embalmf. tahnitetmek, mumyalamak; hatırında tutmak, anmak; (şiir) rayiha vermek, koku vermek. embalmer i. tahnit eden, mumyalayan kimse. embalmment i. tahnit, mumyalama.
3D Oyunlar
Türkiye'nin en güzel ve ilk 3d oyun sitesi - 3doyunlar.net
embankf. etrafına veya yanına toprak set yapmak embankment i. set yapma; toprak set.
embargoi. (çoğ. -goes) f. ambargo; ticareti sınırlama; yasaklama, men etme; f. ambargo koymak, müsadere etmek.
embarkf. gemiye binmek veya bindirmek; sokmak sevketmek, girişmek, başlamak. embarka'tion i. gemiye binme veya bindirme.
embarrasdechoixFr. şıkların fazla oluşu. embarras desriches şaşırtıcı fazlalık.
embarrassf. sıkmak, sıkıntı vermek, şaşırtmak, mahcup etmek, utandırmak; engellemek, mâni olmak; tic. paraca sıkıntı vermek, güçlük çıkarmak. embarrassingly z. mahcubane, sıkıntı vermek suretiyle. embarrassment i. sıkıntı, sıkılma, utanma, mahcubiyet.
embassyi. sefarethane; sefaret, elçilik; sefir ve maiyeti, sefaret erkânı.
embattlef. meydan savaşına hazırlamak; mazgal yapmak. embattled s. meydan savaşına hazır durumda; savaş halinde; güç durumda, sıkışmış.
embedf. (-ded, -ding) içine koymak, gömmek.
embellishf. süslemek, tezyin etmek, güzelleştirmek; (hikâyeye) aslında olmayan hayal ürünü şeyler ilave ederek ilgiyi artırmak. embellishment i. süsleme, güzelleştirme; süs.
emberi. kor, koz; ,coğ. sönmekte olan ateş.
embezzlef. (emanet para veya mülkü) zimmetine gecirmek. embezzlement i. zimmete geçirme. embezzler i. zimmetine para geçiren kimse., emarginated.
embitterf. acılaştırmak; gücendirmek, acı hisler uyandırmak. embitterment i. acılaştırma; gücendirme darıltma.
emblazef. aydınlatmak; alevlendirmek, tutuşturmak.
emblazonf. arma süsleri ile temsil etmek; süslemek tezyin etmek, tezyinatla göstermek; kutlamak, tesit etmek. emblazonment, emblazonry i. süsleme, tezyin etme; kutlama.
emblemi., f. amblem simge, remiz, işaret, arma; temsili resim; f. amblemle temsil etmek.
emblementsi., çoğ., huk. ürün, mahsul; huk. araziden elde edilen ürün veya bu üründen elde edilen karın hakkı.
embodyf. cisimlendirmek, şekillendirmek, somutlaştırmak, belirtmek temsil etmek; bir butun halinde toplamak, düzenlemek, tertip etmek. embodiment i. cisim haline gelme, şekil alma; düzenleme.
emboldenf. cesaret vermek, teşvik etmek.
embolismi., tıb. amboli kan pıhtısının bir kan damarı veya arterini tıkaması; takvimler arasında uygunluk sağlamak amacıyla sene, ay veya gün ilâvesi, ay ve güneş senelerinin uzlaştırılması. embolus i., tıb. damar tıkanmasına yol açan kan pıhtısı.
embonpointi., Fr. vucutça toplu oluş, dolgunluk, şişmanlık.
embosomf. kucaklamak, bağrına basmak; beslemek, büyütmek, bakmak; sığındırmak, sarmak, muhafaza etmek.
embossf. kıymetli tezyinatla süslemek; kakmak, kabartmak; üzerine kabartma işi yapmak, kabartma işi ile süslemek. embossment i. kakma, kabartma .
embouchurei. nehir ağzı, vadinin ovaya açılan ağzı, top ağzı; müz. nefesli sazlann ağızlığı; nefesli sazın ağıza yerleştirilme sekli.
embower , imbowerf. ağaçlık veya kameriye gibi gölgeli bir yere koymak, muhafaza etmek gizlemek, gölgelemek.
embracef., i. kucaklamak, bağrına basmak, sevmek; sarmak, içine almak, kapsamak, ihtiva etmek; benimsemek, kabul etmek, almak; i. kucaklama, sarılma, bağrına basma. embracement i. kabul etme, benimseme.
embracef., huk. mahkemeyi tesir altında bırakmaya çalışmak.
embraceryi., huk. hâkime, jüriye veya yeminli kimselere rüşvet vererek veya nüfuz kullanarak tesir etmeye çalışma. embracer i., huk. bu işi yapmaya çalışan kimse.
embranchmenti. dallanma, kollara ayrılma (nehir gibi); dal, kol.
embranglef. şaşırtmak, karıştırmak, dolaştırmak. embranglement i. şaşırtma; birbirine dolaşma, karışma.
embrasurei. bir kapı veya pencerenin meyilli pervazı, ask. mazgal şevi.
embrocatef., tıb. hasta bir uzvu ilâçlı bir sıvı veya yağla ovmak. embroca'tion i. bu çekilde ovma; bu işte kullanılan yağ.
embroiderf. üzerine nakış işlemek; süslemek; mübalâğaya kaçmak (hikâyede). embroidery i. nakış, işleme; süs embroidery frame kasnak.
embroilf. karışıklık içine girmek; karmakarışık etmek, bozmak, karıştırmak; bozuşturmak, aralarını açmak. embroilment i. bozuşma, kavga, anlaşmazlık, karışıklık.
embryoi. (çoğ. -os) s., biyol. embriyon, cenin, oğulcuk, bir organizmanın ilk oluşumu; başlangıç, iptida; s. ilkel, olgunlaşmamış. in embryo tasarı halinde, gelişmemiş halde. embryonic (embriyan'ik) s. embriyona ait; ilkel, gelişmemiş, olgunlaşmamış.
embryologyi., biyot. embriyoloji. embryologist i. embriyoloji bilgini.
Toplam 37 sonuç listeleniyor