cor(kıs). corner, coroner, corpus, correct, correspondence.
3D Oyunlar
Türkiye'nin en güzel ve ilk 3d oyun sitesi - 3doyunlar.net
cor ner(i). köşe, köşe başı; dönüm yeri; (tic). tekelcilikle piyasayı ele geçirme. cut corners tutumlu davranmak; kaçamak yolu ile bir işten sıyrılmak. drive into a corner bir çıkmaza sokmak; köşeye kıstırmak. four cornersof the earth dünyanın dört bucağı. turn the corner kritik noktayı atlatmak, köşeyi dönmek.
coracle(i). bez veya deri ile kaplı sepet işi bir çeşit kayık.
coral(i)., (s). mercan, (zool). Corallium rubrum; (s). mercandan, mercana benzer. coral creeper mercan çiçeği, (bot). Kennedya. coral reef mercan kayalığı. coral snake mercan yllanı, (zoo).l Micrurus corallinus. coralloid (s). mercan şeklinde.
coralline(i)., (bot). koralina, bir çeşit deniz yosunu; (s). mercandan, mercana benzer.
corbeil(i)., (mim). heykeltıraş işi çiçek veya meyva dolu sepet.
corbel(i)., (mim). dirsek. corbel block kısa dirsek tahtası. corbel out böyle bir dirseğe dayanıp çıkmak. corbel table böyle dirseğe dayanan çıkma.
corbiestep(i)., (mim). yanları basamak şeklinde sivri tepelik.
cord(i)., (f). ip, sicim, kaytan, şerit; yay kirişi, veter, çalgı teli; 3,5 metre küp hacminde bir odun tartı birimi; bir çeşit kabartma çizgili kumaş; manevi bağ; (çoğ). fitilli kadifeden yapılmış pantolon; (f). iple bağlamak; iple süslemek; kütükleri yığmak. spinal cord (anat). omurilik. vocal cords (anat). boğazdaki ses telleri.
cordage(i). geminin halat takımı, ipler; kütük ölçüsü.
cordate(s)., (bot). yürek şeklinde.
corded(s). iple bağlanmış; kabarık çizgili; kütük öIçüsü ile öIçüIüp yığılmış.
cordial(s)., (i). samimi, yürekten, candan; (i). Iikör. cordial greeting samimi selam. cordiality (i). samimiyet. cordially (z). candan, samimiyetle.
cordovan(i). sahtiyan gibi ince ve renkli deri.
corduroy(i)., (s). fitilli kadife, çizgili kadife; (çoğ). bu kumaştan yapllan pantolon; (s). fitilli kadifeden yapılmış; corduroy road bilhassa bataklıkları geçmekte kullanılan ve kütüklerden yapılmıs yol.
core(i). elma gibi meyvaların çekirdek yeri, göbek, iç, nüve, öz, esas; zıvana; (mak). maça parçası; (mad). derinden alınan yuvarlak sutun şeklinde taş numunesi; (jeol). öz. core curriculum okutulan muhtelif derslerin ana bir tema etrafında birleştiği müfredat programı. rotten to the core tamamıyle çürük.
coreopsis(i). yıldız çiçeğine benzeyen bir çiçek, (bot). Coreopsis.
corespondent(i)., (huk). zina davasında maznunun suç ortağı olan uçüncü şahıs.
corf(i). (çog. corves) madencilikte kullanılanküçük vagon.
coriaceous(s). kösele gibi, sert; deriden yapılmış.
coriander(i). kişniş otu, kişniş, (bot). Coriandrum sativum.
corinth(i). Yunanistan'daki Korint şehri. Corin'thian (s)., (mim). Korint üslubu.
corium(i)., (anat). koryum, derma, altderi.
cork(i)., (f)., (s). mantar, tıpa; (f). mantarla kapamak tıpalamak; (ABD). kömürleşmiş mantarla siyahlaştırmak; (s). mantardan yapılmış. cork oak dış kabuğundan şişe mantarı yapılan bir cins meşe ağacı, sezü, (bot). Quercus suber.
corked(s). tıpalanmış; mantar kokusu ile bozulmuş;(ABD). mantar siyahı ile boyanmış.
corker(i). tıpalayan kimse veya şey; (argo). olağanüstü bir kimse veya şey.
corky(s). mantara benzer, kuru, hafif.
corm(i)., (bot). bazı bitki saplarının alt kısmında bulunan soğanımsı kısım.
cormorant(i)., (s). karabatak kuşu, (zoo).l Phalacrocorax carbo; obur adam; (s). açgözlü; yırtıcı.
corn(i)., (ABD). mısır, (bot). Zea mays; tahıl tanesi; tane; (ing). buğday, hububat, tahıl. corn belt mısır yetiştiren bölge (ABD'nin orta eyaletleri). corn bread mısır ekmeği. corn drill mısır ekmeye mahsus makina. corn flour mısır unu; (ing). mısır nişastası. corn laws ingiltere tarihinde hububat satışını düzenleyen kanunlar. corn meal mısırdan imal edilen ve irmiğe benzeyen bir besin. corn silk mısır püskülü. corn syrup glikoz. corn whisky mısırdan yapılmış viski.
corncob(i). mısır koçanı. corncob pipe mısır koçanından yapılmış pipo.
cornea(i)., (anat). kornea, gözdeki saydam tabaka.
cornel(i). karaniya, (bot). Cornus cornel cherry kızılcık, (bot). Cornus. wild cornel kızıl çubuk, (bot). Cornus danguinea.
corneous(s). boynuzdan yapılmış, boynuz gibi.
corner(f). çıkmaza sokmak, bir köşeye kıstırmak; tekelcilik suretiyle piyasayı ele geçirmek.
cornerstone(i). temel taşı üzerinde binanın inşa edilme tarihi bulunan taş; bir şeyin dayandığı esas.
cornet(i)., (müz). kornet. cornettist (i). kornet çalan kimse.
cornfed(s). mısırla beslenmiş besili, gürbüz; taşralı.
cornflower(i). peygamber çiçeği, (bot). Centaurea cyanus.
cornice(i). korniş; (mim). geniş silme. corn poppy gelincik çiçeği, (bot). Papaver rhoeas.
cornucopia(i)., (mit). Amalthea'nın boynuzu ; sanatçılar tarafından bolluk sembolü olarak kullanılan, içinden meyvalar taşan boynuz şekli.
corny(s)., (argo). aşırı romantik, eskimiş, basmakalıp, klişe, adi, bayağı.
corolla(i)., (bot). taçyapraklar, korol.
corollary(i)., (mat)., (man). bir önermenin tabii sonucu, sonuç.
corona(i). hale, ağıl, ayla; (anat). kafatasının üst düzeyi; (bot). korona. corona discharge (fiz). korona akımı.
coronary(s)., (i). taç ile ilgili; (tıb). kalbi besleyen damarlara ait: i kalp damarlarının kan pıhtısı ile tıkanması.
coroner(i). şüpheli ölüm vakalarının sebebini tahkik eden memur. coroner's inquest bu memurun tahkikatı. coroner's jury bu tahkikatı yürütüp hüküm veren juri heyeti.
coronet(i). asillerin giydiği taç, küçük taç; (bayt). at ayağında deri ile parmağın birleştiği yer.
corporal(s). bedeni, cismani; (zool) gövdesel. corporal punishment bedeni ceza, dayak. corporally (z). bedenen, cismen.
corporate(s). anonim şirkete ait; bir dernek veya bir şirket halinde hukuken birleştirilmiş, birlik olmuş, toplu. eorporate image bir şirketin kamuoyunda bıraktığı intiba.
corporation(i). anonim şirket, tüzel kişi; (k.dili). şişko göbek.
corposant(i)., (fiz)., (bazan gemilerde görülen ) korona akımı.
corps(i). kolordu, müfreze, kıta; topluluk. corps de ballet bale topluluğu. diplomatic corps kordiplomatik.
corpulence(i). şişmanlık, etlilik. corpulent (s). şişman, etli.
corpus(i). külliyat, mecmua; (anat). esas; ana para, sermaye. corpusdelicti esas ve cismani delil (bir cinayet vukuunda) ceset. corpus juris kanun külliyatı.
corpuscle(i)., (anat). hücre, yuvar kan küreciği; zerre. red corpuscle alyuvar. white corpuscle akyuvar.corpuscular (s). zerrevi yuvara ait.
corrade(f)., (jeol). yıpranmak aşınmak.
corral(i)., (f)., (-led -ling) (at, davar vb'ne mahsus) ağıl; (f). ağıla kapamak, kuşatmak; yakalamak, tutmak.
correct(f). düzeltmek doğrultmak, tashih etmek , ıslah etmek; tekdir etmek, cezalandırmak; ayarlamak; gidermek. correction (i). tashih, düzeltme, ıslah; ihtar, nasihat, cezalandırma; giderme; ayar etme. correction fluid (matb). korektör house of correction ıslahhane. correctional (s). düzeltici, tashihkâr.
correct(s). doğru yanlışsız, tam; dürüst; uygun, münasip, layık. correctly (z). tam tamına, doğru olarak. correctness (i). dürüstIük, doğruluk; uygunluk.
corrective(s)., (i). düzeltici ıslah edici, giderici; (i). çare, ıslah eden veya düzelten şey.
corrector(i). düzeltici; (ing). tashih eden kimse, musahhih.
correlate(f)., (i). karşılıklı ilişkisi olmak, aralarında uygunluk sağlamak, (iki şey, netice, rakam) arasında ilişki kurmak; (i). birbiri ile ilgisi olan şeylerin her biri.
correlation(i). karşılıklı ilişki; (mat). değişkenlerin birbiri ile bağlantısı; (biyol). organların birbirleriyle olan bağlantısı.
correlative(s)., (i). karşılıklı, mütekabil; (i). karşılıklı ilişkisi olan şey.
correspond(f). uymak, uygun gelmek, tekabül etmek, karşılamak; benzemek. correspond to tekabül etmek, benzemek. correspond with mektuplaşmak muhabere etmek, haberleşmek.
correspondence(i). tekabül, uygunluk; mektuplar, mektuplaşma, yazışma muhabere.
correspondent(i)., (s). muhabir; tekabül eden şey; (s). karşılıklı.
corresponding(s). yerini tutan; mektuplaşan, muhabere eden. correspondingly (z). mukabil olarak.
corrigendum(i)., (çoğ -da) hata, yanlış; baskı hatası; (çoğ). hata sevap cetveli, yanlış-doğru cetveli, düzeltmeler.
corrigible(s). düzeltilebilir, tashihi mümkün; ıslahı kabil (kimse).
corroborant(s)., (i). destekleyici; (i). kuvvetlendirici şey.
corroborate(f)., (bir fikri) desteklemek, doğrulamak, teyit etmek. corroboratives doğrulayan, teyit edici. corroboratively (z). doğrulayarak. corrobora'tion (i). doğrulama, onaylama, teyit.
corrode(f). çürütmek, aşındırmak, yemek; çürümek, paslanmak, aşınmak, yenmek.
corrosion(i). paslanma, aşınma, çürüme; bozukluk, çürüklük, korozyon.
corrosive(s). çürütücü, aşındırıcı, kemirici. corrosive sublimate (kim). biklorit, süblime.
corrugate(f)., (s). kırıştırmak, buruşturmak; buruşmak; (s). kırıştırılmış. corrugatediron oluklu demir levha. corrugatedpaper oluklu karton .corrug'ation kırışık, buruşuk.
corrupt(s). namussuz, fırsatçı, rüşvet almaya alışmış, kötü, pis; bozuk, çürük.
corrupt(f). bozmak, ifsat etmek, ayartmak, baştan çıkarmak. corrupt text hata ve düzeltmelerle kıymeti azalmış yazı. corruptibles rüşvet kabul etmeye hazır; ayartılabilir; çürüyebilir. corruption (i). irtikâp, rüşvet yeme, fesat; kötü yol; çürüklük, küf.
corsac(i). karsak, (zool). Vulpes corsac.
corsage(i). korsaj; göğse takılan çiçek buketi.
cortege(i). kortej, merasim alayı; maiyet.
cortex(i)., (çoğ -tices)., (bot). kabuk, kışır; (anat). kabuk, korteks. cortical (s). kabuğa ait ; bir uzvun dış zarına ait. corticated (s). kabuklu, kışri.
cortisone(i). kortizon; böbreküstü bezlerinin salgısı olan bir hormon.
coruscate(f). parıldamak, ışıIdamak. coruscant (s). ışıldayan. corusca-tion (i). parıltı.
corvee(i). angarya, ücretsiz iş.
corvette(i)., (den). korvet; ufak torpido muhribi.
corvine(s). karga gibi, kargaya ait.
corybant(i)., (mit). Sibel tanrıçasına ayin esnasında refakat eden ruh veya ilâh , Sibel rahibi.
corymb(i)., (bot). salkım, korimb, demet (bir çiçek durumu).
coryphee(i). bale topluluğunun üstünde fakat solo dans edenlerin altında olan balerin veya dansör.
coryza(i).,(tıb). burun nezlesi.
Toplam 127 sonuç listeleniyor