Sözlük
Sponsor Bağlantılar
Çevir

EN 'go' sonuçları
Çeviri go
f. (went, gone) gitmek, hareket etmek, ilerlemek; ayrılmak; yarışa başlamak; hareket halinde olmak, işlemek, çalışmak, iş görmek; ses çıkarmak; elden gitmek, kaybolmak; yıkılmak; yeri olmak; devrolunmak; tahsis edilmek; yayılmak, geçmek; olmak; devam etmek; sonuçlanmak; uymak; ölmek; iptal edilmek, kaldırılmak; yardım etmek; satılmak; dayanmak; yapmak üzere olmak; denmek, söylenmek; vasıl olmak, ulaşmak; uzanmak, erişmek; k. dili bahse girmek; k. dili işemek. go a long way çok iş görmek, çok dayanmak; yüksek mevkiye ulaşmak. go about den. tiramola etmek. go about a task bir işi ele almak, bir işe başlamak. go abroad dış memleketlere gitmek. go after (yakalamak veya almak için sıra ile) peşinden gitmek. go against karşı gelmek, karşı olmak; aykırı olmak; aleyhinde sonuçlanmak. go ahead devam etmek; ileri gitmek, başlamak. the goahead izin, müsaade, başlama işareti. go all the way tamamıyle anlaşmak; cinsi münasebette bulunmak. go along devam etmek. Go along ! Haydi, git ! I'll go along now. Gidiyorum artık. go along with ile beraber bulunmak; uymak; razı olmak, kabul etmek. go around herkese yetmek; gezinmek; sarmak, çevirmek. goasyouplease s. keyfi, serbest, istenilen kıyafetle gidilen. go at saldırmak; üzerinde çalışmak. go back dönmek. go back on vefasızlık göstermek, terketmek; (sözünden) vazgeçmek, caymak. go bad bozulmak, çürümek. go bail for -e kefil olmak. go begging sahipsiz olmak, istenilmemek, çok ucuza satışa çıkmak. go behind aslını arastırmak. go be yond aşmak, öteye geçmek. go by geçmek, yanından geçmek; -e göre davranmak; ismi ile tanınmak. go by the board metruk kalmak; kaçırılmak (fırsat). go down inmek, sönmek; batmak (güneş, gemi); yutulmak; azalmak, düşmek; yenilmek; (tarihe) geçmek; makbule geçmek; İng. üniversiteden ayrılmak; briç düşmek. go down the drain k. dili boşuna sarfedilmek (para), kaçırılmak (flrsat); atılmak. go far çok iş görmek; çok etkili olmak; yüksek mevkiye ulaşmak. go for -e geçmek, sayılmak; peşinde olmak, peşine düşmek, aramak; almaya gitmek; k.dili sal- dırmak; k.dili çok beğenmek. go for a song çok ucuza satılmak. go great guns büyük bir başarı göstermek. go hang kahrolmak; unutulmak. go halves k.dili paylaşmak. go hard with güç duruma düşürmek. go hungry aç kalmak. go in and out girip çıkmak. go in debt borçlanmak. go in for katılmak, meraklısı olmak. go into giymeye başlamak; meslek olarak seçmek; iyice araştırmak; bö- lünmek. Two will go into six. Altı ikiye bölünür. Three into two won't go. İki üçe bölünmez. go in with ile girişmek, ile ortak olmak. go into effect yürürlüğe girmek. go it (uygunsuzca, usulsüzce, çılgınca) davran mak; meşgul olmak; idare etmek; atılmak. go mad çıldırmak, delirmek. go native yerli gibi olmak, yerlilere benzemek. go off patlamak, ateş almak; gitmek; sönmek, kesilmek; uyumak; çıkmak (sahneden). The party went off well. Ziyafet başarılı idi. go on devam etmek, ileri gitmek; hareket etmek; sahneye çıkmak. Go on ! Devam et! Yapma ! İnanmıyorum. go on strike grev yapmak. go on the road turneye çıkmak (tiyatro toplu- luğu). go on the stage tiyatro hayatına atılmak. go one better (başkasından) daha ileri gitmek. go out çıkmak, evden ayrılmak; sönmek; geçmek (moda); grev yapmak; oyundan çıkmak. go over geçmek, öbür tarafa geçmek; tekrarlamak; incelemek, tetkik etmek, prova etmek; k.dili başarmak. go places hayatta ilerlemek. go round bak. go around. go shares with ile paylaşmak. go steady devamlı olarak tek bir kişi ile flört etmek. go the whole hog istediğini elde etmek için her şeyi göze almak; çekinmeden girişmek. go through yoklamak, gözden geçirmek; geçirmek (hastalık, tecrübe); üstünden girip altından çıkmak, sarfedip bitirmek; geçmek; durmadan gitmek (tren); kabul edilmek (tasan). go through fire and water büyük imtihandan geçmek, çok ıstırap çekmek. go through with yürütmek, sonuca bağlamak, bitirmek. Go to! eski Haydi! go to bed yatmak; matb. baskıya gitmek; cinsel ilişkide bulunmak. go to great expense çok masrafa girmek. go to hell cehenneme gitmek; mahvolmak. Go to hell! Allah kahretsin ! Cehennem ol ! go to ground deliğine kaçmak (av). go to one's head başını döndürmek; kafasını tutmak. go to pieces parçalanmak; manen ve maddeten düşmek; sıhhati bozulmak; ayılıp bayılmak. go to press basılmak (gazete, kitap). go to sea denizci olmak; denize çıkmak. go to the country İng. kendi seçim bölgesinin oyuna başvurmak. go to the dogs berbat olmak, düşmek, mahvolmak. go to the wall altta kalmak, iflas etmek. go to town şehre inmek; büyük bir enerjiyle hareket etmek. go together dü- zenlenmek, yerine oturtulmak, uymak takıl- mak; iyi gitmek; beraber gitmek. go too far fazla ileri gitmek, haddini aşmak. go under batmak; if lâs etmek. go under the name of adıyla tanınmak. go underground gizli teş- kilât kurmak, faaliyetine gizli olarak devam etmek. go up çıkmak, yükselmek, fırlamak; tiyatro sahnenin arka tarafma gitmek; İng. üniversiteye girmek; k.dili mahvolmak, bat- mak. go up in flames tutuşup yanmak. go with beraber gitmek, uygun olmak, yaraşmak; k.dili ile flört etmek. go with the tide zamana uymak. go without -siz olmak, mahrum olmak. go without saying söz götürmemek, söylemeye lüzum olmamak, ortada olmak, aşikâr olmak. a going concern başarılı bir iş. a good rule to go by uygulanmaya değer bir kural, fayda görülen bir kural. Here goes! Başlıyoruz! Haydi bakalım! How is it going? işler nasıl gidiyor? Let go ! Bırak ! as far as it goes bir dereceye kadar. as far as that goes mademki ondan bahsediyoruz. Who goes there? ask. Kim o ?
 

3D Oyunlar
Türkiye'nin en güzel ve ilk 3d oyun sitesi - 3doyunlar.net

 
Çeviri go
i. gitme, gidiş; k.dili gayret, kuvvet, enerji; teşebbüs, hamle, sefer; başarı; k.dili anlaşma. All systems are go. Herşey tamam. Başlayabiliriz. Devam edebiliriz. He made a go of it. İşini başardı. It's no go, Olacak iş değil. gonogo gage standart dışı olanlan reddeden mekanizma. on the go hareket halinde, faal.
 
Çeviri go
i. Japonya'da oynanan bir çeşit satranç.
 
Çeviri goa
i. Goa.
 
Çeviri goad
i., f. üvendire; f. üvendire ile dürtmek veya sürmek; teşvik etmek, dürtmek.
 
Çeviri goal
i. gaye, hedef, maksat, nişan; spor gol; kale. goalie i., k.dili kaleci. goalkeeper i. kaleci. goal line gol çizgisi. goal posts spor kale direkleri.
 
Çeviri goat
i. keçi, teke; astr. Oğlak burcu; argo şakaya hedef olan kimse; zampara. goatherd i. keçi çobanı. get one's goat argo bir kiınsenin sinirine dokunmak, kızdırmak. the sheep and the goats iyiler ve kötüler. striped goatfish barbunya, zool. Muslus barbatus. Syrian goat küpeli keçi. wild goat yaban keçisi,(zool).Coprahircus, goaty (s).keçi gibi,kaba, pis,goatishly (z) kaba bir şekilde, pis olarak goatishness (I), kabalık, pislik, zorbalık.
 
Çeviri goatee
(i.) sivri sakal, keçi sakalı, yalnız çenede olan sakal .
 
Çeviri goatsbeard
(i.) teke sakalı, (bot.) Tragopogon pratensis .
 
Çeviri goatskin
(i.) keçi postu .
 
Çeviri goatsucker
(i.) çobanaldatan, keçisağan, (zool.) Caprimulgus europaeus .
 
Çeviri gob
(i.), (k.dili) parça, küme; (k.dili) Amerikan deniz eri; (çoğ.) büyük miktar, çok .
 
Çeviri gobang
(i.) Japonya'da dama tahtasında oynanan bir oyun .
 
Çeviri gobbet
(i.) et parçası .
 
Çeviri gobble
(f.), (i.) hindi gibi sesler çıkarmak; (i.) hindi sesi. gobbler (i.) baba hindi .
 
Çeviri gobble
(f.) çabuk çabuk yemek, yutmak; A.B.D., argo kapmak .
 
Çeviri gobbledygook
(i.), (k.dili) karışık ve anlamsız yazı veya söz .
 
Çeviri gobelin
(i.) goblen duvar halısı .
 
Çeviri gobetween
(i.) aracı, arabulucu: simsar, tellâl .
 
Çeviri gobi desert
Gobi Çölü .
 
Çeviri goblet
(i.) kadeh .
 
Çeviri goblin
(i.) gulyabani, cin .
 
Çeviri gobo
(i.) mercek siperi .
 
Çeviri goby
(i.) kayabalığı, Gobiidae familyasından bir balık. black goby kömürcün kayası, (zool.) Gobius niger fresh water goby dere kayası., (zool.) Gobius fluviatilis rock goby hortumkayası, (zool.) Gobius pa ganellus. yellow goby sazkayası.
 
Çeviri goby
(i.), (k.dili) saygısızlık; görmezlikten gelme; kaçınma, çekimserlik. give someone the go-by tanımazlıktan gelmek, yüz vermemek .
 
Çeviri gocart
(i.) oyuncak çocuk arabası; çocuğu yürümeye alıştırmak için kullanılan tekerlekli sandalye; çocuk arabası; hafif araba; (bak.) gokart .
 
Çeviri god
(i.) ilâh, mabut; put, sanem; (b.h.) Allah, Tann, Cenabı Hak; ilah mertebesine çıkarılmış kimse veya şey; büyük kudret sahibi kimse. God forbid! Allah esirgesin! Allah korusun ! Maazallah ! God knows ! (k.dili) Vallahi ! God only knows ! Allah bilir ! God's acre kilise avlusundaki mezarlık. God save the King ! Yaşasın Kral ! God willing inşallah, Allah isterse. act of God (huk.) zorlayıcı sebep; yıldırım inmesi gibi gelen ve insan kudretini aşan afet. a feast for the gods şahane bir ziyafet. for God's sake Allah aşkına, Allah rızası için . Good God ! Aman Yarabbi ! serve God and Mammon hem Allaha hem paraya tapınmak. So help me God Allah yardımcım olsun (mahkemede yemin edilirken söylenir). Thank God ! Allaha şükür ! Maşallah ! would to God keşke. Ye gods ! Hay Allah !
 
Çeviri godchild
(i.) vaftizi üzerine alınan çocuk, vaftiz evladı.
 
Çeviri goddamn
ünlem, (s.) Kahrolsun! (s.) kahrolası .
 
Çeviri goddess
(i.) mabude, ilahe, tanrıça; çok cazip kadın .
 
Çeviri godfather
(i.) vaftiz babası, manevi baba .
 
Çeviri godfearing
(s.) dindar .
 
Çeviri godforsaken
(s.) Allah tarafından terkedilmiş; vicdansız; kahrolası .
 
Çeviri godhead
(i.) Allah, mabut .
 
Çeviri godhood
(i.) ilâhilik, tanrılık vasfı .
 
Çeviri godless
(s.) Allahı tanımaz, Allahsız, dinsiz; günahkâr. godlessly (z.) Allahsızca. godlessness (i.) Allahsızlık, dinsizlik .
 
Çeviri godlike
(s.) Allah gibi, Allah'a benzer, tanrısal; fevkalade iyi godlikeness (i.) tanrısal oluş; üstünlük, fevkalâdelik .
 
Çeviri godly
(s.) Allah'a saygı duyan, dindar; ilâhi . godliness (i.) dindarlık .
 
Çeviri godmother
(i.) vaftiz anası .
 
Çeviri godown
(i.) (uzakdoğuda) ambar. godroon (bak.) gadroon .
 
Çeviri godsend
(i.) beklenilmedik zamanda vaki olan iyi bir şey, tam vaktinde Allah'tan gelen yardım .
 
Çeviri godspeed
ünlem Allah yardımcın olsun !
 
Çeviri godwards
(s.) Allah'a doğru, Allah'a yönelmiş .
 
Çeviri godwit
(i.), (zool.) Limosa familyasından çulluğa benzeyen bir kuş .
 
Çeviri goer
(i.) giden kimse, gidici kimse .
 
Çeviri goffer
(f.), (i.) kırma yapmak, kırmak, kıvırmak; (i.) kırma demiri veya kalıbı; kırma .
 
Çeviri gogetter
(i.), ABD, (k.dili) becerikli kimse, açıkgöz kimse, her istediğini elde edebilen kimse .
 
Çeviri goggle
(f.), (s.) şaşı bakmak; devirmek (gözlerini), belertmek; (s.) patlak (göz), dışarı fırlamış (göz). goggleeyed (s.) patlak gözlü.
 
Çeviri goggles
(i.), (çoğ.) şoför veya pilotlara mahsus iri gözlük, tayyareci gözlüğü; renkli gözlük, güneş gözlüğü; sualtı gözlüğü.
 
Çeviri going
(i.), (s.), (f.) gidiş, ayrılış; yolların durumu; (s.) mevcut olan; hareket eden; işleyen; (f.) gelecek zamanı belirten yardımcı fiil: I am going to do this. Bunu yapacağım. goings on (k.dili) olup bitenler, hal ve hareket (çoğu zaman fena anlamda). a going concern başarılı iş veya şirket. It's going on four o'clock Saat dörde geliyor. There is nothing going on. Hiç bir şey olduğu yok. set the clock going saati kurmak .
 
Çeviri goitertre
(i.), (tıb.) guatr, guşa. goitered, goitrous (s.) guatrı olan, guatra ait .
 
Çeviri gokart
(i.), A.B.D. ufak motorlu yarış arabası .
 
Çeviri gold
(i.), (s.) altın; altın para; servet, zenginlik; altın rengi, sarı renk; yaldız, dore; (s.) altından yapılmış. gold amalgam civalı altın. gold basis altın esası; piyasanın altın fiyatlarına göre ayarlanışı. gold beater varakçı. gold beetle altın gibi parlayan bir böcek. gold brick argo üşenip işini yapmayan kimse; (k.dili) kıymetli görünen sahte şey. gold clause A.B.D. tahvil karşllığının vadesi gelince altın ile ödenmesi şartını koşan madde. gold digger altın arayıcısı; argo erkeklerden para sızdırmaya çalışan kadın, slang fındıkçı. gold dust altın tozu. gold fever altın madeni arama deliliği, altın humması. gold foil altın varak, ince altın. gold leaf çok ince altın varak. gold mine altın madeni; servet kaynağı. gold rush altına hücum. gold standard para değerinde altını esas tutma usulü, altın esası. gold star mother harpte şehit olan askerin annesi. gold thread kılaptan, sırma tel. gold washer yıkayarak altını kumdan ayıran kimse veya alet. a heart of gold altın kalp, saf ve temiz kalp. old gold kahveren- gine çalan mat sarı renk.
 
Çeviri gold coast
Afrika'da Altın Kıyısı .
 
Çeviri golden
(s.) altın, altından yapılmış; altın renginde; çok kıymetli, fevkalade; gönençli. Golden Age Yunan ve Roma ef- sanelerinde geçen, insanların barış ve mutluluk içinde yaşadıkları eski bir devir; altın (çağ.) golden eagle kaya kartalı; altın kartal. golden fleece altın pösteki, (bak.) Argonaut. Golden Gate San Francisco körfezinin ağzı. Golden Horn (İstanbul'daki) Haliç . golden mean ılımlılık, itidal, ifrata kaç- mayış. golden rule Herkese iyilik et kaidesi . golden wedding evliliğin ellinci yıldönümü. Silence is golden. Sükut altındır.
 
Çeviri goldenrod
(i.) Compositae familyasmdan uzun saplı bir sarı çiçek .
 
Çeviri goldfinch
(i.) saka kuşu, (zool.) Carduelis carduelis; karabaşlı iskete; bunlara benzer birkaç sarı kuş .
 
Çeviri goldfish
(i.) havuz balığı, kırmızı balık, (zool.) Carassius auratus.
 
Çeviri goldilocks
(i.) sarı bukleli saçları olan kimse; düğünçiceği, (bot.) Ranunculus .
 
Çeviri goldsmith
(i.) kuyumcu .
 
Çeviri golf
(i.), (f.) golf oyunu; (f.) golf oynamak. golf club golf değneği; golf kulübü. golfer (i.) golf oyuncusu.
 
Çeviri golgotha
(i.) Golgota, Hazreti İsa'nın çarmıha gerildiği yer; (k.h.) cefa çekilen yer .
 
Çeviri goliard
(i.) ortaçağda Avrupa'da oradan oraya gezerek Latin yergi şiir veya şarkıarı yazıp söyleyen öğrenciler,
 
Çeviri goliath
(i.) Hazreti Davud' un öIdürdüğü dev gibi adam, Calut .
 
Çeviri golly
ünlem, (k.dili) Allah Allah !
 
Çeviri golosh
(bak.) galosh.
 
Çeviri gombroon
(i.) İran isi beyaz porselen .
 
Çeviri gomorrah
(bak.) Sodom .
 
Çeviri gonad
(i.), (anat.) yumurtalık veya erbezi .
 
Çeviri gondola
(i.) gondol; Kuzey Amerika'ya mahsus dibi düz bir mavna; yolcular için balona takılan vagon; (d.y.) üstü açık yük vagonu.
 
Çeviri gondolier
(i.) gondolcu .
 
Çeviri gone
(bak.) go; (s.) ayrılmış; kaybolmuş; yok olmuş, mahvolmuş; öImüş; geçmiş; sevdalanmış, aşık olmuş. far gone çok ilerlemiş, ileri safhada; öIümün eşiğinde, bir ayağı çukurda . a gone feeling bitkinlik, baygınlık .
 
Çeviri goneness
(i.) baygınlık, bitkinlik .
 
Çeviri goner
(i.), (k.dili) kurtulması imkânsız olan kimse veya şey .
 
Çeviri gonfalon
(i.) yatay bir direkten aşağıya doğru asılan bir çeşit bayrak. gon falonier' (i.) bu bayrağı taşıyan adam; orta çağda İtalya'da yüksek bir rütbe .
 
Çeviri gong
(i.) gong, tokmakla vurulunca ses çıkaran yassı bir madeni alet.
 
Çeviri goniometer
(i.) açıları öIçmeye mahsus alet; mimar gönyesi, goniometre.
 
Çeviri gonorrhea
(i.), (tıb.) belsoğukluğu .
 
Çeviri goo
(i.), A.B.D., argo yapışkan madde; çamur .
 
Çeviri goober
(i.), A.B.D. Amerikan fıstığı .
 
Çeviri good
(s.) (better, best) (i.), ünlem iyi, âIâ, güzel, hoş; uygun, münasip, yerinde; faydalı; doğru; hayır sahibi, kerim, cömert; uslu, itaatli; dini bütün; muteber; şerefli; sağlam, mükemmel, dolgun; çok, büyük; hünerli; güvenilir; hayırlı; bozulmamış; sıhhatli; (i.) salâh, iyilik, doğruluk; iyi ve hayırlı şey; hayır; fayda; menfaat, yarar; the ile iyi insanlar; ünlem, bazen very ile pekalâ. good and (k.dili) tamamen, çok. good breeding terbiye. Good day Merhaba. Günaydın. Allaha ısmarladık. Güle Güle. Good evening iyi akşamlar. Akşam şerifler hayrolsun. Tünaydın. good fellow iyi adam, iyi çocuk, hoşsohbet kimse. good fellowship (i.) sohbet, arkadaşlık. good for -e yarar; muteber; dayanır. good for a lira bir lira değe- rinde. good for nothing hiç bir işe yaramaz. Good for you ! Aferin ! Good gracious ! Allah Allah ! Tuhaf şey !l Good heavens ! Aman yarabbi ! Allah Allah ! good humor hoş mizaç; şakacılık. good looking (s.) yakışıklı, güzel; cazip. Good morning Günaydın. Sabah şerifler hayrolsun. good natured (s.) iyi huylu, yumuşak huylu. Good night İyi geceler. Allah rahatlık versin. good offices yardım, vasıta olma, ara bul ma (özellikle diplomatik konularda). good old days geçmiş iyi günler. good sense makul düsünüş, aklıselim. good-tempered (s.) iyi huylu, yumuşak başlı. good works hayır işleri, hasenat, sevap. a good long time bir hayli uzun zaman. a sood turn iyilik etme. a good while bir hayli zaman. good and angry epey kızgın. as good as hemen hemen, neredeyse; gerçekten. as good as dead hemen hemen öImüş gibi . as good as gold gerçekten altın gibi . Be good enough to come .(ing.) Gelmek lütfunda bulunun. for good veya for good and all temelli olarak, daimi olarak. He will come to no good . 0 adam olmaz. hold good geçerli olmak; değerini korumak. How good of you ! (ing.) Bu ne lütuf ! Çok naziksiniz . I have a good mind to... aklıma koydum, tasarladım, yapacağım. in good spirits neşeli, keyfi yerinde. make good başarmak, muvaffak olmak, adam olmak, sağlamlaştırmak; (zararını) ödemek. to the good kârdır . What's the good of it? Neye yarar?
 
Çeviri goodby , good-bye
ünlem, (s.), (i.) Allaha Ismarladık. Hoşça kal. Güle güle. Selametle; (s.), (i.) veda .
 
Çeviri goodly
(s.) güzel, hoş görünüşlü; büyük. goodliness (i.) iyilik, iyi huyluluk .
 
Çeviri goodness
(i.), ünlem iyilik, güzellik; erdem, mükemmellik; cömertlik, ne- zaket; fazilet; faydalı kısım; ünlem Allah! Goodness knows! Allah bilir! For good ness' sake! Allah aşkına ! Thank good ness! Allaha şükür! have the goodness to lütfen, nezaketen . I wish to goodness aman, keşke, Allah vere.
 
Çeviri goods
(i.), (çoğ.) eşya, mal; kumaş; gayri menkul eşya; A.B.D., argo gerekli vasıflar. goods train (ing.) marşandiz, yük katarı. deliver the goods A.B.D., (k.dili) beklenilen bir şeyi muvaffakıyetle yapmak. get the goods on argo suç delillerini elde etmek, elinde suç delilleri olmak .
 
Çeviri goodwill
(i.), good will iyi niyet, hüsnüniyet, hayırhahlık; neşe; (ikt.) bir ticaret yerinin itibar ve müşteri ilişkileri gibi manevi değerleri. good-will ambassador iyi niyet elçisi.
 
Çeviri goody
(i.), (k.dili), (s.), ünlem şekerleme, bonbon; (s.) sahte sofu; ünlem, (ç.dili) ne iyi. goody-goody (i.) hanım evlâdı .
 
Çeviri gooey
(s.), (k.dili) yapışkan.
 
Çeviri goof
(i.), (f.), argo ahmak kimse; hata; (f.) hata yapmak. goof up argo bozmak; becerememek, altüst etmek. goof off argo işten kaçınmak, atlatmak, başından atmak.
 
Çeviri goofy
(s.), argo ahmak akılsız, budala; saçma.
 
Çeviri googol
(i.), (mat.) 10100, onun yüzüncü kuvveti.
 
Çeviri googolplex
(i.), (mat.) (10 1o) 100.
 
Çeviri gook
(i.), A.B.D., argo çamur, balçık, yapışkan pislik; A.B.D., (asağ.) Endonezyalı.
 
Çeviri goon
(i.), argo bir şantajcının adamı olan katil, kundakçı; işverenin grevcilere karşı şiddet kullanan adamı; ahmak kimse .
 
Çeviri goop
(i.), A.B.D., (k.dili) yapıştırıcı madde; kaba kimse.
 
Çeviri goose
(f.), argo poposuna vurmak.
 
Çeviri goose
(i.) (çoğ. gooses) terzi ütüsü.
 
Çeviri goose
(çoğ. geese) (i.) kaz, (zool.) Anser; kaz eti; budala kimse, ahmak kimse. goose egg argo sıfır. goose flesh tüyleri diken diken olmuş deri. goose step kaz adımı; Alman askerinin yürüyüşü. cook one's goose işini bozmak. fox and geese kör- ebe oyunu; bunu taklit ederek dama tahtası üstünde oynanan birkaç çesit oyun. kill the goose that lays the golden egg altın yumurtlayan kazı kesmek, işini kendi eliyle bozmak. red-breasted goose kızıl kaz, (zool.) Branta ruficollis.
 
Çeviri gooseberry
(i.) bektaşi üzümü, (bot.) Ribes grossularia.
 
Çeviri goosefoot
(i.) kazayağı, (bot.) Chenopodium .
 
Çeviri gooseherd
(i.) kaz çobanı .
 
Çeviri gooseneck
(i.) kaz boynu şeklinde şey .
 
Çeviri goosequill
(i.) kaz kanadı tüyü; tüy kalem.
 
Çeviri gopher
(i.), (zool.) Kuzey Amerika'ya mahsus birkaç çeşit sincap.
 
Çeviri gordian knot
(mit.) kördüğüm; Büyük İskender'in çözemeyip kılıcı ile kestiği düğüm. cut the Gordian knot bir müşkülü olağanüstü bir şekilde halletmek .
 
Çeviri gore
(i.), (f.) kan, pıhtılaşmış kan; (f.) boynuzla yaralamak .
 
Çeviri gore
(i.), (f.) peş, üç köşeli parça (kumaş); (f.) kumaşı bu şekilde kesmek; peş koymak .
 
Çeviri gorge
(f.) oburcasına çok veya çabuk yemek yemek, atıştırmak.
 
Çeviri gorge
(i.) koyak, vadi, iki dağ arasındaki geçit; oburcasına yutulan şey; su yolunu tıkayan birikinti; tiksinti.
 
Çeviri gorgeous
(s.) muhteşem, harikulade, parlak, debdebeli, göz kamaştırıcı. gorgeously (z.) muhteşem bir şekilde.
 
Çeviri gorget
(i.) boğaz zırhı; zırhlı yakalık; adi yakalık, kadın yakası; gerdanlık; (zool.) bazen kuş boğazında bulunan ayırt edici renkli benek; (tıb.) taş çıkarmaya mahsus cerrah aleti.
 
Çeviri gorgon
(i.), (mit.) kendisine her bakanın taş kesildiği farzolunan yılan saş1ı üç kadından biri, Gorgon; (k.h.) çirkin ve korkunç kadın.
 
Çeviri gorgonzolacheese
İtalya'ya mahsus bir çeşit peynir.
 
Çeviri gorilla
(i.), (zool.) en büyük cins maymun, goril; argo bir gangsterin şiddet için kullandığı yardımcı; amansız hırsız.
 
Çeviri gormand
(bak.) gourmand .
 
Çeviri gormandize
(f.) oburca yemek yemek, pek çok yemek .
 
Çeviri gorse
(i.), (ing.) katırtırnağına benzer bir bitki, (bot.) Ulex europaeus.
 
Çeviri gory
(s.) kanlı. gorily (z.) kanlı olarak.
 
Çeviri gosh
ünlem Hay Allah!
 
Çeviri goshawk
(i.) atmaca, çakırdoğan, (zool.) Accipiter gentilis; doğu atmacası, (zool.) Accipiter nisus.
 
Çeviri gosling
(i.) kaz palazı, kaz yavrusu.
 
Çeviri gospel
(i.) incili şerif; dört incilden biri; iyi haber, müjde; doğru söz, hakikat; akide. gospel truth asıl hakikat.
 
Çeviri gospodin
(i.), Ru. bay (ecnebiler için).
 
Çeviri gosport
(i.) bükülebilen bir cins konusma borusu (pilotlar veya odalar arasında kullanılır) .
 
Çeviri gossamer
(i.), (s.) havada uçan ince örümcek ağı; örümcek ağı gibi ince kumaş; (s.) ince, hafif .
 
Çeviri gossip
(i.), (f.) dedikodu, gevezelik, boş laf; dedikoducu kimse; (f.) dedikodu etmek, gevezelik etmek. gossiper (i.) dedikoducu kimse. gossipy (z.) dedikodulu (haber).
 
Çeviri gossipmonger
(i.) dedikoducu kimse .
 
Çeviri got
(bak.) get; sahip olma: He has got a fine library Güzel bir kütüphanesi var . mecburiyet belirtme: I've got to go. Gitmem lâzım .
 
Çeviri goth
(i.) Got, Got kavminden biri; kaba adam, barbar kimse .
 
Çeviri gothic
(s.), (i.) Got'lara ait, Gotik; kaba, vahşi; Gotik yazıya ait; (i.) Got dili, Gotça; (mim.) Gotik tarzı; (matb.) Gotik yazı. Gothicism (i.) Gotik mimarisi; kabalık, barbarlık. Gothicize (f.) Gotik tarza uydurmak .
 
Çeviri gotten
(bak.) get. ill-gotten gains haram para, hak edilmemiş kazanç.
 
Çeviri gouache
(i.) zamklı suluboya; zamklı boya ile yapılmış resim.
 
Çeviri goudacheese
bir çeşit hafif sarı peynir.
 
Çeviri gouge
(i.), (f.) oluk ağızlı marangoz veya heykeltıraş kalemi; böyle kalemle oyma veya oyulan yer; A.B.D., (k.dili) hile, oyun; (f.) böyle kalem ile işlemek; A.B.D., (k.dili) değerinden daha pahalıya satmak, aldatmak, slang tuzluya satmak. gouge out oyup çıkarmak (göz).
 
Çeviri goulash
(i.) Macarların tas kebabı, gulaş .
 
Çeviri gourd
(i.) sukabağı, (bot.) Cucurbita pepo; kantar kabağı; bunların kabuğundan yapılan kap veya maşrapa. bitter gourd hanzal, (bot.) Citrullus colocynthis dish cloth gourd lif, (bot.) Cucurbita luffa. snake gourd yılan kabağı, (bot.) Trichosanthes angunia .
 
Çeviri gourmand
(i.) boğazına düşkün kimse; eski obur kimse.
 
Çeviri gourmandise
(ing,), (bak.) gormandize.
 
Çeviri gourmet
(i.) ağzının tadını bilen kimse.
 
Çeviri gout
(i.), (tıb.) gut hastalığı; damla, katre. gouty (s.) gut hastalığına tutulmuş. goutily (z.) gut hastalığına tutulmuş olarak. goutiness (i.) gut hastalığına tutulma.
 
Çeviri gov
(kıs.) governor, government.
 
Çeviri govern
(f.) idare etmek, hükümet sürmek; terbiye etmek; hâkim olmak, elinde tutmak; çevirmek, kullanmak; yönetmek; gram almak, ile kullanılmak. governable (s.) idare olunabilir.
 
Çeviri governance
(i.) yönetim, idare.
 
Çeviri governess
(i.) mürebbiye, çocuğa evde ders veren kadın, öğretmen .
 
Çeviri government
(i.) idari teşkilat, hükümet; yönetim, idare, hüküm; yönetme, hükümet sürme, idare etme; hükümet erkanı; memleket, devlet. government house (ing.) hükümet konağı. Government Issue A.B.D. devletin sağladığı levazım. government papers, government securities devlet tahvilatı. form a government kabine kurmak, governmental devlete ait, devlet ile ilgili
 
Çeviri governor
(i.) idare eden kimse; vali; (b.h.), A.B.D. eyalet reisi; argo patron, baba; (mak.) düzengeç . governor's council bir eyaletin idare heyeti. governor general (i.), (ing.) genel vali, governorship idarecilik valilik
 
Çeviri gown
(i.), (f.) kadın elbisesi, özellikle gecelik; robdosambr; avukat veya profesör cüppesi, resmi elbise, biniş; (f.) elbise giydirmek. town and gown şehir halkı ve üniversite cemiyeti.
 
Çeviri gownsman
(i.) binişli kimse (avukat, hakim, profesör, hoca, papaz).
 
Çeviri goy
(i.),(aşağ.) Musevi olmayan kimse (özellikle Museviler arasında kullanılır).
 
Toplam 149 sonuç listeleniyor
Copyright © Dogrusozluk.comSponsor: ip adresim nedir cevaplar için doğru adres ipsorgu.com