Sözlük
Sponsor Bağlantılar
Çevir

EN 'de' sonuçları
Çeviri de
önek -den, -dan, aşağı, tamamen, mahrum.
 

3D Oyunlar
Türkiye'nin en güzel ve ilk 3d oyun sitesi - 3doyunlar.net

 
Çeviri deacon
(i)., (f). diyakoz, kilise veya cemaat işlerinde gönüllü olarak papaza yardım eden kimse; (f)., (k). dili ilâhileri satır satır okumak; göz boyamak.
 
Çeviri deactivate
(f). çalışamaz duruma getirmek.
 
Çeviri dead
(s). ölü, öImüş, müteveffa; sönük; cansız, hareketsiz, ölü gibi; renksiz, solgun, tadı kaçmış, soğuk. dead ahead dosdoğru. dead and gone öImüş gitmiş. dead as a doornail öImüş, cansız. dead ball spor saha dışına çıkmış top, ölü top. dead beat çok yorgun, bitkin. dead center ölü nokta. dead end çıkmaz sokak; çıkmaz. dead hand (bak). mortmain. dead heat spor berabere biten yarış. dead language ölü dil. dead letter hükmü kalmamış kanun; sahibi bulunamayıp postanede kalan mektup. dead march (müz). cenaze marşı. dead nettle ısırganotu , ballıbaba, (bot). Lamium. dead reckoning (den). kaba kompas hesabı, parakete hesabı, pusula ile seyrüsefer hesabı. dead right tamamen haklı. dead set (k).dili kararlı. dead set against tamamen karşı, muhalif. dead tired bitkin, yorgun. dead water durgun su ; dümen suyu. dead weight geminin darası. come to a dead stop tamamen durmak. the dead ,(çoğ). ölüler. the dead of night gece karanlığı. the dead of winter kışın ortası. deadness (i). hissizlik, duygusuzluk.
 
Çeviri deadbeat
(i)., (A.B.D)., argo borçlarını ödemekten kaçınan kimse; bedavacı, başkalarının sırtından geçinen kimse.
 
Çeviri deaden
(f). kuvvetini kırmak hafifletmek, boğmak uyuşturmak (ağrı) kesmek (ses, ağrı); tatsızlaştırmak; parlaklığını gidermek, donuklaştırmak; ses geçmesini önlemek.
 
Çeviri deadeye
(s). keskin nişancı.
 
Çeviri deadeye
(i)., (den). boğata.
 
Çeviri deadhead
(i)., (k).dili ücretsiz olarak kartla seyahat eden veya tiyatro v.b yerlere giden kimse; boş olarak kalkan tren, otobüs v.b; sıkıcı kimse.
 
Çeviri deadlight
(i)., (den). Iomboz kapağı; lomboz.
 
Çeviri deadline
(i). son teslim tarihi: cezaevlerinde hükümlülerin geçmemesi gereken yasak bölge sınırı.
 
Çeviri deadlock
(i)., (f). çıkmaz iki taraflı karşı koymanın sonucu olarak her iki tarafın hareketsiz kalışı ; (f). çıkmaza sokmak, çıkmaza girmek.
 
Çeviri deadly
(s). öldürücü; zehirli; ölüm derecesinde; ölüm gibi. deadly enemy can düşmanı. deadly nightshade güzelavratotu, (bot). Atropa belladonna. deadly sin ağır günah. the seven deadly sins yedi büyük günah.
 
Çeviri deadpan
(i)., (s). (z)., (f)., (A.B.D)., argo anlamsız bir yüz; (s). boş ve anlamsız yüz ifadesi olan; (z). duygularını açığa vurmadan, anlamsızca; (f). duygularını belli etmeden hareketetmek veya konuşmak.
 
Çeviri deadsea
Lut gölü.
 
Çeviri deadwood
(i). ağacın kuru dalları, kurumuş dallar veya ağaçlar; (A.B.D). değersiz malzeme, faydasız kişi veya şey.
 
Çeviri deaf
(s(. sağır; kulak asmayan. deaf-and -dumb alphabet sağır ve dilsizlere mahsus işaret alfabesi. deaf-mute (i). sağır ve dilsiz kimse. turn a deaf ear to dinlememek, kulak asmamak, aldırmamak.
 
Çeviri deafen
(f). kulağını sağır etmek; kulağını tıkamak.
 
Çeviri deal
(i). çam tahtası, çam kerestesi.
 
Çeviri deal
(i). pazarlık, anlaşma, mukavele; iş; miktar; iskambil kâğıtlarını dağıtma. a good deal a great deal bir çok, bir hayli.
 
Çeviri deal
(f). (dealt) alâkadar olmak, ilgilenmek, iş yapmak, davranmak; iskambil kâğıtlarını dagıtmak. deal in tüccarı olmak. deal with temas etmek, deginmek bahsetmek; işini görmek, icabına bakmak; müşterisi olmak ... ile alışveriş etmek. dealer (i). satıcı, tacir, tüccar; iş gören kimse; oyunda iskambil kâğıdını dağıtan kimse; argo esrar satıcısı. double-dealer (i). ikiyüzlü kimse, dalavereci kimse. plain dealer dürüst adam.
 
Çeviri dealings
(i). iş, alışveriş; muamele, alaka.
 
Çeviri dealt
(bak). deal.
 
Çeviri deaminate
(f)., (kim). bir bileşikten amino gurubunu çıkarmak.
 
Çeviri dean
(i). dekan; bir üniversite veya yüksek okulda idari görevi olan kimse; ingiliz kilisesinde bir papaz rütbesi; bir başkentte bulunan kordiplomatiğin en kıdemli üyesi. dean of students talebe meseleleriyle ilgili üniversite memuru. deanery (i). dekanın oturduğu ev, dekanın görevi; başpapazın evi.
 
Çeviri dear
(i)., (s). sevgili; (s). aziz; sevgili; samimi; pahalı. dear John azizim John; bir kızın nişanlısına yazdığı ayrılma mektubu. Dear me I Aman I Canım I Yarabbi I Deme I for dear life canını kurtaracakmış gibi. dearly (z). sevgi ile, samimi olarak; pahalıya. deary (k).dili sevgili.
 
Çeviri dearth
(i). yokluk, kıtlık.
 
Çeviri death
(i). öIüm, öIme, vefat; katil, ölüme sebebiyet veren şey. deathbed (i). ölüm döşeği. deathblow (i). öIdürücü darbe. death certificate ölüm ilmuhaberi, defin ruhsatı. deathcup (i). çok zehirli bir çeşit mantar, (bot). Amanita. death duty (ing). veraset vergisi. deathless (s). baki, öIümsüz. deathlike (s). ölüm gibi. deathly (s). öIüm gibi, öldürücü. death mask ölmüş bir adamın yüzünden alçı ile alınmış maske. death rate vefiyat, bir senede ölenlerin binde nispeti. death rattle can çekişme hırıltısı. death's-head (i). fanilik sembolü olarak kullanılan kafatası şekli. death sentence idam hükmü. death stroke ölüm darbesi. death struggle can çekişme, ölüm kalım mücadelesi; can havliyle çabalama. deathtrap (i ).ölum tehlikesi olan yer (çürük bir bina gibi). death warrant (huk). idam hükmü. deathwatch (i). idam mahkumunu bekleyen gardiyan; (zool). Anobiidae familyasından bir böcek. at death's door öIümün eşiğinde, bir ayağı çukurda. be in at the death herhangi bir teşebbüsü sonuçlandırmak. be the death of öIümüne sebep olmak. catch one's death of cold fena halde nezle olmak. do to death öIdürmek. put to death öldürmek. the Black Death 14 yüzyılda Avrupa'yı kasıp kavuran büyük veba salgını. war to the death son nefesine kadar savaşma.
 
Çeviri debacle
(i). birden çökme, kötü bir yenilgi; nehri tıkayan buz v.b,nin birden çözülmesi.
 
Çeviri debar
(f). mâni olmak, engel olmak, menetmek, mahrum etmek, yoksun bırakmak. debar from menetmek.
 
Çeviri debark
(f). gemiden çıkmak, karaya, çıkmak debarka tion (i). karaya çıkma, çıkarma.
 
Çeviri debase
(f). kıymetini düşürmek, ayarını bozmak; şeref ve itibarına halel getirmek, tezlil etmek, alçaltmak, indirmek; bozmak. debased coinage içindeki gümüş veya altın miktarı azaltılmış madeni paralar.
 
Çeviri debatable
(s). soruşturulması gereken, munakaşa edilebilir; şüpheli.
 
Çeviri debate
(f)., (i). tartışmak, münakaşa etmek, müzakere etmek; çok düşünmek; (i). tartışma, münakaşa, müzakere, fikir mücadelesi. debating society münazaralar tertip eden kurum.
 
Çeviri debauch
(f)., (i). ayartmak, baştan çıkarmak; (i). sefahat, sefahat âlemi.
 
Çeviri debauchee
(i). sefih kimse, ayyaş kimse, zampara; (fig). çöplük horozu.
 
Çeviri debauchery
(i). sefahat, ayyaşlık, uçarılık.
 
Çeviri debenture
(i)., (tic). tahvil, senet, pusula. debenture bonds tahvilât.
 
Çeviri debilitate
(f). takatini kesmek, kuvvetten düşürmek , zayıflatmak. debility (i). zayıflık, takatsizlik, kuvvetsizlik; anormal derecede halsizlik.
 
Çeviri debit
(i)., (f). zimmet, borç; (f). zimmet kaydetmek; birinin zimmetine kaydetmek. debit an account bir hesabı zimmetine kaydetmek. debit balance zimmet bakıyesi. debit a person with a sum, debit a sum against a person, debit a sum to a person bir meblağı bir kimsenin hesabına zimmet olarak kaydetmek.
 
Çeviri debonair
(s). nazik, tatlı, güler yüzlü, şirin, zarif, hoş.
 
Çeviri debouch
(f)., (ask). dar ve kapalı bir yerden meydana çıkmak, çıkmak; açık bir yere çıkarmak.
 
Çeviri debrief
(f). (bir asker, astronot v.b'ni) dönüşünde sorguya çekmek. debriefing (i). dönüşte yapılan soruşturma.
 
Çeviri debris
(i). döküntü, yıkıntı, enkaz; (jeol). birikmiş parçalar.
 
Çeviri debt
(i)., (tic). borç, alacak, matlup; suç, kabahat. debt of honor namus borcu. bad debt tahsil olunmayacak borç, tahsili kabil olmayan alacak. balance of a debt borç bakiyesi. be in anyone's debt bir kimseye borçlu olmak. consolidated debts muntazam borçlar. contract a debt borca girmek.discharge veya pay a debt borç vermek, tediye etmek. doubtful debts meşkuk matlubat, tahsili şüpheli borçlar. floating debt vadeli borçlar. funded debt senetlere bağlanmış borç. get out of debt borçtan kurtulmak. good debt sağlam borç, tahsili kati borç. national debt public debt devlet borcu. outstanding debt halen tahsili veya verilmesi lâzım gelen borç. run into debt borca girmek. transfer a debt alacağını başka birine havale etmek.
 
Çeviri debtor
(i). borçlu kimse.
 
Çeviri debug
(f). (bir odadan) gizli işitme cihazlarını sökmek; bir makina veya sistemin kusurlarını gidermek.
 
Çeviri debunk
(f)., (k).dili. kirli çamaşırlarını ortaya çıkarmak.
 
Çeviri debut
(i). başlangıç; (sahneye) ilk çıkış bir genç kızın sosyeteye ilk defa takdim olunması. make one's debut ilk defa olarak çıkmak, ilk konser v.b.'ni vermek; sosyeteye ilk defa takdim olunmak.
 
Çeviri debutante
(i). sosyeteye ilk defa takdim olunan genç kız.
 
Çeviri decade
(i). on sene, on senelik müddet, onlu grup veya takım.
 
Çeviri decadence
(i). zeval, batma, çökme, çöküş, yıkılış, inkıraz, inhitat. decadent (s). inkıraz bulmuş, zeval bulmuş, batmış, çökmüş.
 
Çeviri decaffeinate
(f). içinden kafeini çıkarmak.
 
Çeviri decagon
(i)., (geom). on köşeli şekil.
 
Çeviri decagonal
(s). on köşeli.
 
Çeviri decagram
(i). dekagram.
 
Çeviri decahedron
(i)., (geom). on yüzlü şekil. decahedral (s). on yüzlü.
 
Çeviri decal
(i)., (güz). (san). kâğıttan cama veya tahtaya resim çıkarma sanatı, çıkartma.
 
Çeviri decalcify
(f). kireçten mahrum etmek,(kemik v.b.'ni) kirecini çıkarmak.
 
Çeviri decaliter
(i). dekalitre.
 
Çeviri decalogue
(i). On Emir, Evamir-i Aşere.
 
Çeviri decameter
(i). dekametre.
 
Çeviri decamp
(f). ordu veya karargâhı kaldırmak, kampı bozup çekilmek: kaçmak, firar etmek, sıvışmak, ayrılıp gitmek.
 
Çeviri decant
(f). sulu bir şeyi tortusundan ayırmak için dikkatlice dökmek, şarap v.b.'ni şişeden sürahiye boşaltmak. decanta'tion (i). bir kaptan bir kaba aktarma, boşaltma, dökme.
 
Çeviri decanter
(i). sürahi.
 
Çeviri decapitate
(f). başını kesmek, boynunu vurmak .decapita'tion (i). boynunu vurma.
 
Çeviri decarbonize
(f). bir maddedeki karbonu ,çıkarmak.
 
Çeviri decare
(i). dekar.
 
Çeviri decasyllable
(i). on heceli kelime veya satır. decasyllab'ic (s). on heceli.
 
Çeviri decathlon
(i). spor Olimpiyatlarda on çeşit oyundan ibaret bir müsabaka.
 
Çeviri decay
(f). çürümek, zeval bulmak, inkıraz bulmak; azalmak, eksilmek; sıhhatçe düşmek, zayıflamak, bozulmak; çürütmek; (i). sıhhatçe düşme, zayıflama, bozulma; azalma, eksilme; harap olma.
 
Çeviri decease
(f). öIüm, öIme, vefat; (f). öImek. the deceased merhum, rahmetli.
 
Çeviri decedent
(i)., (huk). öImüş kimse, ölen kimse.
 
Çeviri deceit
(i). hile, yalan; hilekarlık, dolandırıcılık, düzenbazlık. deceitful (s). hilekar, aldatıcı. deceitfully (s). hilekarlıkla, yalancılıkla. deceitfulness (i). hilekarlık, yalancılık.
 
Çeviri deceive
(f). aldatmak, yalan söylemek. deceiver (i). aldatıcı kimse, hilekâr kimse.
 
Çeviri decelerate
(f). yavaşlamak; sürati kesmek.
 
Çeviri december
(i). aralık, birinci kânun, kânunuevvel. Decembrist (i). 1825 tarihinde Rusya'da meşrutiyet hükümeti kurmak isteyenlerden biri.
 
Çeviri decemvir
(i). eski Roma'da on üyesi olan hükümet meclisi azalarından her biri; yetkili makamda bulunan on kişiden her biri.
 
Çeviri decency
(i). terbiye, edep, nezaket; ıIımlılık, itidal; kanunlara uyma; iffet, namus; bu şekilde yapılan herhangi bir iş veya davranış.
 
Çeviri decennial
(s)., (i). on senede bir olan; (i). onuncu yıldönümü.
 
Çeviri decent
(s). terbiyeli, nazik, nezih, temiz, iyi. decently (z). terbiye ölçüsünde; nezih bir şekilde; yeteri kadar.
 
Çeviri decentralization
(i). sorumluluğun dağıtılması,bir merkezden idare edilmeyiş.
 
Çeviri decentralize
(f). sorumluluğu dağıtmak, bir merkezden idare etmemek.
 
Çeviri deception
(i). aldatma, aldanma; yalancılık; hile, düzen, dolap. deceptive (s). aldatan, aldatıcı. deceptively (z). aldatarak, aldatıcı bir surette. deceptiveness (i). aldatıcılık, düzenbazlık, hilekarlık.
 
Çeviri decerebrate
(f)., (tıb). beynini çıkartmak.
 
Çeviri decertify
(f). bir belgeyi iptal etmek.
 
Çeviri deciare
(i). bir arın onda biri, desiar.
 
Çeviri decibel
(i)., (fiz). sesin şiddetini öIçme birimi, desibel.
 
Çeviri decide
(f). karar vermek, kararlaştırmak, hüküm vermek. decide against (a). thing bir şeyin aleyhinde karar vermek. decide for a thing, decide in favor of a thing bir şeyin lehinde karar vermek.
 
Çeviri decided
(s). kesin, kati, şüphesiz; kararlaştırılmış, mukarrer, muhakkak; sebatkar, inatçı. decidedly (z). kesinlikle, katiyetle.
 
Çeviri deciduous
(s). belirli mevsimlerde dökülen, geçici.
 
Çeviri decigram
(i). desigram.
 
Çeviri deciliter
(i). desilitre.
 
Çeviri decillion
(i)., (mat)., (A.B.D.). 33 sıfırla yazılan bir rakam; (ing). 60 sıfırla yazılan bir rakam; desilyon.
 
Çeviri decimal
(i)., (s)., (mat). ondalık. decimal fraction ondalık kesir. decimal notation ondalık işaretleme veya notlama .decimal place ondalık hanesi. decimal point ondalık nokta. decimal system ondalık sistemi.
 
Çeviri decimate
(f). büyük bir kısmını yok etmek; bir grup içinden her on kişide birini alıp öIdürmek. decima'tion (i). imha, katliam.
 
Çeviri decimeter
(i). desimetre.
 
Çeviri decipher
(f). şifre çözmek; yorumlamak . decipherable (s). halledilebilir, okunabilir; anlaşılır.
 
Çeviri decision
(i). karar, hüküm; ilâm, emir, irade; sebat tereddütsüzlük. come to veya make a decision karar vermek, karar almak.
 
Çeviri decisive
(s). kesin, kati. decisively (z). kesin olarak, katiyetle. decisiveness (i). kesinlik, katiyet.
 
Çeviri deck
(i)., den. güverte; güverte gibi yer; iskambil kâğıt takımı, bir paket oyun kâğıdı; (argo). esrar paketi. deck chair şezlong. deck hand güverte tayfası. deck house üst güvertede yapılan kamara veya salon. below decks (den). palavra altına, ambarda, ambara. clear the decks gemiyi harbe hazırlamak, güvertenin kalabalığını boşaltmak; bir işe hazırlanmak. hit the deck (argo). yataktan kalkmak; yere çökmek; harekete geçmek. Iower deck (den). tavlun. main deck (den). palavra poop deck (den). kıç kasarası promenadedeck (den). gezinti güvertesi. quarterdeck (den). kıç güvertesi, kıç taraf .tape deck hoparlor ve amplifikatorü olmayan. teyp watch on deck (den). güverte nöbetçisi.
 
Çeviri deck
(f). donatmak, süslemek. deck out donatmak, süslemek.
 
Çeviri deckle
(i). kâğıt imalâtında kullanılan el kalıbı çerçevesi. deckle edge kâğıdın tırtıklı kenarı.
 
Çeviri declaim
(f). belâgatle söz söylemek, inşat etmek; nutuk çekmek. declaim against şiddetle karşı koymak, bağırıp çağırmak.
 
Çeviri declamation
(i). sööz söyleme, sanatı, hitabet, belâgat.
 
Çeviri declamatory
( s). hitabete ait; tantanalı, heyecanlandırıcı (konuşma tarzı).
 
Çeviri declaration
(i). ilân, takrir; demeç; ihbarname, tebliğ; beyanname; (huk). ifade; briç karar verilen oyun. Declaration of Independence Amerika Birleşik Devletlerinin istiklal beyannamesi. declaration of rights haklar beyannamesi.
 
Çeviri declarativetory
(s). beyan eden, ifade eden.
 
Çeviri declare
(f). ilân etmek, beyan etmek, ifade etmek, ortadan söylemek, alenen söylemek; bildirmek, haber vermek; iddia etmek; ispat etmek. Well, I declare I Aman I Acayip !
 
Çeviri declension
(i)., gram isim çekimi, tasrif; çökme.
 
Çeviri declination
(i). kuzey kutbu ile pusulanın kuzey yönu arasındaki açı; (astr). inhiraf, meyil; menfi cevap.
 
Çeviri decline
(f). sapmak, meyletmek, inhirafetmek ; zevalbulmak; eksilmek, azalmak, düşmek; eğilmek, sarkmak; reddetmek, çekilmek, istememek; (astr). meyletmek; eğmek, saptırmak, eğdirmek, çevirmek, inhiraf ettirmek; -den çekilmek veya kaçınmak; (gram). çekmek, tasrif etmek declinable (s). çekilebilir.
 
Çeviri decline
(i). meyil, iniş; gerileme; batma, zeval, inhitat, inkıraz, sapma, inhiraf; (tıb). hastalık ârazının zeval bulma devresi; (tıb). maddi ve manevi kuvvetten düşme. go into a decline kuvvetten düşmek. on the decline çökmekte, inkıraz bulmakta.
 
Çeviri declivity
(i). iniş, meyil.
 
Çeviri declutch
(f). debreyaj pedalına basmak, debreyaj yapmak.
 
Çeviri decoct
(f). kaynatarak özünü elde etmek. decoction (i). kaynatma; bir şeyi kaynatarak elde edilen öz.
 
Çeviri decode
(f). şifre çözmek, şifreli yazıyı okumak.
 
Çeviri decolletage
(i). dekolte elbisenin yakası; açık elbise.
 
Çeviri decolorant
(i). beyazlatıcı madde.
 
Çeviri decolorize
(f). rengini açmak, soldurmak, ağartmak.
 
Çeviri decommission
(f). (gemi v.b.'ni) yedeğe çekmek.
 
Çeviri decompose
(f). ayrıştırmak, halletmek; çürütmek; çürümek. decomposi'tioni ayrışma, ayrışım; çürüklük, bozukluk, tefessüh.
 
Çeviri decompress
(f). yeraltı işçisini hava basıncından kurtarmak. decompression chamber uçuşa hazırlık için normal basıncı azaltan kapalı hücre.
 
Çeviri decongestant
(i)., (tıb). burundaki nemi azaltarak soluk almayı kolaylaştıran ilaç.
 
Çeviri decontaminate
(f). bir cisim veya bölgeyi zararlı kimyasal maddelerden arıtmak.
 
Çeviri decontrol
(f). kontrol altından çıkarmak, kontrolu kaldırmak.
 
Çeviri decor
(i). dekor.
 
Çeviri decorate
(f). süslemek, tezyin etmek; nişan vermek.
 
Çeviri decoration
(i). süslemek; ziynet, tezyinat, süs; nişan, madalya.
 
Çeviri decorative
(s). süsleyici, süslü, tezyini.
 
Çeviri decorator
(i). dekoratör, tezyin eden kimse. interior decorator iç mimar.
 
Çeviri decorous
(s). âdetlere uygun, alışılagelmiş,terbiyeli , rabıtalı decorously (z). alışılagelmiş şekilde.
 
Çeviri decorticate
(f). kabuğunu soymak.
 
Çeviri decorum
(i). edebe uygun olma, terbiyeli olma, rabıtalı olma; münasip surette hareket.
 
Çeviri decoy
(f). tehlikeye atmak, tuzağa düşürmek.
 
Çeviri decoy
(i). av hayvanlarını tuzağa düşürmekte kullanılan herhangi bir şey, yem; teşvikçi kimse, tuzakçı kimse.
 
Çeviri decrease
(f). azalmak, eksilmek, küçülmek, çekilmek; azaltmak, eksiltmek decreasingly (z). gittikçe azalarak.
 
Çeviri decrease
(i). eksilme, azalma, çekilme; küçülme; eksiklik, noksan on the decrease azalmakta.
 
Çeviri decree
(i). resmi emir, irade, karar, hüküm, kararname. decree nisi huk altı ay zarfında aksi sabit olmadığı takdirde icra mevkiine giren boşanma kararı.
 
Çeviri decree
(f). emretmek, buyurmak; hüküm vermek, karar vermek.
 
Çeviri decrement
(i). eksilme, azalma; zayiat; eksiklik.
 
Çeviri decrepit
(s). eskimiş, yıpranmış, hemenhemen işlemez hale gelmiş, ihtiyarlıktan zayıflamış, eli ayağı tutmaz.
 
Çeviri decrepitate
(f). çatırdatarak ateşte kavurmak (tuz, maden vb)', ateşte çatırdamak .
 
Çeviri decrepitude
(i). ihtiyarlıktan ileri gelen elden ayaktan kesilme, düşkünlük.
 
Çeviri decrescendo
(s)., (z)., (müz). dekreşendo, diminuendo.
 
Çeviri decrescent
(s). azalan, küçülen.
 
Çeviri decretal
(i). resmi karar, Papa tarafından verilen emir ve hüküm.
 
Çeviri decretory
(s). hüküm veya iradeye ait.
 
Çeviri decrial
(i). kınama, takbih.
 
Çeviri decry
(f). kötulemek, zemmetmek, kınamak, takbih etmek, batırmak.
 
Çeviri decumbent
(s)., (bot). yatık; eğilmiş, uzanmış.
 
Çeviri decurion
(i). eski Roma'da onbaşı.
 
Çeviri decussate
(f)., (s). çaprazvari geçmek; X şeklinde geçmek; (s). X şeklinde, çaprazvari .
 
Çeviri dedicate
(f). adamak, tahsis etmek, takdis etmek, vakfetmek; vermek, ithaf etmek. dedicated (s). ithaf olunmuş, verilmiş; tahsis edilmiş. dedica'tion (i). adama, tahsis veya takdis etme, tahsis olunma, ithaf .ded'icato'ry (s). ithaf kabilinden.
 
Çeviri deduce
(f). anlamak, mantıki olarak sonuç çıkarmak, istihraç etmek, istintaç etmek.
 
Çeviri deduct
(f). çıkarmak, tenzil etmek; istintaç etmek , sonuç çıkarmak deduction (i). istintaç, netice çıkarma; (man)., tümdengelim; sonuç, netice, istidlâl; hesaptan düşme, tenzil. deductive (s). istintaç ve istidlâl yolunda olan; tümdengelimli.
 
Çeviri deed
(i)., (f). iş, fiil, amel, hareket; (huk). senet, tapu senedi, hüccet; (f). senetle devretmek. draw up a deed senet yazmak. in deed aslında, hakikatte title deed tapu senedi. witness a deed tanık olarak senede imza koymak; bir işe şahit olmak.
 
Çeviri deem
(f). saymak, farz etmek, addetmek, zannetmek, kıyas etmek.
 
Çeviri deemphasize
(f). önemini azaltmak, dikkati üzerinden çekmeye uğraşmak.
 
Çeviri deep
(z). derin derin, derinde. deep laid schemes enine boyuna düşünülmüş. planlar, gizli ve geniş planlar.
 
Çeviri deep
(i). derinlik, engin, deniz. the deep ,şiir enginler, deniz, derya. the deep of winter karakış.
 
Çeviri deep
(s). derin; anlaşılmaz; şiddetli, ağır; koyu (renk) ; kalın, boğuk, pes (ses). deep -dyed (s). hakiki, tam. deep in debt borca batmış, gırtlağa kadar borç içinde. deep in thought derin düşünceye dalmış. deep -rooted (s). uzun köklü; kökleşmiş (inanç vb), sabit. deep sea okyanuslarda suyun en derin olduğu kısımlar. deep-seated (s). kaldırılması zor veya imkânsız, sabit. deep-set (s). derinde olan. deep sigh derin iç çekiş. Deep South Güney Carolina, Louisiana, Alabama, Georgia ve Mississippi eyaletleri. deep tone kalın perdeli ses, boğuk ses .deep trouble derin sıkıntılar. drawn up six deep altı sıra halinde, altı sıraya dizilmiş. go off the deep end (k).dili düşünmeden ve telaşla hareket etmek. in deep water başı dertte; şaşkınlık içinde.
 
Çeviri deepen
(f). derinleşmek, derinleştirmek; artırmak; koyulaştırmak (renk); kalınlaşmak (ses).
 
Çeviri deepfreeze
(i)., (f). dondurulmuş yemekleri muhafaza eden buzdolabı, dipfriz; dondurup saklama ; (f). dondurup saklamak.
 
Çeviri deepfry
(f). bol miktar yağda kızartmak.
 
Çeviri deer
(i). (çoğ. deer) geyik, karaca, (zool). Cervus. deer fly ufak yeşilimsi birkaç çeşit atsineği. deerhound (i). büyük cins tazı. deer park içinde geyik beslenilen koru. fallow deer alageyik, sığn, (zool). Dama dama musk deer misk keçisi, (zool). Moschus moschiferous red deer kızıl geyik, (zool). Cervus elaphus roe deer karaca, (zool). Capreolus capreolus.
 
Çeviri deescalate
(f). (bilhassa harbin) kuvvetini azaltmak; azalmak, ehemmiyetini yavaş yavaş kaybetmek.
 
Çeviri deface
(f). resim v.b'ni bozmak, tahrif etmek, şeklini bozmak, güzelliğine halel getirmek, silmek. defacement (i). bozma, tahrif.
 
Çeviri defacto
(Lat). bilfiil, fiilen, hakikatte, edimli olarak.
 
Çeviri defalcate
(f). emanet paradan çalmak, zimmetine geçirmek. defalca'tion (i). emanet paradan çalma, zimmetine geçirme, suiistimal.
 
Çeviri defame
(f). zem ve iftira ile bir kimsenin itibarını zedelemeye çalışmak; namusuna leke sürmek. defamation (i). iftira; lekeleme. defamatory ri)( s) iftira olan, lekeleme kabilinden.
 
Çeviri default
(i). ihmal; mahkeme, maç v.b.'ne gelmekten kaçınma; hazır bulunmayış, yokluk. in default of payment ödenmediği takdirde.
 
Çeviri default
(f). emanet paranın açığını ödemekten kaçınmak, taahhütlerini yerine getirmemek; mahkemede ispatı vücut etmemek; spor karşılaşmasına zamanında gelmeyip hakkını kaybetmek ; ifa etmemek, ödememek;ispatı vücut etmediğinden mahkum etmek.
 
Çeviri defaulter
(i). mahkemede ispatı vücut etmeyen kimse, gaip kimse; yiyici kimse, irtikâp yapan kimse, emanet edilen paranın hesabını vermeyen kimse, borçlarını ödemeyen kimse.
 
Çeviri defeasance
(i)., (huk). iptal, lağvetme.
 
Çeviri defeasible
(s). iptali mümkün, lağvolunabilir, feshedilebilir.
 
Çeviri defeat
(f)., (i). yenmek, mağlup etmek; hezimete uğratmak; bozmak, iptal etmek, ıskat etmek; (i). bozgun, yenilgi, mağlubiyet, hezimet. defeatism (i). bozgunculuk. defeatist (i)., (s). bozguncu kimse; (s). bozguncu.
 
Çeviri defecate
(f). dışkı boşaltmak; tortusunu çıkarmak. defeca'tion (i). dışkı boşaltma.
 
Çeviri defect
(i)., (f). kusur, noksan, eksiklik; (f). terketmek; karşı tarafa iltica etmek.
 
Çeviri defection
(f). bulunduğu veya mensup olduğu zümre, parti, taraf v.b.'nden çekilme, terketme.
 
Çeviri defective
(s). kusurlu, sakat, eksik, noksan; (gram). bazı çekim şekilleri kullanılmayan. defectively (z). kusurlu olarak, noksan olarak. defectiveness (i). kusurluluk, noksanlık.
 
Çeviri defector
(i). karşı tarafa kaçan kimse. defence (ing)., (bak). defense.
 
Çeviri defend
(f). savunmak müdafaa etmek, muhafaza etmek, korumak, saklamak, himaye etmek.
 
Çeviri defendant
(i)., (huk). müddeialeyh, davalı.
 
Çeviri defender
(i). koruyucu kimse, savunucu veya müdafaa eden kimse, himaye eden kimse.
 
Çeviri defenestration
(i). pencereden fırlatılma.
 
Çeviri defense
(ing). defence (i). savunma, müdafaa, korunma, vikaye, himaye; muhafaza eden herhangi bir şey, koruyan şey. defenseIess (s). müdafaasız, korunmasız, muhafazasız, biçare.
 
Çeviri defensible
(s). savunulabilir, müdafaa edilebilir , müdafaası kabil, hak verilir.
 
Çeviri defer
(f). (-red, -ring) sonraya bırakmak, ertelemek, tehir etmek, tecil etmek.
 
Çeviri defer
(f). (-red, -ring) to ile kararı başkasına bırakmak, başkasının fikrine uymak.
 
Çeviri deference
(i). riayet, uyma; hürmet, ihtiram. out of deference to -e riayeten, -e uyarak.
 
Çeviri deferent
(s)., (i). nakleden, taşıyan; (anat). ersuyu (sperma). kanalına ait; (i) yörünge.
 
Çeviri deferential
(s). riayetkârane, hürmetkar. deferentially (z). hürmetkârca.
 
Çeviri deferment
(i). erteleme, tehir; mecburi askerlik hizmetinin ertelenmesi.
 
Çeviri deferred
(s). ertelenmiş; kâr hisseleri ertelenmiş; mecburi askerliği ertelenmiş.
 
Çeviri defiance
(i). meydan okuma; karşı koyma, muhalefet mukavemet. in defiance of hiç bırakmayarak, zorluklara rağmen gözüne alarak.
 
Çeviri defiant
(s). muhalif, karşı gelen; cüretkâr, küstah. defiantly (z). cüretle, küstahça.
 
Çeviri deficiency
(i). eksiklik, noksanlık, kusur, yetersizlik, kifayetsiz!ik; hesap açığı. deficiency disease (tıb). gıda eksikliğinden ileri gelen hastalık.
 
Çeviri deficient
(s). eksik, noksan; yetersiz, kifayetsiz, zayıf, açık (hesap). be deficient in -de eksik olmak. deficiently (z). yetersizce, kifayet etmeyerek.
 
Çeviri deficit
(i). hesap açığı, zarar.
 
Çeviri defier
(i). karşı gelen kimse; meydan okuyan kimse.
 
Çeviri defilade
(f)., (i)., (ask). havale siperi yapmak; (i). havale siperi yapma.
 
Çeviri defile
(f)., (i). sıra halinde yürümek; (i). sıra halinde yürüyüş; dağlar arasındaki uzun ve dar geçit.
 
Çeviri defile
(f). kirletmek, pisletmek, bulaştırmak, bozmak. defilement (i). kirletme, bozma, pisletme.
 
Çeviri define
(f). tarif etmek, tavsif etmek; sınırlamak, tahdit etmek, tayin etmek, ayırmak, tefrik etmek. definable (s). tarifi mümkün; ayırt edilebilir.
 
Çeviri definite
(s). sınırlı, mahdut, belirli, muayyen, kararlaştırılmış, mukarrer; kesin, kati. definite article İngilizcede isimden önce kullanılan ve nitelediği ismi belirleyen kelime, yani the. definitely (z). kesinlikle, tamamen, kati surette. definiteness (i). kesinlik, katiyet.
 
Çeviri definition
(i). tarif, tanımlama, izah, tavsif; berraklık, vuzuh.
 
Çeviri definitive
(s). kesin, kati, nihai, son, tam ve eksiksiz; tayin eden, sınırlandıran, tahdit eden, mukarrer. definitively (z). kesinlikle; nihai olarak.
 
Çeviri definitude
(i). kesinlik.
 
Çeviri deflagrate
(f). ateş alıp birden parlamak. deflagra'tion (i). birden ateş alma.
 
Çeviri deflate
(f). hava veya gazı boşaltmak; gururunu kırmak, informal burnunu sürtmek; fiyatları duşürmek. deflation (i). hava veya gazı boşaltma; fiyatların düşmesi, deflasyon. deflationary (s). fiyatların düşmesine sebep olan.
 
Çeviri deflect
(f). yoldan saptırmak, inhiraf etmek veya ettirmek, çevirmek; dönmek. deflector (i). yana saptıran alet.
 
Çeviri deflection
(i). yoldan sapma, inhiraf, dönme.
 
Çeviri defloration
(i). kızlığını bozma, bikrini izale etme; bir şeyin tazeliğini ve taravetini bozma.
 
Çeviri deflower
(f). kızlığını bozmak, bikrini izale etmek; çiçeğinden mahrum etmek.
 
Çeviri defluxion
(i)., (tıb). sıvıların boşalması (nezle).
 
Çeviri defoliate
(f). yapraklarını dökmek veya düşürmek; düşmanın mevzilenmesini önlemek için bitkileri tahrip etmek. defolia'tion (i). , (bot). yaprakların dökülmesi veya düşürülmesi. defoliator, defoliant (i). yaprakları döken ilâç veya zehir.
 
Çeviri deforce
(f)., (huk). zorla alıkoymak (başkasının malını), zorla geri tutmak.
 
Çeviri deforest
(f). ormandan mahrum etmek.
 
Çeviri deform
(f). şeklini bozmak, biçimini bozmak; sakat etmek; çirkinleştirmek.
 
Çeviri deformation
(i). şeklini veya biçimini bozma, çirkinleştirme; sakatlık; (fiz). tazyik altında şekil değişimi.
 
Çeviri deformity
(i). biçimsizlik, sakatlık, çirkinlik; sakat kimse veya şey.
 
Çeviri defraud
(f). dolandırmak, aldatmak, hakkını yemek, gadretmek; (slang). üç kâgıda getirmek.
 
Çeviri defray
(f). ödemek, tediye etmek, vermek, tesviye etmek. defrayment (i). ödeme tediye.
 
Çeviri defrock
(f). (papaz) rütbesinden mahrum etmek ; cüppesini çıkartmak.
 
Çeviri defrost
(f). buzlarını çözmek veya eritmek. defroster (i). buzdolabı v.b.'nde buzları çözme veya eritme tertibatı.
 
Çeviri deft
(s). becerikli, eli işe yatkın, marifetli. deftly (z). beceriklilikle. deftness (i). beceriklilik, yatkınlık.
 
Çeviri defunct
(s). öIü; feshedilmiş, ilga edilmiş, yürürlükten kaldırılmış. the defunct kaba ölü, ölmüş.
 
Çeviri defuse, defuze
(f). (bombadan) fitili sökmek.
 
Çeviri defy
(f). meydan okumak, karşı gelmek, karşı koymak.
 
Çeviri degas
(f). (-sed, -sing) zehirli gazlardan arıtmak; (radyo tüplerini) bütün gazlardan arıtmak.
 
Çeviri degauss
(f). bir şilebin manyetik alanını siper edip manyetik mayınlardan korumak.
 
Çeviri degeneracy
(i). yozlaşma, soysuzlaşma, bozulma, dejenere olma.
 
Çeviri degenerate
(s). yozlaşmış, soysuzlaşmış,alçalmış, dejenere. degenerately (z). (z). yozlaşarak, soysuzlaşarak. degenerateness (i). yozlaşma, soysuzlaşma, bozulma.
 
Çeviri degenerate
(f). bozulmak, yozlaşmak, soysuzlaşmak, dejenere olmak; düşmek sukut etmek; (biyol). cinsi bozulmak, daha alçak bir duruma düşmek . degenera'tion (i). yozlaşma, soysuzlaşma, bo
 
Çeviri deglutition
(i)., (biyol). yutma.
 
Çeviri degradation
(i). tenzil, indirim, indirme; rütbe tenzili; rezalet; düşme, sukut; (güz). (san). uzak görünmesi için tonu hafifletme.
 
Çeviri degrade
(f). alçaltmak, rezil etmek; rütbesini indirmek; derece itibariyle alçalmak, bozulmak. degrading (s). alçaltıcı, haysiyet kırıcı.
 
Çeviri degree
(i). derece, mertebe; paye; tabaka, sınıf; rütbe, mevki, seviye .degree of latitudeparalel derecesi degree of longitude meridyen derecesi. by degrees yavaş yavaş, derece derece, gittikçe. comparative degree (gram). mukayese derecesi, üstünlük derecesi. murder in the first degree (huk). kasıtlı öIdürme, taammüden adam öIdürme. positive degree (gram). eşitlik derecesi. superlative degree (gram). mübalâğa derecesi, enüstünlük derecesi. third degree (k).dili; suçluyu konuşturmakiçin işkence yapma. to a degree bir dereceye kadar, biraz. to the last degree son dereceye kadar. university degree yüksekö ğrenim diploması.
 
Çeviri dehisce
(f)., (bot). (bitki tohumları kabuğu) kendi kendine açılmak, yarılıp açılmak, çatlamak.
 
Çeviri dehumanize
(f). insanlıktan çıkarmak, canavarlaştırmak; şahsiyetsizleştirmek, makinalaştırmak, robot yapmak.
 
Çeviri dehumidify
(f). rutubetini gidermek. dehumidifier (i). rutubeti gideren alet.
 
Çeviri dehydrate
(f). suyunu çıkarmak; suyu çıkmak.
 
Çeviri deice
(f). buz tutmasına engel olmak, buzlarını temizlemek, eritmek. deicer (i). buz eritici tertibat, buz çözücü.
 
Çeviri deictic
(s). işaret eden, gösteren; (man). aracısız ispat eden.
 
Çeviri deification
(i). ilah derecesine çıkarma, tanrılaştırma, yüceltme.
 
Çeviri deify
(f). tanrılaştırmak, ilah derecesine çıkarmak; Allah gibi tapmak.
 
Çeviri deign
(f). tenezzül etmek, inayet etmek, Iütfetmek.
 
Çeviri deigratia
(Lat). Allahın inayeti ile ; (kıs). D.G.
 
Çeviri deism
(i). vahyi inkar etmekle beraber Allahın varlığına inanma, deizm; bu itikadın mezhebi felsefesi; dinitabii deist (i). bu itikadı kabul eden kimse. deistic (s). bu itikada ait.
 
Çeviri deity
(i). tanrı, ilah, mabut; ilahi varlık. the Deity Allah, Cenabı Hak, Ulu Tanrı.
 
Çeviri dejàvu
bayat konu; bunu evvelden görmüştüm duygusu.
 
Çeviri deject
(f). meyus etmek, mahzun etmek, kederlendirmek; hevesini kırmak. dejected (s). meyus, kederli, mahzun. dejection (i). neşesizlik, keder, can sıkıntısı, yeis; (çoğ)., (tıb). defi tabii, dışkı.
 
Çeviri dejecta
(i)., (çoğ) dışkı.
 
Çeviri dejure
(Lat). haklı olarak, meşru olarak, kanunen.
 
Çeviri dekagram
(i). dekagram.
 
Çeviri dekaliter
(i). dekalitre.
 
Çeviri dekameter
(i). dekametre.
 
Çeviri delaine
(i). yünlü veya yün ile pamuk karışık ince elbiselik kumaş.
 
Çeviri delate
(f). yaymak. delator (i). iftiracı.
 
Çeviri delay
(f)., (i). ertelemek, tehir etmek, sonraya bırakmak, alıkoymak, geciktirmek, maniolmak; gecikmek, geç kalmak; (i). tehir, gecikme, geç kalma; muhlet, vade.
 
Çeviri dele
(f)., (matb). ,Çıkarınız.
 
Çeviri delectable
(s). hoş, latif, nefis, leziz.
 
Çeviri delectation
(i). Iezzet, haz, büyük zevk.
 
Çeviri delegacy
(i). elçilik, murahhaslık; murahhaslar heyeti; delegasyon; delegasyona verilen yetki.
 
Çeviri delegate
(i)., (f). (del'ıgeyt) temsilci, murahhas, delege, mümessil, elçi, vekil; (f). delege göndermek; delegeye yetki vermek; havale etmek, emanet etmek. delega'tioni delegasyon, mümessil heyeti; veka1et verme, yetki verme; murahhaslık.
 
Çeviri delete
(f). silmek, bozmak, çizmek, çıkarmak. deletion (i). silme, bozma; yazıdan çıkarılan parça.
 
Çeviri deleterious
(s). sağlıga zararlı, muzır, fena.
 
Çeviri delft, delfware
(i). Hollanda'nın Delft şehrinde yapılan çini işi.
 
Çeviri delhi
(i). Delhi.
 
Çeviri deliberate
(s). kasti, önceden düşünülmüş,mahsus ; düşünceli, ihtiyatlı, tedbirli, telaşsız, aklı başında, ağır. deliberately (z). kasten, düşünerek, mahsus.
 
Çeviri deliberate
(f). düşünmek, ölçünmek, üzerinde durmak, tartmak, mütalaa etmek, istişare etmek. delibera'tion (i). üzerinde düşünme, kafa yorma, mütalaa; müzakere; tartışma; karar vermekte ihtiyat. deliberative (s). düşünceli, ihtiyatlı; düşünen, müzakere eden, karar vermede acele etmeyen.
 
Çeviri delicacy
(i). Iezzetli şey; incelik, nezaket, zarafet, hassasiyet, kibarlık.
 
Çeviri delicate
(s). nazik, narin, ince, zayıf, kolay kırılır; hassas,(aletler) dakik, titiz; en ufak değişiklikleri kaydeden , hassas; nefis, leziz; güzel, zarif, kibar; açık (renk). delicately (z). nazikane, zarif bir şekilde, incelikle delicateness (i). incelik, zarafet, nezaket.
 
Çeviri delicatessen
(i). mezeci dükkânı,şarküteri.
 
Çeviri delicious
(s). Ieziz, lezzetli, nefis, güzel, tatlı. deliciously (z). nefis bir şekilde.
 
Çeviri delict
(i)., (huk). haksız fiil, suç.
 
Çeviri delight
(f)., (i). memnun etmek, sevindirmek; memnun olmak, sevinmek; hazzetmek, zevk almak, eğlenmek; (i). sevinç, zevk, keyif, haz; sevinç verme hassası; füsun, sihir. be delighted with -den memnun olmak. delightful (s). hoş, latif, güzel, şirin. delightfully (z). zevkle, hazla, memnuniyetle.
 
Çeviri delimit
(f). tahdit etmek, sınırlamak, hudut tayin etmek.
 
Çeviri delineate
(f). şeklini çizmek, resmetmek, portresini çizmek, tasvir etmek, tarif etmek. delinea'tion (i). resmetme, çizme; resim, şekil, kroki; tarif, vasıflandırma, nitelendirme.
 
Çeviri delinquent
(s)., (i). kabahatli, vazifede ihmalkâr olan, suçlu, mücrim; zamanı geldi- ği halde ödenmemiş; (i). görevini ihmal eden kimse, kabahatli kimse, suçlu kimse. juvenile delinquent (huk). çocuk suçlu. delinquency (i). kabahat, kusur, hata; ihmalcilik.
 
Çeviri deliquesce
(f). kendi kendine havadan rutubet kapıp yavaş yavaş erimek. deliquescent (s). havadan çektiği su ile eriyebilen. deliquescence (i). havadan çektiğisu ile eriyebilme.
 
Çeviri delirium
(i). hezeyan, sayıklama; çılgınlık; taşkınlık. delirium tremens içki iptilâsından gelen titremeli hezeyan.
 
Çeviri deliver
(f). tevdi etmek, teslim etmek, bırakmak, vermek; kurtarmak, serbest bırakmak; çocuğu almak, doğurtmak; irat etmek, söylemek (nutuk); atmak (tokat); hüküm vermek. deliver oneself of konuşma haline dökmek. be delivered of doğurmak.
 
Çeviri deliverance
(i). teslim etme, verme; kurtarma, kurtuluş; fikrini açıklama.
 
Çeviri deliverer
(i). kurtaran kimse, kur tancıkimse ; teslim eden kimse; dağıtıcı,evlere tevzi eden kimse.
 
Çeviri delivery
(i). kurtarma, kurtuluş; teslim, postadan mektupların dağıtılması, tevzi; doğum; konuşma tarzı; topa vuruş, servis (beysbol). deliveryman (i). satılan malı eve kadar götüren kimse.
 
Çeviri dell
(i). kuytu yer, küçük vadi, korulu vadi.
 
Çeviri delouse
(f). bitlerini ayıklamak.
 
Çeviri delphic
(s). eski Yunanistan'daki Delfi'yle ilgili; Delfi mabedinin gaipten haber veren kâhinine ait; muğlak, meçhul, anlaşılmaz.
 
Çeviri delphinine
(i)., (kim). birkaç çeşit hezaren çiçeğinden çıkarılan zehirli billursu bir alkaloit.
 
Çeviri delphinium
(i). hezaren, (bot). Delphinium.
 
Çeviri delta
(i). Yunan alfabesinin dördüncu harfi; delta şeklinde herhangi bir şey; üçgen; (coğr). delta; (elek). trifaze akımda üçgen bağlantı .delta -wing (airplane) kanatları üçgen şeklinde olan jet uçağı.
 
Çeviri deltoid
(s)., (i). delta şeklinde, üçgen, üç köşeli; (i)., (tıb). deltakası.
 
Çeviri delude
(f). aldatmak, yanlış yola sevketmek.
 
Çeviri deluge
(i)., (f). tufan, büyük sel, çok şiddetli yağmur; (f). suya boğmak, su basmak. the Deluge Hazreti Nuh tufanı.
 
Çeviri delusion
(i). hile, oyun; hayal, hulya, vehim, kuruntu; bir çeşit delilik. Iabor under a delusion bir durumu yanlış anlayarak hareket etmek. delusive, delusory (s). aldatıcı,asılsız, hayale dayanan, hayali.
 
Çeviri deluxe
(s)., (Fr). Iüks, ihtişamlı.
 
Çeviri delve
(f). araştırmak, bellemek.
 
Çeviri demagnetize
(f)., (elek). mıknatıs hassasını gidermek.
 
Çeviri demagogue
(i). demagog, halk avcısı. demagogic (s). demagojiye dayanan.
 
Çeviri demand
(f). talep etmek, istemek; emretmek, ısrar etmek, icbar etmek; sormak, zorla istemek; muhtaç olmak; (huk). mahkemeye celbetmek , bir hak talep etmek.
 
Çeviri demand
(i). talep, istek; ihtiyaç; (huk). talep, dava. in great demand çok revaçta, çok aranan, büyük rağbet gören, tutulan. Iaw of supply and demand arz ve talep kanunu. on demand talep vukuunda, istenilince.
 
Çeviri demarcate
(f). hudut çizmek; ayırmak.
 
Çeviri demarcation
(i). hudut tayini, sınır çekme. Iine of demarcation sınır çizgisi.
 
Çeviri demarche
(i)., (Fr). diplomatik hareket, siyaseti değiştiren adım.
 
Çeviri deme
(i). eski Atina'da ve bugünkü Yunanistan'da nahiye.
 
Çeviri demean
(f). alçaltmak, küçültmek. demean oneself kendini küçültmek.
 
Çeviri demeanor
(i).davranışlar, hal, tavır.
 
Çeviri demented
(s). deli, kaçık, çıldırmış.
 
Çeviri dementia
(i)., (tıb). bir çeşit akıl hastalığı,şahsiyetin bölünmesi, had derecede bunaklık. dementia praecox erken bunama, demans prekos.
 
Çeviri demerit
(i). ihtar, tembih (okullarda).
 
Çeviri demesne
(i)., (Fr). mülk, emlâk; malikâne; bir malikâneye ait bölge, mıntıka, havali. royal demesne hükümdara ait mülk, miri arazi.
 
Çeviri demigod
(i). yan ilâh yan insan bir varlık; tanrısal özellikleri olan insan.
 
Çeviri demijohn
(i). etrafına hasır örülmüş büyük şişe, damacana.
 
Çeviri demilitarize
(f). askeri teşkilâtı ilga etmek, ordu teşkiline müsaade etmemek. demilitarized zone askeri donanmadan tecrit edilmiş mıntıka.
 
Çeviri demimonde
(i). toplumca lekelenmiş kadınlar ve bunların mensup oldukları alem.
 
Çeviri demise
(i)., (f). irtihal, vefat, öIüm; (huk). terk, feragat; intikal; hükümdar tacının halefe intikali; (f). mülkü vasiyetle ferağ etmek, icar etmek, bilhassa hükümdarlığı vârise veya halefe intikal ettirmek.
 
Çeviri demission
(i). tahttan feragat.
 
Çeviri demitasse
(i). küçük kahve fincanı; küçük bir fincan kahve.
 
Çeviri demiurge
(i). demiurgos, Eflatun felsefesinde dünyayı yaratan etmen, kainatın yaratıcısı.
 
Çeviri demobiliza,tion
(i). seferberliğin bitmesi, asker terhisi.
 
Çeviri demobilize
(f)., (ask). terhis etmek.
 
Çeviri democracy
(i). demokrasi, elerki; demokrasi rejimi.
 
Çeviri democrat
(i). demokrat kimse. democrat'ic (s). demokrasiye ait, demokratik, halkçı. Democratic Party Demokratik Parti. democrat'ically (z). demokratik olarak.
 
Çeviri demode
(s)., (Fr). modası geçmiş, demode.
 
Çeviri demography
(i). demografi, nüfus sayımı ve toplumsal istatistik bilgisi. demograph'ics bu bilgiye ait.
 
Çeviri demoiselle
(i). evlenmemiş kadın, kız; telli turna, (zool). Anthropoides virgo; yusufçuk.
 
Çeviri demolish
(f). yıkmak, tahrip etmek. demoli'tion (i). yıkma, tahrip; yıkılma, harap olma.
 
Çeviri demon
(i). cin, kötü ruh, şeytan, ifrit; kötü adam, iblis herif; (k).dili çok enerjik kimse.
 
Çeviri demonetize
(f). paranın değerini düşürmek; parayı tedavülden kaldırmak. demonetiza'tion (i). paramn değerini düşürme; tedavülden kaldırma.
 
Çeviri demoniac
(i)., (s). kötü ruhların etkisi altında olan kimse; deli kimse; (s). mecnun, deli, cinli, kötü ruhların etkisi altında olan.
 
Çeviri demonic
(s). cin veya şeytanlara ait.
 
Çeviri demonism
(i). cin ve şeytanların varlığına inanış; şeytanlara olan itikadı tetkik eden ilim.
 
Çeviri demonology
(i). cin ve şeytanların varlığına olan itikadı tetkik eden ilim dalı, demonoloji.
 
Çeviri demonstrable
(s). gösterilebilir, ispatı mümkün.
 
Çeviri demonstrate
(f). ispat etmek, göstermek, açımlamak, tatbikatla izah etmek; nümayiş yapmak, gövde gösterisinde bulunmak; göstererek ders vermek. demonstra'tioni ispat, delil; nümayiş, gösteri; sergi, tatbikat dersi. demonstrative (diman'strıtiv) (s)., i ispat eden, gösteren, izhar eden, tasrih eden; (i)., (gram). işaret zamiri. demonstrative adjective (gram). işaret sıfatı. demonstrative pronoun (gram). işaret zamiri. dem'onstrator (i). ispat eden şey veya kimse, tatbikat öretmeni; nümayişçi.
 
Çeviri demoralize
(f). ahlakını bozmak, ifsat etmek; cesaretini kırmak, moralini bozmak, maneviyatını bozmak, gözünü korkutmak, yıldırmak. demoraliza'tion (i). maneviyatın bozulması, ahlakın bozulması.
 
Çeviri demos
(i). eski Yunanistan'da halk.
 
Çeviri demote
(f). aşağı dereceye indirmek, rütbesini indirmek. demotion (i). indirme.
 
Çeviri demotic
(s). halka ait; ammeye ait. demotic characters hiyeroglifin el yazısı şekli. demotics (i). geniş anlamda sosyoloji.
 
Çeviri demount
(f). parçalara ayırmak, yerinden çıkarmak, sökmek; dağıtmak. demountables kolayca takılıp çıkarılabilir.
 
Çeviri demulcent
(s)., (i). teskin edici, yatıştırıcı, müsekkin; (i)., (tıb). teskin edici veya koruyucu ilâç .
 
Çeviri demur
(f). (-red, -ring) (i). kabul etmemek, itiraz etmek, karşı koymak; tereddüt etmek; (huk). davada bir maddeye itiraz etmek; (i). itiraz, tereddüt. without demur tereddüt etmeden.
 
Çeviri demure
(s). uslu, yumuşak başlı, kuzu gibi; alçak gönüllü, mütevazı; ağır başlı, ciddi; cilveli; sahte vakarlı. demurely (z). ağır başlılıkla alçak gönüllülükle. demureness (i). ciddiyet, vakar; alçak gönüllülük, tevazu .
 
Çeviri demurrage
(i)., den. kuntra istalya; gemi veya vagonun yük almak veya boşaltmak için tayin olunan müddetten sonra alıkonulması;bunun için verilen para, tazminat.
 
Çeviri demurrer
(i)., (huk). davada resmen yapılan itiraz; davada itiraz eden kimse.
 
Çeviri demy
(i). bir kâğıt boyutu (İng 44,5 cm x 57 cm; A.B.D. 406 cm x 53,3 cm).
 
Çeviri den
(i). in, mağara; sığınak; küçük oda; çalışma odası. den of thieves haydut yatağı. den of vice batakhane Iion's den aslan ini.
 
Çeviri denarius
(i). (çoğ. denarii) eski Roma'da gümüş para veya para birimi, dinar.
 
Çeviri denationalize
(f). ulusal haklardan mahrum etmek; milli vasıflarını yitirmek; devlet kontrolundan çıkarmak.
 
Çeviri denaturalize
(f). tabii halinden çıkarmak.
 
Çeviri denature
(f). tabii özelliklerinden uzaklaştırmak; diğer hassalarına dokunmak sızın içilmez hale koymak (alkol). denaturedalcohol mavi ispirto.
 
Çeviri dendrite
(i)., (jeol). taş veya maden üstünde bulunan ağaç veya yosun şekli; üzerinde ağaç veya yosun şekli olan taş veya maden parçası; (tıb). sinir hücresine giden ince bir lif.
 
Çeviri dendrology
(i). ağaçlar ve çalılar ile uğraşan biyoloji dalı.
 
Çeviri dene
(i)., (ing). deniz kenarında bulunan kumlu yol veya tepe.
 
Çeviri denegation
(i). inkâr, yadsıma, tekzip.
 
Çeviri dengue
(i)., (tıb). dang, şiddetli mafsal ve adale ağrıları veren bulaşıcı bir humma.
 
Çeviri deniable
(s). yadsınabilir, inkârı mümkün, inkâr olunabilir.
 
Çeviri denial
(i). inkâr, yalanlama ret, tekzip; feragat. a flat denial tam inkâr, katiyetle reddetme. self-denial (i). nefsinden feragat etme.
 
Çeviri denier
(i). inkâr eden kimse, yalanlayan kimse.
 
Çeviri denier
(i). ipek, rayon, naylon gibi ipliklerin kalitesini göstermek için kullanılan bir ağırlık ölçü birimi.
 
Çeviri denigrate
(f). iftira etmek, leke sürmek; informal çamur atmak. denigra'tion (i). iftira.
 
Çeviri denim
(i). pamuklu döşemelik kumaş; işçi tulumu yapımında kullanılan kaba pamuklu kumaş, blucin kumaşı.
 
Çeviri denizen
(i)., (f). ikamet eden kimse, oturan kimse; vatandaş; (ing). muayyen vatandaşlık haklarına sahip olarak bir memlekette ikamet eden yabancı; yeni şartlara veya bir yere intibak etmiş hayvan veya bitki; bir yeri devamlı ziyaret eden kimse; (f)., (ing). yurttaşlık haklarını kabul etmek.
 
Çeviri denmark
(i). Danimarka.
 
Çeviri denominate
(f). isim koymak, ad vermek, demek, nam vermek; tefrik etmek, ayırmak, belirtmek, göstermek.
 
Çeviri denomination
(i). isimlenlendirme, ad verme; isim, unvan; sınıf, mezhep; belli bir öIçü birimi. denominational (s). isme ait; mezheplere ait.
 
Çeviri denominative
(s). (i). ad veren, tesmiye eden; (gram). isim veya sıfattan türemiş; (i)., (gram). isim veya sıfattan türemiş fiil.
 
Çeviri denominator
(i)., (mat). payda, bir sayının kaça bölündüğünü gösteren rakam. Ieast common denominator (bak). Ieast.
 
Çeviri denotation
(i). bir kelimenin sözlük anlamı, anlam, mana; tarif, tefrik etme, belirtme, ayırma; işaret, alâmet. deno'tative (s). işaret ve delil teşkil eden, tefrik eden, ayırt eden, gösteren.
 
Çeviri denote
(f). delâlet etmek, göstermek, belirtmek, iş'ar etmek, ifade etmek.
 
Çeviri denouement
(i). sonuç, netice, akıbet, son.
 
Çeviri denounce
(f). ihbar etmek, haber vermek, ifşa etmek; mukavele veya anlaşmanın fesholunacağını haber vermek; suçlamak, itham etmek, bir kimsenin kusurlarını açığa vurmak.
 
Çeviri denovo
(Lat). baştan, yeniden.
 
Çeviri dense
(s). sık, ağır, koyu, kesif, kalın, kalabalık; kalın kafalı, ahmak; (fiz). kırılma kuvveti çok olan (mercekcamı); şeffaf olma; kesif densely (z). kesif bir surette.
 
Çeviri density
(i). yoğunluk, kesafet, koyuluk, sıkılık; aptalık; foto şeffaf olmama derecesi kesafet; (elek). alan birimine göre elektrik miktarı, kesafet.
 
Çeviri dent
(i)., (f). bir yere çarpmaktan meydana gelen ufak çukur veya çentik, çöküntü, girinti, ufak oyuk; (f). çentmek, çöküntü yapmak, göçmek.
 
Çeviri dent
(i). tarak veya vites dişi.
 
Çeviri dental
(s)., (i). dişlere veya diş hekimliğine ait ; (dilb). dişsel; (i). (t, d gibi) dişsel ünsuz. dental arch diş kavsi. dental nerve (anat). diş siniri. dental plate takma diş. dental surgery diş cerrahisi.
 
Çeviri dentate
(s). dişli, tarak şeklinde.
 
Çeviri dentex
(i). sinarit ballğı, (zool). Dentex vulgaris.
 
Çeviri denticle
(i). ufak diş.
 
Çeviri denticular
(s). dişleri olan. denticulated (s). diş1i.
 
Çeviri dentifrice
(i). diş macunu veya tozu, dişleri temizlemekte kullanılan herhangibir preparat.
 
Çeviri dentil
(i)., (mim). dendane, pervaz altındaki dişlerin her biri.
 
Çeviri dentine
(i). dişi meydana getiren kemikten daha sert madde, diş kemiği, dentin.
 
Çeviri dentist
(i). diş tabibi, diş hekimi. dentistry (i). diş hekimliği.
 
Çeviri dentition
(i). diş çıkarma, diş bitmesi; bir insan veya hayvanın bütün dişleri veya bu dişlerin cinsi, sayışı ve tertibi.
 
Çeviri denture
(i). takma diş, damak, protez.
 
Çeviri denude
(f). soymak, açmak; (jeol). aşındırarak çıplak bırakmak; tamamen mahrum etmek. denuda-tion (i). soyulma, çıplak kalma, açılma.
 
Çeviri denunciate
(f). açıklamak, ifşa etmek, suçlamak itham etmek; bir kimsenin kusurlarını açığa vurmak. denuncia'tion (i). açıklama, ifşa ihbar, itham uyarma, ikaz. denunciative, denunciatory (s)., ihbar kabilinden. denunciator (i). ihbar eden kimse muhbir kimse; itham eden kimse, suçlayan kimse.
 
Çeviri deny
(f). inkâr etmek; tekzip etmek, reddetmek; mahrum etmek; esirgemek, vermemek; yalanlamak; kaçınmak, imtina etmek kırmak. deny oneself feragat etmek.
 
Çeviri deodar
(i). Himalaya dağlarına mahsus bir çeşit sedir ağacı, cin ağacı, (bot). Cedrus deodara.
 
Çeviri deodorant
(i). koku giderici madde; deodoran.
 
Çeviri deodorize
(f ).kokusunu gidermek. deodorizer (i). koku giderici şey.
 
Çeviri deontology
(i). deontoloji, ahlak bilgisi.
 
Çeviri deoxidize
(f). bir bileşimdeki oksijeni çıkarmak. deoxida'tion (i). deoksidasyon.
 
Çeviri depart
(f). ayrılmak, gitmek; hareket etmek; ölmek, göçmek vefat etmek; from ile sapmak, inhiraf etmek ayrılmak; bir yeri terketmek.
 
Çeviri departed
(s). geçmiş, müteveffa, vefat etmiş. the departed ölmüşler. ölmüş kimse.
 
Çeviri department
(i). kısım bölüm şube, daire, kol; vekâlet, bakanlık .departmentstore her şeyi satan büyük mağaza, bonmarşe. departmen'tal (s). kısımlara ait; bölüme ait, daireye ait. departmen'talize (f). şubelendirmek.
 
Çeviri departure
(i). hareket, gidiş ayrılış, terk; kalkış (vapur, tren); yenilik; dönüşme; sapma, ayrılma, inhiraf; vazgeçme, feragat; den bir geminin doğuya veya batıya doğru kestiği mesafe; bir geminin yola çıkmadan evvelki boylam ve enlem derecesi.
 
Çeviri depend
(f). on veya upon ile güvenmek, itimat etmek; bağlı olmak, tabi olmak, mütevakkıf olmak; ihtiyacı olmak; from ile asılmak, sarkmak; sallantıda kalmak mualIâkta kalmak. Depend upon it Emin olunuz. dependable (s). güvenilir, emniyet edilir, itimada layık.
 
Çeviri dependence
(i). bağlı olma; taalluk; itimat, güven; bir kimsenin eline bakma; dayanma; muallâkıyet, sarkma, asılma; tabi oluş, bağlılık, emir kulluğu.
 
Çeviri dependency
(i). bağlı olma, tabi olma; sömürge, müstemleke; müştemilat, ek bina.
 
Çeviri dependent
(s). asılı sarkan; bağlı, tabi; ait; (gram). bağlı, merbut dependent variable (mat). bağlı değişken dependently (z). bağlı olarak, tabi olarak.
 
Çeviri dependent
(i). başkasının yardım veya desteğine ihtiyacı olan kimse; bir kimsenin bakmakla yükümlü olduğu şahıs.
 
Çeviri depersonalize
(f). kişisel ilişkilerini kesmek.
 
Çeviri depict
(f). resmetmek, çizmek portresini çizmek; anlatmak tasvir etmek tanımlamak; tarif etmek. depiction (i). çizme; tarif, tasvir, tanımlama.
 
Çeviri depilate
(f). tüylerini veya kıllarını almak; tüylerini veya kıllarını yok etmek. depilatory (s)., (i).kıl döken (ilaç).
 
Çeviri deplete
(f). tüketmek bitirmek; boşaltmak; (tıb). kan almak suretiyle beden dolgunluğunu izale etmek. depletion (i). tüketme, azaltma.
 
Çeviri deplore
(f). den dolayı kederlenmek, teessüf etmek, acımak; beğenmemek, taraftar olmamak. deplorable (s). müessif, acınacak halde, acıklı. deplorably (z). acınacak surette.
 
Çeviri deploy
(f). plana göre yerleştirmek; sağa sola yaymak veya yayılmak. deployment (i). acılma, yayılma.
 
Çeviri deplume
(f). tüylerini yolmak; soymak.
 
Çeviri depolarize
(f). depolarize etmek, kutbiyeti izale etmek. depolariza'tion (i). kutuplarını yoketme, kutupengellik.
 
Çeviri deponent
(s)., (i). yeminle şahitlik eden; (i). tanık.
 
Çeviri depopulate
(f). nüfusunu azaltmakveya boşaltmak. depopula'tion (i). halkın başka yere gitmesi veya afet sonucu nüfusun azalması veya tükenmesi.
 
Çeviri deport
(t). hudut harici etmek. deport oneself davranmak, hareket etmek. deporta'tion (i). hudut harici etme. deportee' (i). hudut harici edilen kimse.
 
Çeviri deportment
(i). tavır, davranış hareket.
 
Çeviri depose
(f). tahttan indirmek, hal'etmek, azletmek; yeminle yazılı ifade vermek.
 
Çeviri deposit
(i). emanet; depozito; pey, rehin; mevduat; teminat akçesi; tabaka,tortu; döküntü, birikinti, sel kumu; (mad). birikinti, maden yatağı; depo. deposit account mevduat hesabı. demand deposits vadesiz mevduat money on deposit bankadaki para, mevduat. time deposits vadeli mevduat.
 
Çeviri deposit
(f). koymak; dibine çökmek, tortu bırakmak döküntu bırakmak; emanet etmek, depozito etmek tevdi etmek; bankaya yatırmak; paranın bir kısmını vermek.
 
Çeviri depositarytory
(i). emanetçi, depo, ambar.
 
Çeviri deposition
(i). tahttan indirme, hal', azil; yeminle yazılı ifade, ifade, delil; depozito verme; tortu veya dökuntü bırakma; tortu, döküntü, sel kumu. make one's deposition yeminle yazılı ifade vermek.
 
Çeviri depositor
(i). tevdi eden kimse, mudi, para yatıran kimse; tortu bırakan şey, birikinti bırakan şey.
 
Çeviri depot
(i). depo, ambar; (A.B.D.). istasyon; (ask). cephanelik.
 
Çeviri deprave
(f). baştan çıkarmak, bozmak, ayartmak.
 
Çeviri depravity
(i). ahlak bozukluğu azgınlık; fesat, doğru yoldan ayrılma dalalet; günahkar olma.
 
Çeviri deprecate
(f). karşı koymak, şiddetle itiraz etmek, protesto etmek: küçümsemek, yukarıdan bakmak; eski kötülüklerden korunmak için dua etmek. depreca'tion (i). karşı koyma protesto, itiraz. deprecatory (s). küçümseyen, karşı koyan, itiraz eden.
 
Çeviri depreciate
(f). fiyatını kırmak, kıymetten düşürmek, (paranın) satın alma gücünü düşürmek; ucuzlatmak; amortize etmek. deprecia'tion (i). kıymetten düşme veya düşürme; aşınma payı, amortisman.
 
Çeviri depredation
(i). soygunculuk, yağma; hasara uğratma, tahribat.
 
Çeviri depress
(f). üzmek, kasvet vermek, canını sıkmak, moralini bozmak; kuvvetten düşürmek, zayıflatmak; k.dili kolunu kanadını kırmak; değerini veya miktarını azaltmak; mevki veya rütbesini indirmek; bastırmak; meyus etmek. depressible (s). şevki kırılır, bastırılabilir. depressingly (z). can sıkıntısı vererek; üzerek.
 
Çeviri depressant
(s)., (tıb). faaliyeti azaltan, müsekkin, yatıştırıcı.
 
Çeviri depressed
(s). basılmış, bastırılmış, indirilmiş; canı sıkılmış, kederli, üzüntülü; miktarı azaltılmış, değeri düşürülmüş.
 
Çeviri depression
(i). kasvet, keder, hüzun, can sıkıntısı; piyasada durgunluk, buhran, buhran devresi; (tıb). düşkünlük, dermansızlık; alçak basınç alanı.
 
Çeviri depressive
(s). kasvet verici, kasvetli; durgunluk sebebi olan.
 
Çeviri depressor
(i). sıkan şey veya kimse; indiren şey; (anat). aşağı çeken (kas). tongue depressor (tıb). dili aşağıda tutan pens.
 
Çeviri deprivation
(i). yoksunluk, mahrumiyet, mahrum olma, ihtiyaç; kayıp.
 
Çeviri deprive
(f)., (gen). of ile mahrum etmek, yoksun bırakmak, kaybettirmek. deprivali yoksunluk, mahrumiyet.
 
Çeviri deprofundis
(Lat). içten gelen (feryat), bazı Hıristiyan mezheplerinde cenaze merasiminde okunan bir mezmur dept. (kıs). department.
 
Çeviri depth
(i). derinlik, derin yer, engin. depth charge su altındaki herhangi bir hedefe özellikle denizaltılara atılan patlayıcı madde. depth of winter kışın ortası, karakış. depths (i). denizin derinlikleri, umman; öz nüve depths of degradation. rezalet, kepazelik beyond veya out of one-s depth boyunu aşan, bilgi ve kabiliyet dışında.
 
Çeviri depurate
(f). tasfiye etmek, arıtmak, temizlemek, temizlenmek.
 
Çeviri deputation
(i). temsilciler heyeti, murahhas heyet; bir kimse veva heyeti temsilcitayin etme.
 
Çeviri depute
(f). vekil tayin etmek, temsilci olarak atamak, yerine seçmek; vekile yetki vermek.
 
Çeviri deputize
(f). vekil olarak tayin etmek; for ile bir kimsenin yerini doldurmak.
 
Çeviri deputy
(i). vekil; yardımcı, muavin; bir polis rütbesi; mebus, milletvekili. deputychief asbaşkan, başkan yardımcısı.
 
Çeviri deracinate
(f). kökünden çıkarmak, (bir kimseyi veya toplumu) çevresinden yoksun bırakmak; ayırmak.
 
Çeviri derail
(f). treni raydan çıkarmak. derailingswitch raydan çıkarmaya mahsus makas derailment (i). raydan çıkma (tren).
 
Çeviri derange
(f). düzenini bozmak, karıştırmak, ihlâl etmek; ifsat etmek; çıldırtmak, delirtmek; rahatsız etmek, işine engel olmak. derangement (i). düzensizlik; delilik, akli muvazenesizlik.
 
Çeviri derby
(i). İngiltere'de her yıl tekrarlanan geleneksel at yarışı; (k).(h). melon şapka.
 
Çeviri derelict
(s)., (i). terkedilmiş, metruk, sahipsiz; kayıtsız, ilgisiz, ihmalkâr; (i)., (huk). sahipsiz mal, emvali metruke; toplumca terkedilmiş kimse; den tayfası tarafından terkedilmiş harap gemi.
 
Çeviri dereliction
(i). terk, terkediliş; ihmal, görevi yerine getirmede kusur; (huk). deniz veya suyun çekilmesiyle toprak kazanma.
 
Çeviri deride
(f). istihza etmek, sakalına gülmek, alay etmek.
 
Çeviri derigueur
(Fr). mecburi, toplumun öngördüğü.
 
Çeviri derision
(i). istihza, alay. hold in derision alay etmek. derisive, -sory (diray'siv, -sıri) (s). alaylı, istihza kabilinden. derisively (s). alay edercesine.
 
Çeviri derivation
(i). asıl, memba, köken, menşe; türetme, iştikak.
 
Çeviri derivative
(s)., (i). türemiş, iştikak etmiş, müştak; (i). türev.
 
Çeviri derive
(f). çıkarmak, almak; istihraç etmek; gram türemek, müştak olmak; kökünü araştırmak; sâdır olmak, hâsıl olmak.
 
Çeviri derma
(i)., (anat). cildin ikinci tabakası, derma, altderi.
 
Çeviri dermal, dermic
(s).deriye ait, cildi, bilhassa dermaya ait, derisel.
 
Çeviri dermatitis
(i)., (tıb). deri iltihabı.
 
Çeviri dermatology
(i). cildiye, dermatoloji, ciltten ve deri hastalıklarından bahseden ilim. dermatologist (i). cilt hastalıkları mütehassısı dermatolog.
 
Çeviri dermatophyte
(i)., (bot). cilt hastalığına sebep olan mantar.
 
Çeviri dermatoplasty
(i)., (tıb). tahrip olmuş cildi düzeltmek için vücudun başka bir yerinden deri parçası kesip bu yere yapıştırma ameliyatı, dermatoplasti.
 
Çeviri dermatosis
(i)., (tıb). herhangi bir cilt hastalığı.
 
Çeviri dernier
(s). son, nihai.
 
Çeviri derogate
(f)., from ile azaltmak, eksiltmek, almak; alçalmak, aykırı bir davranışta bulunmak ; dejenere olmak. derogative (s). aykırı, karşı, zıt, ihlâl eden; küçültücü.
 
Çeviri derogation
(i). küçültme, azaltma, zillet, zarar.
 
Çeviri derogatory
(s). küçültücü, aykırı, karşı, zıt.
 
Çeviri derrick
(i)., (mak). maçuna, vinç, dikme; petrol kuyusu açma işinde kullanılan makina takımını tutan iskele.
 
Çeviri derringdo
(i). maceraperestlik; cüretkârlık, gözüpek oluş.
 
Çeviri derringer
(i). kısa namlulu eski tip cep tabancası.
 
Çeviri dervish
(i). derviş.
 
Çeviri desalinization, desalination
(i). deniz suyunun tuzunu çıkarıp kullanılır hale getirme.
 
Çeviri desalt
(f). (deniz suyundan) tuzu çıkararak içilebilir hale getirmek.
 
Çeviri descant
(i). hararetli konuşma; (müz). melodi, beste; birkaç sesle söylenen bestede en yüksek ses, asıl melodinin yanısıra söylenen üst ses.
 
Çeviri descant
(f). hararetli konuşmak: en yüksek sesle şarkı söylemek.
 
Çeviri descend
(f). inmek, alçalmak, çökmek; kendini küçültmek, düşmek; baskın yapmak, çullanmak; üşüşmek, başına toplanmak; genelden özele geçmek; ( bir tartışmada); intikal etmek, soyundan gelmek.
 
Çeviri descendant
(i)., (s). torun; (s). neslinden olan , ahfadlndan.
 
Çeviri descendent
(s).inen, düşen;neslinden olan.
 
Çeviri descent
(i). iniş, çökme, düşüş, sukut; çullanma, baskın; nesil, zürriyet, nesep, soy, asll, ahfat, evlât; (huk). tevarüs, miras kalma; bayır, yokuş aşağı yer.
 
Çeviri describe
(f). tarif etmek, tanımlamak, vasıflandırmak, tavsif etmek, tasvir etmek, resmetmek. describable (s). tarif edilebilir, tavsifi mümkün.
 
Çeviri description
(i). tarif, tanımlama, tavsif, vasıflandırma, beyan; cins, nevi, çeşit. answer to the description tavsif edilmiş olan özelliklere sahip olmak, tarif edildiği gibi olmak. be beyond description veya beggar description kelimelerle tarif edilemez olmak.
 
Çeviri descriptive
(s). tanımlayıcı, tanıtımsal, tavsif edici, resmedici. descriptive geometry tasarı geometri.
 
Çeviri descry
(f). uzaktan görüp seçmek, çıkarmak, keşfetmek.
 
Çeviri desecrate
(f). kutsal bir şeye karşı hürmetsizlikte bulunmak, kutsal bir gayeden çevirmek, uzaklaştırmak. desecra'tion (i). mukaddesata hürmetsizlik , tecavüz.
 
Çeviri desegregate
(f). ırk ayrımını kaldırmak. desegrega'tion (i). ırk ayrımının kaldırılması.
 
Çeviri desensitize
(f). hassasiyetini azaltmak; (tıb). hassaslığını azaltmak veya ortadan kaldırmak.
 
Çeviri desert
(i)., (s). çö1, sahra, bozkır; (s): çöl halinde olan, boş, ıssız. desert fauna çöl direyi. desert flora çöl biteyi.
 
Çeviri desert
(f). terketmek, ayrılmak, bırakmak; (ask). vazifeden kaçmak; kaçmak, firar etmek. deserter (i). firari, kaçak. desertion (i). firar, terk; terkedilmişlik.
 
Çeviri desert
(i). liyakat, istihkak, pay, hisse; mükafatı hak etme. He got his deserts. Hak ettiğini buldu.
 
Çeviri deserve
(f). müstahak olmak,layık olmak; hak kazanmak, mükafata 1ayık olmak. deservedly (z). hakkıyla, haklı olarak.
 
Çeviri deserving
(s). mükafata 1ayık, değerli. deserving of praise övülmeye layık değerli deservingly (z). övülmeye lâyık olarak.
 
Çeviri deshabille
(bak). dishabille.
 
Çeviri desiccate
(f). kurutmak, kurumak. desicca'tion (i). kuruluk, kurutma, kuruma. desiccative (s). kurutucu. desiccator (i). kurutucu şey, kurutucu araç.
 
Çeviri desiderate
(f). arzulamak, istemek, özlemek; eksikliğini duymak, yokluğunu hissetmek.
 
Çeviri desiderative
(s)., (i). istek belirten, arzu ifade eden; (i). dilek, istek; (gram). istek belirten fiil.
 
Çeviri desideratum
(i)., (Lat). (çog -ata) aranılan vasıf.
 
Çeviri design
(i). plan, taslak, proje; gaye, amaç, maksat, hedef; fikir; entrika, desise; (güz). (san). resim taslağı, kompozisyon, model, motif. have designs on someone veya something birisinde veya bir şeyde gözü olmak.
 
Çeviri design
(f). zihninde kurmak niyet etmek, kastetmek; resmetmek, çizmek; plan yapmak, proje yapmak, tertip etmek, icat etmek; yaratmak. designedly (z). kasten, mahsus. de signeri tertip eden kimse, icat eden kimse,plan kuran kimse; modacı. designing (i)., (s). plan yapma, çizme, yaratma; (s). entrikacı, düzenbaz, kurnaz; düşünceli.
 
Çeviri designate
(f). göstermek, işaret etmek, belirtmek, tasrih etmek; isimlendirmek, ad vermek, demek; to veya for ile tayin etmek; seçmek, uygulamak, tatbik etmek, düzenlemek, tertip etmek.
 
Çeviri designate
(s). (gen nitelendirdiğiisimden sonra) atanmış, tayin edilmiş veya seçilmiş (fakat henüz memuriyete başlamamış).
 
Çeviri designation
(i). atama, tayin, tahsis; atanma, tayin edilme, seçilme; isim, ünvan, lakap.
 
Çeviri desirable
(s). arzu edilen, istek uyandıran, çekici, cazip. desirabil ity (i). cazibe, arzu edilir olma, hoşa gitme. desirably (z). arzu edilir şekilde, cazip olarak.
 
Çeviri desire
(f). arzu etmek, istemek, özlemek; rica etmek, talep etmek, arzulamak.
 
Çeviri desire
(i). arzu, istek, emel, iştiyak, rağbet, eğilim, meyil; rica, dilek, temenni; hırs, heves, şehvet.
 
Çeviri desirous
(s). istekli, arzu eden, talip.
 
Çeviri desist
(f). (gen). from ile vaz geçmek, çekilmek, bırakmak, ayrılmak.
 
Çeviri desk
(i). yazı masası, yazıhane; daire, şube, masa.
 
Çeviri desolate
(f). boş bırakmak, harap etmek, viran etmek, perişan etmek; yalnız bırakmak, kimsesiz bırakmak; kederlendirmek, meyus etmek.
 
Çeviri desolate
(s). terkedilmiş, metruk, ıssız, tenha, boş, perişan, harap; kimsesiz, yalnız. desolately (z). terkedilmiş olarak.
 
Çeviri desolation
(i). haraplık, perişanlık, viranlık; virane, harabe; kimsesizlik, yalnızlık; keder, yeis.
 
Çeviri despair
(i)., (f). yeis, üzuntü, keder, ümitsizlik; (f)., sık sık of ile ümitsiz olmak, meyus olmak. despairingly (z). üzüntüyle, kederle.
 
Çeviri desperado
(i). gözü dönmüş haydut.
 
Çeviri desperate
(s). ümitsiz; çaresizlikten deliye dönmüş; vahim, müthiş, korkunç, tehlikeli; dehşetli; aşırı despera'tion (i),. yeis, ümitsizlikten ileri gelen akıl dengesizliği.
 
Çeviri despicable
(s). adi, alçak, değersiz, küçümsenen. despicably (z). alçakça.
 
Çeviri despise
(f). hakir görmek, küçümsemek, yukarıdan bakmak, adam yerine koymamak, hor görmek; nefret etmek.
 
Çeviri despite
(i)., edat nefret, kin, garez; edat -e rağmen. in despite of -e rağmen, bununla beraber, yine de; karşı koyarak.
 
Çeviri despoil
(f). soymak, malını yağma etmek, mahrum etmek. despolia'tion (i). yağma, soygun, soygunculuk.
 
Çeviri despond
(f). ümidini kaybetmek, morali bozulmak. despondency (i). yeis, keder, ümitsizlik. despondent (s). ümitsiz, kederli, bedbin, meyus. despondently (z). ümitsizce.
 
Çeviri despot
(i). despot, müstebit hükümdar. despotical (s). despotça, müstebitçe despot'ically (z) despotlukla.
 
Çeviri despotism
(i). mutlakiyet, hakimiyete dayanan idare; despotizm, istibdat.
 
Çeviri desquamate
(f)., (tıb). pulları dökülmek, pul pul olup dokülmek.
 
Çeviri dessert
(i). yemeğin sonunda yenen tatlı, yemiş soğukluk. dessert spoon tatlı kaşığı.
 
Çeviri destination
(i). gidilecek yer; gönderilen yer; hedef.
 
Çeviri destine
(f)., to veya for ile nasip etmek, tahsis etmek, tayin etmek, ayırmak; belirli bir gayeye doğru yöneltmek.
 
Çeviri destiny
(i). kader, nasip, kısmet, mukadderat, alın yazısı.
 
Çeviri destitute
(s)., gen of ile yoksul, yoksun, mahrum, muhtaç, fakir. destitu'tion (i). yoksulluk, mahrumiyet.
 
Çeviri destroy
(f). harap etmek, mahvetmek, yıkmak; yok etmek, imha etmek, vücudunu ortadan kaldırmak, öIdürmek; iptal etmek, bertaraf etmek.
 
Çeviri destroyer
(i). yok edici şey veya kimse, telef edici şey veya kimse; den torpido muhribi; muhrip, destroyer.
 
Çeviri destruct
(f). (fırlatılan roket veya bombayı) hedefe ulaşmadan imha etmek. destructor (i). roket imha cihazı; (ing)., çöp fırını.
 
Çeviri destructible
(s). yok edilebilir, imhası mümkün.
 
Çeviri destruction
(i). harap etme, mahvetme, yok etme, helâk, yıkılma; yıkım; belâ; afet.
 
Çeviri destructive
(s). yıkıcı, zararlı, tahrip edici. destructive criticism yıkıcı eleştiri. (edebiyatta)
 
Çeviri desuetude
(i). kullanılmayış, yürürIükten kalkma.
 
Çeviri desultory
(s). devamslı, istikrarsız, birbirini tutmayan; tertipsiz, düzensiz, aralannda bağlann olmayan, rabıtasız, dağmık rasgele.
 
Çeviri detach
(f). ayırmak, çözmek, çıkarmak, koparmak, sökmek; çıkmak, kopmak, ayrılmak. detachable (s). çıkarılabilir, yerinden sökülebilir detachment (i). ayırma, aynlma, çıkarma; müfreze; ayrılık; dalgınlık; tarafsızlık; (ask). kol.
 
Çeviri detail
(i)., (f)., (çoğ). teferruat, ayrıntılar; tafsilât; ayrıntılı plan; (ask). müfreze, hususi bir işe ayrılan asker takımı; (f). tafsilatıyla anlatmak; hususi bir işe tahsis etmek. in detail tafsilatıyla, teferruatıyla, mufassalan, ayrı ayrı, ayrıntılarıyla.go into detail teferruata girmek.
 
Çeviri detain
(f). alıkoymak; engellemek, mani olmak, durdurmak; geciktirmek; gözaltma almak. detainment (i). engelleme, alıkoyma; geciktirme.
 
Çeviri detainer
(i)., (huk). başkasının malına alıkoyma; mevkufiyetin uzatılması emri.
 
Çeviri detect
(f). meydana çıkarmak; keşfetmek, sezmek, tutmak. detectable (s). keşfi mümkün. detection (i). keşif, meydana ,çıkarma, bulma.
 
Çeviri detective
(i)., (s). dedektif, polis hafiyesi, sivil polis; (s). dedektiflikle ilgili. private detective özel dedektif. detective story polis romanı.
 
Çeviri detector
(i). bulan şey veya kimse; (elek). dedektör.
 
Çeviri detensive
(s)., (i). müdafaa eden; (i). saldırıya uğrayanın durumu, kendini koruyucu harekette bulunma. defensive alliance (ask). savunma anlaşması. on the defensive kendini savunma lüzumunu duyan. defensively (z). savunarak.
 
Çeviri detent
(i)., (mak). çalar saatin tetiği, tetik, kol, düğme.
 
Çeviri detente
(i)., (pol). uluslararası gergin havanın yumuşaması.
 
Çeviri detention
(i). alıkoyma, engelleme, tutma, mani olma; gecikme; tevkif, hapis. detention camp tevkif kampı. place of detention hapishane.
 
Çeviri deter
(f). (-red, -ring) niyetinden vazgeçirmek, caydırmak; yıldırmak. determent (i). engel, mani; menolunma.
 
Çeviri detergent
(i). deterjan, temizleyici madde.
 
Çeviri deteriorate
(f). fenalaşmak, bozulmak, alçalmak, gerilemek. deteriora'tion (i). fenalaşma, gerileme, bozulma, çürüklük, çürüme.
 
Çeviri determinant
(s)., (i). tayin eden, tarif eden; hükmeden, galebe çalan; (i). etkileyen veya tayin eden şey; (mat). determinant.
 
Çeviri determinate
(s). belirli, muayyen, hudutlu, mahdut, kesin, kati; kararlaşmış, mukarrer.
 
Çeviri determination
(i). azim, sebat, metanet, inat, kararlı oluş; hüküm, tespit, tayin; niyet, kasıt; sınırlama, tahdit.
 
Çeviri determinative
(s)., (i). tahdit eden, tayin eden, tahsis eden; (i). tayin eden şey.
 
Çeviri determine
(f). karar vermek, azmetmek; niyetlenmek, kesmek; tayin etmek, kararlaştırmak, belirlemek; bitirmek; belirtmek; sınırlamak, tahdit etmek; tanımlamak, tarif etmek; yön vermek.
 
Çeviri determined
(s). kesin, kati, azimkâr, metin, niyetinden şaşmaz. determinedly (z). metanetle, azimle.
 
Çeviri determinism
(i)., (fels). determinizm, gerekircilik. determinist (i). determinist, gerekirci.
 
Çeviri deterrent
(s)., (i). engel olan, mâni olan, meneden, caydıran; (i). engel olan şey veya kimse, caydıran şey veya kimse. deterrence (i). engel oluş; caydırma.
 
Çeviri detest
(f). nefret etmek, iğrenmek, tiksinmek. detestable (s). nefret uyandıran, iğrenç, tiksindirici. detestably (z). iğrenilecek bir şekilde, tiksindirerek.
 
Çeviri detestation
(i). nefret, tiksinme, iğrenme.
 
Çeviri dethrone
(f). tahttan indirmek, halletmek. dethronement (i). tahttan indirilme.
 
Çeviri detonate
(f). patlamak, patlatmak, infilâk etmek. detona'tion (i). patlama, infilak.
 
Çeviri detonator
(i). kapsül, fitil, patlayıcı maddeyi ateşleyen şey, funya.
 
Çeviri detour
(i)., (f). sapma, dolambaçlı yol, geçici yol; (f). dolambaçlı yoldan gitmek veya göndermek. make a detour dolambaçlı yoldan gitmek.
 
Çeviri detract
(f). eksiltmek, kıymetten düşürmek; itibarını zedelemek; kötülemek, aleyhinde bulunmak. detraction (i). eksiltme; itibarını zedeleme, kötüleme.
 
Çeviri detrain
(f)., (ing). trenden inmek.
 
Çeviri detriment
(i). zarar, ziyan, hasar. detrimen'tal (s). zarar veren, zararlı, muzır.
 
Çeviri detrition
(i). molozların aşınması.
 
Çeviri detritus
(i)., (jeol). aşıntı, kum ve moloz gibi birikim. detrital (s)., (jeol). aşıntıya ait.
 
Çeviri detrop
(Fr). lüzumundan fazla, fazla.
 
Çeviri detruncate
(f). ucunu keserek kısaltmak, budamak, kesmek. detrunca'tion (i). ucunu kesme.
 
Çeviri deuce
(i)., iskambil ikili; zarda dü; teniste düs, berabere; (k).dili kör talih, kör şeytan. deuce of a time sıkıntılı zaman. deuce point tavlada dü hanesi. the deuce melun; şeytan; aman, deme! Who the deuce is he? Bu herif de kim ?
 
Çeviri deusexmachina
(Lat). klasik dramda zor bir durumu halletmek için mekanik bir yolla sahneye indirilen tanrı; (edeb). buhranlı bir anda beklenilmeyen şekilde yetişen yardım.
 
Çeviri deuterocanonical
(s). kilisece sonradan veya ikinci derecede muteber sayılan mukaddes kitaplara ait.
 
Çeviri deuterogamy
(i). ikinci evlilik.
 
Çeviri devaluate
(f). değerini düşürmek.
 
Çeviri devaluation
(i)., (ikt). devalüasyon, para değerinin düşürülmesi.
 
Çeviri devastate
(f). harap etmek, viran etmek, mahvetmek; (k).dili utandırmak. devasta'tion (i). harap etme, viran olma.
 
Çeviri develop
(f). geliştirmek, tekâmül ettirmek, inkişaf ettirmek; genişletmek, açmak; harekete geçirmek, husule getirmek; (foto). develope etmek, banyo etmek, yıkamak; gelişmek, tekâmül etmek, inkişaf etmek; genişlemek; olgunlaşmak; hâsıl olmak, meydana çıkmak; peyda etmek, kespetmek (alışkanlık).
 
Çeviri developer
(i). geliştiren şey veya kimse, tekâmül ettiren şey veya kimse; (foto). develope eden ilaç, revelatör.
 
Çeviri development
(i). gelişme, inkişaf, tekâmül, ilerleme, terakki; meydana çıkma, zuhur; (biyol). açılma, gelişme; (A.B.D). site. developmen'tal (s). gelişim ile ilgili.
 
Çeviri devest
(f)., (huk). mahrum etmek, elinden almak.
 
Çeviri deviant devıate
(i). toplum düzenine aykırı olarak düşünen ve hareket eden kimse; cinsel sapık.
 
Çeviri deviate
(f). sapmak, yoldan çıkmak, şaşırmak, dönmek, yanılmak.
 
Çeviri deviation
(i). sapma, inhiraf, yoldan çıkma; (den). pusulanın şaşması. deviation clause (den). geminin boşaltma limanından başka yerlere uğramasına izin veren anlaşma maddesi. deviationist (i). komünist öğretilerini ayrı bir şekilde tefsir eden kimse.
 
Çeviri device
(i). cihaz, aygıt, alet; icat; tertip: hile, oyun, desise; resim, nisan, işaret (arma). Ieft to his own devices kendi haline bırakılmış.
 
Çeviri devil
(i). şeytan, iblis; cin, ifrit; habis kimse; delicesine cesur veya öfkeli kimse; Allah'ın belâsı; kör şeytan; zavallı kimse; matbaacı çırağı. devil's advocate Katolik Kilisesinde aziz adayı aleyhinde münakaşa eden savcı; karşı tarafı tutarak münakaşa eden kimse. devilfish (i). ahtapot; (zool). Mobulidae familyasından yassı ve kuyruklu çok büyük tropikal bir balık. devil's-food cake çikolatalı pasta. devil-may-care (s). pervasız; başıboş. between the devil and the deep blue sea iki tehlike arasında. give the devil his due kötü veya sevilmeyen bir adama bile hakça muamele etmek. Go to the devil ! Kahrol ! Cehenneme kadar git! like the devil şeytan gibi; çok çabuk, ayağına tez. raise the devil argo kıyameti koparmak. she-devil (i). şirret kadın, cadaloz kadın. The devil ! Aman ! Vay canına ! Hay kör şeytan ! the devil's own time kötü günler. The devil take the hindmost. Altta kalanın canı çıksın. There will be the devil to pay. Kıyamet kopacak.
 
Çeviri devil
(f). yemeği çok biber ve baharatla hazırlamak veya kızartmak; makinada ezip parçalamak (paçavra); (k).dili canını sıkmak, üzmek. deviled ham bir çeşit ezme jambon, krakova.
 
Çeviri devilish
(s). şeytanî, şeytan gibi; melun; pervasız; (k).dili çok, fazla, aşırı. devilishly (z). şeytanca. devilishness (i). şeytanlık.
 
Çeviri devilment
(i). şeytanlık, yaramazlık, kurnazlık.
 
Çeviri devilry
(bak). deviltry.
 
Çeviri deviltry
(ing). devilry (i). şeytanlık; sihirbazlık; kötülük, zalimlik; yaramazlık, haylazlık.
 
Çeviri devious
(s). dolaşık, eğri büğrü, dolambaçlı; çapraşık, sapa; sapmış, avare, başıboş. deviously (z). çapraşık olarak, dolambaçlı. deviousness (i). çapraşıklık, dolambaçlı oluş.
 
Çeviri devise
(f)., (i). tasarlamak, plan yapmak; akıl etmek, tertip etmek; kurmak, icat etmek; (huk). bilhassa gayri menkul mülkü vasiyet etmek; (i). vasiyet, vasiyet yoluyla bırakılan mülk. devisable s vasiyet olunabilir; tertip edilebilir devisee' i vasiyetle kendisine emlak bırakılan kimse, mirasçı, vâris
 
Çeviri devitalize
(f). cansızlaştırmak; hevesini kırmak.
 
Çeviri devoid
(s)., of ile boş, hali; yoksun, mahrum.
 
Çeviri devolution
(i). nakil, devir, intikal, hak intikali, havale, terk; gerileme.
 
Çeviri devolve
(f). intikal ettirmek, devretmek, havale etmek, bırakmak, terk etmek; (gen). on, upon veya to ile geçmek, intikal etmek, kalmak.
 
Çeviri devonian
(s)., (jeol). devonik devre ait, balıklar çağına ait.
 
Çeviri devote
(f). adamak, tahsis etmek, hasretmek, vakfetmek; oneself ile kendini adamak.
 
Çeviri devoted
(s). sadık, bağlı, merbut, vakfedilmiş. devotedly (z). fedakârcasına, sadakatle.
 
Çeviri devotee
(i). düşkün kimse, müptelâ kimse; sofu kimse, dindar kimse.
 
Çeviri devotion
(i). bağlılık, düşkünlük, iptila; (gen). (çoğ). ibadet, dua; tahsis, adama, vakfetme. devotional (s). bağlılıkla ilgili; ibadete ait.
 
Çeviri devour
(f). hırsla yemek, yutmak, informal gövdeye indirmek; yok etmek, bitirmek; hırs ve istekle bir nefeste okumak, informal yutmak (kitap). devoured by fear korkudan bitmiş, eli ayağı titrer vaziyette.
 
Çeviri devout
(s). dindar, sofu; samimi, ciddi. devoutly (z). imanla. devoutness (i). dindarlık.
 
Çeviri dew
(i)., (f). çiy, şebnem; gençliğin baharı ; (f). çiyle ıslatmak. dewberry (i). böğürtlen, (bot). Rubus caesius. dewdrop (i). çiy damlası. dew point çiy düşmesi için gerekli ısı derecesi. dewworm (i). solucan. mountain dew kaçak imal edilen viski, alkollü içki.
 
Çeviri dew line
Kuzey Amerika'da 70 paralelde bulunan radar istasyonları.
 
Çeviri dewarflask
termos.
 
Çeviri dewlap
(i). özellikle büyükbaş hayvanların boynu altındaki sarkık deri gerdan.
 
Çeviri dewy
(s). çiye ait, çiyle ıslanmış, rutubetli, nemli. dewiness (i). Islaklık, nem.
 
Çeviri dexedrine
(i). bir cins amfetamin.
 
Çeviri dexterity
(i). hüner, maharet, el çabukluğu, beceriklilik, ustalık.
 
Çeviri dexterous
(s). eli çabuk, eline iş yakışır, usta, marifetli, hünerli. dexterously (z). hünerle, ustalıkla, el çabukluğu ile. dexterousness (i). hüner, ustalık, marifet, el çabukluğu.
 
Çeviri dextrin
(i). dekstrin, nişastadan yapılmış yapışkan bir madde.
 
Çeviri dextrose
(i). üzüm şekeri.
 
Çeviri dey
(i). Cezayir dayısı; 16 yüzyılda Trablusgarp veya Tunus hükümdarı.
 
Toplam 616 sonuç listeleniyor
Copyright © Dogrusozluk.comSponsor: ip adresim nedir cevaplar için doğru adres ipsorgu.com