slabi., f. (-bed, -bing) kalın dilim; kerestenin dış parçası; f. kütükten tahta biçmek.
3D Oyunlar
Türkiye'nin en güzel ve ilk 3d oyun sitesi - 3doyunlar.net
slacks., z., i. gevşek; sarkık; ağır, yavaş; dikkatsiz; kesat; sıkı olmayan; zayıf; z. gevşekçe; oldukça ağır; i. halatın gevşek kısmı veya sarkık ucu, halatm boşu; iş olmayan devre; durgun su; fazlalık. slack water durgun su. keep a slack hand dikkatsizce veya beceriksizce iş görmek. slackly z. gevşekçe. slackness i. gevşeklik.
slack , slackenf. gevşemek; hafiflemek, şiddetini kaybetmek, durgunlaşmak, durulmak; söndürmek (kireç). slack off yavaş yavaş gevşemek, durulmak. slack up hızını kesmek.
slagi., f. (-ged, -ging) cüruf, dışık, mucur; lavlarla karışık cüruf; f. cüruf haline gelmek. slaggy s. cüruflu.
slakef. gidermek (susuzluk); yatıştırmak, dindirmek; söndürmek (kireç). slaked lime sönmüş kireç.
slalomi. küçük bayraklarla işaretlenmiş dönemeçli bir inişte yapılan kayak yarışı, slalom.
slamf. (-med, -ming) i. çarpıp kapamak, vurmak, çarpmak (kapı); hız ve gürültü ile vurmak veya yere çalmak; (argo) sövmek, slang. kalaylamak; i. çarpma, hızla kapama; şiddetle kapı kapama gürültüsü; briçte her eli kazanma; (argo) hakaret. slam down gürültü ile yere çarpmak. slam on the brake birden frene basmak. slam the door in one's face kapıyı yüzüne kapamak, görüşmeyi reddetmek, küstahlık ederek yanaşmamak. slam to çarpıp kapamak, vurmak (kapı). grand slam briçte her eli kazanma, büyük şilem. little slam briçte bir tanesinden başka her eli alma, küçük şilem.
slambangz., f. gürültü ile; düşüncesizce; f. gürültü ve şiddetle ilerlemek.
slanderi., f. sözle iftira, bühtan; f. iftira etmek, buhtan etmek.
slanderouss. iftira niteliğinde; if tira kabilinden havadis yayan. slanderously z. iftira ederek. slanderousness i. iftiracılık.
slangi., f. külhanbeyi dili, argo; argo deyim; f. argo konuşmak; ing. azarlamak.
slangys. argo kabilinden, argo deyimler kullanan. slangily z. argo ile, argo kullanarak. slanginess i. çok argo kullanma.
slantf., i., s. yana yatmak, meyilli olmak; kendi görüşüne göre anlatmak, gerçeği çarpıtmak; i. eğim, meyilli düzey; alay, istihza; gerçekten ayrılma; cihet, tutum, görüş noktası; yan bakış; s. meyilli, eğri. slantingly, slantwise z. meyilli olarak, verevine.
slapf. (slapped, slapping) i., z. hafifçe vurmak, tokat atmak; hakaret etmek; gelişi güzel koymak; i. tokat, şamar, hafif sille; hakaret; z. ansızın, birdenbire, (informal) şıp diye, pattadak; k.dili. dosdoğru. slap in the face hakaret. slap on yürürlüğe koymak; (cezaya) çarptırmak. slap on the wrist azarlamak.
slapdashs., i., z. aceleci, savruk; i. baştan savma iş veya davranış; z. dikkat sizce, acele.
slaphappys., (argo) yarı baygın, şaşkın; sersem.
slapjacki., A.B.D., (ahçı) gözleme; çocuk iskambil oyunu.
slapsticki., s. güldürü; s. gürültülü, şakacı.
slashf., i. kamçılamak; yarmak, uzun bir yara açar gibi kesmek; azarlamak; (ormanı) harap etmek; fiyatta büyük indirim yapmak; kılıç ile rasgele şiddetle vurmak; i. uzun kesik veya yara; yırtmaç; kamçı vuruşu; ormanda harap edilmiş alan; matb. eğri çizgi ( / ).
slashingi., s. uzun kesik veya yara; kesik veya yara açma; s. kuvvetli, şiddetli, amansız; k.dili. çok büyük, çok güzel. slashingly z. şiddetle, amansız bir şekilde.
slatf., ing., leh. fırlatmak; çarpmak; den. çalkanmak.
slatef. kınamak, tenkit etmek; azarlamak; Ing. cezalandırmak.
slatei., s., f. kayağantaş, kara kayağan, arduvaz, taş tahta; koyu maviye çalar kurşun rengi; A.B.D. adaylar listesi; s. kayağan taştan yapılmış; kayağantaş rengindeki, barudi; f. taş tahta ile kaplamak; A.B.D. belli bir gaye ile planlamak. slate pencil taş kalem .clean slate temiz mazi. slat'ing i. arduvaz yerleştirme işlemi; arduvaz. slat'y s. taş tahtaya benzer; kurşun rengindeki.
slatherf., i., k.dili., leh. bol bol sarfetmek har vurup harman savurmak; i., çoğ. çok miktar.
slatterni., s. pasaklı kadın; s. pasaklı, şapşal. slatternly s. pasaklı. slatternliness i. pasaklılık.
slaughteri., f. hayvan kesme; katil; katliam, kan dökme; f. kesmek, boğazlamak, kılıçtan geçirmek.
slavi. islav ırkından kimse. Slav'ic s., i. islavlara ait; i. islav dili. Slav'ism i. islavlık. Slavophile i. islav taraftan olan ve onlan benimseyen kimse.
slavei., f. köle, esir, kul, bende, cariye, halayık; köle gibi çalışan kimse; f. köle gibi çalışmak; esir etmek, köle yapmak. slave away at dinlenmeden çalışmak. slave driver köle gibi adam çalıştıran kimse. slave labor esir işi; zoraki yaptırılan iş. slave ship esir gemisi. slave trade esir ticareti. a slave to tobacco tütün kölesi.
slaveri. esir gemisi; esir taciri.
slaverf., i. salya akltmak; salva bulaştırmak; i. salya.
slaveryi. kölelik, esirlik, esaret, bendelik, halayıklık; çok ağır iş; kölelik sistemi.
slaveyi., ing., k.dili. orta hizmetçisi.
slavishs. köle gibi, köleye yakışır; esir huylu. slavish imitation körü körüne taklit etme. slavishly z. kölece.
slavonics. islav memleketlerine veya halkına ait; islav dillerine ait.
slawi. lahana salatası.
slayf. (slew slain) öldürmek, kesmek katletmek, kılıçtan geçirmek.
Toplam 46 sonuç listeleniyor