muchs. (more, most) z.,i. çok, fazla, hayli;,z. çokça, fazla derecede; hemen hemen; i. çok şey, çok miktarda şey; önemli şey. make much of çok önem vermek, klymet vermek.
3D Oyunlar
Türkiye'nin en güzel ve ilk 3d oyun sitesi - 3doyunlar.net
muchnessi., k.dili çokluk. much of a muchness hemen hemen aynı.
mucilagei. zamk; bitkilerden sızan yapışkan sıvı. mucilaginous s. erimiş zamk türünden, zamklı, zamk gibi.
mucki., f. gübre, yaş gübre; bataklık çamuru; pislik; f. gübrelemek; k.dili kirletmek, pisletmek. muck heap gübre yığını. muck'y s. pis, kirli.
muckeri., ing., argo kaba kimse, ayak takımından biri.
muckrakef. özellikle siyasette bir şahsa kötü şeyler yüklemek; haksızlığı arayıp meydana çıkarmak.
mucouss. balgam türünden; balgam salgılayan; balgamlı; sümüklü. mucous membrane bazı uzuvlarm iç yüzünü kaplayan salgılı zar, mukoza mucosity i. balgam gibi yapışkanlık.
mucusi. sümük; balgam; balgam gibi şey.
mudi. çamur; k.dili herhangi bir işin en kirli kısmı; kötü söz veya iftira. mud bath çamur banyosu. mud flat gelgit esnasmda biriken çamurların ;toplandığı saha. mudhen su tavuğu, zool. Fulica atra; su yelvesi, zool. Rallus aquaticus. mud pie çocukların oyuncak olarak yaptıkları çamur çöreği. clear as mud anlaşılmaz. throw mud at (birine) çamur atmak, çamur sıçratmak.
mudderi. çamurlu koşu yolunda iyi koşan at.
muddlef., i. karıştırmak, yüzüne gözüne bulaştırmak; becerememek; i. karışıklık; şaşkınlık, sersemlik; karışık şey, karmakarışık iş. muddle along veya on şöyle böyle geçinip gitmek; yanılmalara rağmen bir işten sıyrılıp çıkmak. muddle through ing. her şeye rağmen gemisini kurtarmak.
muddleri. sıvı maddeleri karıştırmaya mahsus çubuk veya alet.
muddys., f. çamurlu; bulanık, kirli, pis; karışık; f. çamurla kirletmek, çamura bulamak; bulandırmak.
mudslingeri. genellikle politikada hasmına çamur atan kimse.
mufff., i. acemice iş görmek; becerememek; i. acemilik, beceriksizlik.
muffi. el kürkü, manşon; mak. boru bileziği.
muffini. pandispanya tadında ufak yuvarlak ekmek.
mufflef., i. sarınmak; sesi boğmak; i. sarınacak şey; sesi boğmak için kullanılan örtü veya sargı; bir maddeyi alev ve gazlara temas ettirmemek için kullanılan fırın gözü.
mufflei. gevişgetirenlerin ve diğer bazı hayvanların tüysüz üst dudağı ve burnu.
muffleri. susturucu; boyun atkısı, fular; piyanoda sesi boğmaya mahsus yastık veya keçe parçası.
muftii. müftü; üniforma giyenlerin vazife dışında giydikleri sivil elbise.
mugi., (argo) yüz, surat; ağız; A.B.D. hüviyet fotoğrafı; A.B.D. adam, herif; İng. avanak kimse, aldatılmış kimse; A.B.D. gangster.
mugf. (-ged, -ging) A.B.D. (emniyette) hüviyet fotoğrafını çekmek; saldırıp soymak; mimiklerle maymunluk yapmak.
mugi. kulplu büyük bardak; bardak dolusu.
muggeri. saldırıp soyan kimse; mimiklerle komiklik yapan kimse.
muggeri. Hindistan ve yöresine özgü yırtıcı timsah, zool. Crocodilus palustris.
mugginsi. çocuklara mahsus bir iskambil oyunu; iki ucun toplamı beş veya on olunca puan kazanılan domino oyunu; İng., (argo) ahmak kimse.
muggys. sıcak ve rutubetli, kapalı, sıkıntılı (hava).
mugwumpi., A.B.D., gen. pol. bağımsız kimse.
muhammadi. Hazreti Muhammed; Mehmet. Muhammadan s. Müslüman. Muhammadanism i. islam, Müslümanlık.
mulattoi. beyaz ile zenci melezi kimse.
mulberryi. dut, bot. Morus; koyu mor renk, dut rengi. black mulberry kara dut. bot. Morus niger. paper mulberry kağıt dutu, bot. Broussonetia papyrifera. red mulberry kırmızı dut, bot. Morus rubra. white mulberry beyaz dut, bot. Morus alba. mulberry brandy dut rakısı.
mulchi., f. bitki köklerini sıcak veya soğuk ile kuraklıktan korumak veya meyvaları temiz saklamak için kullanılan saman ve yaprak tabakası; f. böyle tabakayla örtmek. mulch pile gübre haline gelsin diye yığılan yaprak ve çöp kümesi.
mulctf., i. dolandırmak; cereme ile cezalandırmak; i. cereme.
mulei. şıpıdık, arkalıksız terlik.
mulei. katır; A.B.D., k.dili çok inatçı kimse; çıkrık makinası; küçük lokomotif veya traktör. mule skinner A.B.D., k.dili katırcı. mule train katır katarı. muleteer' i. katırcı. mulish s. katır gibi; inatçı. mulishly z. inatla. mulishness i. inatçılık.
muleys., i. boynuzsuz (inek).
muliebrityi. kadın olma hali, kadınlık; kadınlık hususiyeti.
mullf. (şarap veya elma suyunu) kaynatıp içine şeker ve baharat katmak.
mulli. ince muslin kumaş.
mullf., over ile derin düşünmek, düşünüp taşınmak.
mulleini. sığırkuyruğu, bot. Verbascum. great mullein sığırkuyruğu, bot. Verbascum thapsus.
mulleri. boya veya eczayı ezip karıştırmaya mahsus havaneli, mablak.
mulleti. dubar, zool. Mugil. red mullet tekir balığı, zool. Mugil surmulletus. grey mullet has kefal, zool. Mugil cephalus. golden grey mullet altınbaş kefal, zool. Mugil auratus. thin-lipped grey mul - let pulaterina, zool. Mugil capito.
mullioni., f. pencere çerçevesinin dikey bölme tirizlerinden biri; f. tirizlerle ayırmak.
multigraphi., tic. mark. ufak bir matbaa makinası.
multilaterals. çok yanlı, çok taraflı, çok kenarlı; çok milletli.
multilithi., tic. mark. ufak bir ofset makinası.
multiparai. ikinci defa anne olan veya birden fazla çocuğu olan kadın.
multiples., i. çok yönlü, çok kısımlı, katmerli; i., elek. çok safhalı cereyan; mat. katsayı. multiple choice testlerde cevaplardan birini seçme usulü. multiple circuit elek. çok safhalı devre. multiple reentry vehicle birkaç ayrı bomba taşıyan roket. least common multiple mat. en küçük ortak katsayı.
multiplexs. çok kısımlı, kat kat, katmerli; elek. tek kanalda iki yönlü iletim sağlayan sisteme ait.
multiplicationi. çoğaltma, çoğalma; mat. çarpma. multiplica tion table çarpım tablosu, kerrat cetveli.
multiplyf. çoğaltmak, artırmak; mat. çarpmak; çoğalmak, yayılmak; üremek, türemek; çok misal getirmek.
multistages. çok safhalı; kısım kısım ateşlenen (roket).
multitudei. çok sayı; kalabalık, izdiham, halk yığını; çokluk.
multiversityi., A.B.D. çeşitli bölümlerden meydana gelen büyük üniversite.
mumi. bir çeşit sert ve tatlı bira.
mumi., k.dili kasımpatı, krizantem.
mumf. (-med,- ming) maske ile rol yapmak
mums., (ünlem) susmuş, suskun; (ünlem) Sus! Mums the word. Sırrı kimseye söyleme. Aramızda kalsın.
mumi., k.dili efendim (hanımlara); İng., k.dili anne.
mumblef., i. lakırdıyı gevelemek, mırıldanmak; i. anlaşılmaz söz veya ses, mırıltı.
mumbo jumboanlamsız ve karışık söz; anlaşılması güç büyü veya ayin; put, fetiş.
mummeri. maskeli aktör; soytarı. mummery i. maskeli eğlence; maskaralık; manasız ve gösterişli dini ayin.
mummifyf. mumyalamak; mumya yapmak. mummifica'tion i. mumya yapma, mumyalaşma.
mummyi. mumya; iyi muhafaza edilmiş ceset.
mumpsi., çoğ., tıb. kabakulak hastalığı.
munchf. kıtır kıtır yemek, hapır hupur yemek.
mundanes. günlük, olağan, sıradan; dünyaya ait, dünyevi.
municipals. şehre ait; belediyeye ait, beledi. municipal council belediye kurulu. municipal law belediye nizamı. municipal police polis teşkilâtı. munici pality i. belediye.
munificents. cömert, eli açık. munificence i. cömertlik. munificently z. cömertçe.
munimenti., gen. çoğ., huk. senet, tanıt.
munitioni., f. harp levazımı; çoğ. savaş gereçleri; f. savaş gereçleriyle donatmak.
murals., i. duvara ait; duvara asılan; duvar gibi; i. duvara yapılan resim.
murderi., f. adam öldürme, cinayet; k.dili baş belası; f. katletmek, öldürmek, kasten öldürmek; bozmak, harap etmek. murder a piece of music bir müzik parçasını berbat etmek. murder in the first degree kasten adam öldürme. Murder will out. Cinayet gizli kalmaz. Haksızlık meydana çıkar. get away with murder k.dili bir kötülüğün cezasını çekmemek. murderer i. katil, cani, adam öldüren kimse. murderess i. kadın katil. murderous s. öldürücü, ölüm saçan, kanlı; tehlikeli. murderously z. öldürecek gibi.
murexi. (çoğ. murices) dikenli salyangoz, iskerlet.
murki.karanlık, kasvet.
murkys.karanlık, kasvetli; bulutlu, bulanık. murkiness i. karanlık oluş, kasvetli oluş.
murmuri., f. mırıldanma, mırıltı; söylenme, şikâyet; çağıltı, uğultu, ses; tıb. kalbi veya başka bir organı dinlerken işitilen hırıltı; f. mırıldanmak; söylenmek, homurdanmak; uğuldamak, çağıldamak.
murphy gameel çabukluğu ile para zarfını sahte şeylerle dolu zarfla değiştirme hilesi.
murphy's lawA.B.D., k.dili, sakabir şeyin aksi gideceği varsa, aksi gider kuralı.
murraini. hayvanlara özgü salgın hastalık; eski lânet.
murrhines. kakmalı ve renkli camlı. murrhine glass çiçek kakmalı renkli zücaciye.
muscati. Maskat, Umman'ın başkenti.
musclei. kas, adale; adale kuvveti. muscle-bound s. fazla idmandan kasları çok gelişmiş. Don't move a muscle. Hiç kımıldanma. deltoid muscle anat. deltoid kas, deltakası. extensor muscle kol veya bacak gibi bir uzvu uzatan kas. femural muscle anat. uyluk kası. flexor muscle kol veya bacak gibi bir uzvu büken kas. frontal muscle alın kası.
muscovadoi. ham şeker, şeker kamışından alınan nemli esmer şeker.
muscovyi. eski Rusya. Muscovy duck Orta ve Güney Amerika'ya mahsus yeşilimsi siyah iri bir ördek, zool. Cairina moschata. Muscovite s., i. Rus, Moskof.
musculars. adali, kasa ait; adale ile yapılan; adaleli, kuvvetli. muscularity i. kasların iyi gelişmiş olması.
musei. şaire yardım eden ilham, esinleyici güç; b.h. Müzlerden biri.
musef. düşünceye dalmak, derin düşünmek; temaşaya dalmak.
mushi., A.B.D. mısır unu lapası; lapa gibi şey; k.dili gözyaşı ile ifade edilen aşırı duyarlık.
mushf., (ünlem) özellikle köpeklerin çektiği kızaklarla kar üzerinde ayakta yolculuk yapmak; (ünlem) Haydi! (kızak çeken köpeklere).
mushroomi., s., f. mantar; mantarımsı şey: türedi şey veya kimse; s. mantarımsı; türedi; f. yayılıp büyümek; mantar şeklinde yayılmak. mushroom cloud (özel likle nükleer patlama sonucunda) mantar şeklinde yükselen bulut. mushroom growth birdenbire büyüyüp yayılma, mantar gibi büyüme. mushroom town birdenbire büyüyen kasaba. field mushroom kuzugöbeği, bot. Agaricus campestris.
mushys. lapa gibi; k.dili tatsız bir şekilde hissi.
musici. müzik, musiki; ahenk, hava, nağme, makam, nota; müzik ilmi; orkestra, bando. music book nota kitabı. music box latarna. music hall müzik salonu; İng. vodvil tiyatrosu. music master musiki üstadı, müzik hocası. music of the spheres Pitagor kuramına göre gökcisimlerinin çıkardığı ve yalnız tanrılar tarafından işitilebilen müzik sesleri. music paper çizgili nota kağıdı. music roll otomatik piyanoda müzik parçasının çalınmasına yarayan delikli kağıt tomarı. music stand nota sehpası. music stool piyano taburesi. chamber music oda müziği. electronic music elektronik müzik. face the music herhangi nahoş bir şeyi veya güçlüğü yılmadan karşılamak. instrumental music çalgı ile çalınan müzik. program music belirli bir konu ifade eden müzik. set a poem to music bir şiiri bestelemek. vocal music sesle söylenen müzik.
musicals., i. müziğe ait; ahenkli, uyumlu; müziksever, musikişinas, müzik ustası; bestelenmiş; i. müzikli komedi. musical chairs müzik eşliğinde iskemle kapmaca oyunu. musical comedy müzikli, şarkılı ve danslı güldürü. musically z. ahenkle; müzikle.
muski. misk; misk kokusu; misk otu, amberçiçeği, misk kokulu herhangi bir bitki. musk deer misk geyiği, zool. Moschus moschiferus. musk geranium kokulu sardunya. musk ox misk sığırı, zool. Ovibos moschatus. musk plant misk otu, bot. Mimulus moschatus. musk rose misk gülü.
muskegi., A.B.D., Kan. yosunlu bataklık.
muskellungei. Kuzey Amerika'nın büyük göllerinde bulunan bir çeşit iri turnabalığı.
musketi. eski model asker tüfeği. musketeer' i. tüfekli asker. musketry i. tüfekler; tüfek atışı.
muskrati. Kuzey Amerika'ya mahsus misk sıçanı, zool. Ondatra zibethica.
muskys. misk kokulu; misk gibi. muskiness i. misk gibi kokma.
muslini. muslin (kumaş). muslinet(te)' i. kaba muslin.
mussi., f., A.B.D., k.dili karmakarışıklık, intizamsızlık; kargaşa; kavga, boğuşma; f., gen. up ile buruşturmak, örselemek; bozmak, kirletmek. mussy s., A.B.D., k.dili karmakarışık, buruşuk.
musseli. midye, kara kabuk midyesi, zool. Mytilus edulis.
mussulmani., s. (çoğ. -mans) Müslüman, islam.
musts., i. kızmış (erkek fil veya deve); i. kızgınlık; kızgın fil.
must( yardımcı )f., i.- meli, -malı (gereklik, zorunluk, ihtimal ve kesinlik belirtip geçmiş veya şimdiki zaman için kullanılan çekimsiz bir fiil); i., k.dili şart, gereklik. He must go. Gitmelidir. He must have gone. Gitmiş olacak. I must ask you to go. Haydi artık gidin bakalım. We must see. Bakalım ne olacak. Beklemeliyiz.
musti. küflülük; küf kokusu.
mustangi. Amerika'ya mahsus yabani at.
mustardi. hardal: hardal bitkisi. mustard gas zehirli bir gaz, iperit. mustard plaster hardal yakısı. mustard seed hardal tohumu. hedge mustard yaban hardalı, çalgıcı otu, bot. Sisymbrium officinale. white mustard akhardal, bot. Sinapis alba. wild mustard yabani hardal, bot. Brassica kaber.
musterf., i. toplamak; yoklama için bir araya toplamak; bir araya toplanmak; i. geçit töreni veya yoklama için asker veya gemi mürettebatının toplanması; bu iş için toplanan kimseler veya bunların toplamı. muster in askere kaydetmek. muster out terhis etmek. muster roll ordu defteri, yoklama defteri; mürettebat listesi. pass muster aranılan şeye uygun olmak, kabul olunmak, geçmek.
mustys. küflü, küf kokulu; köhne, antika, demode; sönük, ağır, yavan, tatsız. mustiness i. küflülük.
mutables. değişebilir, değişken; dönek, kararsız. mutability i. değişebilme kabiliyeti.
mutants., i. değişken; biyol. genleri değişmiş, mutasyona uğramış; i. mutasyona uğramış hayvan veya bitki.
mutationi. değişme, dönme, dönüşme; biyol. genleri değişmiş hayvan veya bitki; mutasyon; dilb. bir ünlü veya ünsüzün değişmesi.
mutes., i. sessiz, suskun; dilsiz; huk. kendini savunmayan (sanık); i., dilb. sağır ses, okunmayan harf; müz. çalgılarda sesi kısma tertibatı, surdin. deaf mute hem sağır hem dilsiz kimse. mutely z. sessizce, susmuş olarak. muteness i. suskunluk.
mutef. sesini kısmak; müz. ses kısma tertibatı ile sesi boğmak, surdin kullanmak; güz. san. yumuşatmak. muted colors yumuşak renk tonları.
mutilatef. bir tarafını kesip sakat etmek, kötürüm etmek; değiştirmek, önemli kısımlan çıkararak bozmak. mutila'tion i. kötürüm etme; bozma, değiştirme.
mutinouss. isyankâr; isyan halinde, asi. mutinously z. asice. mutinousness i. isyankârlık.
mutinyi., f. isyan, kıyam, başkaldırma, ayaklanma (bilhassa asker veya gemici); f. isyan etmek, ayaklanmak.
mutti., (argo) it, köpek; mankafa kimse.
mutterf., i. mırıldanmak, fısıldar gibi söylemek; söylenmek, homurdanmak; i. mırıltı, fısıltı.
muttoni. koyun eti. mutton chop koyun pirzolası.
mutuals. iki taraflı, karşılıklı; ortak, müşterek. mutual friend müşterek dost. mutual fund bak. fund. mutual insurance karşılıklı sigorta, karın belirli bir kısmının poliçe hamiline ödenmesini gerek- tiren sigorta. mutual love karşılıklı sevgi. mutuality i. mukabele, karşılıklı olma. mutually z. karşılıklı.
muzzlei., f. hayvanın çıkıntı hâsıl eden ağzı ile burnu; (hayvanın ısırmaması için ağzına geçirilen) ağızlık; top veya tüfek ağzı; f. ağzını bağlamak, ağzına ağızlık geçirmek; susturmak. muzzle velocity kurşunun tüfek ağzından çıktığı zamanki hızı.
muzzys., k.dili sersem; sıkıntılı, kasvetli.
Toplam 169 sonuç listeleniyor