Sözlük
Sponsor Bağlantılar
Çevir

EN 'he' sonuçları
Çeviri he
(zam.) (çoğ. they) (s.), (i.) (iyelik hali, tek. his, (çoğ.) their, theirs; nesne, (tek.) him, (çoğ.) them) o, kendisi, kimse (erkek); (s.), iri; he- erkek; (i.) (çoğ. hes) erkek.
 

3D Oyunlar
Türkiye'nin en güzel ve ilk 3d oyun sitesi - 3doyunlar.net

 
Çeviri head
(i.) (çoğ. heads) baş, kafa; kelle; reis, şef; baş yer, baş taraf, ön taraf; ekin başı, başak; madde, fıkra; kaynak, su başı, menba, pınar başı; zirve, şahika, doruk; akıl; manşet; konu; madeni paranın resimli yüzü (tura); göbek; bira köpüğü; birikmiş basınç; enerji sağlanan suyun düşme yüksekliği; (coğr.) burun; (den.) seren yakası; (den.), yüznumara; (den.), pruva; A.B.D.,, argo esrar düşkünü; (çoğ. head) baş: fifty head of cattle elli baş sığır. head and shoulders above çok daha iyi. Heads I win, tails you lose Ne olursa olsun ben kazanacağım, sen kaybedeceksin. head money adam başına verilen vergi; bir düşmanın kellesinin getirilmesi karşılığında verilen para. head of steam buhar basıncı; (k.dili) şevk, gayret, hırs. Heads or tails? Yazı mı tura mı? head over heels tepetaklak perende atma; adamakıllı. head over heels in love sırılsıklam âşık. head shop hipilere tütsü ve renkli afişler gibi eşya satan dükkân. head tone (müz.) kafasesi. Heads up! A.B.D., (k.dili) Dikkat! Yukarıya dikkat! head wind (den.) pruva rüzgârı. a crowned head kral; kraliçe. bring to head karar noktasına getirmek, meydana çıkarmak, buhrana sebep olmak. from head to foot baştan başa, baştan ayağa, tepeden tırnağa kadar. give a horse his head dizginleri boşaltmak. go to one's head başını döndürmek, aklını başından almak; burnu büyümek. hang veya hide one's head utanmak, başını önüne eğmek. I can't make head or tail of it Hiç bir şey anlayamıyorum. It cost him his head Hayatına mal oldu. keep one's head soğukkanlılığını muhafaza etmek, kendine hâkim olmak. keep one's head above water yüzer durumda tutmak; borca girmemek, ayağını yorganına göre uzatmak .Iose one's head kendinden geçmek, aklı başından gitmek, şaşırmak; boynu vurulmak. make head against güçlükler karşısında ilerlemek. off one's head, out of one's head (k.dili) deli, çıldırmış zıvanadan çıkmış, kaçık. over one's head anlaması zor; yapabileceğinin üstünde; daha yüksek bir makama (baş vurma). put their heads together baş başa verip düşünmek. put something out of one's head unutmak veya unutturmak. rocks veya holes in the head argo delilik, çatlaklık. take it into one's head aklına koymak, tasarlamak. talk one's head off bir kimsenin kafasım şişirmek. the crown of the head başın tepesi. The song runs in my head şarkı aklıma takıldı. turn one's head överek gururlan- dırmak. under the head of başlığı altında, maddesinde. yell one's head off şiddetle ve durmadan azarlamak .
 
Çeviri head
(s.) baş, başta olan; başa ait. head sea (den.), baş denizleri, önden gelen dalgalar.
 
Çeviri head
(f.) başta olmak, birinci olmak, önde gelmek; lider (başkan, reis, önder, şef) olmak; (den.), dümen kırmak, yönelmek, yöneltmek; baş koymak, baş yapmak; başını kesmek, buda- mak (ağaç); baş olmak, başına geçmek; başa koymak, başına geçirmek; olgunlaşmak, yetişmek (tahıl); üstünlük sağlamak, geçmek; (den.), başı çevrili olmak, başı bir tarafa doğru olmak; baş bağlamak, baş vermek (lahana, turp). head for (bir hedefe) doğru gitmek, yönelmek. head off yolunu kesmek. head up (k.dili) başkanlık etmek.
 
Çeviri headache
(i.) baş ağrısı; A.B.D., (k.dili) dert, güçIük, baş belâsı.
 
Çeviri headband
(i.) saç kordelesi, bant .
 
Çeviri headboard
(i.) karyolanın başucundaki tahta .
 
Çeviri headcheese
(i.), A.B.D., domuz veya dananın baş ve paçasından alınıp kıyma yapılarak kaynatılan kavurmaya benzer topak şeklinde et.
 
Çeviri headcounter
(i.) anketçi .
 
Çeviri headdress
(i.) başlık; saçın taranış şekli.
 
Çeviri header
(i.) başlıkçı, başlık koyucu; cıvata başı yapan makina; (bahç.) biçerdöğer maki nası; bir ucu duvarın dışında kalacak şekilde örülmüş tuğla. take a header baş aşağı düşmek veya dalmak.
 
Çeviri headfirst , headforemost
(z.) başı önde olarak, baş aşağı; kayıtsızca.
 
Çeviri headgear
(i.) başlık; dizgin, yular; maden kuyusu başındaki makina .
 
Çeviri headhunter
(i.) kafa avcısı; argo teknik eleman avcısı .
 
Çeviri heading
(i.) serlevha, başlık; maden yolunun dar başı; baş koyma.
 
Çeviri headland
(i.) karanın denize uzanan çıkıntısı, burun; tarlanın bir ucunda sürülmeden bırakılan parça.
 
Çeviri headless
(s.) başsız, başkansız, şefsiz; akılsız, kafasız .
 
Çeviri headlight
(i.) araba farı, far; gemide pupa feneri.
 
Çeviri headline
(i.), (f.) başlık, serlevha; (f.) başlık koymak; tiyatro afişte ismi başta olmak.
 
Çeviri headlong
(z.), (s.) başı önde; paldır küldür; önünü ardını düşünmeden; (s.) baş kısmı önde; kayıtsız .
 
Çeviri headmaster
(i.) özel okul müdürü .
 
Çeviri headmistress
(i.) özel okul müdiresi .
 
Çeviri headmost
(s.) en baştaki, en ileri .
 
Çeviri headon
(s.), (z.) baştan (çarpma), burun buruna (çarpışma) .
 
Çeviri headphone
(i.) telefon veya radyo kulaklığı .
 
Çeviri headpiece
(i.) baş zırhı, miğfer; başlık; akıl, kafa; (matb.) bölüm başlarına konan süs .
 
Çeviri headquarters
(i.) karargâh; kumanda merkezi; merkez büro; merkezde çaIışanlar .
 
Çeviri headrest
(i.) baş dayanağı .
 
Çeviri headship
(i.) başkanlık, reislik .
 
Çeviri headsman
(i.) cellât .
 
Çeviri headstock
(i.) bir makinada dönen parçaların dingili veya yastığı .
 
Çeviri headstone
(i.) mezar taşı; binada temel taşı, köşe taşı .
 
Çeviri headstrong
(s.) inatçı, dikbaşlı, kafasının dikine giden, bildiğini okuyan .
 
Çeviri headwaiter
(i.) baş garson .
 
Çeviri headwaters
(i.) ırmağı besleyen kaynaklar .
 
Çeviri headway
(i.) ilerleme, terakki, yol alma, ileri gitme. make headway ilerlemek .
 
Çeviri headwork
(i.) zihni çalışma .
 
Çeviri heady
(s.) kuvvetli, sert, çarpıcı (esans, içki); inatçı, kafa tutan .
 
Çeviri heal
(f.) iyileştirmek, şifa vermek; iyileşmek, şifa bulmak; düzeltmek, ıslah etmek; defetmek, başından savmak; kapatmak; ıslah olmak. healable (s.) iyi olması kabil, iyileşebilir .
 
Çeviri healall
(i.) her derde deva .
 
Çeviri healer
(i.) iyileştiren kimse, şifa veren kimse, doktor; üfürükçü .
 
Çeviri health
(i.) sağlık, sıhhat, beden sağlığı, afiyet; bir kimsenin sıhhat ve saadetine kadeh kaldırma veya tokuşturma . To your health ! Sıhhatinize !
 
Çeviri healthful
(s.) sıhhat için faydalı, yararlı, sıhhi; sıhhatli, sağlıklı. healthfully (z.) sıhhat verici bir şekilde.
 
Çeviri healthy
(s.) sağlıklı, sıhhatli, sağlam; sıhhi, sıhhate yarar. healthily (z.) sıhhi bir şekilde. healthiness (i.) sıhhat, sağlık .
 
Çeviri heap
(i.), (f.) yığın, küme, öbek; (k.dili) çok miktar; (k.dili) kalabalık, güruh; (f.) yığmak, kümelemek; yağdırmak (hediye, hakaret) .
 
Çeviri heaping
(s.) taşmak üzere, dopdolu, tepeleme, silme, lebalep .
 
Çeviri hear
(f.) (heard) işitmek, duymak; dinlemek, kulak vermek; haber almak, mektup almak;sorguya çekmek, ifadesini almak. Hear IHear ! (ing)., Bravo ! Yaşa ! hear of, hear about oğrenmek, haber almak. hearout sonuna kadar dinlemek ! won't hear of it Kabul etmem. You will hear of this, Bunun cezasını göreceksiniz. Bir gün göreceksiniz.
 
Çeviri heard
(bak). hear.
 
Çeviri hearing
(i). işitme duyusu, işitim; işitme; (huk). celse, duruşma, oturum; ses erimi. hearing aid kulaklık, işitme cihazı. hard of hearing ağır işiten.
 
Çeviri hearken
(f). dinlemek, kulak vermek.
 
Çeviri hearsay
(i). söylenti, şayia, dedikodu, söz, haber. hearsay evidence (huk). başkalarından işitilerek öne sürülen delil.
 
Çeviri hearse
(i). cenaze arabası.
 
Çeviri heart
(i). yürek, kalp; gönül, can; göğüs; vicdan; merkez, orta, orta yer; öz, can damarı; kuvvet, enerji; cesaret, şevk; verimlilik; kalp şeklinde herhangi bir şey; iskambil kupa; (çoğ). bir iskambil oyunu. heert disease kalp hastalığı. a person after one's own heart gönlüne göre biri, tam istediği gibi bir kimse. at heart içten, hakikatte, içyüzünde. by heart ezbere. cry one's heart out doyasıya ağlamak. do ones heart good gönlünü ferahlatmak, sevindirmek. eat one's heart out kendini yemek, çok üzülmek; özlemek. from my heart bütün kalbimle, en samimi hislerimle. get to the heart of özüne inmek, esas anlamını kavramak. have a change of heart fikir veya davranışlarını değiytirmek. have a heart sempatik olmak; insaflı davranmak, merhamet etmek. Have a heartl insaf be ! have one's heart in one's mouth yüreği ağzına gelmek, ödü kopmak. His heart is in the right place iyi niyetlidir. in one's heart of hearts kalbinin derinliklerinde. make one's heart bleed kalbini kırmak, üzmek. set one's heart on çok istemek. sick at heart meyus, üzgün, kederli. take heart cesur olmak, cesaretlenmek. take to heart ciddi olarak düşünmek; içine işlemek; merak etmek. to one's heart's content doya doya, kana kana. wear one's heart on one's sleeve hislerini belli etmek, açık kalpli olmak. with all my heart bütün kalbimle, samimi olarak. with heart and soul seve seve, canla başla.
 
Çeviri heartache
(i). kalp ağrısı, ıstırap, keder.
 
Çeviri heartbeat
(i). yürek vuruşu.
 
Çeviri heartbreak
(i). büyük keder, kalp kırıklığı.
 
Çeviri heartburn
(i)., (tıb). mide ekşimesinden dolayı boğazda duyulan yanma hissi.
 
Çeviri heartburning
(i). kıskançlık, kin, gizli husumet.
 
Çeviri hearten
(f). yüreklendirmek, cesaret vermek, canlandırmak, ihya etmek.
 
Çeviri heartfelt
(s). yürekten, candan, samimi.
 
Çeviri heartfree
(s). gönlü birisine bağlı olmayan, âşık olmayan, kalbi boş.
 
Çeviri hearth
(i). ocak, şömine; yurt, aile ocağı; (mad). fırında erimiş madenin döküldüğü yer, ocak.
 
Çeviri hearthstone
(i). ocak taşı; ocak, yuva; zemini beyazlatmak için kullanılan yumuşak bir taş.
 
Çeviri heartless
(s). kalpsiz, merhametsiz, zalim, vicdansız; yüreksiz; cansız, sönük. heartlessly (z). kalpsizce, merhametsizce. heartlessness (i). kalpsizlik, merhametsizlik.
 
Çeviri heartrending
(s). yürek parçalayıcı, çok acıklı.
 
Çeviri heartsease , heart'sease
(i). gönül ferahlığı, kalp huzuru; hercai menekşe, (bot). Viola.
 
Çeviri heartsick
(s). çok kederli, çok meyus.
 
Çeviri heartstricken
(s). kalbinden vurulmuş, son derece kederli.
 
Çeviri heartstrings
(i). kalbin en kuvvetli hisleri.
 
Çeviri hearttoheart
(s). samimi, açık.
 
Çeviri hearty
(s). candan, yürekten, içten, samimi; sağlam, sıhhatli; kuvvetli, kuvvet veren; (bol). heartily (z). içtenlikle, samimiyetle. heart iness (i). içtenlik, samimiyet; yüreklilik.
 
Çeviri heat
(f). Isıtmak, ısınmak; kızdırmak, kızmak.
 
Çeviri heat
(i). sıcaklık, hararet, ısı, sıcak, vücut ısısı; hiddet, öfke, gazap, kızgınlık; şehvet galeyanı, azma (hayvanlarda); tav, bir kere kızdırılma; yarışta koşu nöbeti; (A.B.D)., argo baskının artması; polis tarafından yapılan işkence; baskın. heat conduction ısı nakli, sıcağın geçmesi. heat energy (fiz). ısı gücü. heat exhaustion sıcak çarpması. heat lightning gök gürlemesi olmadan çakan şimşek, uzaklığından dolayı sesi işitilmeyen şimşek. heat of vaporization (fiz). buharlaşma ısısı. heat rash isilik. heat ray (fiz). Isı ışını. heat spectrum (fiz). kızılötesi. heet stroke sıcak çarpması. heat wave sıcak dalgası. final heat spor final koşusu. in a heat öfkeyle. in heat azgınlık devresinde olan, kızışmış (dişi hayvan). Iatent heat ddnmuş bir maddenin erimesi veya bir sıvının buharlaşması için gereken ısı miktarı. prickly heat isilik, yazın sıcağın şiddetinden ciltte hâsıl olan kırmızılık ve kaşıntı. radiant heat lşımayla yayılan ısı. specific heat bir maddenin sıcaklığını bir derece artırmak için gerekli olan ısı miktarı, spesifik ısı. trial heat spor tecrübe koşusu.
 
Çeviri heated
(s). hararetli, öfkeli, kanı beynine sıçramış. heatedly (z). hararetle.
 
Çeviri heater
(i). ısıtıcı şey, soba, ocak, radya tör; bir şeyi ısıtan işçi; ABD, argo tabanca.
 
Çeviri heath
(i). kır, çalılık, fundalık; funda, süpürge çalısı, süpürgeotu, (bot). Erica black heath kara süpürgeotu, (bot). Erica cinerea. one,s native heath bir kimsenin anayurdu. tree heath süpürge ağacı, (bot). Erica arborea. heathy (s). fundalı, fundalıklı.
 
Çeviri heathen
(i). (çoğ. heathen, hea thens) (s). putperest kimse; dinsiz kimse; (s). dinsiz, barbar, kâfir. heathendom (i). putperestler ülkesi, putperestlik âlemi. heathenism (i). putperestlik, dinsizlik. heathenish (s). dinsiz, putperestlere yakışır; barbar gibi.
 
Çeviri heathenize
(f). putperest yapmak veya olmak, dinsizleştirmek, dinsizleşmek.
 
Çeviri heather
(i). süpürgeotuna benzer bir çalı, (bot). Calluna vulgaris; koyu kırmızı renk. bell heather kara süpurgeotu, (bot). Erica cinerea. heathery (s). süpürgeotu gibi, süpürgeotuyla kaplı.
 
Çeviri heating
(s)., (i). ısıtıcı; kızıştırıcı, tahrik edici; (i). Isıtma sistemi, ısıtma. heating coil (elek). rezistans.
 
Çeviri heave
(f). (d veya hove) büyük bir güçle atmak veya fırlatmak; kaldırmak, çekmek; yukarı kaldırmak: yükseltmek, kabartmak; kabarmak (deniz); göğüs şişirmek; güçlükle çıkarmak (inilti); kusmak; (den). ırgatı çevirmek, vira etmek; (jeol). yatay bir şekilde kabarıp kırılmak. heave a sigh içini çekmek, ah çekmek. Heave ho ! (den). Yisa ! Vira salpa ! give one the heaveho birini dışarı atmak. heave in sight görüş mesafesine girmek. heave to rüzgârı başa alıp gemiyi durdurmak; faça edip durmak. heave up kusup çıkarmak; (den). vira etmek (demiri)
 
Çeviri heave
(i). kaldırma; fırlatma.
 
Çeviri heaven
(i). cennet; gök, sema; (b.h). Allah, Cenabı Hak; saadet, mutluluk. For heaven's sake ! Allah aşkına ! Good Heavens! Aman yarabbi ! in seventh heaven çok mutlu. move heaven and earth mümkün olan her şeyi yapmak. smell to high heaven pis kokmak. Where in heaven have you been? Neredeydin Allah aşkına?
 
Çeviri heavenly
(s). cennet gibi, çok güzel; göğe ait; gökte bulunan, semavi; tanrısal, ilâhi. heavenliness (i). tanrısallık, ilahilik.
 
Çeviri heavenward
(s)., (z). cennete yönelen; (z). cennete doğru; göğe doğru.
 
Çeviri heaver
(i). kaldıran veya yükselten kimse; yükleyen kimse; (den). halat örmeye mahsus demir alet.
 
Çeviri heaves
(i)., (bayt). atlarda soluğan hastalığı.
 
Çeviri heavy
(s)., (i). ağır, kaldırılmasl zor; büyüklüğüne göre ağır; şiddetli, kuvvetli (yağmur, rüzgâr, fırtına); fazla, olağandan çok (kar, oy sayısı); kabarmış (deniz); çol faal (borsa alışverişi); aşırı; kalın (elbise); ciddi, önemli; güç, zor (vazife); bulutlu, kapalı (gök); sıkıcı, ezici, usandırıcı; sıkıntılı, üzücü; kederli; zarafetsiz, incelikten yoksun; kaba; ağır, hazımı güç (yemek); ağır, boğucu (koku); derin (sessizlik); uyku basmış, ağırlaşmış (göz); (fiz). ağır (izotop); sıkışık (trafik); (i)., tiyatro, (sin). kötü adam rolü; dramda baş rol. heavy artillery uzun menzilli toplar. heavyduty (s). dayanıklı, ağır iş için elverişli; ağır vergiye tabi. heavy earth (kim). baryum oksidi. heavy handed (s). eli ağır, beceriksiz; can sıkıcı, zalim. heavy-hearted (s). kederli, meyus. heavy hydrogen döteryum, ağır hidrojen. heavy industry ağır sanayi. heavyladen (s). ağır yüklü. heavy water (kim). döteryum oksidi, ağır su. heavyweight (i)., (s). ağlr sıklet; (s). ağır sıkletli (boksör). heavy with fruit meyvayla dolu. heavy with young gebe. hang heavy yavaş geçmek (zaman). heavily (z). ağır bir şekilde; şiddetli olarak. heaviness (i). ağırlık; şiddet.
 
Çeviri hebdomad
(i). yedi günlük müddet, hafta; yedi.
 
Çeviri hebe
(i)., (Yu). (mit). tanrıların sakisi olan gençlik ve bahar tannçası.
 
Çeviri hebetate
(f). zihnini körleştirmek, zekasını söndürmek. hebetation (i). körleştirme, zihin körlüğü.
 
Çeviri hebetude
(i). zihin körlüğü, anlayışsızlık; letarji.
 
Çeviri hebraic
(s). ibranilere veya ibraniceye ait. Hebraically (z). ibraniceye göre; ibranilere göre.
 
Çeviri hebraism
(i). ibranice deyim; ibrani düşüncesi veya geleneği; Musa dini.
 
Çeviri hebraist
(i). ibranice bilgini; Musevi gelenek ve mezhebine bağlı kimse. Hebraistic (s). ibranilere ait.
 
Çeviri hebrew
(i)., (s). ibrani; Musevi; ibrani dili, ibranice; (s). ibranilere veya Musevilere ait. Hebrew calendar (bak). calendar.
 
Çeviri hecatomb
(i). eski zamanlarda yüz öküzden ibaret kurban; büyük çapta kan dökümü, katliam.
 
Çeviri heck
ünlem, argo Kahrolası. What the heck ! Kahrolsun ! Bana vız gelir !
 
Çeviri heckle
(f)., (i). konuşmacının sözünü kesmek, soru yağmuruna tutmak, sıkıştırmak; keten tarağı ile taramak, ditmek; (i). keten ve kendir tarağı. heckler (i). konuşmacıyı zor duruma düşüren kimse; keten tarakçısı.
 
Çeviri hectare
(i). hektar, yeni dönüm.
 
Çeviri hecticical
(s). heyecanlı, telaşlı; ihtiraslı; (tıb). verem hastalığında veya müzmin iltihaplı bir hastalıktan meydana gelmiş (humma); yanaklara verem kızartısı veren. hectically (z). telâşla, plansızca.
 
Çeviri hectogramme
(i). yüz gram, hektogram.
 
Çeviri hectograph
(i). jelatinli teksir makinası, hektograf.
 
Çeviri hectoliter, (ing). -tre
(i). hektolitre.
 
Çeviri hectometer, (ing). tre
(i). hektometre.
 
Çeviri hector
(i)., (f). kabadayı; (f). taciz etmek, rahatsız etmek, başına bela kesilmek.
 
Çeviri hed
he had; he would.
 
Çeviri heddle
(i). dokuma tezgahında gücü takımlanndan biri.
 
Çeviri hedge
(i)., (f). (bahçe, tarla) etrafını çevirmek için dikilen ağaç veya çalı; mania, engel; her iki taraf için bahse girişme; olasılı zararlara karşı tedbir; (f). etrafına çalı dikmek, çalı ile çevirmek; kuşatmak, sarmak, ihata etmek; çevirmek; iki taraf için bahse girişmek; olasılı zararlara karşı telâfi etmek için tedbir almak. hedgerow (i). ekilmiş çalı veya ağaçlardan yapılmış çit. hedge sparrow çit serçesi, (zool). Prunella modularis.
 
Çeviri hedgehog
(i). kirpi, ufak bostan kirpisi, (zool). Erinaceus europaeus.
 
Çeviri hedonism
(i)., (fels). hayatın esas gayesini zevk kabul eden öğreti, hedonizm, hazcılık; zevke düşkünlük. hedon'ic (s). hedonizme ait. he'donist (i). zevk düşkün kimse; hazcılık taraftarı.
 
Çeviri heebiejeebies
(i)., argo yürek çarpıntısı, korku nöbeti.
 
Çeviri heed
(f)., (i). dikkat etmek, dinlemek, önemsemek, ehemmiyet vermek; (i). dikkat, ihtimam. pay heed, give heed, take heed dikkat etmek, bakmak; sakınmak.
 
Çeviri heedful
(s). dikkatli, basiretli, ihtiyatlı. heedfully (z). dikkatle, ihtiyatla. heedfulness (i). dikkat, basiret, ihtiyat.
 
Çeviri heedless
(s). dikkatsiz, düşüncesiz; önem vermeyen, pervasız, çekinmeyen. heed lessly (z). pervasızca, dikkatsizce. heedlessness (i). pervasızlık, dikkatsizlik.
 
Çeviri heehaw
(i)., (f). eşek anırması, anırma; kahkaha atarak kaba bir şekilde gülme; (f). anırmak.
 
Çeviri heel
(f)., (den). bir yana yatmak veya yatırmak (gemi).
 
Çeviri heel
(i). topuk, ökçe; ayakkabı ökçesi: çorap topuğu; herhangi bir şeyin geride olan kısmı, uç (ekmek), art, arka, son; (A.B.D)., argo alçak adam, kalleş kimse. heel-and-toe walking her adımda bir ayağın parmaklarını kaldırmadan öbürünün topuğunu yere değdirerek yürüme. at heel, to heel hemen arkasına veya arkasında, peşinde, ardı sıra. come to heel çağrılınca ayağının dibine gelmek (köpek); uslanmak. cool ones heels bekletilmek, slang ağaç olmak, kök salmak. down at the heel perişan kılıklı. drag one's heels istemeyerek gitmek veya kabul etmek, ayaklarını sürümek, ayakları geri geri gitmek. head over heels (bak). head kick up one's heels oyalanmak, eğlenmek serbest hareket etmek. Iay by the heels hapsetmek. take to one's heels koşarak kaçmak, slang tabanları yağlamak.
 
Çeviri heel
(f). ökçe takmak; peşine düşmek, takip etmek; dans ederken ökçeyi yere basmak; ökçelerine dayanarak dinlenmek; ayağının dibinden ayrılmamak (köpek). well heeled (k).dili sarfedecek parası bol, kesesi dolgun.
 
Çeviri heeler
(i). kunduracı; argo bir politikacının adamı. ward heeler semtin oylarını kazanmaya çalışan kimse.
 
Çeviri heeltap
(i). ayakkabı ökçesini yükseltmek için eklenen deri parçası; kadeh artığı.
 
Çeviri heft
(i)., (f)., (A.B.D)., (k).dili ağırlık, sıklet; büyük kısım; (f). kaldlrmak; kaldırıp ağırlığını denemek. hefty (s)., (k).dili oldukça ağır; kuvvetli, tesirli; bol.
 
Çeviri hegemony
(i). üstünlük, egemenlik, hâkimiyet, hegemonya.
 
Çeviri hegira
(i). hicret; göç; (b.h). Hz. Muhammed'in hicreti; hicri sene.
 
Çeviri heifer
(i). düve, doğurmamış genç inek.
 
Çeviri heigh
ünlem, eski Hey! Bana bak! (teşvik veya dikkat çekme ünlemi).
 
Çeviri heighho
ünlem, eski A ! Ya ! Eyvah ! Aman !
 
Çeviri height
(i). yükseklik, irtifa, yükselti; tepe, dağ; doruk, en yüksek nokta, zirve, tepe.
 
Çeviri heighten
(f). yükseltmek, yükselmek; artırmak, artmak; çoğaltmak, çoğalmak; abartmak, büyütmek, mübalâğa etmek.
 
Çeviri heil
ünlem, (Al). Selam!
 
Çeviri heinous
(s). tiksindirici, iğrenç, kötü, çirkin, kerih. heinously (z). tiksindirici bir şekilde. heinousness (i). iğrençlik.
 
Çeviri heirdom
(i). mirasçılık, vârislik; miras yoluyla intikal eden mal, kalıt.
 
Çeviri heirer
(i). varis, mirasçı. heir apparent veliaht. heir presumptive veliaht olmadığı için tahta vâris olan en yakın akraba.
 
Çeviri heiress
(i). kadın mirasçı.
 
Çeviri heirloom
(i). nesilden nesle intikal eden değerli şey; (huk). evladiye.
 
Çeviri heirship
(i). mirasçılık hakkı; miras.
 
Çeviri heist
(f)., (A.B.D)., argo aşırmak, çalmak, yürütmek.
 
Çeviri hejaz , hedjaz
(i). Hicaz.
 
Çeviri held
(f)., (bak). hold.
 
Çeviri heliac, heliacal
(s)., (astr). güneşle ilgisi olan, güneşe yakın olan. heliacally (z). güneşe yakın olarak.
 
Çeviri helianthus
(i). ayçiçeği, günebakan, günçiçeği.
 
Çeviri helical
(s). helezoni, sarmal. helically (z). helezon şeklinde, sarmal şekilde.
 
Çeviri helicoid
(s). sarmal, helezoni.
 
Çeviri helicon
(i)., (müz). helikon; (b.h). Yunan mitolojisinde Müzlerin oturdukları dağ.
 
Çeviri helicopter
(i). helikopter.
 
Çeviri heliocentric, ical
(s). güneşin merkezine ait; güneşi merkez kabul eden.
 
Çeviri heliogram
(i). helyosta ile gönderilen haber.
 
Çeviri heliograph
(i)., (fiz). güneşin fotoğrafını çekmede kullanılan alet; pırıldak, helyosta.
 
Çeviri heliometer
(i). güneşin ve gezegenlerin çaplarını veya gök cisimleri arasındaki küçük açı farklarını ölçme aleti.
 
Çeviri helioscope
(i). gözlere zarar vermeden güneşi incelemek için kullanılan araç.
 
Çeviri heliotherapy
(i)., (tıb). güneşle tedavi, helyoterapi.
 
Çeviri heliotrope
(i). güneş çiçeği, (bot). Heliotropium; kediotu, (bot). Valeriana officinalis; açık mor; (mad). kantaşı.
 
Çeviri heliotropism
(i). günedoğrulum.
 
Çeviri heliport
(i). helikopter alanı.
 
Çeviri helium
(i). helyum.
 
Çeviri helix
(i). helis, sarmal eğri.
 
Çeviri hell
he will.
 
Çeviri hell, hell
(i)., ünlem cehennem; azapçekilen yer; ünlem Kahrolsun! a hell of a lot argo çok fazla. be hell on argo zararlı olmak; çok sert olmak. catch hell, get hell azarlanmak. come hell or high water her ne olursa, bütün zorluklara rağmen. give one hell azarlamak. Iike hell argo çok; hiç: aksine. raise hell karışıklık çıkarmak, kıyamet koparmak; ipini kırmak. There ll be hell to pay Kıyamet kopacak. çekeceğimiz var. To hell with it, Boş ver.
 
Çeviri hellas
(i). Yunanistan; eski Yunanistan.
 
Çeviri hellbent
(s)., (A.B.D)., argo şevkli, istekli, azimli. hell-bent for election hızla ve dikkatsizce, deli gibi.
 
Çeviri hellcat
(i). şirret kadın; cadı.
 
Çeviri hellebore
(i). çöpleme, (bot). Helleborus. black hellebore kara çöpleme, karacaot, (bot). Helleborus niger. white hellebore akçöpleme, (bot). Veratrum album. helleborin (i). çöplemeden elde edilen zehirli bir madde. helleborism (i)., (tıb). bu maddeyi ilaç olarak kullanma; bu ilâcın fazla kullanılması sonucunda hâsıl olan zehirlenme.
 
Çeviri hellene
(i). Helen, Yunanlı.
 
Çeviri hellenic
(s). Helen, Yunanlı, YunanIılara ait.
 
Çeviri hellenism
(i). Yunanca deyim veya terim; eski Yunan medeniyeti; Yunan dilini kullanma; Yunan ideallerini benimseme, Helenizm.
 
Çeviri hellenist
(i). Yunanlı olmayıp Yunanca konuşan kimse. (özellikle eski Musevilerde); Yunan dili ve edebiyatı bilgini.
 
Çeviri hellenisticical
(s). Yunan tarihinde Büyük iskender zamanından sonraki devreye ait.
 
Çeviri hellenize
(f). Yunanlılaştırmak; Yunanca konuşmak; Yunanlılık taslamak.
 
Çeviri hellespont
(i). Çanakkale Boğazı.
 
Çeviri hellfire
(i). cehennem azabı, cehennem ateşi.
 
Çeviri hellhound
(i). şeytan, zebani.
 
Çeviri hellion
(i)., (k).dili haylaz kimse, mikrop, ortalığı birbirine katan kimse, haşarı kimse, muzır kimse.
 
Çeviri hellish
(s). cehennemi, cehenneme ait; cehennem gibi, kötü, korkunç. hellishly (z). cehennemi bir şekilde, korkunç bir surette. hellishness (i). cehennemi oluş korkunçluk, kötülük.
 
Çeviri hello
ünlem Alo. Merhaba Günaydın Hoş geldiniz. Hoş bulduk. (nad). Yahu, nedir bu ?
 
Çeviri helluva
(s)., (z)., (A.B.D)., argo çok fena; çok iyi; çok; (z). çok.
 
Çeviri hellward
(z). cehenneme doğru.
 
Çeviri helm
(i)., (den). dümen yekesi, dümen takımı; idare. Down with the helm. Rüzgâraltı yöresine getir (gemi). Port your helm. iskeleye dümen kır. take the helm dümen başına geçmek; idareyi eline almak. helmless (s). dümensiz; yekesiz; baskısız, başıboş. helmsman (i). dümenci.
 
Çeviri helmet
(i). miğfer, baş zırhı, tolga; spor faaliyetlerinde ve inşaatta giyilen koruyucu başlık, kask; sıcak memleketlere mahsus, mantara benzer bir maddeden yapılmış güneş şapkası. helmeted (s). migferli.
 
Çeviri helminth
(i). bağırsak solucanı, kurt. helmin'thic (s). solucana ait; solucanı defettiren.
 
Çeviri helot
(i). köle; (b.h). eski Sparta'da köle.
 
Çeviri help
(f). yardım etmek; imdadınaa yetişmek, yardımına koşmak, kurtarmak, çare bulmak; çare olmak: faydası olmak; rahatlatmak. help one out kurtarmak, kurtulmasına yardım etmek. help oneself kendi kendine servis yapmak; yürütmek, aşırmak. Help yourself. Buyurun, kendiniz alınız (yemek, istenilen şey). Don't be longer than you can help. Mümkün oldugu kadar çabul ol. He can't help but win. Mutlaka başarır. Kazanmamasına imkan yoktur. I can't help but think. Düşünmemek elimde değil. It cant be helped. çaresi yok! Elden bir şey gelmez. So help me. ister inanın ister inanmayın. So help me God ! (bak). God.
 
Çeviri help
(i). yardım, muavenet, çare, kurtulma; yardımcı, hizmetçi, uşak, çırak, yamak. the help (k).dili hizmetçiler, işçiler, mustahdemler. helper (i). yardımcı, muavin; hizmetçi.
 
Çeviri help
ünlem imdat !
 
Çeviri helpful
(s).faydalı, yararlı, işe yarar, yardımcı; yardımsever. helpfully (z). faydalı bir şekilde. helpfulness (i). yardım, işe yarama, elverişlilik.
 
Çeviri helping
(i). yardım; bir tabak yemek, porsiyon.
 
Çeviri helpless
(s). kendisini idare edemeyen, çaresiz, aciz; zayıf, beceriksiz, kabiliyetsiz.
 
Çeviri helpmate, helpmeet
(i). arkadaş, eş, yardımcı; zevce.
 
Çeviri helsinki
(i). Helsinki.
 
Çeviri helterskelter
(z)., (s)., (i). aceleyle, telâşla; (s). karmakarışık; gelişigüzel; (i). telâş, karmakarışık şey, kanşıklık.
 
Çeviri helve
(i)., (f). sap, tutamak, balta sapı; (f). sap takmak.
 
Çeviri helvetia
(i). isviçre. Helvetian (s)., (i). isviçreli.
 
Çeviri hem
(i)., (f). (med, ming) elbise kenarı, baskı; (f). kıvırıp kenarını bastırmak. hem in, hem about kuşatmak, içine almak.
 
Çeviri hem
ünlem (f). (med, ming) Hım! (bir kimseyi uyarmak için çıkarılan ses; tereddüt veya şüphe belirten ses); (f) böyle bir ses çıkarmak; tereddüt ederek konuşmak. hem and haw mırın kırın etmek, açıkça söylemekten çekinmek.
 
Çeviri hema
hemato, hemo- önek kan.
 
Çeviri hema
hemato, hemo önek kan.
 
Çeviri hemagogue
(i)., (tıb). kan akıtıcı ilâç.
 
Çeviri hemal
(s). kana veya kan damarlarına ait.
 
Çeviri heman
(i). yiğit erkek, iri yarı adam.
 
Çeviri hematic
(s)., (i). kanla ilgili; kanla dolu, kanlı, kan renginde; (tıb). kana tesir eden; (i). kanı etkileyen ilâç.
 
Çeviri hematin
(i)., (tıb). hemoglobinin erimesinden meydana gelen koyu lâcivert bir madde.
 
Çeviri hematite
(i). hematit.
 
Çeviri hematology
(i). hematoloji.
 
Çeviri hemialgia
(i). bedenin ve özel likle başın bir tarafının ağrıması, yarım baş ağrısı.
 
Çeviri hemicycle
(i). yarım daire, yarım daire şeklinde olan şey.
 
Çeviri hemidemisemiquaver
(i)., (ing)., (müz). altmış dörtlük nota, bir notanın altmış dörtte biri.
 
Çeviri hemiplegia
(i)., (tıb). yarım inme, vücudun yalnız bir tarafına gelen felç.
 
Çeviri hemipteral
, hemipterous (s)., (zool). yarımkanatlılara ait.
 
Çeviri hemisphere
(i). yarıküre hemispher'ic(al) (s). yarıküreye ait.
 
Çeviri hemistich
(i). yarım mısra.
 
Çeviri hemline
(i)., (terz). elbise veya paltonun etek ucu, etek boyu.
 
Çeviri hemlock
(i). köknara benzer bir çam ağacl, (bot). Tsuga; baldıran, ağıotu, (bot). Conium maculatum. water hemlock su baldıranı, (bot). Cicuta virosa.
 
Çeviri hemoglobin
(i). hemoglobin.
 
Çeviri hemophilia
(i)., (tıb). hemofili kanın pıhtılaşmaması.
 
Çeviri hemorrhage
(i)., (tıb). kanama. hemorrhagic (s). kanamaya ait.
 
Çeviri hemorrhoid
(i)., (tıb). basur, emeroit. hemorrhoid'al (s). basura ait.
 
Çeviri hemostat
(i)., (tıb). kanamayı kontrol altına alan alet veya ilaç.
 
Çeviri hemp
(i). kenevir, kendir, (bot). Cannabis sativa; esrar, haşiş; kenevir lifi; (k).dili idam ipi. Indian hemp hintkeneviri, (bot). Apocynum cannabinum. Virginian hemp, water hemp su kendiri, (bot). Acnida cannabiona; su keneviri, (bot). Bidens tripartita; şeytansaçı, (bot). Eupatorium cannabinum. hempen (s). kendire ait.
 
Çeviri hemstitch
(f)., (i)., (terz). kumaşın kenarını ajurla bastırmak, ajur yapmak; (i). ajur, antika, sıçandişi.
 
Çeviri hen
(i). tavuk: dişi kuş; argo karı. hen har rier delice doğan, mavi doğan, (zool). Circus cyaneus. hen party argo kadınlar toplantısı. hazel hen dağtavuğu, (zool). Tetrastes bonasia.
 
Çeviri henbane
(i). banotu, (bot). Wyoscyamus niger.
 
Çeviri hence
(z). buradan, bundan, bu zamandan, itibaren; bu sebepten, bundan dolayı. Hencel ünlem, eski veya şaka Defol! Yıkıl. henceforth, henceforward (z). bundan böyle, bundan sonra. a month hence bundan bir ay sonra.
 
Çeviri henchman
(i). hizmetkâr, uşak; kendi çıkarı için bir kimsenin tarafını tutan adam.
 
Çeviri hencoop
(i). kümes.
 
Çeviri hendecagon
(i). on bir köşeli şekil.
 
Çeviri hendiadys
(i)., (gram). bir isimle bir sıfatın ortaklaşa belirttikleri anlamı iki isimle ifade tarzı; Iawful order yerine law and order.
 
Çeviri henna
(i). kına fidanı, (bot). Lawsonia inermis; kına.
 
Çeviri henotheism
(i). diğer tanrıların varlığını inkâr etmeden tek bir tanrıya tapınma.
 
Çeviri henpeck
(f). başının etini yemek, vır vır etmek. henpecked (s). kılıbık, karısından korkan.
 
Çeviri henroost
(i). tavuk tüneği.
 
Çeviri henry
(i)., (fiz)., (elek). indükleme kuvveti birimi.
 
Çeviri hep
(s)., argo açıkgöz, uyanık; bilgili.
 
Çeviri hepatic
(s). karacigere ait; karaciğer renginde.
 
Çeviri hepatica
(i). ciğerotu.
 
Çeviri hepatitis
(i). karaciğer iltihabı, kara sarılık.
 
Çeviri hepatization
(i).,,(tıb). bir dokunun bir hastalık esnasında karaciğer rengini ve kıvamını alması.
 
Çeviri heptad
(i). yedilik grup veya sayı; (kim). yedi değerli atom.
 
Çeviri heptagon
(i). yedigen, yedi kenarlı çokgen. heptag'onal (s). yedi açısı olan.
 
Çeviri heptahedron
(i)., (geom). yedi yüzlü cisim.
 
Çeviri heptangular
(s). yedi açılı.
 
Çeviri her
(zam)., (s). dişil onun, ona, onu.
 
Çeviri herald
(i)., (f). haberci, müjdeci; protokol görevlisi, teşrifatçı; (f). haber vermek, ilan etmek, teşrifini haber vermek; takdim etmek, huzura çıkarmak. Heralds College (ing). hanedan arma ve neseplerini tespit eden heyet.
 
Çeviri heraldic
(s). hanedan armacılığına ait.
 
Çeviri heraldry
(i). hanedan armacılığı.
 
Çeviri herb
(i). ot; yemeklere tat vermek için kullanılan bitki; şifalı bitki.
 
Çeviri herbaceous
(s). ot cinsinden; yeşil yaprağa benzer.
 
Çeviri herbage
(i). yeşillik, ot.
 
Çeviri herbal
(s). otlara ait, bitkisel. herbalist (i). şifalı bitki satan kimse.
 
Çeviri herbarium
(i). (çog iums, ia) kurutulmuş bitki koleksiyonu; böyle bir koleksiyonu saklamaya mahsus oda veya bina.
 
Çeviri herbicide
(i).bitkileri öIdüren ilâç.
 
Çeviri herbiferous
(s). ot hâsıl eden.
 
Çeviri herbivore
(i). otçul hayvan. herbivorous (s). otçul.
 
Çeviri herculean
(s). Herkül'e ait; Herkül gibi kuwetli; Herkül'ün yaptıkları gibi çok güç veya tehlikeli.
 
Çeviri hercules
(i). Herkül; çok kuwetli adam; (astr). kuzey burçlanndan biri, Herkül.
 
Çeviri herd
sonek çoban, sürücü: cowherd, shep herd, goatherd.
 
Çeviri herd
(i)., (f). hayvan surüsü, sürü, küme; davar sürüsü; avam, güruh; ayaktakımı; (f). sürü halinde gitmek; sürüye katılmak; sürü haline koymak. herd instinct sürü içgüdüsü. herdsman (i). çoban.
 
Çeviri herd
(f). sürüyü gütmek. herder (i). çoban, sıırtmaç.
 
Çeviri here
(z). burada; buraya; şimdiki halde, halihazIrda; bu noktada; bu dünyada, bu hayatta. here and there şurada burada; arasıra. Here goes! işte başlıyorum. Here you are. Buyur, al. Ha, geldin mi? işte! Look here. Buraya bak. Baksana. Thats neither here nor there. Bunun konu ile ilgisi yok.
 
Çeviri here
ünlem Bana bak. Baksana. Dur. Hazır. Burada.
 
Çeviri hereabouts
(z). buralarda.
 
Çeviri hereafter
(z). ileride, bundan sonra. the hereafter öbür dünya, ahret.
 
Çeviri hereat
(z). bunun üzerine, bundan dolayı.
 
Çeviri hereby
(z). bu vesile ile, bundan dolayı.
 
Çeviri hereditable
(s). kalıtsal, irsi. hereditabil'ity (i). kalıtsallık, irsi oluş.
 
Çeviri hereditament
(i). (huk). miras yoluyla kalabilen mal.
 
Çeviri hereditary
(s). miras yoluyla intikal eden; irsi, kalıtsal, soydan geçme. hereditar'ily (z). miras olarak.
 
Çeviri heredity
(i). irsiyet, kalıtım, soyaçekim.
 
Çeviri herein
(z). bunda, bunun içinde.
 
Çeviri hereinafter
(z). gelecekte, istikbalde; aşağıda (resml yazıda).
 
Çeviri heresiarch
(i). kabul olunmuş dinsel inançlara aykırı düşüncelere önayak olan kimse.
 
Çeviri heresy
(i). dince kabul olunmuş inançlara aykırı düşünce, dalalet; hakim olan felsefi veya siyasi doktrinlere karşı gelen düşünce.
 
Çeviri heretic
(i). kabul olunmuş doktrinlere karşı olan kimse; kendi kilisesinin itikatlarına karşı gelen kimse. heret'ical (s). kabul olunmuş doktrinlere aykırı olan. heret'ically (z). kabul olunmuş doktrinlere aykırı olarak.
 
Çeviri heretofore
(z). bundan evvel, şimdiye kadar.
 
Çeviri hereunto
(z). bu zamana kadar.
 
Çeviri hereupon
(z). bunun üzerine, binaenaleyh.
 
Çeviri herewith
(z). bununla; ilişikte.
 
Çeviri heritable
(s). miras yoluyla intikali mümkün.
 
Çeviri heritage
(i). miras, tereke; (biyol)., (psik). kalıtım.
 
Çeviri heritor
(i)., varis, kalıtçı.
 
Çeviri hermaphrodite
(i)., (s)., (biyol). hem erkek hem dişi cinsiyet organlan bulunan canlı veya bitki; (s). hünsa, erselik, ikicinslikli. hermaphrodit'ic (s). ikicinslikli, hünsa, erselik. hermaph'roditism (i). iki cinsiyet sahibi oluş, hünsalık.
 
Çeviri hermeneuticical
(s). tefsir eden, açıklayan tefsiri. hermeneutics (i). tefsir ilmi; dini kitapları tefsir ilmi.
 
Çeviri hermes
(i). (mit). tanrıların habercisi olan ilim ile seyahat ve belagat tanrısı.
 
Çeviri hermeticical
(s). hava geçirmez, sımsıkı kapalı; simya ilmine ait, büyüye ait. hermetically (z). hava geçmez bir şekilde (kapalı); simya ilmine göre.
 
Çeviri hermherma
(i). üstünde büst olan kısa kolon.
 
Çeviri hermit
(i). münzevi kimse, insanlardan uzak yaşamayı arzulayan kimse; pekmezli bir kurabiye. hermit crab başka bir hayvanın kabuğu içinde yaşayan bir çeşit yengeç, (zool). Pagurus. hermit thrush Amerikan ormanlarında bulunan bir ardıçkuşu, (zool). Hylocichla guttata.
 
Çeviri hermitage
(i). münzevi adamın hücresi, inziva yeri; zaviye.
 
Çeviri hernia
(i). fıtık, kasık yarığı, kavlıç. hernial (s). fıtıklı, fıtığa ait.
 
Çeviri hero
(i). (çoğ heroes) kahraman, yiit, bahadır; bir roman veya olay kahramanı; baş karakter; (mit). yarı tanrı kabul edilen çok kuwetli adam. hero worship bir kahramana ilah gibi tapınma, bir kimsenin taparcasına hayranı olma.
 
Çeviri heroicical
(s)., (i). kahramanca, cesur; kahramanlar devrine ait; (güz.san). muazzam (heykel veya resim), gerçek boyutlarından çok büyük (cisim); kahramanlardan bahseden (şiir), destansı, epik; (i). kahramanIık şiiri; (çoğ). abartmalı sözler. heroically (z). kahramanca. heroic couplet ingiliz edebiyatında mısraları kendi aralarında kafiyeli beyit, destan beyti.
 
Çeviri heroicomicical
(s). kahramanca ve gülünçlü.
 
Çeviri heroin
(i). eroin, morfin özü.
 
Çeviri heroine
(i). kadın kahraman.
 
Çeviri heroism
(i). kahramanlık.
 
Çeviri heron
(i). balıkçıl, (zool). Ardeidae. great white heron akbalıkçıl, (zool). Egretta alba. night heron gece balıkçılı, (zool). Nycticorax nycticorax. purple heron erguvani baIıkçıl, (zool). Ardea purpurea. squacco heron alaca balıkçıl, (zool). Ardeola ralloides. heronry (i). balıkçılların yumurtladığı yer.
 
Çeviri herpes
(i)., (tıb). kabırcıklar hâsıl eden bir deri iltihabı, uçuk. herpes zoster (tıb). zona. herpet'ic (s). uçuk gibi, uçuğa benzer.
 
Çeviri herpetology
(i)., (zool). sürüngenler ilmi. herpetologist (i). sürüngenler uzmanı.
 
Çeviri herring
(i). ringa, (zool). Clupea harengus. herringbone stitch (terz). ringa kemiğine benzer dikiş, çapraz dikiş, hıristo teyeli, iğne ardı dikiş. Pontic herring karagöz tirsi, (zool). Clupea pontica.
 
Çeviri hers
(zam). onunki (dişil)
 
Çeviri herself
(zam). kendisi (dişil). Ask her herself. Bizzat kendisine sorun. by herself kendi başına, kendi kendine. She has hurt herself. Kendini incitti. She is herself again. Kendine geldi. She is not herself. Tabii halinde değil. She said it herself. Bizzat kendisi söyledi.
 
Çeviri hertz
(s)., (fiz). elektromanyetik dalga frekans birimi, hertz. hertzian waves (fiz). elektromanyetik dalgalar, radyo dalgaları.
 
Çeviri herzegovina
(i). Hersek.
 
Çeviri hesitant
(s). tereddüt eden, şüphe içinde. hesitance, hesitancy (i). tereddüt, duraksama. hesitantly (z). tereddütle, duraksayarak.
 
Çeviri hesitate
(f). tereddüt etmek, duraksamak; lafını şaşırmak, ne diyecegini bilememek, kem küm etmek. hesita'tion (i). tereddüt, şüphe: kekeleme.
 
Çeviri hesperides
(i)., (mit). Hera'nın altın elmalarına bekçilik eden dört peri; bu altın elma bahçesi.
 
Çeviri hesperus
(i). akşam yıldızı.
 
Çeviri hessian
(s)., (i). Almanya'nın Hesse eyaletine ait; (i). Hesse'li kimse; (tar). paralı asker; kaba kendir kumaş. Hessian boots on dokuzuncu yüzyllda ingiltere'de giyilen püsküllü uzun erkek çizmesi. Hessian fly buğday yiyen ufak ve zararlı bir sinek.
 
Çeviri hetaera,hetaira
(i)., (Yu). (tar). yüksek mevkide bulunan fahişe, cariye, gözde. hetaer'ism (i). cariyelik, metreslik.
 
Çeviri hetero
(s). karşı cinse ilgi duyan, homoseksuel olmayan.
 
Çeviri hetero
önek başka, farklı.
 
Çeviri heterodox
(s). kabul edilmiş dini esaslara aykın olan. heterodoxy (i). kabul edilmiş doktrinlere muhalefet.
 
Çeviri heterodyne
(s)., radyo gelen sinyali devamlı bir frekansa karıştıran (alıcı tipi).
 
Çeviri heterogamous
(s)., (biyol). heterogam, hem erkek hem dişi çiçek veren; iki ayrı cinsin birleşmesiyle hâsll olan. heterogamy (i). heterogamlık.
 
Çeviri heterogeneity
(i). farklı oluş.
 
Çeviri heterogeneous
(s). kısımları veya içindeki fertler birbirinden farklı, hep aynı cins olmayan (grup, toplum); ayrı cinsten, heterogen.
 
Çeviri heteromorphic
(s)., (biyol). anormal şekil ve bünyeli; (zool). başkalaşımın değişik evrelerinde farklı şekillere giren. heteromorphism (i). farkll şekillere girme özelliği.
 
Çeviri heteropterous
(s). kanatlı böceklerin bir alt sınıfı.
 
Çeviri heterosexual
(s). karşı cinse ilgi duyan.
 
Çeviri hetman
(bak). ataman.
 
Çeviri heuristic
(s). keşfe yarayan, anlamaya vesile olan.
 
Çeviri hew
(f). balta ile vurarak kesmek; yontmak, çentmek; kesmek, yarmak. hew down kesip devirmek (ağaç). hew out yontarak şekil vermek; zahmetle meydana getirmek. hew to the line kurallara kelimesi kelimesine uymak. hewer (i). odun kesicisi, baltacı.
 
Çeviri hex
(i)., (f)., (A.B.D)., (k).dili büyü, nazar; (f). nazarı değmek.
 
Çeviri hexa
önek altı.
 
Çeviri hexad
(i). altılık grup.
 
Çeviri hexagon
(i)., (geom). altıgen, altı kenar ve açılı şekil. hexag'onal (s). altıgen.
 
Çeviri hexagram
(i). altı köşeli yıldız, Süleyman'ın mührü.
 
Çeviri hexahedron
(i)., (geom). altı yüzlü cisim. hexahedral (s). altı yüzlü.
 
Çeviri hexameter
(i). altı ayaklı mısra. hexametric(al) (s). aytı ayaklı, altı tefileli.
 
Çeviri hexangular
(s). altı açılı.
 
Çeviri hexapod
(i). altı ayaklı böcek.
 
Çeviri hexarchy
(i). altı devletten meydana gelen grup.
 
Çeviri hey
ünlem Haydi ! A ! (teşvik, sevinç veya hayret ünlemi).
 
Çeviri heyday
(i). zindelik devresi, en enerjik çağ.
 
Toplam 331 sonuç listeleniyor
Copyright © Dogrusozluk.comSponsor: ip adresim nedir cevaplar için doğru adres ipsorgu.com