Sözlük
Sponsor Bağlantılar
Çevir

EN 'do' sonuçları
Çeviri do
(i)., (müz). bir gamın birinci ve son notası.
 

3D Oyunlar
Türkiye'nin en güzel ve ilk 3d oyun sitesi - 3doyunlar.net

 
Çeviri do
(i)., (k.dili), eğlenti, toplantı. do's and don'ts yapılması ve yapılmaması gereken şeyler.
 
Çeviri do
(f). (did, done) etmek, yapmak, eylemek; icra etmek, kılmak, ifa etmek; başa çıkmak, başarmak; tamamlamak; hazırlamak, tertip etmek; hareket etmek, davranmak; bir halde olmak; işini becermek; kafi gelmek, yetişmek; tercüme etmek; oynamak (piyes); belirli bir mesafe katetmek; fiilin anlamını ve emir cümlesini kuvvetlendirmede. I do believe you Do be quiet: soru cümlelerinde: Do you hear? olumsuz cümlelerde: I do not know do away with atmak, kaldırmak; öldürmek. do badly işini becerememek. do battle uğraşmak, mücadele etmek. do by davranmak .do for bakmak .do in argo öldürmek. do one's best elinden geleni yap- mak. do one's hair saçlarını düzeltmek veya şekil vermek. do to death öldürmek. do over again yeni baştan yapmak. do up sarmak, paket etmek; çok yormak; konserve yapmak; tamir etmek. Do tell ! Öyle mi ? Sahi mi ? do well işi iyi gitmek; iyi para kazanmak. do well by him ona iyilik etmek. do without muhtaç olmamak, -sız olmak. done to a turn olmuş, tam pişmiş. done in (A.B.D.)., k.dili yorgun, bitkin; öldürülmüş. all done up bitkin bir halde, çok yorulmuş; hepsi hazır, hepsi sanlmış. (paket vb) make do idare etmek It is not done. Yapılmaz. Yakışık almaz. have nothing to do with hiç bir ilişkisi olmamak How do you do? Nasılsınız? Nothing doing ! k.dili Asla! That will do Kafi. Yetişir. well to do zengin, hali vakti yerinde.
 
Çeviri dobbin
(i). çiftlik atı, beygir, uysal at.
 
Çeviri docent
(i). bazı (A.B.D.). üniversitelerinde okutman.
 
Çeviri docile
(s). uysal, halim selim, yumuşak başlı. docil'ity (i). yumuşak başlılık, uysalık.
 
Çeviri dock
(i). karabuğdaya benzer bir ot. patience dock labada, (bot). Rumex patientia sour dock kuzukulağı, (bot). Rumex acetosa.
 
Çeviri dock
(i). mahkemede sanık yeri.
 
Çeviri dock
(i)., (f)., (den). havuz, gemi havuzu, dok: iskele, rıhtım; (f). rıhtıma yanaşmak, havuza çekmek, havuza girmek. dockage (i). havuz veya rıhtım ücreti. docker (i). havuz veya tersane işçisi. dockmaster (i). tersane müdürü. dockyards (i). tersane. floating dock yüzer havuz.
 
Çeviri dock
(i)., (f)., (zool). hayvan kuyruğunun etli kısmı; (f). kuyruğunu kesmek; ücret, indirmek.
 
Çeviri docket
(i)., (f)., (huk). özet, hulasa; (huk). karar defteri; (huk). bekleyen davalar listesi; gündem, yapılacak işler listesi; paket etiketi; (f). özetlemek, hulasa etmek, listeye kaydetmek; etiket yapıştırmak. on the docket yapılacak işler listesinde, gündemde.
 
Çeviri doctor
(i)., (f). doktor, tabip, hekim, veteriner, diş doktoru; herhangi bir bilim dalmda doktora yapmış olan kimse; makinalarda birtakım kolaylıklar sağlayan kısımlar; (f)., k.dili doktorluk etmek, tedavi etmek; ilaç içmek, tedavi edilmek; tamir etmek; düzeltmek; tahrif etmek, üzerinde oynamak, değiştirmek hile karıştırmak; elden geçirmek, ıslah etmek. doctoral (s). doktor payesine ait. doctorate (i). doktora, doktor payesi.
 
Çeviri doctrinaire
(i)., (s). kurama, nazariyeci; (s). kuramsal, nazari.
 
Çeviri doctrinal
(s). kuram veya doktrine ait.
 
Çeviri doctrine
(i). akide, öğreti, doktrin, düstur.
 
Çeviri document,documentary
(i)., (f). belge, vesika; senet, delil; (f). tevsik etmek, belgelerle ispat etmek. documenta'tion (i). tevsik, belgelerle ispatlama.
 
Çeviri documental
(s). dökümanter, belgelere dayanan, belgesel, yazılı. documentary bills vesikalı poliçeler. documentary credit (tic). vesikalı kredi. documentary film belgesel filim, dökümanter filim.
 
Çeviri dodder
(f). yaşlılık nedeniyle titremek, sendelemek. doddering (s). titrek, halsiz, zayıf.
 
Çeviri dodder
(i). bağboğan, küsküt, (bot). Cuscuta.
 
Çeviri dodecagon
(i)., (geom). on iki açılı şekil,
 
Çeviri dodecahedron
(i)., (geom). on iki yüzlü şekil.
 
Çeviri dodecanese
(i). Oniki Ada.
 
Çeviri dodge
(f)., (i)., bir yana kaçmak; kaçamak yapmak, atlatmak, bertaraf etmek; hile ile sıvışmak; -den bir yana kaçıp kurtulmak, atlatmak; (i). bir yana kaçış, çevik bir hareketle kurtulma; atlatma, hile, oyun, düzenbazlık. dodger (i). hilekâr kimse, savuşturan veya geçiştiren kimse; (A.B.D.). küçük el ilânı.
 
Çeviri dodo
(i). (çoğ oes, os) şimdi nesli tükenmiş olan güvercin cinsinden uçamayan büyük bir cins kuş, (zool). Rapheco; k.dili dünyadan habersiz kimse, budala kimse, aptal kimse.
 
Çeviri doe
(i). geyik ve tavşan gibi hayvanların dişisi. doeskin (i). dişi geyik derisi, karaca derisi, buna benzeyen ince deri veya bez.
 
Çeviri doer
(i). yapan kimse.
 
Çeviri does
do'nın 3'üncü tekil şahsı.
 
Çeviri doff
(f). çıkarmak (elbise); şapkayı çıkararak selâm vermek; atmak, başından savmak. doffer (i). çıkaran kimse; şapkası ile selâm veren kimse; başından savan kimse.
 
Çeviri dog
(i). köpek, it; kurt, tilki ve çakal gibi hayvan; bu hayvanların erkeği; k.dili herif, adam; (argo). değersiz ve kötü olan herhangi bir şey; kütükleri tutmak veya kaldırmak için kullanılan demir alet; (argo). çirkin ve sıkıcı kadın; mandal; den palamar gözü; ocagm demir ayağı dogs (i)., (argo). ayaklar. dog collar köpek tasması; dik ve yüksek yaka. dog days yazın en rutubetli ve sıcak sayılı günleri, eyyamı bahur. dog in the manger kendisine yaramayan şeylerin başkaları tarafından alınmasına engel olan bencil kimse. dog Latin uydurma ve hatalı Latince. dog license köpeğin tasma numarası veya kayıt vesikası. dog rose köpek gülü, yabani gül, (bot). Rosa canina dog's life k.dili tasalı hayat. Dog Star Büyük Köpek burcunda en parlak yıldız, Sirius. dog tag köpeğe takılan madeni kimlik; (A.B.D.)., k.dili askerlerin boyunlarına taktıkları madeni kimlik belgesi. dog tired, dog weary çok yorgun, bitkin. dogs of war harbin kan dökücü ve yıkıcı tarafları. a dead dog köpek leşi; değersiz kimse veya şey. creeping dog's tooth grass büyük ayrık otu, domuz ayrığı, (bot). Cynodon dactylon die like a dog gebermek, sefil bir şekilde ölmek (dog). eatdog (s). çıkar gözeten. Every dog has his day bak. day go to the dogs mahvol mak, bozulmak, kötü yola düşmek. hot dog sosis Iet sleeping dogs lie işi kurcalamamak, işi oluruna bırakmak. put on the dog (A.B.D.)., k.dili çalım satmak, poz takınmak. rain cats and dogs sel gibi yağmur yağ mak, gökler boşanmak. sea dog fok; gemici throw to the dogs itin önüne atmak, ziyan etmek, israf etmek.
 
Çeviri dog
(f). (ged, ging) peşini bırakmamak, takip etmek (özellikle kötü bir niyetle); tazı gibi av peşinden gitmek; kütükleri aletle tutup kaldırmak. dog one's steps birinin peşini bırakmamak, takip etmek.
 
Çeviri dog-ear
(f)., (i). kitap sayfası köşesini kıvırmak; (i). kıvrık sayfa köşesi.
 
Çeviri dogape
(i). insana benzer kuyruksuz maymun.
 
Çeviri dogbane
(i). itboğan, (bot). Apocynum erectum; buna benzer birkaç ot.
 
Çeviri dogberry
(i). bir tür kızılcık.
 
Çeviri dogcart
(i). çift oturacak yeri olan tek atlı ufak araba; köpeklerin koşulduğu hafif araba.
 
Çeviri dogcatcher
(i)., (A.B.D.). başıboş köpekleri toplayan kimse.
 
Çeviri doge
(i)., eski Venedik ve Cenova Dükası.
 
Çeviri dogface
(i)., (A.B.D.), (argo). er.
 
Çeviri dogfennel
(i). it papatyası, fena kokulu papatya, (bot). Athemus cotula.
 
Çeviri dogfight
(i). köpek kavgası; savaş uçakları arasındaki çatışma.
 
Çeviri dogfish
(i). birkaç çeşit köpekbalığı, (zool). Mustelus.
 
Çeviri dogged
(s). inatçı, bildiğinden şaşmaz, sebatkâr, doggedly (z). sebatla. doggedness (i). sebat, inat, bildiğinden şaşmazlık.
 
Çeviri dogger
(i). Kuzey Denizinde kullanılan ,çift direkli bir çeşit balıkçı gemisi.
 
Çeviri doggerel
(i). edebi değeri olmayan komik şiir.
 
Çeviri doggish
(s). köpek gibi; ters, aksi, huysuz; (A.B.D.)., k.dili gösterişli, fiyakalı.
 
Çeviri doggone
ünlem, (A.B.D.)., k.dili Hay Allah !
 
Çeviri doggy,doggie
(i). küçük köpek, süs köpeği.
 
Çeviri doghouse
(i). köpek kulübesi. in the doghouse (A.B.D.)., k.dili gözden düşmüş.
 
Çeviri dogie
(i)., (A.B.D.). annesiz buzağı.
 
Çeviri dogma
(i). dogma, inak, doktrin, akide, dini inanç, kaide; kesin söz veya fikir.
 
Çeviri dogmatic
(s). dogmatik, kesin, iman ve itikada ait, kesin kurallarla ilgili; kestirip atan, tartışma kabul etmeyen; kesin. dogmatics (i). dini dogmaların sistematik olarak incelenmesi. dogmatically (z). kesinlikle, katiyetle, tartışma kabul etmez surette.
 
Çeviri dogmatism
(i). dogmatizm, inakçıIık, fikir beyan etmede kesinlik. dogmatist (i). dogmatik kimse, kesin fikir beyan eden kimse.
 
Çeviri dogmatize
(f). kesin olarak fikrini söylemek veya yazmak; kestirip atmak, tartışmaya meydan vermemek.
 
Çeviri dogooder
(i)., (k.dili). iyi niyetli fakat başarısız toplumsal reformcu.
 
Çeviri dogtired
(s)., (k.dili). çok yorgun, bitkin.
 
Çeviri dogtooth
(i). köpekdişi; (mim). yaprak şeklinde bir çeşit süs. dogtooth violet zambakgillerden Alp lalesi, (bot). Erythronium denscanis.
 
Çeviri dogtrot
(i). yavaş koşma.
 
Çeviri dogwatch
(i)., den öksüz vardiya, gemide kısa akşam nöbeti.
 
Çeviri dogwood
(i). kızılcığa benzer bir ağaç, (bot). Cornus.
 
Çeviri doily
(i). dantel veya işlemeli masa örtüsü.
 
Çeviri doings
(i). işler, vakalar; hareket, tavır.
 
Çeviri doityourself
(s)., (A.B.D.)., (k.dili). yardımsız yapılabilecek şekilde hazırlanmış.
 
Çeviri dolce
(s)., (z)., (müz). tatlı, aheste, hoş, dolçe. dolce far niente tatlı rehavet. dolce vita tatlı hayat. dolcis'simo (s)., (z)., (müz). çok tatlı, çok hoş.
 
Çeviri doldrums
(i). okyanusun rüzgârların hafif ve sakin olduğu ekvatora yakın kısımları; iş ve sanat gibi çevrelerde durgunluk, sükunet; kasvet, keder, bezginlik, sıktntı. be in the doldrums canı çok sıkkın olmak.
 
Çeviri dole
(i)., (f). kısım, hisse, pay, nasip; muhtaç kimselere yiyecek, giyecek v.b dağıtımı, yardım, iane, sadaka verme; hükümetin işsizlere yardım olarak verdiği para; (f)., out ile iane olarak dağıtmak; ufak miktarda giyecek, yiyecek v.b yardımı yapmak. go veya be on the dole hükümetin işsizlere yaptığı para yardımı listesine katılmak.
 
Çeviri doleful
(s). kasvetli, sıkıntılı, kederli, hüzünlü, mahzun. dolefully (z). sıkıntıyla, kasvetle, hüzünle.
 
Çeviri dolerite
(i)., (jeol). dolerit, dolantaşı, koyu renk birkaç çeşit volkanik taş.
 
Çeviri dolichocephalic
(s). doliko sefal, uzunkafalı.
 
Çeviri doll
(i)., (f). oyuncak bebek, kukla; yalnız dış güzelliği olan kadın; güzel ve sevimli çocuk; (f)., k.dili up ile süslemek, süslenmek, şık giyinmek, giydirmek. dollhouse (i). oyuncak bebek evi.
 
Çeviri dollar
(i). dolar, 100 sent karşılığı olan Amerikan para birimi; Kanada, ,Çin ve bazı İngiliz sömürgelerinin para birimleri.
 
Çeviri dollop
(i)., k.dili topak, ufak parça.
 
Çeviri dolly
(i).,(ç).dili bebek, kukla; (mak). tekerlekli kriko; iki tekerlekli yük taşıyıcısı; filim veya televizyon kamerasını taşıyan tekerlekli araç; dekovil lokomotifi; şahmerdan başlık takozu; çoğ, (argo). dolofin, sentetik uyuşturucu bir madde.
 
Çeviri dolman
(i). bir çeşit giysi, dolama; bir çeşit kadın paltosu.
 
Çeviri dolmen
(i). tarih öncesi devirde büyük taşlardan yapılmış olan lahit şeklinde abide, dolmen.
 
Çeviri dolomite
(i)., (jeol). kalsiyum, magnezyum ve karbonattan ibaret bir çeşit beyaz mermer, dolomi Dolomites Tirol,da bu kayadan oluşmuş dağlar, dolomitler.
 
Çeviri dolor
(i)., ,şiir keder, gam, elem, azap. dolorous (s). acıklı, kederli, elem veren.
 
Çeviri dolphin
(i). Delphinidae familyasmdan yunusbalığı ve ona benzeyen başka birkaç çeşit balık, (zool). Delphinus delphis; den palamarlık baba veya şamandıra.
 
Çeviri dolphin
(i)., (astr). Delfin takımyıldızı.
 
Çeviri dolt
(i). ahmak, budala, kalınkafalı kimse. doltish (s). kafasız, budala, ahmak dom sonek lik, -Iık veya ''yeri anlamın da kullanılır.
 
Çeviri domain
(i). mülk, mal, arazi; memleket, üIke; nüfuz sahası, nüfuz bölgesi; saha, alan, ihtisas; (huk). yüce hakimiyet. right of eminent domain istimlâk hakkı.
 
Çeviri dome
(i)., (f)., (mim). kubbe; kubbe biçimindeki tabii oluşum; (argo). başın üst kısmı, tepe; (f). kubbe ile örtmek; kubbe şekli vermek.
 
Çeviri domesday
(i). hüküm günü, kıyamet günü. Domesday Book 1086'da Ingiltere'de Kral William'ın emri ile yapılan araştırmada arazi sahipleri ile bu kişilerin mal ve mülklerinin sayımını kapsayan kitap.
 
Çeviri domestic
(s)., (i). eve ait, evcimen, ev işlerine bağlı; ehli, evcil; kendi memleketine ait; (i). hizmetçi. domestic animals evcil hayvanlar. domestic industries yerli sanayi. domestic science ev bakımı, ev idaresi .
 
Çeviri domesticate
(f). evcilleştirmek, ehlileştirmek; medenileştirmek; evcilleşmek. domestica'tion (i). ehlileşme, ehlileştirme.
 
Çeviri domesticity
(i). eve ve aileye bağlılık, evcimenlik; ev hayatı, aile hayatı.
 
Çeviri domicile
(i)., (f). ev, konut, mesken, ikametgah; (huk). daimi ikamet yeri; (f). yerleştirmek, iskân etmek; yerleşmek, oturmak.
 
Çeviri dominance
(i). hakimiyet, salahiyet, tahakküm, üstünlük.
 
Çeviri dominant
(i)., biyol başat özellik; (müz). sol notası.
 
Çeviri dominant
(s)., hakim, mütehakkim, idare eden, yöneten, galip, tesirli, nüfuzlu; (müz). bir gamda sol notasına ait, dominant; (biyol). başat.
 
Çeviri dominate
(f). hakim olmak, tahakküm etmek, idaresi altına almak; üstün olmak.
 
Çeviri domination
(i). hükmetme, istibdat, idaresi altına alma; idaresi altında olma.
 
Çeviri domineer
(f). despotça hükmetmek, hâkim durumda olmak. domineering (s). oto riter, tahakküm eden; küstah. domineer ingly (z). otoriterce, tahakküm ederek.
 
Çeviri dominican
(s)., (i). Dominikan tari katı ile ilgili; (i). bu tarikata bağlı kimse.
 
Çeviri dominie
(i)., iskoç öğretmen; (A.B.D.)., k.dili papaz.
 
Çeviri dominion
(i). hüküm, hâkimiyet, idare; dominyon.
 
Çeviri dominium
(i)., (huk). malikiyet, idare, salahiyet, yetki.
 
Çeviri domino
(i). bir çeşit maske veya yarım maske; domino taşı dominoes (i). do mino oyunu.
 
Çeviri don
(i). ''Bay'' anlamına gelen ispanyolca bir söz; ispanya'nın ileri gelenlerinden, Don; (ing)., k.dili üniversite öğretmeni.
 
Çeviri don
(f). (ned, ning) giymek, giyinmek.
 
Çeviri dona
(i)., (isp). hanım, bayan; ispanyol hanımı.
 
Çeviri donate
(f). hediye etmek, bağışlamak, iane vermek.
 
Çeviri donation
(i). iane verme; iane, hediye, bağış, hibe.
 
Çeviri done
(bak). do; (s). tamamlanmış, bitmiş; iyi pişmiş (yemek). done brown iyi kızarmış (et, ekmek). done for mahvolmuş, bitkin, öIüm döşeğinde. done in çok yorgun, bitkin.
 
Çeviri donee
(i)., (huk). bağışta bulunulan kimse veya kurum.
 
Çeviri donjon
(i). eski zaman şatolarında en yüksek kule, burç.
 
Çeviri donkey
(i). eşek, merkep; eşek adam, akılsız veya inatçı kimse. donkey engine (mak). donki makinası, küçük yardımcı buhar makinası.
 
Çeviri donna
(i)., it hanım.
 
Çeviri donnybrook
(i). herkesin katıldığı kavga.
 
Çeviri donor
(i). veren veya hediye eden kimse; bağışta bulunan kimse; (tıb). kan veren kimse, verici.
 
Çeviri donothing
(i). tembel ve haylaz kimse; colloq boş gezenin boş kalfası. don't kıs donot.
 
Çeviri doodad
(i)., k.dili küçük süs eşyası, incik boncuk.
 
Çeviri doodle
(i)., (f). karalama, gelişigüzel yazma veya çizme; (f). karalamak doodlebug (i). maden damarlarını aramakta kullanılan herhangi bir cihaz; uçan bomba.
 
Çeviri doohickey
(i)., (A.B.D.)., k.dili şey, asıl ismi bilinmeyen veya hatırlanmayan bir şey.
 
Çeviri doom
(i). kötü kader, kör talih; hüküm, mahkumiyet; ölüm, zeval, yok olma; son hüküm, kıyamet günü. crack of doom kıyamet kopması, dünyanın sonu.
 
Çeviri doom
(f). hüküm vermek, aleyhinde karar almak, mahkum etmek; kötü bir talihi olmak. doomsday bak. domesday.
 
Çeviri door
(i). kapı. doorbell (i). kapı zili. door keeper (i). kapıcı. doorknob (i). kapı tokmağı. doorman (i). kapıyı açıp kapamakla görevli kimse. door (mat). paspas doornail (i). eski zamanda kullanılan iri başlı kapı çivisi. door plate isim yazılı kapı tabelası. doorstep (i). eşik. doorstop (i). kapı tamponu. doorway (i). kapı aralığı, giriş, antre. have a foot in the door mec postu sermek; adımını atmak. at death's door ölmek üzere, bir ayağı çukurda darken the door birisinin evine gitmek, uğramak dead as a doornail olmuş gitmiş. deaf as a doorpost duvar gibi sağır. Iay at the door of suçlamak, kabahat yüklemek next door kapı komşu, yakın out of doors dışarıya, dışarıda; açık havada show one the door kovmak, kapıyı göstermek three doors off üç ev ötede.
 
Çeviri doordie
(s). isteğini bütün şartlar karşısında yapmaya kararlı; öIüm kalım.
 
Çeviri dope
(i)., (f). herhangi koyu bir sıvı veya hamurumsu preparat; (hav). uçak kanatlarının yapımında kullanılan bez cilâsı; dinamit yapımında kullanılan madde; (argo). uyuşturucu madde, narkotik; (argo)., spor doping, uyarıcı ilâç; (argo). budala kimse; (argo). malumat; (f). sıvı veya hamurumsu preparatı sürmek; karışımın içine başka şey karıştırmak; uyarıcı ilâç vermek; uyuşturucu madde ile tedavi etmek veya bayıltmak; out ile, (argo). çözüm yolu bulmak, halletmek; önceden tahmin etmek, kestirmek doper (i)., (argo). esrarkeş. dope sheet (argo)., spor at yarışlarında yarış listesi. dopester (i). yarış ve seçim gibi olayların sonuçlarını önceden tahmin etmeye çalışan kimse. dopey (s)., (argo). esrarın tesiri altında olan; k.dili uyuşuk; ahmak, budala.
 
Çeviri doppelganger
(i)., (Al). hayatta olan bir kimsenin eşruhunu taşıdığı tasavvur edilen ve yalnız o kimseye görünen hayalet.
 
Çeviri dor,dorbeetle
(i). pis yerlerde yaşayan bir cins böcek, (zool). Geotrupes ster corarius.
 
Çeviri doric
(s)., (i). Dorlara ait; (i)., (mim). en eski ve sade Yunan mimari üslubu, Dorik.
 
Çeviri dorking
(i). ayaklarında beşer tane parmak bulunan İngiliz tavuğu.
 
Çeviri dorm
(i)., k.dili yatakhane.
 
Çeviri dormant
(s). uykuda olan, uyuşuk, cansız; colloq rafa kalkmış; keşfedilmemiş. (kabiliyet); (bot)., (zool). geçici bir süre için uykuya yatmış, hareketsiz. dormancy (i). uyku hali.
 
Çeviri dormer
(i)., dormer window çatı penceresi.
 
Çeviri dormitory
(i). yatakhane, kouş; örenci yurdu.
 
Çeviri dormouse
(i)., (zool). Gliridae familyasından ufak sincaba benzer fare, kakırca, (zool). Muscardinus avel lanarius.
 
Çeviri dorsal
(s)., (anat). sırta ait; (bot). arka tarafa ait.
 
Çeviri dory
(i). yassı bir çeşit kayık; (zool). Zeidae familyasından bir çeşit yassı balık. John Dory dikenli dülger balığı, (zool). Zeus faber.
 
Çeviri dosàdos
(i)., (z). halk oyunlarında bir dans figürü; (z). sırt sırta.
 
Çeviri dosage
(i)., (tıb). ilâcın belirli miktarda verilmesi, dozaj, düzem, yaşa göre miktar tayini; kuvvet veya lezzet vermek için şaraba şeker, alkol v.b katılması.
 
Çeviri dose
(i)., (f). bir defada alınan ilâç miktarı, doz; (f). belirli miktarda ilâç vermek; tatsız bir şey vermek; ilâç almak.
 
Çeviri dosser
(i). ipekten yapılmış duvar halısı; küfe.
 
Çeviri dossier
(i). evrak dosyası.
 
Çeviri dost
eski do'nun ikinci şahıs tekili.
 
Çeviri dot
(i). nokta, ufak leke, benek; Mors alfabesinde nokta; (mat). çarpma işareti; (mat). ondalık nokta; (müz). noktadan sonra konan ve uzatma ifade eden nokta. dot the i's and cross the t's bir şeyi doğru olarak ifade etmek. on the dot k.dili dakikası dakikasına, tam vaktinde.
 
Çeviri dot
(f). (ted, ting) noktalamak, benek benek dağıtmak; sık olarak yayılmak.
 
Çeviri dotage
(i). bunaklık; düşkünlük, iptila, aşırı sevg.i dotard (i). bunak kimse.
 
Çeviri dote
(f)., on veya upon ile aşırı sevmek, düşkün olmak; bunamak. dotingly (z). düşkünlükle; bunakçasına.
 
Çeviri doth
eski do'nun üçüncü şahıs tekili .
 
Çeviri dotterel
(i). Charadriidae familyasından bir cins kuş, dağ yağmur kuşu, (zool). Eudromias morinellus.
 
Çeviri dottle
(i). içtikten sonra piponun içinde kalan tütün kalıntısı.
 
Çeviri dotty
(s). noktalı, benek benek; k.dili sarsak, aptal, budala.
 
Çeviri double
(i)., (s)., (z). iki kat, çift, iki misli;eş, aynı; kat; hile, oyun; tiyatro, (sin). dublör; briç kontr; (s). iki kat, iki kere, iki misli; çift; bükülmüş, katlı; iki kişilik; iki yüzlü; (müz). bir oktav daha alçak ses veren; (z). çift çift, iki kat, iki misli. doubleacting (s). iki taraflı çalışan, iki misli tesiri olan. double agent iki taraflı çalışan casus. doublebanked (s)., den kürekçileri çift çift oturan, iki sıra kürekçisi olan (gemi, kayık). double bass kontrbas. double bed iki kişilik karyola veya yatak. double boiler benmari. double bottom den. çifte karina doublebreasted (s). kruvaze (ceket), çift düğmeli. double check (f). tekrar kontrol etmek, çifte kontrol yapmak, emniyet tedbiri olarak tekrar gözden geçirmek. double chinned çifte gerdanlı, katmerli gerdanı olan. doublecross (f)., (i)., (argo). verdiği sözden dönerek aldatmak; aldatmak, kazık atmak; (i). aldatma, kazık atma. doubledate (f). iki çiftin birlikte gezmesi. doubledealer (i). iki yüzlü kimse, dolandırıcı, sahtekar kimse. doubledecker (i). iki katlı otobüs veya yatak; den su hattının üzerinde iki güvertesi bulunan gemi. doubleedged (s). iki tarafı keskin; hem lehte hem aleyhte olan. doubleended (s). iki ucu bir olan. doubleender (i). iki yönde aynı kolaylıkla gidebilen lokomotif veya gemi. double, entendre (i)., (Fr). iki tarafa çekilebilecek söz, lastikli söz. double entry muhasebede her işlemi iki defa gösteren defter tutma usulu. double exposure foto (yanlışlıkla) bir negatifte çekilen iki ayrı poz. doublefaced (s): iki yüzlü; iki taraflı (kumaş). double featuresin iki filim bir arada. doublehanded (s). iki eli olan, iki elli; hilekâr; iki elle kullanılmaya mahsus. doubleheaded (s). çift başlı. doubleheader (i). iki lokomotifle çekilen tren; iki takım arasında üst üste yapılan iki karşılaşma. double jeopardy (huk). aynı suçtan ikinci defa yargılama doublejointed (s)., (tıb). çok oynak mafsallı. doublepark (f). arabayı yolun ortasında bırakmak; kaldırıma paralel park etmiş bir arabanın yanına park etmek. doublequick (s)., (i)., (f). çok çabuk; (i). çabuk yürüyüş; (f). çok çabuk yürümek. doublereed (s)., (müz). çift dilli (obua ve zurna gibi). double room otelde çift yataklı oda. doubles (i)., tenis çiftler, dabıl doublespace (f). yazı makinasında çift aralıkla yazmak. double standard erkeklere kadınlardan daha fazla serbestlik tanıyan toplum kuralı double star. (astr). yan yana duran ve tek yıldız olarak görünen iki yıldız dou ble take bir durumun veya şakanın anlamını sonradan kavrama. double talk lastikli söz, çeşitli anlamlar verilebilecek söz; aslında hiçbir anlamı olmayan kelimeler uydurarak konuşma. doubletime (f). hızlı yürümek. double time hızlı yürüyüş; fazla çalışılan saatler için yapılan iki misli ödeme. doubleton (i)., briç ikili, çift kağıt. double tongue (f)., (müz). üflemeli müzik aleti kullanırken çabuk çalmak için dili diş ve damak arasında hızla oynatmak. doubletongued (s).özü sözü bir olmayan, hilekâr, murai doub letree (i). çift atlı arabada terazi. see double çift görmek sleep double bir yatakta iki kişi yatmak.
 
Çeviri double
(f). iki misli yapmak; iki ile çarpmak; bukmek, iki kat yapmak; sıkmak (yumruk); iki mislini ihtiva etmek, iki misli kıymeti olmak; bir burunu dolaşmak (gemi); (müz).bir oktav daha yüksek veya daha alçak ses vermek; iki misli olmak; aynı yoldan geri dönmek; bükülmek, katlanmak; tiyatro aynı piyeste iki rol almak; for ile dublorluk etmek; briç kontr yapmak double up eğilmek, vu cudunu kıvırmak, iki buklum etmek veya olmak, bukülmek; (A.B.D.)., (k.dili). paylaşmak doubling i iki kat etme veya olma
 
Çeviri doublet
(i). Rönesans devrinde erkek lerin giydiği bir çeşit yelek; iki parçadan meydana gelen sahte taş; eş, aynı; (matb). yanlışlıkla tekrar dizilen satır veya kelime. doublets (i). atılınca çift gelen zarlar.
 
Çeviri doubloon
(i). eski bir ispanyol altın parası.
 
Çeviri doubly
(z). çift çift, iki kat olarak, iki misli olarak.
 
Çeviri doubt
(i). şüphe, tereddüt, güvensizlik, itimatsızlık; şüpheli husus. beyond doubt şüphesiz. in doubt şüpheli, henüz belli olmayan. no doubt hiç şüphesiz, elbette. give the benefit of the doubt şüphe edildiği halde delil yetersizliğinden suçsuz olduğunu kabul etmek. without doubt şüphesiz.
 
Çeviri doubt
(f). şüphe etmek, şüphelenmek, kuşkulanmak; ikna olmamak, itimat etmemek; çekinmek, tereddüt etmek, kararsız olmak. I doubt whether şüphe ediyorum, acaba. I don't doubt that Hiç şüphem yok ki. doubting (s)., (i). şüphe eden; (i). şüphelenme. doubting Thomas şüpheci kimse.
 
Çeviri doubtful
(s). şüpheli, karanlık, muğlak, belirsiz, müphem; kararsız; sonucu şüpheli.
 
Çeviri doubtless
(z). şüphesiz, muhakkak; herhalde.
 
Çeviri douce
(s)., (iskoç). ağır başlı, sakin.
 
Çeviri douche
(i)., (f)., (tıb). şırınga; (f). şırınga etmek.
 
Çeviri dough
(i). hamur; hamur gibi herhangi bir şey; (argo). para. doughy (s). hamur gibi, hamur kıvamında olan.
 
Çeviri doughboy
(i). mayalı çörek; (A.B.D)., (k.dili). 1. Dünya Savaşında piyade.
 
Çeviri doughnut
(i). yağda kızarmış bazen ortası delikli, bazen mayalı ufak ve yuvarlak şekerli çörek, gözleme.
 
Çeviri doughty
(s)., (şaka). kuvvetli, yiğit, cesur. doughtily (z). cesaretle, kuvvetle. doughti ness (i). cesaret, kuvvet, yiğitlik.
 
Çeviri dour
(s). asık yüzlu, ters, haşin, aksi.
 
Çeviri douse
(f). suya dalmak, daldırmak, batırmak; ıslatmak; (k.dili). su ile söndürmek.
 
Çeviri dove
(i)., (zool). Columbidae familyasından güvercin ve kumru gibi kuş; masumiyet ve barış sembolu; (A.B.D). barışçı kimse; yumuşak başlı kimse, uysal kimse. ring dove kumru, (zool). Columba palumbus rock dove kaya güvercini, (zool). Columba livia stock dove mavi güvercin, (zool). Co lumba oenas dovecote (i). güvercinlik.
 
Çeviri dovetail
(i)., (f). sandık ve çekme. cede koşe bağının dişleri, kırlangıç, geçme, kurtağzı; (f). tam uymak; köşe bağı kesmek; köşe bağı dişleriyle bitiştirmek.
 
Çeviri dowager
(i)., (ing)., (huk). eşinden miras kalan malı veya ünvanı olan dul kadın; (k.dili). ağır başlı yaşlı kadın. queen dowager vefat etmis olan kralın dul eşi.
 
Çeviri dowdy
(s)., (i). derbeder, üstü başı dökülen; (i). acayip kıyafetli kimse, modaya aldırış etmeyen kadın; meyvalı pasta.
 
Çeviri dowel
(i)., (f). tahta çivi, ince yuvarlak tahta; (f). tahta çivi ile tutturmak.
 
Çeviri dower
(i)., (f)., (huk). dul kadına hayatı boyunca kocasının gayri menkullerinden tahsis olunan irat; drahoma, çeyiz parası, ağırlık, başlık; kabiliyet, istidat, vergi; (f) . çeyiz veya ağırlık vermek.
 
Çeviri down
(i). ince kuş tüyü, yonda; ince tüy, ayva tüyü, hav.
 
Çeviri down
(f). aşağı indirmek, alaşağı etmek, yere yıkmak, devirmek, düşürmek; (k.dili). yenmek (sporda); bir yudumda içmek, slang mideye indirmek.
 
Çeviri down
(z). aşağı, aşağıya; güneye doğru; tiyatro sahneye doğru, ileride. down and out hayatta yenilgiye uğramış, bezgin, bitkin. down at the heels perişan bir halde. down at the mouth, down in the dumps üzüntülü, hayal kırıklığına uğramış, meyus, cesareti kırılmış. down on his luck talihsiz; hayal kırıklığına uğramış, ümitsiz. Down with I Kahrolsun. I The house burned down Ev yanıp yerle bir oldu. The pressure is down Basınç azaldı. The wind is down Rüzgâr hafifledi. fall down düşmek. get down to work ciddi olarak işe başlamak. He is down with fever Ateşten yatağa düşmüş. knock down vurup devirmek, yere yıkmak; tenzilâtlı fiyatla satış yapmak, ucuza vermek. track down araştırıp bulmak. shout down bağırarak susturmak. shut down kapatmak (fabrika, iş yeri). wster down hafifletmek, su katmak. turn down reddetmek; (radyoyu) kısmak. shoot down ateş açıp düşürmek. get down to cases sadede gelmek. pay down peşin vermek. put the helm down gemiyi rüzgâr yönüne çevirmek. The sun is going down Güneş batıyor. write down yazmak, kâğıda dökmek.
 
Çeviri down
(s). aşağıya yönelen; (k.dili). üzgün, argın. be down on kızgın olmak, karşı olmak, garez bağlamak.
 
Çeviri down
(i). iniş; talihin ters dönmesi. ups and downs hayattaki iniş çıkışlar, iyi ve kötü günler.
 
Çeviri down east
(A.B.D). New England; Maine eyaleti.
 
Çeviri down under
(k.dili). Avustralya, Yeni Zelanda.
 
Çeviri downbeat
(i)., (s)., (müz). öIçünün birinci vuruşu; (s). kötümser, bedbin.
 
Çeviri downcast
(s)., (i). aşağıya yönelmiş; üzgün, kederli; (i). aşağıya yönelme; maden ocağına hava veren boru.
 
Çeviri downers
(i)., (çoğ)., (argo). müsekkin, yatıştırıcı maddeler.
 
Çeviri downfall
(i). düşüş, yıkılış, sükut, gerileme, çökme, inkıraz; yağmur boşanması. downfallen (s). düşmüş, yıkılmış.
 
Çeviri downhearted
(s). meyus, kederli, morali bozuk, maneviyatı kırılmış, mahzun.
 
Çeviri downhill
(z)., (s). yokuş aşağı, aşağıya; (s). inişli, meyilli. go downhill düşüş göstermek, bozulmak (başarı, sıhhat).
 
Çeviri downingstreet
İngiliz Başvekili 'nin ikamet ettiği sokak; (k.dili). ingiliz hükümeti. down payment taksitle alışverişte peşin ödenen para.
 
Çeviri downpour
(i). şiddetli yağmur, sağanak.
 
Çeviri downright
(s)., (z). tamam; kesin, kati; çok; (z). tamamen, büsbütün; doğrudan doğruya, açıkça, dobra dobra, sözunu esirgemeden.
 
Çeviri downs
(i). Güney ingiltere'de yüksek meralar.
 
Çeviri downspout
(i). yağmur suyunu çatıdan yere akıtan oluk.
 
Çeviri downstage
(i). sahnenin onu.
 
Çeviri downstairs
(z)., (s)., (i). aşağı kata, aşağı katta, aşağıya, aşağıda; (s). aşağıda olan; (i). aşağı kat.
 
Çeviri downstream
(z). akıntı yonünde.
 
Çeviri downthrow
(i). yıkma, devirme, yıkılma, devrilme.
 
Çeviri downtoearth
(s). makul, gerçekçi; uygulanabilir, gerçekleştirilebilir.
 
Çeviri downtown
(i)., (z)., (s). şehrin merkezi, çarşının bulunduğu taraf; (z). çarşı istikametinde, çarşı tarafında; (s). şehrin merkezinde
 
Çeviri downtrod
(den)., (s). ayaklar altında çiğnenmiş; mazlum, haksızlığa uğramış, mağdur.
 
Çeviri downward,downwards
(z)., (s). aşağı doğru; (s). geçmişe ait, maziden intikal eden, kendinden önce gelenlerle ilgili.
 
Çeviri downwind
(z)., (s). rüzgâr yönu ne, rüzgârla birlikte; (s). rüzgâr yönünde olan.
 
Çeviri downy
s ince tuylu, havlı; tuy gibi yumuşak
 
Çeviri dowry
(i). çeyiz; kabiliyet, istidat.
 
Çeviri dowse
(f). çubukla yeraltında su veya maden damarı araştırmak. dowsing rod yer altında su aramak için kullanılan çatal şeklinde çubuk.
 
Çeviri doxology
(i). hamt ve şükran duası, hamt ilahisi.
 
Çeviri doxy
(i)., (eski)., (argo). fahişe, orospu, hafif kadın; metres.
 
Çeviri doxy
(i). doktrin, fikir, dini görüşler.
 
Çeviri doyen
(i). bir grubun en yaşlı veya en kıdemli üyesi.
 
Çeviri doze
(i)., (f). hafif uyku tavşan uykusu, şekerleme, kestirme, uyuklama; (f). uyuklamak, kestirmek, şekerleme yapmak. doze off uyuklamak, uykuya dalmak.
 
Çeviri dozen
(i). düzine, on iki tane. dozenth (s). on ikinci. baker's dozen on üç tane
 
Toplam 202 sonuç listeleniyor
Copyright © Dogrusozluk.comSponsor: ip adresim nedir cevaplar için doğru adres ipsorgu.com