streaki., f. yol, çizgi; bir madeni ovalayarak elde edilen tozun rengi; damar, eser, nişan; süre, müddet; f. çizgileşmek, yol yol yapmak; hızla geçmek, hızla gitmek; çırıl çıplak soyunarak herkesin önünde hızla koşup kaybolmak. like a streak k.dili. çok çabuk, son süratle. lucky streak, streak of luck kısa süren şanslılık devresi. a streak of stubbornness damar. streak'y s. çubuklu, yollu, çizgili.
3D Oyunlar
Türkiye'nin en güzel ve ilk 3d oyun sitesi - 3doyunlar.net
streami., f. akarsu, dere, çay, ırmak; akıntı; akım, cereyan; gidiş; f. akmak, sel gibi akmak; akar gibi girmek veya geçmek; dalgalanmak (bayrak); uzanmak; akıtmak. stream of abuse küfür yağmuru. stream of cars araba seli. stream of consciousness bilinç akımı. stream tin akarsu kenarındaki toprakta bulunan kalay filizi. against the stream akıntıya karşı. down the stream akıntı yönünde. on stream tam üretimde (petrol rafinerisi). go with the stream, drift with the stream ayak uydurmak. stream'let i. derecik, küçük ırmak. stream'y s. akarsuları çok; dere gibi.
streameri. ince uzun bayrak, flama; flandra; serpantin; göğe doğru yükselen ışık sütunu; gazete manşeti.
streamlinef., i., s. akış çizgisi biçimi vermek; kolay ve elverişli duruma getirmek; i. muntazam akıntı; su veya hava direncini azaltmak için hızlı giden bir şeye verilen sekil; s., bak. streamlined.
streeti. sokak, cadde, yol; k.dili. mahalle halkı. street Arab serseri çocuk, kimsesiz sokak çocuğu. street directory şehir rehberi. street door sokak kapısı. street fight arbede. street people hippiler. street sprinkler arozöz, sulamaç. street sweeper sokakları süpüren kimse veya makina.
strengthi. kuvvet, güç, takat; sertlik, keskinlik; mukavemet gücü, dayanıklılık; şiddet; tesir derecesi; askeri kuvvet; kuvvet kaynağı; metanet, manevi güç. on the strength of -e güvenerek.
strengthenf. takviye etmek, desteklemek; kuvvet vermek, kuvvetlendirmek; kuvvetini artırmak.
strenuouss. gayretli, faal, hararetli; gayret veya enerji isteyen, güç, ağır. strenuously z. çok emek sarf ederek yoğun faaliyetle. strenuousness i. yorucu faaliyet.
stressi., f. şiddet, zor; itina, ağırlık, önem, ehemmiyet; mak. iç mukavemet; basınç, tazyik; tahammül; gerginlik; dilb. vurgu, kuvvet; f. baskı yapmak, tazyik etmek; önem vermek, önemle üstünde durmak; vurgulamak. stress accent vurgulama.
stretchf., i., s. uzatmak; sermek, germek, yaymak; çekip uzatmak; abartmak mübalağa etmek, büyütmek; yere sermek; gerinmek; gerilmek, yayılmak serilmek; açılmak; uzamak; i. germe geriliş; gerginlik; geniş yer; sıra ile uzanan şey; uzam; aralıksız süre; dönemeçli koşu yolunun düz kısmı; (argo) hapis süresi; s. gerilebilen. stretch the truth gerçeği abartmak. a stretch of open country geniş düz arazi. by a stretch of imagination hayal kuvvetini kullanarak. home stretch koşu yolunun son düz kısmı. ten hours at a stretch on saat hiç durmadan. stretch'y s. gerilir, uzar, esnek elastiki.
stretcheri. geren şey veya kimse; duvar boyunca enine konulan taş veya tuğla; hatıl; iki çatı direğini bağlayan direk; hasta veya ölü taşımaya mahsus teskere, sedye. stretcherbearer i. sedye taşıyan hastabakıcı.
stretchouti. işçilerden aynı ücretle fazla iş talep etme; işçilerin maksatlı olarak işi yavaşlatmaları.
stretchpantsi., A.B.D. vücudu saran elastiki kayak pantolonu.
strettoi., müz. hızı gitgide artan kısım.
strewf. (strewed: strewed veya strewn) saçmak, yaymak; yayarak kaplamak; dağıtmak, neşretmek; dağılmak, saçılmak.
Toplam 21 sonuç listeleniyor