bloatf., i. şişirmek, hava vermek, kabartmak; balık tutsülemek; şişmek, kabarmak; i, bayt. hayvanın yediği yeşilliklerin mayalanmasından dolayı işkembe veya bağırsak yollarında gaz toplanması.
3D Oyunlar
Türkiye'nin en güzel ve ilk 3d oyun sitesi - 3doyunlar.net
bloateri. tuzlanmış ve tutsülenmiş ringa balığı; aynı şekilde hazırlanmış uskumru, çiroz.
blobi. su kabarcığı; damla; leke.
bloci. bir gaye etrafında birleşen parti, grup veya milletler, blok; bir konuda beraberce oy kullanmak icin birleşen değişik partilerin meclis üyeleri.
blocki., f. büyük parça (ağaç, kaya v.b.); bitişik bir sıra bina; blok; iki kavşak arasındaki mesafe; tahta tezgah; mezatlarda tellalın üzerinde satış yaptığı tahta; üzerinde kelle uçurulan tahta; şapka kalıbı; makara; d.y. sinyalleri beraber çalışan hat bölümü; engel, mania; psik. bilinçdışı engel; f. tıkamak, kesmek, kapamak, önünü kesmek; döviz muamelesini kısıtlamak veya durdurmak. blockhead i. kalın kafalı kimse, dangalak kimse. block and tackle palanga. blockbuster i. büyük uçak bombası. blockbusting i., A.B.D. bir mahallenin sakinlerini evlerinin kıymeti düşecek korkusuyla evlerini ucuza satmaya teşvik etme. blocked funds tic. bloke edilmiş fonlar. block out taslak yapmak. block print basma block up kapamak, tıkamak;(bir arabayı) tahtalar üzerine oturtmak. children's blocks kutu şeklinde oyuncak tahtalar. go to the block mezada çıkarılmak; idama gitmek
blockadei., f., den., ask. muhasara, denizden kuşatma, abluka; f. denizden abluka etmek, kuşatmak; etrafını çevirmek. blockader i. abluka eden düşman gemisi. run the blockade ablukayı yarmak.
blockhousei., ask. duvarlarında silah atmak için delikler bulunan mustahkem küçük bina; kaba kütüklerden inşa edilmiş ev.
blokei., ing., (argo) herif, adam.
blonds., i. açık renk, sarışın; i. sarışın kimse; ipek tül veya dantel; bilhassa siyah veya beyaz ipek dantel.
bloodi. kan; bitkilerin suyu, özsu; kan dökme; mizaç, huy; nesep soy; asalet; kan rabıtası, kan bağı; akrabalık; delikanlı. blood bank kan bankası. blood blister kan oturması. blood corpuscle anat. kan cisimciği. blood count kan sayımı.blood feud kan davası. blood group kan grubu. blood heat kan ısısı, 37C. blood and iron asker kuvvetine dayanma. Blood is thicker than water Eninde sonunda akrabalık kendini belli eder. blood money kiralık katillere verilen para; diyet. blood poisoning kan zehirlenmesi .blood pressure tansiyon. blood relationship kan bağı. blood serum biyol. kanın renksiz sıvı kısmı, serum. blood strange sıçan kuyruğu, bot. Mysosurus minimus. blood test kan tahlili .blood and thunder gürültülü patırtılı (roman ,sinema blood transfusion kan nakl blood vessel anat. kan damarı. blue blood gerçek aristokrat, soylu kimse. cold-blooded s. sogukkanlı hot-blooded s. çabuk kızan, öfkeli. in cold blood göz göre göre, bile bile; merhametsizce. of one blood aynı ırktan, ırktaş. His blood is up Gözü dönmüş öfkelenmiş. blood bath katliam.
bloodhoundi. koku alma hissi ,çok kuvvetli olan bir cins tazı.
bloodilyz. zalimce, kana susamış bir halde.
bloodlesss. kansız, solgun, renksiz; cansız; kan dökmeden olan; beyaz; ruhsuz, kuvvetsiz bloodlessly z. kan dökmeden.
bloodlinei. soy, nesep, cins hayvanın zürriyeti.
bloodstonei. kantaşı, üzerinde kırmızı lekeler olan bir çeşit yeşil kuvars . blood stream kan akımı.
bloodthirstys. kana susamış, canavar ruhlu, hunhar. bloodthirstily z. kana susamışcasına. bloodthirstiness i. kana susama.
bloodwoodi. bakam ağacı, bakkam, bot. Haematoxylon.
bloodys., f. kanlı; kan gibi; kana susamış, gaddar, zalim; Ing., (argo) Allahın belası, uğursuz, alçak; f. kana bulamak, kanla lekelemek. bloody flux dizanteri, kanlı ishal. bloody Mary votka ve domates suyundan yapılan bir içki. bloody minded hunhar, zalim, gaddar.
bloomi., f. çiçek; çiçek açma, ,çiçeklenme; tazelik, taravet, gençlik; yanakların pembeliği; meyva üzerindeki buğu; mad. dökülmüş demir kütük; f. çiçeklenmek, çiçek açmak; çiçek gibi taze ve sıhhatli olmak; çiçek açtırmak, güzelleştirmekç in full bloom tamamen çiçek açmış, pürnakil. take the bloom off tazeliğini gidermek, soldurmak.
bloomersi., çoğ. kadınların jimnastik yaparken, ata binerken v.b.'nde giydikleri bir çeşit şalvar; kısa şalvar gibi don.
bloomeryi., mad. haddehane, demirci ocağı.
bloomings. çiçekli, çiçek açmış, gençlik ve sıhhatle parlayan; gelişen, gelişmekte olan, serpilen; (argo) karın ağrısı, kör olası.
bloomys. çiçekli, çiçeklerle bezenmiş; buğulu.
blooperi., A.B.D., (argo) hata, tekleme.
blossomi., f. çiçek, meyva baharı; f çiçek vermek, bahar açmak; gelişmek; hali vakti yerinde olmak. in blossom baharı açmış, çiçeklenmiş.
bloti., f. leke, kağıt üzerindeki mürekkep lekesi; ayıp, kusur; silme (yazıda); f. lekelemek, kirletmek, karalamak; karartmak; kurutma kağıdı ile kurutmak; gelişigüzel boyamak; lekelenmek, kirlenmek; emmek (kurutma kağıdı).blot out bozmak, tanınmaz hale getirmek; ortadan silmek, imha etmek.
bloti. tavlada açık pul; herhangi bir meseledeki açık veya zayıf nokta.
blotchi., f. büyük leke, iri mürekkep lekesi; derideki kabartı; f. lekelemek, lekelenmek.
blotteri. kurutma kağıdı; karakolda tutuklananların kayıt defteri. blotting paper kurutma kağıdı.
blottos., ing. (argo) sarhoş, zil zurna sarhoş.
blousei., f. bulüz, gömlek; f. sarkmak, kendini bırakmak.
blowi. darbe, vuruş; hamle, saldırı; ani gelen bela, felaket; rüzgar, şiddetli esinti; k.dili övünme, yüksekten atma. at one blow bir hamlede. come to blows kavgaya tutuşmak.
blowf. esmek; üflemek; rüzgara kapılmak, rüzgarla sürüklenmek; çalmak, çalınmak, ses vermek; solumak, nefes nefese kalmak; k.dili övünmek, yüksekten atmak; A.B.D., (argo) ayrılmak, defolmak; üfleyerek itmek;(cama) üfleyerek şekil vermek;(atı) yorgunluktan çatlatmak; (sinek) ette yumurtlamak; A.B.D., (argo) bol bol harcamak, çarçur etmek. blow a fuse sigorta atmak; (argo) tepesi atmak .blow great guns fırtına halinde esmek (rüzgar) blow hot and cold k.dili kararsız olmak, duraksamak. blow in k.dili ansızın gelmek, düşmek; mad. yakmak (ocak) blow off istim salıvermek; (argo) hiddetle parlamak. blow out üfleyip söndürmek; patlamak (lastiği); dinmek (fırtına); atmak (sigorta); üfleyip pisliğini çıkarmak. blow over dinmek (fırtına); unutulmak, geçmek. blow up şişirmek; havaya uçurtmak, patlatmak; foto. buyütmek, agrandisman yapmak; patlamak, infilak etmek; patlak vermek (fırtına); k.dili çok kızmak, parlamak, tepesi atmak. blow one's own horn argo övünmek, kendini methetmek. blow one's stack (argo) kendinden geçmek. I'll be blowed! k.dili Hayret!
blowbacki. top atışında arkaya gelen gazlar.
blowbyi. oto dirsekli kol mahfazasından geçen egzoz gazları; bu gazları arkaya iten tertibat.
bloweri. üfleyici şey veya kimse; havalandırma tertibatı.
blowflyi tırtılları leşte veya canlı hayvanda büyüyen bir kaç sinekten biri.
blowguni. üfleyerek içinden küçük ok atılan uzun boru.
blowhardi., A.BD., (argo) palavracı kimse, kendini beğenmiş kimse.
blowns. şişmiş; soluğu kesilmiş, nefes nefese olan; içine sürfe bırakılmış; üflemek suretiyle meydana getirilmiş.
blowouti. patlama (lastik); (argo) eğlenti.
blowpipei. üfleme borusu, üfleç, kamışçık.
blowtorchi. lehim lambası, benzinli kaynak lambası, pompa.
blowupi. infilak, patlama; k.dili hiddetten kendinden geçme; kavga; büyütülmüş resim.
blowzys. bakımsız, karışık (saç v.b.); kırmızı yüzlü (kadın).
Toplam 63 sonuç listeleniyor