3D Oyunlar
Türkiye'nin en güzel ve ilk 3d oyun sitesi - 3doyunlar.net
bribei., f. rüşvet; f. rüşvet teklif etmek veya vermek. bribery i. rüşvetçilik.
bric-a-braci. ufak tefek süs eşyaları, biblolar, antikalar.
bricki., f. tuğla, tuğla biçiminde şey; k.dili mert ve iyi bir kimse; f. tuğla döşemek, tuğla ile örmek veya kapamak. brickbat i. tuğla parçası, fırlatılan herhangi bir şey; k.dili hoşa gitmeyen söz veya tenkit, taş. brirck dust tuğla tozu, horasan. brickkiln i. tuğla fırını. bricklayer i. duvarcı, tuğla örücü. brick maker tuğlacı. brick red kiremit rengi. brickwork i. tuğla işi. brickyard i. tuğla harmanı. drop a brick pot kırmak, gaf yapmak, çam devirmek. brick up tuğla örmek.
bricolei. bilardo oyununda bir vuruş; beklenmedik bir darbe veya dolaylı bir hareket.
bridals., i. gelin veya düğüne ait; i. düğün. bridal chamber zifaf odası, gerdek. bridal wreath bof Spiraea cinsinden küçük beyaz çiçekli birkaç ,ceşit bitki; keçisakalı.
bridei. dantel veya nakışta motifleri birbirine bağlayan bağ, atkı, ilmik v.b.; süslü kadın şapkası şeridi.
bridei. gelin, yeni evli kadın veya evlenmek üzere olan kız. give away the bride nikâhta gelini güveye teslim etmek.
bridesmaidi. düğünde gelinin yanında bulunan genç kız.
bridgei., f. köprü; kaptan köprüsü; anat. burun kemiği; dişçi. köprü; müz. köprü; gözlüğün buruna oturan kısmı; f. köprü yapmak, köprü kurmak. bridgehead i., ask. köprübaşı mevzii. burn one's bridges ricat yolunu kesmek, geriye dönüş imkânını yok etmek. bridgework i., dişçi. köprü.
bridgei., iskambil briç, briç oyunu. bridge tournament briç turnuvası.
bridlei. eyerin atın başına isabet eden kısmı; gem; bağ; den. iki gemi demirini birleştiren zincir veya halat. bridle hand dizgini tutan el, sol el. bridle path atlılara mahsus yol. bridle rein dizgin.
bridlef. gem vurmak, dizginlemek; hareketlerini sınırlamak; baş kaldırmak; karşı gelmek.
brie cheeseKuzey Fransa'da Brie bolgesinde yapılan tuzlu ve yumuşak bir cins peynir.
briefs., i., f. kısa, muhtasar, birkaç kelime ile ifade edilen; i. özet, hulâsa; huk. dava özeti; lâyiha, yazılı belge; üzerinde Papa'nın mührü bulunan mektup; f. özetlemek, hulâsa çıkarmak; ing., huk. avukat tutmak. I hold no brief for him Ben onu müdafaa etmiyorum. in brief kısaca, özet olarak. briefly z. kısaca. briefness i. kısa oluş.
briefingi. bir işe başlamadan evvel kesin ve ayrıntılı bilgi vermek için yapılan kısa toplantı.
brier, briari. funda, bot. Erica arborea. brierroot, brierwood i. funda kokunun pipo yapımında kullanılan tahtası; bu tahtadan yapılmış pipo.
brigi., den. brik, iki direkli randalı kabasorta gemi; geminin hapishanesi.
brigadei., f. tugay, liva; ekip, yangın için organize edilmiş bir grup insan; f. bir araya getirmek, gruplar meydana getirmek; alayları tugaylara göre tanzim etmek.
brigadieri. tuğbay, albayla tuğgeneral arasında bir rutbe. brigadier general tuğgeneral.
brigandi. eşkıya, haydut, saki. brigandage i. eşkıyalık.
brights., z. parlak, ışıldayan, ışıklı, aydınlık; renkli; şeffaf, berrak; muhteşem, şaşaalı; zeki; canlı, hareketli; memnuniyet verici, mutlu; z. parlak bir şekilde. brightly z. parlak bir şekilde. brightness i. parlaklık.
brightenf. parlamak neşeli ve canlı olmak; parlatmak, aydınlatmak, canlandırmak, neşelendirmek. Bright's disease tıb. bir çeşit böbrek hastalığı.
brilli. kalkan cinsinden yassı bir balık, dikensiz kalkan, zool. Rhombus laevis.
brilliancei. fevkalade parlaklık; ihtişam; zekâ parlaklığı.
brilliants., i. çok parlak, göz alıcı; çok zeki; i. pırlanta; matb. üç puntoluk harf. brilliantly z. parlak bir şekilde.
brimi., f. bardak veya fincan gibi çukur bir kabın ağzı, kenar; dışarı doğru taşan veya çıkıntılı olan kenar; f. ağzına kadar dolu olmak; ağzına kadar doldurmak. brimful s. ağzına kadar dolu. brimmer i. ağzına kadar dolu kadeh veya kâse.
brimstonei. kükürt; cadaloz kimse, kavgacı kadın.
brindlei. gri veya kahverengi zemin üstüne benekli veya çizgili renk karışımı; benekli veya çizgili hayvan. brindled s. benekli, çizgili; gri; kahverengi.
brinei., f. tuzlu su, salamura; deniz, okyanus; deniz suyu; f. tuzlu suya bastırmak salamura etmek.
bringf. getirmek; hâsıl etmek; sevketmek; icbar etmek, mecbur tutmak. bring about sebep olmak, hâs etmek; beraberinde getirmek. bring an action, bring suit dava etmek. bring around, bring round kandırmak, ikna etmek; ayıltmak, kendine getirmek. bring down the house tavan yıkılırcasına alkışlanmak. bring forth hâsıl etmek, meydana getirmek; doğurmak; sebep olmak. bring forward ileri sürmek, ortaya atmak; hesap yekününü nakletmek. bring home to ikna etmek, gerçeği kabul ettirmek, ispat etmek. bring in ithal etmek; arzetmek; kazandırmak bring off başarı1ı olmak. bring on husule getirmek, sebep olmak. bring out meydana çıkarmak, göz önüne sermek, belirtmek; neşretmek. bring over kandırmak, ikna etmek. bring to den. gemiyi orsa alabanda etmek; aklını başına getirmek, ayıltmak. bring to bear etkilenmesine sebep olmak. bring to book hesap verdirmek. bring to pass yaptırmak husule getirmek. bring through hastalıktan kurtarmak. bring under ram etmek; kendi buyruğuna tabi etmek. bring up yetiştirmek büyütmek: yaklaşmasını sağlamak. bring up the rear bir sıranın sonuna gelmek.
brinki. kenar (uçurum, felaket); kıyı. on the brink of destruction mahvolmak üzere. on the brink of the grave bir ayağı çukurda: ölmek üzere.
brinkmanshipi. belirli bir gayeye ulaşmak için büyük bir rizikoyu göze almak (çoğunlukla siyasi hayatta).
brinys. tuzlu, salamura tadında.
briochei., Fr. paskalya çöreği hamuru ile yapılmış tatlı çörek.
brisks., f. canlı, hareketli, uyanık: sert, kamçılayan (hava ve rüzgar); f. canlandırmak, hareketlendirmek; canlanmak, hareketlenmek. briskly z. canlı olarak. briskness i. canlılık, hareketlilik.
bristlei., f. kalın ve sert kıl, domuz kılı; f. tüylerini kabartmak, öfkelenmek: dikelmek; diken diken olmak (saş, kıl,ve tüy); sert kılları andıran bir şeyle dolu veya kaplı olmak; dikeltmek. bristly s. kıllı; öfkeli.
briti. ufak ringa balığı; bir cins kabuklu ufak deniz hayvanı.
britaini. Britanya, ingiltere adaları.
britanniai. Büyük Britanya, Britanya imparatorluğu. britannia metal bazen kaşık, çatal, bıçak yapımında kullanılan bir çeşit beyaz maden alaşımı, beyaz metal.
briticismi. ingiliz ingilizcesine has deyim veya söz.
britishs., i. Britanya'ya ait; i. ingiliz, Britanyalı. Britisher i. ingiliz.
britoni. eski zamanlarda Britanya adasmın güneyini istila eden Keltlerden biri; Britanya imparatorluğunda oturan kimse.
brittles., i. kolay kırılır, gevrek; i. içinde fındık v.b. bulunup soğuduğu zaman gevrekleşen ve erimiş şekilde yapılan tatlı.
Toplam 57 sonuç listeleniyor