Sponsor Bağlantılar
|
Çevir
' bre' sonuçları
breachi., f. kırık, yarık, gedik; ihlâl, riayetsizlik (kanun v.b.); bozulma; balinanın suda sıçraması; dalgaların sahile vurarak kırılması; (eski) yara; f. gedik veya rahne açmak. breach of the peace asayişi ihlâl etme, kavga. breach of promise sözünden dönme, özellikle evlenme vaadini tutmama. breach of trust emniyeti kötüye kullanma leap into the breach imdada yetişmek.
3D Oyunlar Türkiye'nin en güzel ve ilk 3d oyun sitesi - 3doyunlar.net
breadi. ekmek, yiyecek; maişet, geçim; (argo) para breadbasket i. ekmek sepeti; mec. tahıl ambarı; (argo) mide. bread crumb ekmek kırıntısı, ekmek içi. breadfruit i. ekmek ağacı, bot Artocarpus. bread line parasız ekmek veya yemek almak için meydana gelen kuyruk. breadroot i. yenilebilen bir bitki kökü. breadstuff i. ekmeklik tahıl. breadwinner i. kendisinin ve kendisine muhtaç olanların geçimini temin eden kimse. bread and butter tereyağlı ekmek; k.dili geçim, maişet. cast one's bread upon the waters karşılığını beklemeden iyilik etmek. know which side one's bread is buttered on gerçek çıkarının nerede olduğunu bilmek.
breadthi. genişlik, en, arz, enlilik. breadthways, breadthwisez enine, genişliğine.
breakf kırmak, parçalamak; ihlâl etmek, riayet etmemek, uymamak (kanuna); bir yerini kırmak, yaralamak; bozmak, araya girmek; sona erdirmek, bitirmek; nüfuz etmek, içine girmek; iflâs ettirmek; bozdurmak (para); kaçmak, firar etmek; elek. devreyi bozmak, devreyi kapatmak; parçalanmak, kırılmak; kopmak (fırtına): kesilmek; birdenbire yön değştirmek; fırlamak; ilgisi kesilmek; sudan fırlamak (balık); top atmak, iflâs etmek. break bread yemek yemek; yiyeceği birlikte paylaşmak. break down işlemez hale gelmek; ruhen yıkılmak; kendinden geçmek; itiraf etmek; teslim olmak; yıkmak; tahlil etmek, kısımlara ayırmak; kısımlara ayrılmak. break a fall düşüşü hafifletmek. break ground inşaatın ilk kazısını yapmak; başlangıç yapmak. break a habit kötü alışkanlıktan kurtulmak. break in zorla girmek; lafa karışmak; araya girmek; alıştırmak. break into tecavüz etmek, zorla girmek. breaka journey seyahate aravermek. break the law suç işlemek, kanuna karşı gelmek. break the news haber getirmek; alıştıra alıştıra haber vermek. breakoff kırılıp ayrılmak; birdenbire durmak; ilişiğini kesmek. break open kırmak, zorla açmak. break out zuhur etmek, patlak vermek; tıb dökmek (sivilce, kızamık v.b.); (hapishane v.b.'den) firar etmek. break out in song birdenbire şarkı söylemeye başlamak. break a promise sözünden vaz geçmek. break a record rekor kırmak. break a strike grevi dağıtmak. break up dağılmak; dağıtmak; bozuşmak; (argo) kendini tutamayıp gülmek. break a will huk. vasiyetnameyi bozmak. break wind yellenmek, osurmak. break with ilgisini kesmek.
breakkırık, çatlak, aralık, açıklık, fasıla; atılma; kaçış; ani kesiş, ani düşüş; az bir miktar, parça, kısım; k.dili fırsat, şans; k.dili gaf, pot; elek. devrenin bozulması, devrenin kapanması; cazda solo bölüm; borsada ani fiyat düşüşü; matb. paragraflar arasındaki fasıla; matb., çoğ. bir metinden bazı kısımların atlandığını gösteren noktalar(...). a bad break fena bir pot, şanssızlık. the break of day günün ağarması.
break upi. kısılma, bozulma, dağılma, parçalanma; Kan. buzların çözülmeye başladığı zaman.
breakagei. kırma, kırılma; kırılan şeylerin tutarı; ikt. kırılma payı, kırık bedeli.
breakdowni bozulma, durma (makina); asap bozulması, çökme; teferruatlı hesap; analiz.
breakeri. kırıcı şey veya kimse; sahile çarparak köpük haline gelen dalga; den. mancana, gemilerde kullanılan küçük su fıçısı.
breakfasti., f. kahvaltı, sabah kahvaltısı; f. kahvaltı etmek; kahvaltı çıkarmak, kahvaltı vermek.
breakingi. kırılma. breaking point kırılma noktası. breaking and entering huk. meskene tecavüz.
breami. çipura, karagöz, mercan gibi birkaç cins balık; çapak, zool. Abramis brama. fresh water bream sırtar balığı. sea bream karagöz balığı, zool Saryus; sarıgöz, zool. Cantharus lineatus; sarpa, zool. Padentus centrodontus. red sea bream mercan balığı, zool. Pagellus erythrinus.
breamf., den. karina yakmak,raspa etmek.
breasti., f. göğüs, meme; sine, kalp, yürek, gönül, iç; f. göğüs germek, karşı durmak; göğüslemek. breastband i. eyerin göğüs kayışı, sinebent kayışı; den. iskandil atan neferin göğüs verip dayandığı halat. breastbone i. göğüs kemiği, kas kemiği, iman tahtası breast-deep s. göğüs boyu (su v.b.) breast drill göğüs matkabı. breastfast i. palamar, gemileri birbirine ve iskeleye bağlayan halat. breast-feed f. meme vermek. breast-high s. göğüs boyu, göğüs hizasına kadaryükselen. breasthook i., den. çatal,yatırma paraçolu. breastknot i. göğüse takılan kordele bağı. breastplate i. gögüslük zırh. breast rope den. korkuluk, halat, göğüs halatı. breast stroke kurbağalama yüzüş. breast wheel su seviyesi ,mihveri ile beraber olan su dolabı. breastwork i. siper, göğüs siperi. make a clean breast of itiraf etmek, içini dökmek.
breasteds. göğüslü. double breasted kruvaze, çift sıra düğmeli. single breasted tek sıra düğmeli.
breathi. nefes, soluk; bir nefeslik zaman, dem, an; fısıltı; hafif rüzgâr; ağızdan çıkan buhar, buğu. breathtaking s. heyecan veren, insanın nefesini kesen. catch one-s breath soluğu kesilmek, soluk almak, dinlenmek. in the same breath bir solukta, aynı zamanda. save one's breath boşuna nefes tüketmemek. out of breath soluğu kesilmiş, soluk soluğa. take one's breath away insanın nefesini kesmek, heyecan uyandırmak. under one's breath alçak sesle fısıldayarak.
breathables. teneffüs edilebilir, nefes alınabilir.
breathef. nefes almak, teneffüs etmek, soluk almak; hafifçe esmek; yaşamak, var olmak; koku neşretmek; nefes alıp vermek; fısıldamak; ifade etmek, belirtmek; agzından püskürtmek; hayat vermek, canlandırmak; nefes aldırtmak. breathe again veya freely rahat nefes almak.
breatheri. nefes alan kimse; k.dili teneffüs, paydos, ara.
breathingi. teneffüs, nefes alma; nefes; bir nefeslik zaman, an; söyleme, ağza alma; ümit, hasret; hafifçe esiş; dilb. h'' harfinin sesi. breathing space rahatça nefes alma imkânı; dinlenme zamanı.
breathlesss. nefes nefese, soluğu kesilmiş; nefesini tutmuş, sessiz; soluğu kesen, korkutucu; ölü, cansız; hareketsiz, kımıldamayan. breathlessly z. soluk soluğa. breathlessness i. soluksuzluk.
brecciai, jeol. breş, brike, birbirine yapışık köşeli parçalardan meydana gelmiş kaya.
bredbak. breed bred out dejenere olmuş, cinsi karışmış. ill-bred s. terbiye görmemiş .well-bred s. iyi terbiye görmüş.
breechf. kuyruk takmak (tüfeğe); pantolon giydirmek.
breechi. kıç, dip, arka; top kuyruğu. breech block topun kuyruk kapağı, kama gövdesi. breechcloth i. edep yerlerini örtmek için kalça etrafıyla bacak arasına sanlan örtü. breechloader i. kuyruktan dolma top veya tüfek.
breechesi., çoğ pantolon; dizlik, külot pantolon.
breechingi. eyerin atın arkasından geçen kayışı.
breedf., i. doğurmak, yavrulamak; çiftleştirmek, üretmek; özel olarak yetiştirmek; sebep olmak, hâsıl etmek, kaynak teşkil etmek; gelişmek; hâsıl olmak; türemek; i. cins, soy, nesil; çeşit, tip. breeder reactor üretici reaktör.
breedingi. doğurma, üreme; yetiştirme; terbiye; bitki ve hayvan türlerini ıslah etme.
breezei., ing. kok ve mangal kömürü artığı kul ve kömür parçaları.
breezei., f. hafif rüzgâr, esinti, meltem; ing., k.dili münakaşa, huzur bozucu bir şey; f., k.dili coşarak gitmek, kolayca bitirmek. in a breeze (argo) kolayca.
breezewayi. iki bina arasındaki yalnız üstü kapalı geçit.
breezys. havadar, rüzgârlı; canlı, hareketli. breezily z. esintili olarak. breeziness i. rüzgarlı oluş.
brethreni. kardeşler; ihvan (dini konularda ve tarikatlarda).
brevei., müz. iki tam notaya eşit nota; huk. resmi yazı; sesli harflerin kısa okunması için üzerlerine konulan ^ işareti.
breveti. subayların fahri ve salâhiyetleri sınırlı olarak atandıkları bir üst rütbe.
breviaryi. Katolik kilisesinde okunan günlük dua ve okuma parçalarından ibaret kitap; diğer kiliselerde kullanılan buna benzer kitap.
brevityi. kısalık, kısa oluş; bir fikrin kısaca ifade edilmesi.
brewf., i. mayalama yoluyla bira gibi içkiler yapmak; hazırlamak, kaynatmak, sebep olmak (fesat, kötülük v.b.); i. bir defada çekilen miktar (bira); mayalanmak suretiyle hazırlanmış içki. be brewing patlamak üzere olmak.
brewagei. maya ile yapılmış içkiler.
breweri. bira yapan kimse, biracı.
brewisi., leh. et suyu; tirit, et suyuna batırılmış ekmek.
Toplam 50 sonuç listeleniyor
|