Sözlük
Sponsor Bağlantılar
Çevir

EN 'su' sonuçları
Çeviri suable
s., huk. aleyhinde dava açılabilir. suabil'ity i. aleyhinde dava açma imkânı.
 

3D Oyunlar
Türkiye'nin en güzel ve ilk 3d oyun sitesi - 3doyunlar.net

 
Çeviri suasion
i. (eski) ikna etme, gönlünü yapma, razı etme.
 
Çeviri suave
s. hoş tavırlı, tatlı dilli. suave'ly z. tatlı dille. suav'ity i. tatlı dillilik.
 
Çeviri sub
i., k.dili. sub ile başlayan bazı kelimelerin kısası: subaltern, submarine subordinate, subscription, substitute gibi.
 
Çeviri sub-
(önek) as ast; alt, aşağı; ikincil; yan; hemen hemen.
 
Çeviri subacid
s. ekşice, mayhoş; sertçe.
 
Çeviri subagent
i. acente yardımcısı; ikinci mümessil.
 
Çeviri subalpine
s. Alp dağları eteklerindeki; bot. orta yükseklikteki dağlarda yetişen.
 
Çeviri subaltern
i., man. ikincil önerme.
 
Çeviri subaltern
s., i. ast, alt; i., ing., ask. astsubay; ast.
 
Çeviri subalternate
s. birbiri arkasından gelen, ardıl, ardışık. subalterna'tion i. birbiri arkasından gelme.
 
Çeviri subaqueous
s. su altında bulunan; su altında oluşan; su altında kullanılan .
 
Çeviri subarctic
s. yarı arktik, kutup dairesine oldukça yakın.
 
Çeviri subassembly
i. montaja hazır çok parçalı kısım.
 
Çeviri subatomic
s. atomdan küçük, atom içindeki.
 
Çeviri subaudition
i. ifade olunmayan şeyi anlama veya anlatma; ima yoluyla anlaşılan veya anlatılan şey.
 
Çeviri subauricular
s. kulak altındaki.
 
Çeviri subbase
i., mim. alt temel.
 
Çeviri subbasement
i. alt bodrum.
 
Çeviri subcaliber
s. topun çapından daha küçük (mermi).
 
Çeviri subcartilaginous
s., anat. kıkırdak altındaki; kıkırdağımsı.
 
Çeviri subcelestial
s., i. göklerin altında, dünyasal; i. dünyada yaşayan yaratık.
 
Çeviri subcellar
i. alt bodrum.
 
Çeviri subclass
i., biyol. altsınıf.
 
Çeviri subclavian
s., i., anat. köprücük altındaki; köprücük sinirine ait; i. köprücük sinir veya damarı.
 
Çeviri subcommittee
i. alt komisyon .
 
Çeviri subconseious
s., i. bilinçaltında olan, şuur altındaki; i. bilinçaltı. subeonseiously z. şuur altında; bilinçsizce, şuursuzca, kendinden geçerek. subeonseiousness i. bilinçaltı.
 
Çeviri subcontinent
i. bir kıtanın parçası olmakla beraber coğrafi bağımsızlığı olan bölge. the Subeontinent Hindistan.
 
Çeviri subcontraet
i., f. alt sözleşme, yan mukavele; f. yan mukavele yapmak. subeontraetor i. taşeron, ikinci üstenci.
 
Çeviri subcritieal
s., fiz. kızışma altı.
 
Çeviri subculture
i., biyol. bir başka besi yerinden nakledilmiş kültür; sosyol toplum içinde davranışlarıyla farklı bir unsur meydana getiren grup.
 
Çeviri subcutaneous
s. deri altındaki; deri altına zerk olunan.
 
Çeviri subdivide
f. tekrar bölmek; parsellemek. subdivision i. parsellenmiş arazi; alt bölüm.
 
Çeviri subdominant
i., müz. ana notanın üstündeki dördüncü veya altındaki beşinci nota.
 
Çeviri subdue
f. zorla itaat ettirmek, boyun eğdirmek; baskı altında tutmak; hafifletmek, yumuşatmak; toprağı tarıma elverişli kılmak. subdu'al i. boyun eğme, razı olma.
 
Çeviri subereous , suberie, suberose
s. şişe mantarı gibi, mantara benzer, mantarımsı.
 
Çeviri subfamily
i., biyol. altfamilya.
 
Çeviri subfloor , subflooring
i. (ev yapımında) tabanın alt ve kaba tahta döşemesi.
 
Çeviri subfuse
s. koyu, esmer.
 
Çeviri subgenus
i. (çoğ. genera) biyol. altcins.
 
Çeviri subglaeial
s. buzulun altında bulunan veya oluşan.
 
Çeviri subgroup
i. bir grubun bölümü, ikinci derecede grup; biyol. alttakım.
 
Çeviri subhead
i. ikinci derecede yazı başlığı; bölüm başlığı; ikinci müdür.
 
Çeviri subhuman
s. insandan aşağı, insanlık aşamasına ulaşamayan.
 
Çeviri subindex
i. (çoğ., -diees) mat. satır altına yazılan rakam.
 
Çeviri subirrigate
f. yeraltı borularıyla sulamak. subirriga'tion i. toprağın altını sulama.
 
Çeviri subito
z., müz. birden, derhal, ani; çabuk.
 
Çeviri subj.
kıs. subjeet, subjeetively, subjunetive.
 
Çeviri subjacent
s. altındaki; alttaki.
 
Çeviri subject
f. hükmü altına almak, itaat ettirmek, boyun eğdirmek, arz etmek, sunmak. subject to maruz kılmak, tesiri altında bırakmak; mahkum etmek mecbur tutmak; tabi kılmak.
 
Çeviri subject
i. uyruk, tebaa; kul, bende; maruz olan kimse, hedef; denek; konu; ders, ders konusu; neden; dürtü; gram. özne; müz. esas perde esas makam; fels. özne. subject matter konu, mevzu.
 
Çeviri subject
s. buyruk altındaki. subject to idaresi altında, tasarrufunda; bağlı, tabi; maruz, tesiri altında.
 
Çeviri subjection
i. hüküm altına alma; tabi olma, itaat, boyun eğme.
 
Çeviri subjective
s. öznel; zati kişisel, şahsi; dahili; hayali; gram. nominatif, öznel, subjectively z. öznel olarak. subjectiveness, subjectiv'ity i. öznellik.
 
Çeviri subjectivism
i. öznelcilik.
 
Çeviri subjoin
f. ilave etmek, eklemek. subjoinder i. ilave, ek.
 
Çeviri subjugate
f. boyun eğdirmek, tabi kılmak, itaat ettirmek; zapt etmek, fethetmek; maruz bırakmak. subjuga'tion i. boyun eğdirme.
 
Çeviri subjunctive
s., i., gram. şart (kipi).
 
Çeviri sublease
i. kiracının bir başkasını kiracı olarak alması; kiracının malın bir kısmım kiraya vermesi.
 
Çeviri sublease
f. kiracının kiracısı olmak; kiraya vermek (asıl kiracı tarafından).
 
Çeviri sublet
f. (-let, -ting) başkasına kiraya vermek (asıl kiracı tarafından); devretmek.
 
Çeviri sublimate
s. i. arınmış, tasfiye edilmiş; yükseltilmiş; yüceltilmiş; i., kim. süblime, aksülümen. corrosive sublimate süblime, biklorit.
 
Çeviri sublimate
f., kim. sublimleşmek, sublimleştirmek; arıtmak, tasfiye etmek; psik. bilinçaltına itilmiş yasak güdüleri toplumca kabul edilir şekle yöneltmek, yüceltmek . sublima'tion i. süblimleşme; arıtma; yüceltme, yükseltme.
 
Çeviri sublime
s. yüce, ulu, asil; heybetli; son derece güzel, âlâ. Sublime Porte Babıâli. sublimely z. sonderece; asilâne.
 
Çeviri sublime
f. yükseltmek, yüceltmek, ulvileştirmek; kim. süblimleşmek, sublimleştirmek; arıtmak, arınmak.
 
Çeviri subliminal
s., psik. bilinçaltıyla algılanan.
 
Çeviri sublingual
s., anat. dil altında olan. sublingual gland dilaltı bezi.
 
Çeviri sublittoral
s. sahile yakın; inme çizgisi ile 40 metre derinlik arasındaki sulara ait.
 
Çeviri sublunar , sublunary
s. ayın altında olan, bu dünyada bulunan, dünyasal, arza ait.
 
Çeviri submachinegun
hafif makinalı tüfek.
 
Çeviri submarginal
s. sınır veya kenar çizgisi altındaki işlenmeye değmez (toprak); biyol. sınır veya kenara yakın.
 
Çeviri submarine
s., i. denizaltı; denizaltında yetişen; i. denizalı (gemi). submarine chaser denizaltı avcı botu. submarine mine denizaltı mayını.
 
Çeviri submaxilla
i. (çoğ., -lae) anat., zool. alt çene veya alt çene kemiği.
 
Çeviri submaxillary
s. alt çeneye veya alt çene kemiğine ait; alt çenedeki tükürük bezlerine ait.
 
Çeviri submediant
i., müz. gamda altıncı nota.
 
Çeviri submerge
f. batırmak, daldırmak; su ile kaplamak; örtmek; batmak. submergence i. batma, dalma, su altında kalma.
 
Çeviri submerse
f. suya batırmak; su ile kaplamak. submersible s. su altında kalabilir. submersion i. su altında bırakma, batırma, batma.
 
Çeviri submicroscopic
s. mikroskopla görülemeyecek kadar küçük.
 
Çeviri subminiature
s. küçültülmüş bir şeyden daha ufak.
 
Çeviri submission
i. teslim olma, boyun eğme, itaat; tevazu, alçak gönüllülük, uysallık; sunuş.
 
Çeviri submissive
s. itaatkar uysal, boyun eğen. submissively z. boyun eğerek, uysallıkla. submissiveness i. boyun eğme, itaat etme.
 
Çeviri submit
f. (-ted, -ting) teslim etmek, iradesine bırakmak; reyine veya onamasına sunmak; arz etmek ileri sürmek, teklif etmek, söylemek, beyan etmek; teslim olmak, boyun eğmek; itaat etmek. submittal i. teslim olma, boyun eğme; sunuş.
 
Çeviri submontane
s dağ eteğindeki.
 
Çeviri submultiple
i. tam bölen.
 
Çeviri subnormal
s., i. normalden aşağı; i. zekâsı normalin altındaki kimse.
 
Çeviri suboceanic
s., jeol. okyanus dibindeki.
 
Çeviri suborbital
s. dünya çevresinde tam bir devir yapmayan (uydu, roket); anat. göz çukuru altındaki.
 
Çeviri suborder
i., biyol. alttakım.
 
Çeviri subordinate
s., i. aşağı alt, küçük, ikincil; tabi; gram. bağlı; i. ast; ikinci derecede memur. subordinate clause gram. bağımlı cümlecik.
 
Çeviri subordinate
f. ikinci dereceye koymak; birinin emri altına koymak; tabi kılmak. subordina'tion i. ikinci derecede veya planda olma; itaat, boyun eğme.
 
Çeviri suborn
f. aklını çelmek, kışkırtmak, ifsat etmek, ayartmak; huk. yalan yere yemin etmeye teşvik etmek. subornation i. yalancı tanıklığa teşvik.
 
Çeviri suboxide
i., kim. içinde en az miktarda oksijen bulunan bir elemanın oksidi.
 
Çeviri subplot
i. piyes veya romanda ikinci derecedeki olaylar zinciri.
 
Çeviri subpoena , subpena
i., f. mahkemeye davet; f. mahkemeye davet etmek.
 
Çeviri subregion
i. bir bölgenin bölümü.
 
Çeviri subreption
i. kasıtlı yanıltıcı ifade; huk. hakikati gizleyerek bir ayrıcalık veya mülk elde etme.
 
Çeviri subrogate
f. başkasının (bilhassa alacaklının) yerine geçirmek. subroga'tion i. bir kimsenin yerine geçirme veya geçme; huk. alacaklıya olan borcu ödeyerek borçlunun alacaklısı yerine geçme, halefiyet.
 
Çeviri subrosa
Lat. el altından, gizli olarak, mahrem olarak.
 
Çeviri subscapular
s., anat. kürek kemiği altındaki.
 
Çeviri subscribe
f. bir yazının altına yazmak, imzalamak, altına ismini yazmak; imzalayarak onaylamak; teberru etmek; taahhüt etmek; abone olmak. subscribe to abone olmak; imzalayarak onaylamak.
 
Çeviri subscript
i. satırın altına yazılmış harf veya rakam.
 
Çeviri subscription
i. imza, imza etme; kabul etme; abone; abone ücreti; iştirak taahhüdü. take up a subscription yardım parası toplamak.
 
Çeviri subsequencecy
i. arkası gelme, sonradan gelme.
 
Çeviri subsequent
s. sonra gelen, sonraki; sonuç olarak izleyen. subsequently z. sonradan.
 
Çeviri subserve
f. yaramak, işe yaramak, hizmet etmek; ilerlemesinde yardımcı olmak.
 
Çeviri subservience , -cy
i. boyun eğme, köle gibi itaat veya hizmet; yaranma.
 
Çeviri subservient
s. boyun eğen, köle gibi itaat veya hizmet eden. subserviently z. boyun eğerek.
 
Çeviri subside
f. sakinleşmek, yatışmak; çökelmek; inmek; dibe çökmek, çökmek.
 
Çeviri subsidence
i. yatışma; çökme, çökelme.
 
Çeviri subsidiary
s., i. yardımcı; ek; bağlı, tabi (şirket); i. yardımcı, muavin; şube, bayi, tabi şirket; müz. ikinci tema. subsidiary company tabi şirket, yan kuruluş.
 
Çeviri subsidize , ing. -dise
f. para vermek, açığını dışarıdan gelen yardım ile kapatmak; rüşvet vermek.
 
Çeviri subsidy
i. kamu yararına olan bir teşebbüse hükümetçe verilen para yardımı; ing. tar. Parlamento tarafından krala verilen tahsisat; iane, para yardımı.
 
Çeviri subsist
f. geçinmek; mevcut olmak, var olmak; yaşamak. subsist in kapsamak, ibaret olmak.
 
Çeviri subsistence
i. geçinme; geçinecek şey, nafaka; varlık, vücut, mevcudiyet. subsistent s. var olan, mevcut.
 
Çeviri subsoil
i. toprakaltı.
 
Çeviri subsolar
s. güneşin tam altındaki; tropikal; dünyasal.
 
Çeviri subsonic
s. işitilemeyecek kadar az titreşimli ses dalgalarına ait; ses hızından daha az süratle giden.
 
Çeviri subspecies
i., biyol. altcins.
 
Çeviri substance
i. madde, özdek, cisim; töz, cevher; esas; hulâsa, öz; kuvvet, sağlamlık; servet, varlık, zenginlik. in substance esasında; özet olarak.
 
Çeviri substandard
s. belirli seviyeden aşağı.
 
Çeviri substantial
s., i. metin, dayanıklı; değerli, kıymetli; önemli, ehemmiyetli; zengin, varlıklı; özlü, cisimsel; hakiki; i. gerçek. substantially z. esasen, aslında. substantiality, substantialness i. gerçek varlık, hakiki mevcudiyet; sağlamlık; gerçek değer; yücelik, muazzamlık.
 
Çeviri substantialism
i., fels. özdekçilik. substantialist i. özdekçi.
 
Çeviri substantiate
f. gerçeklemek, kanıtlamak; gerçekleşmek; gerçekleştirmek, tahakkuk ettirmek. substantia'tion i. gerçekleme.
 
Çeviri substantive
s., i. mevcudiyet ifade eden; bağımsız, müstakil; dayanıklı; sabit, devamlı; tözel; i., gram. isim.
 
Çeviri substation
i. şube.
 
Çeviri substituent
i., kim. asıl bileşimde bulunan atomun yerini alan başka atom.
 
Çeviri substitute
i., f., bedel; vekil; f. vekil tayin etmek; bedel olarak koymak; vekâlet etmek; yerine geçmek.
 
Çeviri substitution
i. başka bir şeyin yerine kullanma; bir başkasının yerine koyma, bir başkasının yerini alma. sub'stitutive, substitutional, substitutionary s. vekâlet kabilinden.
 
Çeviri substrate
i. alt tabaka; biyokim. mayadan etkilenmiş madde.
 
Çeviri substratosphere
i. stratosfer altı atmosfer tabakası.
 
Çeviri substratum
i (çoğ., -s, -ta) temel; alt tabaka; fels. dayanak, asıl sebep.
 
Çeviri substruction
i. temel. substructure i. temel toprak altı yapı.
 
Çeviri subsume
f. sınıflandırmak; kapsamak, içine almak, ihtiva etmek (sınıf).
 
Çeviri subsumption
i. kapsama; kapsam.
 
Çeviri subtangent
i., mat. teğet altı.
 
Çeviri subtemperate
s. ılıman iklim kuşağının nispeten daha soğuk bölgelerine özgü.
 
Çeviri subtenant
i. kiracının kiracısı. subtenancy i. kiracının bir diğerine kiralaması.
 
Çeviri subtend
f., geom. karşısında bulunarak iki ucunu birbirine raptetmek (kavis veteri); bot. taşımak (tomurcuk). subter- (önek) altında.
 
Çeviri subterfuge
i. kaçamak, bahane.
 
Çeviri subterranean
, neous s. yeraltı; gizli, saklı.
 
Çeviri subtile
s. ince, narin; keskin; yaygın; kurnaz; ince.
 
Çeviri subtilize
f. inceltmek, incelik vermek; ince farklarını gözetmek.
 
Çeviri subtitle
i. ikincil başlık; sin. altyazı.
 
Çeviri subtle
s. kurnaz, hilekâr; ince; mahir, usta; gizli. subtly z. incelikle; mahirâne, ustaca; kurnazca.
 
Çeviri subtlety
i. incelik; kurnazlık, şeytanlık, hilekarlık; zekâ, cin fikirlilik.
 
Çeviri subtract
f. çıkarmak, hesaptan düşmek. subtrac'tion i. çıkarma subractive s. eksiltici; mat. eksi işareti olan.
 
Çeviri subtrahend
i., mat. çıkan, bir sayıdan çıkarılacak sayı.
 
Çeviri subtreasurer
i. veznedar yardımcısı. subtreasury i. veznedarlık şubesi
 
Çeviri subtropic , -ical
s. astropikal. subtropics i., çoğ. astropika.
 
Çeviri subulate
s., biyol. biz şeklindeki, sivri uçlu.
 
Çeviri suburb
i. varoş, dış mahalle; çoğ. şehir civarı, banliyö. suburban s. varoşta olan, kenar mahallede oturan; banliyöye ait. suburban train banliyö treni.
 
Çeviri suburbanite
i. dış mahallede oturan kimse.
 
Çeviri suburbia
i. dış mahallede oturanların toplum hayatı.
 
Çeviri subvene
f. desteklemek, yardımına yetişmek; araya girmek.
 
Çeviri subvention
i. imdadına yetişme, vardım; devletten alınan tahsisat.
 
Çeviri subversion
i. yıkma, devirme, altüst etme, tahrip; harap olma; yıkılma, devrilme; ifsat, bozulma. subversive s. tahrip edici, yıkıcı, altüst eden.
 
Çeviri subvert
f. altüst etmek, harap etmek; devirmek, yıkmak; bozmak, ifsat etmek.
 
Çeviri subway
i., A.B.D. metro; tünel.
 
Çeviri succedaneum
i., (çoğ., -s, -nea) vekil; bedel.
 
Çeviri succeed
f. başarmak, muvaffak olmak, becermek; izlemek, takip etmek; halefi olmak; halef selef olmak, yerine geçmek veya oturmak; vâris olmak; tahta vâris olmak.
 
Çeviri succes destime
Fr. halk tarafından tutulmayıp kritiklerce övülen başarı.
 
Çeviri success
i. başarı, muvaffakiyet; başarılı şey veya kimse.
 
Çeviri successful
s. başarılı, muvaffakıyetli. successfully z. başarıyla, muvaffakıyetle. successfulness i. başarılılık.
 
Çeviri succession
i. ardıllık; silsile, dizi, sıra; birbiri arkasından gelen şeyler; vekâlet, yerine geçme; yerine geçme hakkı döl döş.
 
Çeviri successive
s. ardıl, birbirini ileyen, müteakıp, silsile halindeki. successively z. sıra ile, birbiri arkasından.
 
Çeviri successor
i. halef, ardıl, vâris.
 
Çeviri succinct
s. az ve öz, muhtasar, kısa; biyol. ipek iplik ile çevrilip tutulmuş. succinctly z. kısaca. succinctness i. az ve öz olma.
 
Çeviri succinicacid
kim. kehribar asidi, suksin asidi.
 
Çeviri succor , ing succour
f., i. yardım etmek, imdadına yetişmek, sıkıntıdan kurtarmak; i. yardım, imdat; imdada yetişen kimse.
 
Çeviri succory
i. hindiba, bot. Cichorium intybus.
 
Çeviri succotash
i. fasulye ve mısır haşlaması.
 
Çeviri succoth
bak. Sukkoth.
 
Çeviri succubus
i. (çoğ., -bi, -buses) ifrit, şeytan; mit. geceleyin kadın şeklinde erkeklerin rüyasına girip onlarla cinsel münasebette bulunan dişi şeytan.
 
Çeviri succulent
s. özlü; bot. etlenmiş, körpe ve sulu; dolgun, yararlı fikirlerle dolu. succulence, -cy i. körpe ve sulu olma, özlülük. succulently z. sulu sulu.
 
Çeviri succumb
f. yenilmek, mağlup olmak, dayanamamak; ölmek.
 
Çeviri succuss
f. şiddetle sarsmak; tıb. göğsünde su olup olmadığını anlamak için sarsmak. succussion, succussation i., tıb. sarsma.
 
Çeviri such
s. bunun gibi, böyle, şöyle, öyle. such and such filan. such a one filan kimse; öyle biri ki. such as gibi, meselâ, örneğin. such as it is her nasılsa, kötü veya değersiz olmakla beraber. as such böyle olmak sıfatıyla, bu sıfatla, haddi zatında; sadece.
 
Çeviri suchlike
s., zam. benzeri, bunun gibi; zam. böylesi.
 
Çeviri suck
f., i. emmek, massetmek; içine çekmek, soğurmak; sorumak; içmek, çekmek, almak; emer gibi içine çekmek; (argo) yetmemek, eksik gelmek; i. emme, emiş, mas; emilen şey; yudum, içim; ana sütü; anafor. give suck emzirmek.
 
Çeviri sucker
i., f. emen şey veya kimse; meme emen çocuk veya hayvan; sazana benzer tatlı su balığı; zool. emici uzuv; tulumba pistonu; emici boru; kökten ayrılarak kendi başına büyüyen fidan, piç; A.B.D., (argo) enayi kimse; emilerek yenen çubuklu şeker; f. piçleri budamak; kökün yanından filiz sürmek.
 
Çeviri suckle
f. emzirmek, meme vermek; meme emmek. suckling i. memede olan çocuk veya hayvan.
 
Çeviri sucre
i. Sucre, Bolivya'nın başkenti.
 
Çeviri sucrose
i., kim. sakaroz.
 
Çeviri suction
i. emme. suction pump adi tulumba, emme basma tulumba. suction stroke emme devresi.
 
Çeviri suctorial
s., zool. emerek beslenen veya yapışan, emici veya yapışıcı uzvu olan.
 
Çeviri sudan
i. Sudan. Sudanese s., i. Sudanlı.
 
Çeviri sudarium
i. (çoğ. -daria) ter silmeye mahsus mendil; efsaneye göre çarmıha gerilmeye götürülürken Hazreti İsa'nın terini sildiği ve üzerinde yüzünün resmi kalan mendil.
 
Çeviri sudatorium
i. (çoğ. -ia) hamamlarda terleme odası.
 
Çeviri sudatory
s., i. terleyen; terletici, ter döktürücü; i. sıcak hamam veya banyo; terletici madde.
 
Çeviri sudd
i. Nil'de trafiğe engel olan su üstünde yüzen bitkiler.
 
Çeviri sudden
s. apansız, birdenbire çıkan, ani. sudden death ani ölüm; (spor) beraberlik durumunu çözmek için neticeyi bir puana bağlama; neticeyi bir yazıtura atışıyla halletme. all of a sudden ansızın, birdenbire, aniden. suddenly z. birdenbire, ansızın. suddenness i. birdenbire vaki olma.
 
Çeviri sudor
i. ter. sudoriferous s., tıb. terleten, terletici; ter sızdıran.
 
Çeviri sudorific
s., i., tıb. terletici (ilâç).
 
Çeviri suds
i., çoğ. köpüklü sabun suyu, sabunlu su; köpük; (argo) bira. suds'y s. köpüklü.
 
Çeviri sue
f., huk. dava açmak; talep etmek, istemek; yalvarmak, rica etmek.
 
Çeviri suede
i. suet, podusüet.
 
Çeviri suet
i. sığır veya koyun içyağı. suety s. içyağı karışık, içyağına benzer.
 
Çeviri suez
i. Süveyş. Suez Canal Süveyş Kanalı.
 
Çeviri suffeance
i. göz yumma, müsamaha; tahammül, dayanma, sabır. on sufferance zarar vermemek şartıyla.
 
Çeviri suffer
f. ıstırap çekmek; tutulmuş olmak, müptela olmak; cezasını çekmek; idam olunmak; cefa çekmek; (eski) katlanmak, tahammül etmek; müsaade etmek, izin vermek, bırakmak. sufferer i. ıstırap çeken kimse.
 
Çeviri sufferable
s. çekilebilir, dayanılabilir, tahammül edilebilir. sufferably z. tahammül edilebilir şekilde.
 
Çeviri suffering
i., s. ıstırap, elem, acı, keder; s. ıstırap çeken; mazlum.
 
Çeviri suffice
f. kafi gelmek, yetişmek, el vermek, yetmek. suffice it to say şu kadarını söylemek yeter ki.
 
Çeviri sufficiency
i. yeterlilik, kifayet, elverişlilik.
 
Çeviri sufficient
s. kâfi, yeterli; elverişli, uygun, münasip. sufficiently z. kâfi derecede.
 
Çeviri suffix
i., gram. sonek, sontakı.
 
Çeviri suffix
f. bir kelimenin sonuna ek koymak.
 
Çeviri suffocate
f. boğmak, nefesini kesmek; bastırarak söndürmek; boğulmak, nefes alamamak. suffocating s. bunaltıcı, boğucu. suffoca'tion i. boğulma bunalma.
 
Çeviri suffragan
s., i. yardımcı (piskopos).
 
Çeviri suffrage
i. oy kullanma hakkı; oy kullanma; tasvip tasdik onay.
 
Çeviri suffragette
i. kadınların oy kullanma hakkını savunan kadın.
 
Çeviri suffragist
i. oy kullanma hakkı taraftarı.
 
Çeviri suffumigate
f. aşağıdan tütsülemek. suffumigation i. alttan tütsüleme.
 
Çeviri suffuse
f. etrafa yayılmak, kaplamak; boya vermek, renk vermek. suffusion i. yayılma; kızartı.
 
Çeviri sufi
i. sofi, gizemci mutasavvıf.
 
Çeviri sufism
i. islâm gizemciliği, tasavvuf.
 
Çeviri sugar
i., f. şeker; tatlı söz, kompliman; (argo) şekerim; f. şeker katmak; tatlı sözlerle yumuşatmak veya hafifletmek; A.B.D. akça ağaçtan şeker çıkarmak; şekerlenmek. sugar beet şeker pancarı bot. Beta saccharifera. sugar bowl şekerlik, şeker kâsesi. sugar candy akide şekeri. sugar cane şekerkamışı, bot. Saccharum officinarum. sugar daddy A.B.D., (argo) arkadaşlık ettiği genç kıza hediyeler yağdıran yaşlı ve zengin adam. sugar diabetes tıb. diyabet, şeker hastalığı. sugar loaf kelle şekeri; konik tepe. sugarmaple, sugar tree özünden şeker çıkarılan isfendan akçaağaç, bot. Acer saccharum. sugaring off isfendan özünü kaynatarak bir cins pekmez yapma; bu işin yapılması için tertiplenen ziyafet. burnt sugar yakılmış şeker. castor sugar ing. tozşeker. lump sugar kesme şeker.
 
Çeviri sugarcoat
f. şekerle kaplamak; ballandırmak.
 
Çeviri sugarcured
s. şekerle konserve edilmiş (domuz eti).
 
Çeviri sugarplum
i. şekerleme, bonbon; rüşvet .
 
Çeviri sugary
s. şekerli, şekere benzer, şeker gibi; fazla nazik. sugariness i. şekerlilik; şekerlenmiş olma.
 
Çeviri suggest
f. öne sürmek ileri sürmek; hatıra getirmek; ima ve ihtar suretiyle bildirmek veya söylemek; telkin etmek; fikir vermek, teklif etmek, ortaya atmak; imada bulunmak, fikir beyan etmek.
 
Çeviri suggestible
s. teklif edilebilir; kolaylıkla tesir altında kalan. suggestibility i. kolaylıkla tesir altında kalma.
 
Çeviri suggestion
i. ima, ihtar, fikir verme, teklif; ima ve ihtar olunan şey; telkin. suggestion box şikayet kutusu.
 
Çeviri suggestive
s. manalı imalı; müstehcen. suggestively z. imalı bir şekilde. suggestiveness i. manalılık.
 
Çeviri suhly
f., i. kirletmek, lekelemek; kirlenmek, lekelenmek; i. kir, leke.
 
Çeviri suicidal
s. intihar kabilinden; yok edici suicidally z. intihar etmeye meyilli olarak.
 
Çeviri suicide
i., f. kendini öldürme, intihar; kendi emel veya gayelerini yıkma; intihar eden kimse; f. k.dili. intihar etmek. suicide seat otomobilde şöförün yanındaki yer.
 
Çeviri suigeneris
Lat. emsalsiz, eşsiz, yegâne, tek.
 
Çeviri suijuris
Lat., huk. tam ehliyetli ve reşit.
 
Çeviri suint
i. lanolin.
 
Çeviri suit
i., f. takım elbise tayyör, kostüm; mayo; dava hukuk davası; iskambilde takım; kur; f. uydurmak; uygun gelmek; işini görmek, memnun etmek, hoşuna gitmek; uymak olmak; birinin işine gelmek. follow suit iskambilde takıma uymak. pay suit kur yapmak. press one's suit sevgisini belirtmek.
 
Çeviri suitable
s. uygun, münasip, yerinde . suitabil'ity, suitableness i. uygunluk. suitably z. uygun bir şekilde, yerinde.
 
Çeviri suitcase
i. valiz bavul.
 
Çeviri suite
i. takım; daire; oda takımı; maiyet; müz. süit.
 
Çeviri suiting
i. takım elbiselik veya tayyörlük kumaş.
 
Çeviri suitor
i. âşık, bir kıza talip erkek; huk. davacı.
 
Çeviri sukiyaki
i. Japonya'da sofrada pişirilen bir çeşit türlü.
 
Çeviri sukkoth
i. Musevi dininde Çardaklar Bayramı.
 
Çeviri sulcate
s., biyol. dar ve derin olukları olan, yivli. sulca'tion i. olukluluk; oluk.
 
Çeviri sulcus
i. (çoğ. -ci) anat. oluk. (süleyman')
 
Çeviri suleiman the magnificent
Kanuni Sultan Süleyman
 
Çeviri sulfa-, sulpha-
(önek), kim. kükürt, kükürtlü.
 
Çeviri sulfadrug
kim. sulfa ilacı.
 
Çeviri sulfate
i., kim. sulfat.
 
Çeviri sulfide
i., kim. sulfid.
 
Çeviri sulfite
i., kim. sulfit.
 
Çeviri sulfur , sulphur
i. kükürt, kıs. S ;lahana kelebeğine benzer sarı bir kelebek. flowers of sulfur kükürtçiçeği.
 
Çeviri sulfurbottom
i. gök balina, zool. Sibbaldius musculus.
 
Çeviri sulfureous
s. kükürtlü, kükürt gibi. sulfureously z. kükürtlü olarak.
 
Çeviri sulfuret
f. (-ed, -ing; -ted, -ting) i. kükürtle karıştırmak, içine kükürt katmak; i. sülfid. sulfuretted hydrogen kükürtlü hidrojen.
 
Çeviri sulfuric
s., kim. kükürtlü. sulfuric acid sülfurik asit, zaçyağı, karaboya.
 
Çeviri sulfurize
f. kükürt katmak, kükürtlemek.
 
Çeviri sulfurous
s. kükürtlü, kükürtten elde edilmiş; ateşli, hararetli, cehennemsi.
 
Çeviri sulfury
s. kükürte benzer, kükürt kokulu.
 
Çeviri sulk
f., i. somurtmak, surat asmak, küsmek; i., gen., çoğ. somurtma; küskünlük; somurtkanlık.
 
Çeviri sulky
s. küsmüş, aksiliği tutmuş, asık yüzlü, suratlı; kasvetli. sulkily z. asık suratla. sulkiness i. asık suratlılık.
 
Çeviri sulky
i. tek kişilik iki tekerlekli ve tek atlı hafif araba. sulky plow oturacak yeri ve tekerlekleri olan pulluk.
 
Çeviri sullage
i. suyun bıraktığı çamur, mil; kir, pislik; cüruf.
 
Çeviri sullen
s. somurtkan, asık yüzlü, suratlı; ters, huysuz, melankolik, yüzü gülmez; kasvetli; için için kaynayan. sullenly z. somurtarak, asık yüzle. sullenness i. somurtkanlık, asık yüzlülük; kasvet.
 
Çeviri sulpha-
bak. sulfa.
 
Çeviri sulphur
bak. sülfür.
 
Çeviri sultan
i. sultan, padişah; Türkiye asıllı ayakları tüylü ve beyaz tepeli bir çeşit paçalı tavuk. sultanate i. sultanlık padişahlık.
 
Çeviri sultana
i. hanım sultan, sultan karısı, kızı veya kız kardesi, valide sultan; sarayda cariye; İzmir'in çekirdeksiz kuru üzümü, sultani. sultaness i. sultan karısı veya validesi.
 
Çeviri sultry
s. sıcak, boğucu, bunaltıcı, rutubetli, durgun; tutkulu, ihtiraslı. sultriness i. sıcak ve rutubetli oluş; ihtiras.
 
Çeviri sum
i., f. (-med, -ming) toplam, yekun, mecmu, tutar, meblâğ; problem; en fazla miktar; doruk; özet, hülasa, öz; f. toplamak, yekun çıkarmak. sum up özetlemek, hülasa etmek; hüküm vermek. a good round sum büyük bir meblâğ. a lump sum toptan para. a sum of money bir miktar para. good at sums iyi hesap bilir, hesabı kuvvetli. in sum uzun sözün kısası, kısacası, velhasıl. the sum and substance of it hulâsa edersek, kısacası.
 
Çeviri sumach
i. sumak, somak, bot. Rhus coriaria; kurutulmuş sumak yaprağı tozu.
 
Çeviri sumatra
i. Sumatta.
 
Çeviri sumerian
s., i. Sumer; Sümerce.
 
Çeviri summacum laude
Lat. iftihar derecesi ile verilen (diploma).
 
Çeviri summand
i. toplanılan rakamlardan her biri.
 
Çeviri summarize , ing. -rise
f. özetlemek, hülâsa etmek.
 
Çeviri summary
s., i. özlü, kısa, acele, derhal yapılan; i. özet, hulâsa. summary proceeding acele muhakeme usulü. summarily z. resmi muameleyi beklemeden; süratle.
 
Çeviri summation
i. toplama; özet, hülâsa.
 
Çeviri summer
i., f., s. yaz, yaz mevsimi; f. yazı geçirmek; yaz esnasında bakmak veya beslemek; s. yazlık. summer school yaz okulu. summer squash kabak. summer theater A.B.D. yazın sayfiyede oynayan tiyatro. summer time yaz saati. Indian summer pastırma yazı. summery s. yaza mahsus, yaz gibi.
 
Çeviri summer , summertree
i., mim. tabanın ana kirişi.
 
Çeviri summerhouse
i. kameriye, çardak. summersault bak. somersault.
 
Çeviri summertime
i. yaz.
 
Çeviri summit
i. tepe, doruk, zirve, evç, en yüksek nokta veya derece. summit meeting zirve konferansı.
 
Çeviri summon
f. çağırmak, çağırtmak, emirle davet etmek, celp etmek; düşmanı teslim olmaya davet etmek. summon up toplamak (kuvvet); teşvik etmek.
 
Çeviri summons
i (çoğ.-es) resmi emirle davet, celp etme, çağırtma; çağrı, davetiye, mahkeme celpnamesi; ask. teslim çağrısı.
 
Çeviri summumbonum
Lat. en iyi.
 
Çeviri sump
i. maden ocağının dibinde su birikintisine mahsus kuyu; lağım çukuru; bir kazıya başlamadan evvel tecrübe veya yoklama kabilinden kazılan tünel; oto. yağ karteri.
 
Çeviri sumpter
i. yük beygiri.
 
Çeviri sumptuary
s. sarfiyata ait masraflarla ilgili, masrafları sınırlayan. sumptuary law masrafları sınırlayan kanun; din veya ahlâka dayanarak özel hayatı düzenleyen kanun.
 
Çeviri sumptuous
s. masraflı, tutumsuz; muhteşem, tantanalı, zengin. sumptuously z. muhteşem bir şekilde.
 
Çeviri sun
i., f (-ned, -ning) güneş; güneş ışığı; güneşli yer; gün, gündoğumu; (şiir) yıl, sene; şaşaalı şey; peykleri olan yıldız; f. güneşlendirmek; güneşlenmek. sun bath güneş banyosu. sun compass kutuplarda kullanılan ve güneş ışınlarıyla işleyen pusula. sun dance yaz başında güneşe tapma dansı. sun deck güneş banyosu yapmaya elverişli güverte veya balkon. sun disk güneş kursu. sun god güneş tanrısı. sun lamp morötesi ışınları veren elektrik lambası; sin. çok kuvvetli lamba. sun parlor cam duvarlı ve güneşli oda. sun roof güneş banyosu yapmaya elverişli dam; arabanın güneşli havalarda açılabilir üst kısmı. sun tan güneşte bronzlaşma. sun tans ask. yazlık hâki üniforma. sun worshiper güneşe tapan kimse. a place in the sun uluslararası politikada söz sahibi olma; tanınma. under the sun dünyada, yeryüzünde.
 
Çeviri sun-bathe
f. güneş banyosu yapmak.
 
Çeviri sun-cured
s. güneşte kurutulup konserve yapılmış (et).
 
Çeviri sun-dry
f. güneşte kurutmak.
 
Çeviri sun-proof
s. güneş geçirmez.
 
Çeviri sunbeam
i. güneş ışını.
 
Çeviri sunbonnet
i. güneş şapkası.
 
Çeviri sunbow
i. su serpintisi içinde görülen gökkuşağı.
 
Çeviri sunburn
i., f. güneş yanığı; f. güneşten yanmak.
 
Çeviri sunburst
i. genellikle bulutlar arasından yayılan şiddetli güneş ışığı; güneş şeklindeki mücevherat.
 
Çeviri sundae
i. üstü ceviz, meyve ve ağdalı şurup ile kaplanmış dondurma, peşmelba.
 
Çeviri sunday
i. pazar günü. Sunday school kilisede pazar günü din dersleri verilen okul. a month of Sundays k.dili. uzun müddet. Sunday-go-to- meeting s., k.dili. en iyi, bayramlık.
 
Çeviri sunder
f., i. ayırmak, koparmak, ayrı bırakmak, bölmek; kopmak, ayrılmak; i. ayırma; kopma. cut in sunder, cut asunder parçalara ayırmak.
 
Çeviri sundew
i. güneş gülü, bot. Drosera.
 
Çeviri sundial
i. güneş saati.
 
Çeviri sundog
i. yalancı güneş, güneşin hayali.
 
Çeviri sundown
i. güneş batması, gurup, akşam; geniş kenarlı kadın şapkası.
 
Çeviri sundowner
i., k.dili. serseri kimse; Avustralya'da dilenci serseri; (argo) çok sıkı disiplinli gemi süvarisi.
 
Çeviri sundried
s. güneşte kurutulmuş.
 
Çeviri sundries
i., çoğ. ufak tefek şeyler.
 
Çeviri sundrops
i. (çoğ. -drops) akşam çuhaçiçeği, bot. Oenothera.
 
Çeviri sundry
s. çeşitli, ufak tefek, türlü türlü; bazı, birtakım.
 
Çeviri sunfast
s. güneşte solmayan.
 
Çeviri sunfish
i. (çoğ. -fish, -fishes) ay balığı, pervanebalığı, zool. Mola mola; güneş balığı.
 
Çeviri sunflower
i. ayçiçeği, gün çiçeği, günebakan, bot. Helianthus annuus.
 
Çeviri sung
bak. sing.
 
Çeviri sunglass
i. büyüteç, pertavsız.
 
Çeviri sunglasses
i., (çoğ.) güneş gözlüğü.
 
Çeviri sunglow
i. tan, fecir; güneşin ısıtıcı ışığı.
 
Çeviri sunk
f., bak. sink. sunk fence hendek içinde saklı bahçe duvarı.
 
Çeviri sunken
s. su içine gömülmüş; bir yüzey altında olan; etrafından daha alçak seviyede olan; çökmüş.
 
Çeviri sunless
s. güneş görmeyen, güneş almayan; kasvetli.
 
Çeviri sunlight
i. güneş ışığı.
 
Çeviri sunlit
s. güneşli.
 
Çeviri sunn
i., sunn hemp bir cins kenevir, bot. Crotalaria juncea.
 
Çeviri sunna , sunnah
i. sünnet, farz.
 
Çeviri sunni
i. Sünnilik.
 
Çeviri sunnite
i. Sünni.
 
Çeviri sunny
s. güneşli; güneş gibi; neşeli. sunny side güneşli taraf; (bir işte) iyi cihet, ümit verici yön. sunny side up çevrilmeden pişirilen (tavada yumurta).
 
Çeviri sunrise
i. gündoğumu, güneş doğuşu; sabah.
 
Çeviri sunroom
i. bol pencereli ve güneşli oda.
 
Çeviri sunscald
i. bitkilerde görülen fazla güneşten ileri gelen hastalık.
 
Çeviri sunscorch
i. bitkilerin fazla güneşten kavrulması.
 
Çeviri sunset
i. günbatımı, güneş batması, gurup; akşam; günbatımında gök renkleri; çöküş devri, gerileme devri.
 
Çeviri sunshade
i. güneş siperliği, güneşlik; güneş şemsiyesi; tente.
 
Çeviri sunshine
i. güneş ışığı; güneş; güneşin ısıtıcı ışığı; neşelilik.
 
Çeviri sunspot
i. güneş lekesi.
 
Çeviri sunstone
i. yıldıztaşı.
 
Çeviri sunstroke
i. güneş çarpması.
 
Çeviri sunup
i., A.B.D. gündoğumu.
 
Çeviri sunward
z., s. güneşe doğru (olan). sunwards z. güneşe doğru.
 
Çeviri sunwise
z. güneşin hareket ettiği yönde.
 
Çeviri suo jure
Lat. kendi salâhiyetiyle.
 
Çeviri suomi
i. Finlandiya.
 
Çeviri sup
f. (-ped,- ping) i. yudum yudum içmek, yudumlamak; i. yudum.
 
Çeviri sup
f. (-ped,- ping) akşam yemeğini yemek.
 
Çeviri sup
kıs. above, superior, supplement.
 
Çeviri super
(önek) üstün, üzerinde, fevkinde, fazlasıyla.
 
Çeviri super
i., (argo) tiyatroda önemsiz rollere çıkan oyuncu.
 
Çeviri super
i., s. üstün kalite, ekstra cins; mücellithanede kullanılan pamuk takviye bezi; tic. âlâ derece, âlâ derecede olan şey; s., (argo) üstün.
 
Çeviri superable
s. yenilmesi mümkün, galebe çalınabilir, hakkından gelinebilir, çaresi bulunabilir, atlatılabilir. superably z. hakkından gelinebilecek şekilde.
 
Çeviri superabound
f. fazlasıyla bulunmak, pek çok miktarda bulunmak.
 
Çeviri superabundance
i. aşırı bolluk.
 
Çeviri superabundant
s. pek çok, mebzul, bol, taşkın. superabundantly z. pek bolca.
 
Çeviri superadd
f. daha da ilave etmek, yeniden katmak.
 
Çeviri superannuate
f. yaşlılık veya yetersizlik sebebiyle işten çıkarmak, emekliye ayırmak; geçersiz diye çıkarmak. superannuated s. emekli; eskimiş; kullanılmaz hale gelmiş; modası geçmiş. superannua'tion i. emeklilik; emekli maaşı.
 
Çeviri superb
s. muhteşem, görkemli; âlâ, nefis, enfes; zengin, zarif. superbly z. muhteşem bir şekilde; tam.
 
Çeviri supercargo
i. şilepte mal sahibi tarafından tayin olunan satış memuru.
 
Çeviri supercarrier
i. çok büyük uçak gemisi.
 
Çeviri supercharge
f., i. kompresörle güçlendirmek; fazla yüklemek; i. fazla yük.
 
Çeviri supercharger
i. kompresor.
 
Çeviri superciliary
s. kaşa ait; kaşın üstündeki.
 
Çeviri supercilious
s. mağrur, kibirli. superciliously z. kibirle. superciliousness i. kibir, gurur.
 
Çeviri superconductive
s., fiz. aşırı soğukken elektrik akımını dirençsiz olarak geçirebilen.
 
Çeviri supercool
f. (bir sıvıyı) donma derecesinin altında dondurmadan soğutmak.
 
Çeviri superduper
s., (argo) âla, en iyi, slang. kıyak.
 
Çeviri superego
i., psik. süper ego.
 
Çeviri supereminent
s. çok üstün. supereminence i. aşırı üstünlük. supereminently z. büyük üstünlükle.
 
Çeviri supererogate
f. görevinden fazla iş görmek. supereroga'tion i. vazife dışında iş yapma, fuzulî iş görme. supererogatory s. asıl görevden fazla veya ayrı; lüzumsuz, fuzuli.
 
Çeviri superfamily
i., biyol. üst familya.
 
Çeviri superfetation
i. gebe hayvanın doğurmadan evvel bir daha gebe kalması.
 
Çeviri superficial
s. yüzeyde kalan, satha yakın veya satıhta olan; sathi, yüzeysel, üstünkörü, yarım yamalak. superficiality, superficialness i. yüzeyde kalış, sathilik. superficially z. görünüşte, üstünkörü bir şekilde.
 
Çeviri superficies
i. satıh, yüzey.
 
Çeviri superfine
s. son derece güzel; pek ince, çok zarif.
 
Çeviri superfluid
i., fiz. mutlak sıfırın bir derece üstündeki sıvı hali.
 
Çeviri superfluous
s. fazla, lüzumsuz, gereksiz. superflu'ity, superfluousness i. fazlalık, aşırı bolluk. superfluously z. çok fazla.
 
Çeviri superfuse
f. bir şeyin üzerine dökmek; dökülmek.
 
Çeviri superheat
f. fazla ısıtmak; ısıtıp sabit olmayan bir hale getirmek.
 
Çeviri superheavy
s., i. üstün ağırlıklı (eleman).
 
Çeviri superhigh frequency
3000 ile 30000 arasındaki megasikl şeridiÇ
 
Çeviri superhighway
i. otoban, sürat yolu.
 
Çeviri superhuman
s. insanüstü.
 
Çeviri superimpose
f. bir şeyin üzerine koymak; bir şeye ilave etmek. superimposi'tion i. bir şeyin üzerine koyma veya ilâve etme.
 
Çeviri superimpregnation
bak. superfetation.
 
Çeviri superincumbent
s. başka bir şeyin üzerine dayanan.
 
Çeviri superinduce
f. başka bir şeye ilaveten meydana getirmek, ek olarak katmak.
 
Çeviri superintend
f. bakmak, nezaret etmek, yönetmek, idare etmek, kontrol etmek. superintendence i. bakma, yönetme, yönetim. superintendency i. müdürlük, yöneticilik; yönetim.
 
Çeviri superintendent
i., s. yönetici, müdür, şef, idare memuru; s. yönetimsel; yöneten.
 
Çeviri superior
s., i. daha yüksek, âlâ, üstün, faik; olağanüstü; (to ile )fevkinde, daha üstün; üstünlük taslayan; bot. üst tarafında bulunan, üst; i. üstün derecede olan kimse; manastırda baş rahip; matb. satırdan yukarı basılmış rakam veya harf. superior court A.B.D. temyiz mahkemesi. superiority i. üstünlük.
 
Çeviri superjacent
s. üstte olan, kaplayan, örten.
 
Çeviri superlative
s., i. en yüksek; mükemmel, eşsiz, üstün; gram. enüstün; fazla; i. en yüksek derece veya miktar; gram. en üstünlük. talk in superlatives abartmak, mübalâğa etmek. superlatively z. en üstün derecede. superlativeness i. fevkaladelik, üstünlük.
 
Çeviri superman
i. üstün insan.
 
Çeviri supermarket
i. süper market, büyük mağaza.
 
Çeviri supernal
s. göksel, semavi; ilâhi; yüksek.
 
Çeviri supernatant
s. suyun üstünde yüzen.
 
Çeviri supernational
s. bütün insanlığı kapsayan, milletler üstü.
 
Çeviri supernatural
s. doğaüstü, tabiatüstü; harikulade, mucize kabilinden. supernaturalism i. doğaüstü olma; doğaüstü güce inanma. supernaturally z. doğaüstü kuvvetlere dayanarak.
 
Çeviri supernormal
s. normal üstü.
 
Çeviri supernumerary
s., i. fazla, zait; lüzumundan fazla; i. gerekli sayıdan fazla olan kimse; (tiyatro) önemsiz rollere çıkan oyuncu.
 
Çeviri superphosphate
i. süper fosfat gübre.
 
Çeviri superpose
f. üstüne koymak; geom. üst üste gelecek şekilde koymak. superposi'tion i. üstüne koyma.
 
Çeviri superpower
i. süper devlet; geniş kapsamlı elektrik şebekesi.
 
Çeviri supersaturated
s. fazla doymuş.
 
Çeviri superscribe
f. üstüne yazmak; zarf üstüne adres yazmak. su'perscript s., i. üste yazılan; i. satırın üstüne yazılan küçük harf veya rakam; mat. satır yukarısına yazılı kuvvet veya türev gösteren işaret. süperscrip'tion i. bir şeyin üstündeki yazı; serlevha, başlık; kitabe; üstüne yazma; ecza. reçetenin başındaki alınız'' yazılı kısım.
 
Çeviri supersede
f. yerine geçmek, yerini almak; yerine başkasını koymak; yerine başka bir şey koyarak iptal etmek.
 
Çeviri supersedeas
i., huk. aşağı bir mahkeme kararının icrasını durduran yüksek mahkeme emri.
 
 
Çeviri supersonic
s. süpersonik, sesten hızlı. supersonics i. süpersonik ilmi, sesten hızlı olguları inceleyen bilim dalı. supersonic transport süpersonik araç.
 
Çeviri superspace
i. bütün üç boyutlu yerlerinin nokta olduğu ileri sürülen matematiksel uzam.
 
Çeviri superstar
i. çok güçlü radyo dalgaları gönderen gökcismi; as, mesleğinde üstün olan kimse.
 
Çeviri superstate
i. birkaç bağımlı memleketi idare eden memleket.
 
Çeviri superstition
i. batıl itikat, hurafe, boş inan.
 
Çeviri superstitious
s. batıl itikat kabilinden; batıl itikatlı, boş şeylere inanan. superstitiously z. batıl inançlara saplanarak. superstitiousness i. batıl inançlılık.
 
Çeviri superstratum
i. üst tabaka.
 
Çeviri superstruct
f. bir şeyin üzerine bina etmek.
 
Çeviri superstructure
i. temel üzerine kurulan bina, ilâve kat; zemin katı üzerinde bulunan binanın tümü; üst yapı; üst kademe; ilişkiler; demiryolunun taş zemini üstünde bulunan travers veya ray; den. palavra üstündeki yapı kısımları.
 
Çeviri supertax
i. munzam vergi.
 
Çeviri supervene
f. takip etmek, izlemek, arkasından gelmek; sonra meydana gelmek.
 
Çeviri supervise
f. denetlemek, teftiş etmek, nezaret etmek; idare etmek, bakmak. supervi'sion i. denetleme, nezaret, murakabe; idare. supervisor i. müfettiş, denetçi. supervi'sory s. denetçiye özgü; denetimsel; denetleyici, teftiş edici.
 
Çeviri supinate
f., anat. el ayasını yukarıya döndürmek. supina'tion i. el ayasını yukarıya döndürme. supinator i., anat. supinator, el bileğini dışarıya döndürücü adale.
 
Çeviri supine
i. Latince'de -i veya -den halindeki isim-fiil.
 
Çeviri supine
s. sırt üstü yatmış; yatay durumdaki, meyilli; kaygısız; miskin, enerjik olmayan. supinely z. kaygısızca; miskinlikle. supineness i. kaygısızlık; miskinlik.
 
Çeviri supp.
kıs. supplement.
 
Çeviri supper
i. akşam yemeği; yemekli gece toplantısı.
 
Çeviri supplant
f. ayağını kaydırıp yerine geçmek, yerini kapmak.
 
Çeviri supple
s., f. yumuşak, kolayca eğilip bükülebilir, elastiki, esnek; uysal, yatkın, başkalarının suyuna giden; f. yumuşatmak. suppleness i. esneklik, elastikiyet.
 
Çeviri supplement
i., f. ilâve, ek; zeyil; mat. bütünler açı; f. ilâve etmek, eklemek; doldurmak. supplemen'tal, supplemen'tary s. ilâve olan, bütünleyici; mat. bütünleyen, tamamlayan. supplementa'tion i. ekleme, ek, ilave, zeyil.
 
Çeviri suppliance
i. rica, niyaz, yalvarış.
 
Çeviri suppliant,supplicant
s., i. rica ve niyaz eden, yalvaran (kimse).
 
Çeviri supplicate
f. rica ve niyaz etmek, yalvarmak; dua ederek yakarmak. supplicatingly z. yalvararak. supplica'tion i. yalvarış, yakarış, niyaz. supplicatory s. yalvarış kabilinden; niyaz eden.
 
Çeviri supplier
i. sağlayan kimse; ihtiyacı karşılayan şey; tedarik eden firma.
 
Çeviri supply
f., i. sağlamak, tedarik etmek, temin etmek; ihtiyacı karşılamak; tatmin etmek; telafi etmek, yerini doldurmak; bir makamı işgal etmek; i. tedarik, teçhiz; mevcut; gen. çoğ. erzak, gereç, levazım, malzeme; vekil. cut off the supplies gerekli ihtiyaç maddelerini kesmek. in short supply kıt, yetersiz. law of supply and demand arz ve talep kanunu.
 
Çeviri supply
z. esnek olarak, kendini duruma uydurarak.
 
Çeviri support
f., i. desteklemek; tahammül etmek, götürmek, dayanmak, tutmak, kaldırmak, çekmek; kuvvet vermek, cesaret telkin etmek; beslemek, geçindirmek; masrafını vermek; devam ettirmek; ispat etmek, teyit etmek; savunmak, müdafaa etmek; yardım etmek, tutmak, iltizam etmek; tutmak, düşürmemek; sabretmek, katlanmak; (tiyatro) yardımcı rolde oynamak; i. destekleme, tutma, düşmesine engel olma; destek olan kimse veya şey; destek, dayanak, mesnet, yatak; geçim.
 
Çeviri supportable
s. çekilir, tahammül edilebilir; ispat edilebilir.
 
Çeviri supporter
i. taraftar; yardımcı; jartiyer; askı; bileklik.
 
Çeviri supportive
s. destekleyici; yardımcı; ispat etme hususunda faydalı. supportive therapy psik. hastaya problemlerinde yardımcı olarak yapılan psikoterapi; tıb. hastanın genel sıhhat durumunu kuvvetlendirerek hastalık bulgularının ortadan kaldırıldığı tedavi usulü.
 
Çeviri supposable
s. tasavvuru mümkün.
 
Çeviri suppose
f. zannetmek, farz etmek; doğru olduğunu kabul etmek; tasavvur etmek, düşünmek; tahmin etmek. Suppose he doesn't come. Farz edelim ki gelmedi. Ya gelmezse? Suppose we change the subject. Konuyu değiştirsek nasıl olur? He is supposed to be rich. Zengin olduğu zannediliyor. He is supposed to come. Gelmesi lâzım. I suppose so. Herhalde. The ship is supposed to arrive today. Geminin bugün gelmesi bekleniyor. Where's that road supposed to go? Acaba o yol nereye çıkar? You're not supposed to do that! Bunu yapmamalısınız. supposed s. sözde, (yanlışlıkla) kabul edilen, farz edilen.supposedly z. farz olunduğu gibi, güya.
 
Çeviri supposition
i. zan, tahmin, kıyas; varsayım, ipotez, faraziye. suppositional s. tahmin kabilinden, farazi. suppos'itive s. tahmini, farazi.
 
Çeviri supposititious
s. değiştirilmiş, sahte; tahmin kabilinden; varsayılı, ipotetik, farazi.
 
Çeviri suppository
i., tıb. supozituvar, fitil.
 
Çeviri suppress
f. bastırmak, sindirmek; önlemek, menetmek; zapt etmek; örtbas etmek, saklamak; gizli tutmak; durdurmak, kesmek. suppres'sion i. baskı; zapt etme, tutma; bastırma, sindirme. suppres'sive s. zapteden, tutan; bastıran, sindirici.
 
Çeviri suppurate
f. cerahat toplamak; işlemek (yara). suppura'tion i. cerahat, irin. suppurative s. cerahat hasıl edici.
 
Çeviri supra-
(önek) fevkinde, üstünde, ötesinde, önünde, dışında,-den ziyade, maada.
 
Çeviri supracretaceous
s., jeol. tebeşir tabakalarının üstünde olan.
 
Çeviri supraliminal
s. şuur eşiğini aşmış, bilinç ötesi.
 
Çeviri supramaxillary
s., anat. üst çeneye ait.
 
Çeviri supramolecular
s. çok moleküllü; molekülden daha karmaşık.
 
Çeviri supramundane
s. dünyadan üstün, semavi.
 
Çeviri supranational
s. bir veya birden fazla milletin siyasi imkânlarıyla sınırlanmamış olan.
 
Çeviri supraorbital
s., anat. deliğinin üstünde olan.
 
Çeviri supraprotest
i., tic. huk. borçlunun senedi protesto etmesinden sonra kefilin ödemeyi kabul etmesi.
 
Çeviri suprarenal
s., anat. böbreküstü.
 
Çeviri supratemporal
s., zool. şakak üstü (kemiği).
 
Çeviri supremacy
i. üstünlük, yücelik, ululuk; herkesten üstün olma, büyüklük.
 
Çeviri supreme
s. en yüksek, ulu, yüce; hakim; en yüksek mertebede; en yüksek derecede, en mükemmel; son. Supreme Being Hak Taalâ, Allah. Supreme Court Anayasa Mahkemesi. supreme good en büyük iyilik, en yüksek hayır gayesi. Supreme Soviet en üst Sovyet. supreme test en büyük imtihan, deneme. make the supreme sacrifice canını feda etmek. supremely z. fevkalade, en mükemmel surette.
 
Çeviri supt.
kıs. superintendent.
 
Çeviri sur-
(önek) üstünde, ötesinde.
 
Çeviri sura,surah
i. Kuran suresi.
 
Çeviri surah
i. bir cins yumuşak ipekli kumaş.
 
Çeviri sural
s., anat. baldıra ait.
 
Çeviri surbase
i., mim. temel üzerine yapılan pervaz. surbase'ment i. böyle pervaz bulunma.
 
Çeviri surcease
i., f., (eski) bitme, ardı arkası kesilme; f. bitmek, ardı arkası kesilmek; nefes almak, ara vermek.
 
Çeviri surcharge
f., i. taşıyabileceğinden fazla yüklemek, fazla doldurmak; fazla fiyat istemek; bir krediyi deftere kaydetmemek; posta pulunun üzerine yeni fiyat bastırmak; i. fazla ağır yük; d.y. fazla navlun alma; krediyi deftere kaydetmeyiş; posta pulları üzerine bastırılan yeni fiyat, sürşarj; yeni fiyatlı posta pulu, sürşarj.
 
Çeviri surcingle
i., f. palan kolanı; kil. papaz cüppesinin kuşağı, zünnar; f. kolan veya kuşakla bağlamak.
 
Çeviri surcoat
i. cüppe; ortaçağda zırh üstüne giyilen cüppe.
 
Çeviri surd
s., i., mat. asam, (karekök 2) gibi tam miktarı ifade edilemeyen (kemiyet); dilb. f, p, s, k gibi sessiz (harf).
 
Çeviri sure
s., z., (ünlem) muhakkak, şüphesiz; olumlu, müspet; kesin, kati; emin, sağlam, güvenilir; sabit, metin; nad. sıkı, sıkı bağlayan; z., k.dili. şüphesiz; (ünlem) tabii, elbette. sure enough muhakkak, sahiden. be sure dikkat etmek. for sure elbette, muhakkak, kati olarak. make sure temin etmek; tahkik etmek, soruşturmak; işin aslını anlamak. to be sure elbette, muhakkak. sure'ness katiyet, kesinlik; emin olma.
 
Çeviri sure-enough
s., z., A.B.D., k.dili. hakiki; z. muhakkak.
 
Çeviri sure-fire
s., k.dili başaracağı şüphe götürmeyen.
 
Çeviri sure-footed
s. ayağını sıkı basan, düşmez, kaymaz.
 
Çeviri surely
z. elbette, muhakkak; emniyette olarak; tehlikesizce.
 
Çeviri surety
i. kefil, rehine; teminat, emniyet. stand surety kefil olmak. surety ship i. kefalet.
 
Çeviri surf
i., f. kıyıda kırılan köpüklü dalgalar, çatlayan dalgalar; f., (spor)dalgalar üstünde tahta ile kıyıya doğru kaymak.
 
Çeviri surface
i., f., s. yüz, düzey, satıh, dış, zahir, dış taraf, dış görünüş; mat. yüzey; f. bir şeyle kaplamak; dua yapmak; cilâlamak; üstündeki toprağı kaldırıp maden ocağı işletmek; su dibinden yüzeye çıkmak; s. yüzeysel; görünüşteki. surface current düzey akıntısı. surface impressions dış izlenimler, sathi intıbalar. surface mail adi posta. surface noise gramofon plağında sürtünme ve tozdan ileri gelen parazit veya cızırtı. surface plate mak. ayar olarak kullanılan düz çelik parça. surface tension fiz. üst yüzey gerilimi. surface water toprağın üstünden akan yağmur suyu. on the surface yüzeyde; görünüşte.
 
Çeviri surface-active
s., kim. bir sıvının yüz gerilmesini azaltan.
 
Çeviri surfactant
i., kim. bir sıvının yüz gerilmesini azaltan madde.
 
Çeviri surfboard
i. surfing denilen sporda kullanılan uzun tahta.
 
Çeviri surfboat
i. dalgaları aşabilmeye elverişli kayık.
 
Çeviri surfcasting
i. sahilden dalgaların arasına olta atarak balık avlama.
 
Çeviri surfeit
i., f. yiyip içmede aşırılık; çatlayacak derecede yemek yeme hastalığı; tokluk; aşırı derecede yemek yemekten ileri gelen bulantı, bıkkınlık; f. çatlayacak derecede yedirmek veya yemek.
 
Çeviri surfer
i. dalgalar üzerinde surfing yapan sporcu.
 
Çeviri surfing, surfrıdıng
i. dalgalar üzerinde tahta ile kayarak yapılan bir cins su kayağı.
 
Çeviri surge
f., i. kabarıp yuvarlanmak; dalgalanmak; elek. kabarmak, taşmak; den. birden kayıvermek; den. çok baş kıç vurmak (demirli gemi); akın etmek; birden kabarıvermek; i. büyük dalga; büyük dalga gibi sürükleme; elektrik akım veya gücünün süratle artması veya yükselip düşmesi; den. ırgatın daralan kısmı.
 
Çeviri surgeon
i. cerrah, operatör. Surgeon General A.B.D. Umumi Sağlık Servisinde baş doktor. surgeoncy i. cerrahlık.
 
Çeviri surgery
i. operatörlük, cerrahlık, cerrahlık ilmi; ameliyathane; İng. muayenehane.
 
Çeviri surgical
s. cerraha veya cerrahlığa ait, cerrahi; cerrahlıkta kullanılan veya yapılan. surgical operation ameliyat. surgical ward hariciye koğuşu. surgically z. ameliyat suretiyle, cerrahi müdahale ile.
 
Çeviri suricate
i. gelinciğe benzer ve Güney Afrika'da yaşayan bir cins hayvan, zool. Suricata suricata.
 
Çeviri surinam
i. Surinam.
 
Çeviri surly
s. ters, haşin, aksi, kaba, asık yüzlü. surlily z. kabaca, terslikle. surliness i. terslik, aksilik, kabalık.
 
Çeviri surmise
i., f. zan, kanaat, şüphe; f. sanmak, zannetmek, tahmin etmek; ipucu çıkarmak.
 
Çeviri surmount
f. üstün gelmek, baskın çıkmak, galebe çalmak, hakkından gelmek.
 
Çeviri surmullet
i. barbunya balığı, tekir balığı, zool. Mullus barbatus.
 
Çeviri surname
i., f. soyadı; aile ismi; lakap; f. soyadı koymak; soyadı ile tanınmak.
 
Çeviri surpass
f. geçmek, baskın çıkmak, üstün olmak, faik olmak. surpassing s., z. en üstün olan, âlâ; z., (şiir) fevkalade. surpassingly z. hepsinden üstün surette, fevkalade.
 
Çeviri surplice
i. papaz ve koro mensuplarının giydiği beyaz keten cüppe.
 
Çeviri surplus
i., s. artan miktar, herhangi bir şeyin fazlası; ihtiyat akçesi; şirketin bütün masraflar ve tediyatından sonra elinde kalan para; s. fazla, artık, baki. surplusage i. fazla olan meblâğ; huk. aşan şey, mübalağa.
 
Çeviri surprisal
i. sürpriz, hayret verici şey.
 
Çeviri surprise
i., f. sürpriz; birden karşısına çıkış; hayret, beklenilmedik şey, şaşkınlık, ansızın vaki olan şey, hayret verici şey; f. hayrete düşürmek, şaşırtmak; birden karşısına çıkarmak; beklenilmedik bir anda yakalamak. surprise package içinden umulmadık bir şey çıkan paket. surprise party sürpriz partisi. surprise visit habersiz ziyaret. be surprised by one birisi tarafından gafil avlanmak, bir kimsenin hazırladığı bir sürprizle karşılaşmak. take by surprise gafil avlamak; şaşırtmak, hayret ettirmek. They surprised me into telling my secret. Beni üç kâğıda alıp sırrımı öğrendiler. I'm surprised at you. Yaptığın harekete şaştım.
 
Çeviri surprising
s. hayret verici, şaşırtıcı. surprisingly z. hayret uyandıracak şekilde.
 
Çeviri surrealism
i., fels. sürrealizm, gerçeküstücülük. sürrealist i., s. sürrealist, gerçeküstücü (kimse).
 
Çeviri surrebuttal
i., huk. davacının iddiasını ispatlayan delil.
 
Çeviri surrejoinder
i., huk. davalının ikinci cevabına karşı davacının cevabı.
 
Çeviri surrender
f., i. teslim etmek veya olmak, haklarından feragat etmek; kendini bırakmak, ümidini kesmek; herhangi bir duygu ve fikrin esiri olmak; i. teslim, feragat. surrender value sigorta poliçesi iptal edildiği takdirde poliçe sahibine verilecek para miktarı. unconditional surrender kayıtsız şartsız teslim.
 
Çeviri surreptitious
s. gizli, el altından, hile kabilinden; sahtekarca; gizlice yapılmış. surreptitiously z. gizlice, al altından, hileli olarak.
 
Çeviri surrey
i., A.B.D, (eski) dört tekerlekli ve iki sıralı hafif gezinti arabası.
 
Çeviri surrogate
i., f. naip, vekil; yerine geçen kimse veya şey; özellikle evlenme izinnamelerini veren memur; huk. vasiyetname şartlarını yerine getirmeye memur kimse; f. vekil tayin etmek.
 
Çeviri surround
f. kuşatmak ihata etmek, çevirmek, etrafını sarmak; ask. muhasara etmek, çember içine almak. surroundings i., çoğ. çevre, muhit, çevredeki bütün şeyler, etraf.
 
Çeviri sursum corda
Lat. teşvik edici sesleniş.
 
Çeviri surtax
i., f. ek vergi; f. ek vergi koymak.
 
Çeviri surveillance
i. nezaret, gözetme, gözaltında tutma; teftiş. under surveillance gözaltında, nezaret altında. surveillant i. nezaretçi; göz hapsinde tutan kimse; nöbetçi öğretmen.
 
Çeviri survey
f. bakmak, dikkatle her şeye göz gezdirmek, muayene etmek; yoklamak, yoklama yapmak; düşünmek, mülâhaza etmek, mütalaa etmek; teftiş etmek; haritasını çıkarmak, mesaha etmek. surveyor i. mesahacı, mesaha memuru; gümrük müfettişi.
 
Çeviri survey
i. mesaha, yüzölçümü, teftiş, tetkik, yoklama, muayene; mülâhaza, mütalaa; harita veya plan yapma.
 
Çeviri surveying
i. mesaha ilmi, yer ölçmesi; mesaha etme. aerial surveying havadan mesaha etme, uçakla harita çıkarma. hydrographic surveying bir bölgenin idrografik haritasını çıkarma. photographic surveying fotoğraf çekmek suretiyle mesaha etme. surveyor's level
 
Çeviri surveyor'slevel
ölçü terazisi.
 
Çeviri survival
i. kalım, beka; başkasının ölümünden sonra hayatta kalma, diğerlerinden fazla yaşama; bir tehlikeyi atlatıp yaşama; modası geçmiş bir inanç veya geleneğin baki kalması. survival kit havacılara verilen, mecburi iniş veya uçak kazasından sonra gerekli ihtiyaç maddelerini temin edecek çanta. survival of the fittest zool., bot. en güçlü olanın yaşamakta devam etme prensibi.
 
Çeviri survive
f. baki kalmak, başkasından fazla yaşamak, daha uzun ömrü olmak.
 
Çeviri survivor
i. bir kazadan sağ olarak kurtulan kimse; başkasının ölümünden sonra sağ kalan kimse, en son olarak hayatta kalan kimse veya şey. survivorship i. sağ kalma; huk. ölenlerin mal hissesini alma hakkı.
 
Çeviri susceptible
s. çabuk müteessir olan, hassas; alıngan; kolay aşık olan, şıpsevdi. susceptibil'ity, susceptibleness i. hassasiyet, alınganlık. susceptibly z. hissedilir derecede.
 
Çeviri susceptive
s. çabuk müteessir olan, hassas.
 
Çeviri suspect
f. şüphelenmek, kuşkulanmak, hakkında şüpheye düşmek; hakkında kötü düşünmek.
 
Çeviri suspect
s., i. şüpheli, zan altında bulunan; i. sanık, maznun.
 
Çeviri suspend
f. geçici olarak durdurmak veya iptal etmek; tatil etmek; ertelemek, tehir etmek; muallâkta bırakmak; makamından geçici olarak mahrum etmek; asmak; okuldan geçici olarak tart etmek. suspend payment tediyatı durdurmak. suspended animation geçici olarak canlılığını kaybetme.
 
Çeviri suspender
i., çoğ., A.B.D. pantolon askısı; İng. çorap jartiyeri.
 
Çeviri suspense
i. askıda kalış, ümitle korku karışık bir his; muallakiyet, şüpheli durumda kalma, kesilme, inkıta. suspense account muallak hesap.
 
Çeviri suspension
i. asma, asılma, talik edilme; geçici tatil; ödemeleri geçici olarak durdurma; kim. sıvı içinde erimeden durma, süspansiyon; mıknatıs iğnesini muallakta tutan tertibat; müz. asış, duraklatış. suspension bridge asma köprü.
 
Çeviri suspensive
s. tereddüt kabilinden; geçici olarak tatil veya erteleme kabilinden. suspensively z. geçici olarak tatil ederek veya erteleyerek.
 
Çeviri suspensor,sory
i. kasık bağı, suspensuar. suspensory ligament anat. asıcı bağ.
 
Çeviri suspicion
i. şüphe, kuşku, vehim; ima, iz; k.dili gayet az miktar. above suspicion her türlü şüphenin dışında, şüphe uyandırmayan, çok dürüst.
 
Çeviri suspicious
s. şüpheli, şüphe eden, vesveseci; suizan uyandıran, şüphe edilir; şüphelenen. I am suspicious of him. Ondan şüpheleniyorum. suspiciously z. şüphe uyandıracak şekilde, muhtemelen. suspiciousness i. şüpheli oluş.
 
Çeviri suspire
f., (şiir) içini çekmek, ah çekmek. suspiration i., (şiir) iç çekme, ah çekme.
 
Çeviri sustain
f. tutmak, düşmesine engel olmak, destek olmak; tahammül etmek, dayanmak, taşımak; çekmek; teselli etmek; muhafaza etmek; tedarik etmek; besleyip kuvvet vermek; doğruluğunu teslim etmek; ispat etmek, iddia etmek. sustain a defeat yenilmek. sustain a note müz. bir notayı uzatmak. sustain an objection bir itirazı kabul etmek. sustaining pedal notayı uzatan pedal. sustaining program radyo veya televizyonda masrafları istasyon tarafından karşılanan ara programı. sustaining wall istinat duvarı, set. sustained s. devamlı.
 
Çeviri sustenance
i. yaşatma, devam ettirme; gıda, yiyecek, maişet, geçim.
 
Çeviri sustentaculum
i., anat. destek bağı.
 
Çeviri sustentation
i. besleme, tutma, kuvvet verme; maişet, geçim, nafaka; koruyan şey.
 
Çeviri sustention
i. besleme, tutma, kuvvet verme; para yardımı.
 
Çeviri susurration
i. fısıltı, hışırtı.
 
Çeviri sutler
i. orduya gıda maddeleri satan seyyar satıcı.
 
Çeviri sutra
i., (Sanskrit) vecize, vecizeler.
 
Çeviri suttee
i. eski bir Hint geleneğine göre bir kadının kocasının naaşı ile beraber yakılması; bu geleneğe göre yakılan kadın.
 
Çeviri suture
i., f. dikiş; dikiş yeri; tıb. yara kenarlarının dikiş ile birleştirilmesi; bu kenarları birleştiren dikiş; kafatası kemiklerinin dikişe benzeyen ek yerleri; bot. sutur, dikiş yeri; f. dikişle birleştirmek.
 
Çeviri suzerain
i. hükümdar; başka memleket üzerinde hüküm süren devlet. suzerainty i. hükümdarlık.
 
Toplam 539 sonuç listeleniyor
Copyright © Dogrusozluk.comSponsor: ip adresim nedir cevaplar için doğru adres ipsorgu.com