorluk çeken; tıkanmış; ucu ucuna; sıkı gerilmiş (ip); kesat; (argo) sarhoş; tedariki güç; kısaltılmış (üslup); z. sımsıkı. tightly z. sıkıca tightness i. sıkılık.
 
Çeviri tighten
f. sıkıştırmak; sıkışmak; gerginleşmek. tighten one's belt kemeri sıkmak.
 
Çeviri tightfisted
s. eli sıkı, cimri.
 
Çeviri tightlaced
s. sofu.
 
Çeviri tightlipped
s. ağzı sıkı, sır söylemez.
 
Çeviri tightrope
i. cambazlara mahsus sıkı gerilmiş ip.
 
Çeviri tights
i., çoğ. cambaz ve balerinlere mahsus sıkı giysi; külotlu çorap.
 
Çeviri tightwad
i., A.B.D., (argo) cimri kimse.
 
Çeviri tigress
i. dişi kaplan; zalim kadın.
 
Çeviri tigris
i. Dicle.
 
Çeviri tike
bak. tyke.
 
Çeviri tilbury
i. iki kişilik ve iki tekerlekli hafif araba.
 
Çeviri tilde
i. İspanyol alfabesinde ny diye telaffuz edildiği zaman n harfi üzerine konulan işaret.
 
Çeviri tile
i., f. kiremit; yassı tuğla; duvar cinisi; çatı üzerine kiremit yerine konan demir veya taş parçası; k.dili silindir şapka; f. kiremit kaplamak; mason locasında kapıcılık etmek; birisine sır saklayacağına dair yemin ettirmek; gizli tutmak.
 
Çeviri tiler
i. kiremitçi; mason locasında kapıcı.
 
Çeviri tiling
i. çatıyı kaplayan kiremitler.
 
Çeviri till
(edat), (bağlaç) -e kadar, -e gelinceye kadar, zamana kadar. till now şimdiye kadar. till the end of time ebediyen. till then o vakte kadar. till I come. ben gelinceye kadar.
 
Çeviri till
i. para çekmecesi, kasa (dükkanda).
 
Çeviri till
f. çift sürmek, toprağı işlemek. tillable s. ziraate elverişli. tillage i çift sürme, ziraat, çiftçilik.
 
Çeviri till
i, jeol buzulların taşıyıp yığdığı çakıl veya kum ile karışık balçık.
 
Çeviri tiller
i. toprağı işleyen kimse veya alet.
 
Çeviri tiller
i., f. kök filiz; sürgün; fidan; f. kökten filiz sürmek.
 
Çeviri tiller
i. dümen yekesi.
 
Çeviri tilt
i. araba veya kayık tentesi.
 
Çeviri tilt
f., i. eğilmek, bir yana yatmak; eğmek; at üzerinde mızrakla hamle etmek; arkaya yatırmak veya eğmek; saldırmak için mızrağı doğrultmak; fabrika çekici ile dövmek; i. meyil, eğiklik; tilt oyununda hile; hile ikazı; atta mızraklı hamle oyunu; atışma; tahterevalli; fabrika çekici tilt at saldırmak, kavga etmek; itiraz etmek. tilt at wind mills hayali düşmanlara saldırmak. tilt hammer şahmerdan. tilt over devirmek. tilt up kalkmak, kaldırmak. full tilt son süratle, bütün hızı ile run full tilt into someone son hızla çarpmak.
 
Çeviri tilth
i. toprağı işleme, ziraat, çiftçilik, tarım; işlenmiş toprak.
 
Çeviri tiltyard
i. mızraklı hamle oyun meydanı.
 
Çeviri timbal
i. dümbelek; zool. çekirge karnının alt tarafında bulunup kanadı dokundukça ses çıkaran zar.
 
Çeviri timbale
i. yumurtaya bulanıp kalıba dökülmüş karışık yemek; davul şeklinde bir çeşit börek.
 
Çeviri timber
i., ünlem kereste; kereste ormanı; işlenmiş iri kereste parçası; madde, malzeme; yetenek; den. gemi kaburgası, gemi postası; ünlem Dikkat, düşüyor ! (kesilen ağaç). timber line orman sınırı. timber wolf Amerika'ya mahsus bozkurt, zool. Canis lupus timber yarding kereste deposu. timbered s. üzerinde kerestelik ağaç bulunan, ağaçlık; ahşap. timbering i. kereste.
 
Çeviri timberland
i. ormanlık arazi.
 
Çeviri timbre
i., müz. ses rengi.
 
Çeviri timbrel
i. eskiden kullanılan zilli tef.
 
Çeviri time
f. ayarlamak; uydurmak; saat tutmak; tempo tutmak.
 
Çeviri time
i. vakit, zaman; süre, müddet; devir, devre; mühlet, vade; saat, dakika; mat. kere, defa; kat, misil; müziğin tem posu; doğurma vakti; ölüm vakti, ecel. time after time, time and again tekrar tekrar. time and a half bir buçuk misli ücret. time and motion study zaman bakımından verimi artırmak için yapılan gözlem. time ball tam öğle saatini göstermek için bir çubuğun tepesinden dibine düşürülüveren top. time bargain İng., tic. vadeli alış veriş. time bomb saatli bomba. time clock memurların geliş ve gidişlerini kaydeden saat. time constant elek. cereyanın başlangıcından en yüksek derecesine kadar olan devre, zaman sabitesi. time deposit vadeli hesap. time exposure foto. uzun pozlu resim. time fuse patlayıcı maddeyi belirli bir müddetten sonra patlatan fitil. from time immemorial ezelden beri. time lag ara. time limit belirli müddet. time lock saati gelmeden açılmayan kilit. time of day günün belirli saati. time of peace barış zamanı. time out of mind hatırlanamayacak kadar eski, çok eskiden. time signature müz. zaman işareti. time study zaman bakımından verimi artırmayı güden inceleme. time zone arz derecesine göre resmi saatin aynı olduğu mıntıka. ahead of time vaktinden önce. at the same time mamafih, bununla beraber, aym zamanda. at times zaman zaman, ara sıra. behind time geç, tehirli. behind the times eski, zamanı geçmiş. doing time hapishanede. Father Time zamanın somut sembolü. for the time being şimdilik from time to time ara sıra, zaman zaman. gain time zaman kazanmak; ileri gitmek (saat). good times iyi günler, refahlı zamanlar. hard times kötü günler, güç zamanlar. have a good time hoş vakit geçirmek. have the time of one's life fevkalade bir vakit geçirmek. in good time tam zamanında, çabuk. in no time bir an evvel. in record time rekor sayılan müddette. in the nick of time ucu ucuna. in time vaktinde, vakitli; nihayet; uygun tempoda. keep time tempo tutmak. lose time vakit kaybetmek; geri kalmak (saat). make time geç kalınan zamanı kapatmak; belirli vakte yetiştirmek. make time with isteğini kabul ettirmeye çalışmak. on time tam zamanında. out of time temposuz, tempoya aykırı. pass the time of day vakit geçirmek. seven at a time yedişer yedişer; bir kerede yedi tane. take one's time with bir işi itinayla yapmak. tell the time saatin kaç olduğunu söylemek. tell time saati okuyabilmek .this time tomorrow yarın bu saatte. Time is up Vakit bitti. Time will tell Zaman gösterir. It's about time! Artık zamanı! What a time I've had of it! Neler çektim What time is it? Saat kaç?
 
Çeviri timecard
i. kartela, bir müessesede çalışanların geliş ve gidiş saatlerinin kaydolunduğu kart.
 
Çeviri timeconsuming
s. vakit alan.
 
Çeviri timehonored
s eski zamandan beri icra olunan, eskiliğinden dolayı muteber.
 
Çeviri timekeeper
i. zaman göstergesi; saat tutan kimse.
 
Çeviri timeless
s. nihayetsiz, sonsuz, ebedi; belirli zamanı olmayan.
 
Çeviri timely
s., z. yerinde olan, uygun; vakitli; z. erken; vaktinde, münasip vakitte. timeliness i. vakitlilik.
 
Çeviri timeout
i., spor oyunda kısa ara.
 
Çeviri timepiece
i. saat, kronometre.
 
Çeviri times
i., (edat) günler, zaman; (edat) kere.
 
Çeviri timesaver
i. vakit kazandıran usul, zaman kazandıran aygıt.
 
Çeviri timeserver
i. zamana uyan kimse, zamanın adamı.
 
Çeviri timetable
i. tren veya vapur tarifesi.
 
Çeviri timetested
s. zamanla iyiliğini ispat etmiş.
 
Çeviri timework
i. gündelik iş, saatle çalışma.
 
Çeviri timeworn
s. eskimiş, bayatlamış.
 
Çeviri timid
s. korkak, ürkek; mahcup, utangaç, çekingen. timid'ity, timidness i. utangaçlık. timidly z. ürkerek, utanarak.
 
Çeviri timing
i. ayarlama. timing gears motorun içinde valf ayarını temin eden iki dişli.
 
Çeviri timocracy
i. Eflatun'un fikrine göre şeref ve azametin hâkim prensip olduğu devlet; Aristo'ya göre şeref rütbelerinin servet derecelerine göre verildiği devlet idaresi.
 
Çeviri timorous
s. ürkek, korkak; ürkeklik ifade eden. timorously z. korkakça. timorousness i. ürkeklik.
 
Çeviri timothy
i. bir çeşit çayır otu, bot. Phleum pratense.
 
Çeviri timpani
i., çoğ. timballer, timpani.
 
Çeviri tin
i., f. (-ned, -ning) s. kalay; teneke; İng. teneke kutu; (argo) para, (slang) mangır, mangiz; f. kalaylamak; teneke kaplamak; teneke kutulara doldurmak; s. tenekeden yapılmış. tin god tanrı gibi ululanan değersiz kimse. tin hat askerlere mahsus çelik başlık. tin lizzie A.B.D., (argo) T model Ford otomobil. tinpan alley şarkıcı ve şarkı bestecileri ile yayıncıları; bunların oturduğu semt. tin plate teneke kaplı çelik, saç.
 
Çeviri tinamou
i. bıldırcın veya kekliğe benzer ve Güney Amerika'ya mahsus bir çeşit av kuşu.
 
Çeviri tincal
i. tasfiye edilmemiş boraks.
 
Çeviri tinct
f. hafif renk vermek.
 
Çeviri tinctorial
s. renk veya boyaya ait; renk veren.
 
Çeviri tincture
i., f. hafif renk; ecza. mahlul, ruh, ispirto eriyiği; başka şeye katılmış cüzi şey; f. hafif renk vermek; içine katmak; hafifçe etkilenmek.
 
Çeviri tinder
i. kav, kuru ve yanıcı şey.
 
Çeviri tinderbox
i. kav, çakmak kutusu; kav gibi çok çabuk yanan şey.
 
Çeviri tine
i. çatal dişi; geyik boynuzunun çatalı. tined s çatallı, dişli.
 
Çeviri tinea
i., tıb. kellik gibi deri hastalığı.
 
Çeviri tinfoil
i. kalay yaprağı, ince levha kalay, stanyol.
 
Çeviri ting
i., f. çınlama sesi; f. çınlamak. tingaling i. ufak zil sesi.
 
Çeviri tinge
f., i. hafifçe boyamak, renk vermek; içine başka şey karıştırmak; i. hafif renk; cüzi şey.
 
Çeviri tingle
f., i. (tokat, uyuşukluk veya soğuktan) yanıp acımak, sızlamak; i. yanıp aclma, sızlama; karıncalanma.
 
Çeviri tinker
i., f. seyyar tenekeci veya lehimci; tamirci; tamircilik; bir seşit uskumru; f. teneke kapları tamir etmek; kabaca tamir etmek; tamircilik yapmak. He doesn't give a tinker's dam veya damn Aldırış etmez. It's not worth a tinker's damn. Beş para etmez .
 
Çeviri tinkle
f., i. çınlamak, çıngırdamak, çmglrdatmak; ç.dili işemek; i. çıngırtı.
 
Çeviri tinner
i. tenekeci; teneke madencisi; kalaycı.
 
Çeviri tinnitus
i., tıb. kulak çınlaması.
 
Çeviri tinny
s. teneke gibi, teneke sesli; teneke tadı veren; kalaylı.
 
Çeviri tinsel
i., s, f. (-ed, -ing veya -led, -ling) gelin teli; gösterişli ve cicili bicili sey; ipekli veya gümüş telli kumaş; s. gelin teline benzer; cicili bicili; f. gelin teli ile süslemek; cicili bicili yapmak.
 
Çeviri tinsmith
i. tenekeci.
 
Çeviri tint
i., f. hafif renk; renk çeşidi; matb. zemin rengi; f. hafif renk vermek, hafif boyamak. It was red tinted with purple. Eflatuna çalan kırmızıydı.
 
Çeviri tintinnabulum
i. (çoğ. -la) çıngırak, çıngırdak. tintinnabulary s. çıngırağa ait; çıngırak sesli. tintinnabula'tion i çıngırdama; çan çalınması.
 
Çeviri tintype
bak. ferrotype.
 
Çeviri tinware
i. teneke kaplar.
 
Çeviri tiny
s. minicik, ufacık, küçücük, ufak tefek.
 
Çeviri tion
(sonek) -meklik, -maklık (Latince köklü fiilden isim yapmada kullamlan bir ek: separation)
 
Çeviri tip
f. (-ped, -ping) i .hafif hafif vurmak, tıkırdatmak; i hafif vuruş, tıkırdatma.
 
Çeviri tip
i., f. (-ped, -ping) uç, burun; tepe, doruk; f. uç yapmak, burun şekli vermek; ucunu kapamak, ucuna bir şey takmak. tip to tip uç uca. on the tip of my tongue dilimin ucunda.
 
Çeviri tip
f. (-ped, -pinu), i. bir yana yatırmak veya eğmek; şapkayla selam vermek; hafifçe vurmak; bir yana yatmak veya eğilmek; i. meyil; hafif vuruş; İng. çöplük. tip over devirmek, devrilmek. tip the scales ağırlığında olmak; etkilemek.
 
Çeviri tip
i., f. (-ped, -ping) sadaka, bahşiş; ima; tavsiye; f. bahşiş vermek. tip off k.dili sır vermek; tavsiye etmek. tipping i. bahşis verme usulu.
 
Çeviri tipcart
i. yük taşıyıp boşaltmaya mahsus at arabası.
 
Çeviri tipcat
i. çelikçomak oyunu.
 
Çeviri tipoff
i., k.dili ima, ihtar.
 
Çeviri tippet
i. boyun atkısı.
 
Çeviri tipple
f., i. içki içmeyi adet haline getirmek; i. içki. tippler i. akşamcı.
 
Çeviri tipstaff
i. (çoğ. staves) maden başlıklı asa; (çoğ staffs) bu asayı taşıyan memur, kavas, mübaşir.
 
Çeviri tipster
i., k.dili yarışlarda önceden gizli bilgi veren kimse.
 
Çeviri tipsy
s. sarhoş, çakırkeyif; çarpık. tipsily z. sarhoşça; eğri bir şekilde. tipsiness i. sarhoşluk; eğrilik.
 
Çeviri tiptoe
i., f., s. ayak parmağmın ucu; f. ayak parmağının ucuna basarak yürumek; sessizce yürümek; s. ayak ucunda yürüyen veya danseden; meraklı.
 
Çeviri tiptop
i., s. en yüksek derece; bir şeyin tam tepesi; k.dili en iyi kalite; s. en âIâ.
 
Çeviri tirade
i. tirad; azarlama kabilinden uzun sert söz; müz. sere.
 
Çeviri tirailleur
i., ask. avcı neferi, nişancı.
 
Çeviri tirana
i. Tiran, Arnavutluk'un başkenti.
 
Çeviri tire
f., i. yorulmak; bitkin olmak; usanmak, bıkmak; yormak; usandırmak, bıktırmak; i. yorgunluk, bitkinlik tire of bıkmak, usanmak. tire out yormak.
 
Çeviri tire , (ıng). tyre
i. lastik, tekerlek çemberi veya lastiği. radial tire radyal lastik.
 
Çeviri tired
s. yorgun, bitkin, bitap; usanmış, bıkmış. tired of waiting beklemekten usanmış. tired'ness i. yorgunluk.
 
Çeviri tireless
s. yorulmaz, çok. faal tirelessly z. yorulmadan tirelessness i. yorulmama.
 
Çeviri tiresome
s. yorucu, sıkıcı. tire somely z. yorucu surette. tiresomeness i. yoruculuk.
 
Çeviri tiro
bak. tyro.
 
Çeviri tis
kıs. it is.
 
Çeviri tisane
i. çay, ıhlamur.
 
Çeviri tissue
i., f. kumaş, ince tül kumaş; kağıt mendil; dokunmus şey; seri, silsile; biyol. doku, nesiç; ince kağıt; f dokumak. tissue culture biyol. hayvan veya bitki dokularının organizma dışındaki bir ortam için de yaşatılması veya yetiştirilmesi, doku kültürü. tissue paper ince kâğıt, ipek kağıt. support tissue biyol. destek doku.
 
Çeviri tit
i. vuruş; yumruk. tit for tat yumruğa yumruk, misli ile mukabele, kısasa kısas.
 
Çeviri tit
i. meme baş.
 
Çeviri tit
i. baştankara, zool. Parus major.
 
Çeviri titan
i., Yu. mit. Titan; muazzam kuvvet veya kabiliyeti olan kimse; Satürn gezegeninin en buyük uydusu. titan'ic s. muazzam, beşerden üstün.
 
Çeviri titanium
i., kim. titan.
 
Çeviri titbit
i., İng. ala lokma, çok iyi ve lezzetli parça.
 
Çeviri tithe
i., f. ondalık, öşür; onda bir; ufak kısım; aşar vergisi; f. gelirin onda birini kiliseye vermek; aşar vergisini vermek; onda bir nispetinde vergi koymak. tithefree s. aşardan muaf. tithepayer i. aşar vergisi veya ondalık veren kimse. tith'ing i. aşar vergisi koyma veya verme.
 
Çeviri titian
i kızll saç rengi; kızıl saçll kız
 
Çeviri titillate
f gıcıklamak, gıdıklamak; hisleri okşamak. titilla'tion i. gıdılklama, gıdıklanma; geçici tatlı his.
 
Çeviri titivate
f., k.dili şıklaştırmak, süslemek; süslenmek.
 
Çeviri title
i., f. başlık, serlevha, kitap başlşığı; lakap, ünvan, isim; rütbe ismi; huk. tasarruf hakkı, istihkak; huk. tasarruf se nedi, tapu; f. lakap veya ünvan vermek; kitaba ad koymak. title deed tapu senedi, tasarruf belgiti. title page baş sayfa, başlık sayfası. title role piyese adını veren karakter. a just title haklı tasarruf; alma veya malik olma hakkı. titled s. asalet unvanı olan isimlendirilmiş.
 
Çeviri titleholder
i. unvan sahibi, şampiyonluk ünvanına sahip kimse.
 
Çeviri titmouse
i. (çoğ. -mice) baştan kara, zool. Parus major bearded titmouse bıyıklı baştankara, zool. Panurus biarmicus. blue titmouse mavi baştankara, fanta, zool. Parus caeruleus. coal titmouse iskete, sam baştankarası, zool. Parus ater. long tailed titmouse uzun kuyruklu baştankara, zool. Aegithalos caudatus. marsh titmouse bataklık baştankarası, zool. Parus palustrisı penduline titmouse çulhakuşu, zool. Parus pendulinus.
 
Çeviri titrate
f, kim titre etmek titra'tion i titre, titrasyon.
 
Çeviri titter
f., i. kıkır kıkır gülmek, kıkırdamak; i kıkır kıkır gü1üş.
 
Çeviri tittle
i. harf üzerine konulan işaret, nokta; zerre, en ufak şey.
 
Çeviri tittletattle
i., f. dedikodu; dedikoducu veya geveze kimse; f., dedikodu yapmak.
 
Çeviri tittup
f. (-ped, -ping) i. canlılıkla hareket etmek, kıvrak olmak; i. kıvraklık, canlılık.
 
Çeviri titubation
i., tıb. omurilik hastalıklarından meydana gelen dengesizlik ve sendeleme.
 
Çeviri titular
s., i. lakaba ait; unvandan dolayl olan; yalnız unvandan ibaret; unvan veren; i. görev veya sorumluluğu olmayıp yalnız unvanı olan kimse; fiili varlığı kalmamış bir piskoposluğun unvanını alıp merkezde kalan piskopos. titulary s. unvan dan ibaret, unvana ait. titularly s. yalnız unvandan ibaret şekilde.
 
Çeviri tizzy
i., (argo) heyecan. all in a tizzy çok heyecanlı.
 
Toplam 173 sonuç listeleniyor
Copyright © Dogrusozluk.comSponsor: ip adresim nedir cevaplar için doğru adres ipsorgu.com