3D Oyunlar
Türkiye'nin en güzel ve ilk 3d oyun sitesi - 3doyunlar.net
again(z). tekrar, yine, bir daha; bundan başka. as much again bir misli daha. now and again ara sıra, zaman zaman, bazen. tirne and again tekrar tekrar, defaatle.
againstedat karşı, muhalif, aleyhinde, aykırı. He is against reforms. O adam reform düşmanıdır. over against ona karşı, karşılık olarak; karşı karşıya; karşısında, mukabil.
agalloch(i). ödağacı (bot). Aquilaria agallocha.
agape(s). hayretten ağzı açık kalmış, şaşırmış, şaşkın.
agape(i). sevgi, muhabbet.
agar(i). bazı deniz yosunlarından elde edilen jelatinimsi bir madde.
agaric(i). katran köpüğü, (bot) Agaricus campestris.
agate(i). akik taşı; bilye; (matb). 5 1/2 puntoluk harf agateware (i). renkli emay.
agave(i). agav, Amerika'da yeti, sen sabır otu, (bot). Agave.
age(i). yaş, çağ, devir, devre. chronological age kronolojik yaş. dark ages karanlık devirler. for ages, for an age uzun bir zaman, senelerce, çoktan beri. mental age (psik). zekâ yaşı. of age reşit, rüştünü ispat etmiş. under age reşit olmamış, rüştünü ispat etmemiş. ageliss (s). ihtiyarlamaz, kocamaz, eskimez. agelong (s). uzun zaman süren.
age(f). yaşlanmak, ihtiyarlamak, kocamak: eskitmek aged (s). yaşlı, ihtiyar aged (s). yıllanmış, dinlendirilmiş (içki); yaşındaki .
agency(i). vasıta, fail; iş, faaliyet; acentalık, vekâlet; acente.
agenda(i). gündem, görülecek işler.
agent(i). fail, amil; etkili olan kimse veya şey; acente, temsilci; vekil. free agent başkalarına karşı hesap vermek mecburiyetinde olmayan kimse, kendi kendine karar verebilen kimse.
agent provocateur(ajan provokatör) bir kimse veya grubu suç işlemeye teşvik edip sonradan cezalandıran gizli ajan.
agglomerate(f), (i). toplamak, bir araya getirmek, yığmak;(i). toplama; (jeol). volkanik parçaların bir araya toplanması. agglomera'tion (i). toplama; yığın; bir araya toplanmış şeyler.
agglutinant(s). tutkal gibi yapıştıran. agglutina'tion (i). yapıştırma; (gram), bitişkenlik, bitişme; (tıb). aglütinasyon, ayrı kısımları birleştiren ameliye (yara). agglutinative (s). yapıştırma işlemine ait; (gram). bitişken.
aggrandize(f). büyütmek. aggrandizement (i) büyütme; itibarını yükseltme; değer veya rütbesini yükseltme.
aggravate(f). ağırlaştırmak, kötüleştirmek , şiddetlendirmek; (k). dili kızdırmak, darıltmak; tahriş etmek; abartmak, mübalâğa etmek. aggrava,tion (i). kızdırma, darıltma: şiddetlendirme.
aggregate(f). toplamak, bir araya getirmek, cem etmek. aggrega'tion (i). toplanma , bir araya gelme; hepsi, bütünü.
aggregate(i)., (s). mecmu, toplam, yekün, küme; kum, çakıl; (s). bütün.
aggress(f). saldırmak; kavga çıkarmak.
aggression(i). tecavüz, hücum, saldırı; saldırganlık. nonaggression (i). saldırmazlık , ademi tecavüz aggressive (s). saldırgan, mütecaviz aggressor (i) mütecaviz , saldırgan kimse veya memleket.
aggrieve(f). rencide etmek, incitmek, kırmak. aggrieved (s). kederli; zarar gören; (huk). haksız hüküm yemiş olan.
aghast(s). şaşırmış, çok korkmuş, donakalmış.
agile(s). çevik, tetik. agility (i). çeviklik, tetiklik.
aging(i). yaşlanma hali veya belirtileri; yıllanma, eskime.
agio(i). para farkı, acyo.
agitate(f). çalkalamak, sallamak; altüst etmek; kışkırtmak, tahrik etmek. agita'tion (i). çalkalanış, sallanış, dalgalanış; sıkıntı, ıstırap, heyecan; fesat agitator (i). kışkırtan kimse, tahrikçi .
agitato(s). (z)., (it)., (muz). acele ve heyecanlı tarzda çalınan veya söylenen.
agitprop(i) propaganda ve kışkırtma bürosu.
aglet(i). ayakkabı bağı vb'nin ucundaki küçük demir.
aglow(s). parlak, şaşaalı .
agnate(s). baba tarafından akraba, akraba. agna'tion (i). yalnız erkek tarafından akrabalık.
ago(z). evvel, önce.
agog(s)., (z). heyecanlı, arzulu, istekli, şevkli, ümitli; (z). heyecanla, arzulu olarak.
agonistic(s). münakaşa yoluyla istediğini elde etmeye çalışan.
agonize(f). can çekişmek; fazlasıyla eziyet ve ıstırap çekmek; bütün gücüyle mücadele etmek; ıstırap vermek, işkence etmek.
agony(i). can çekişme: şiddetli Istırap; şiddetli heyecan; sert mücadele.
agora(i). eski Yunanistan'da pazar yeri, meclis; toplanma yeri.
agouti, agouty(i). Güney ve Orta Amerika ile Batı Hint Adaları'na mahsus tavşana 'benzer kemirici bir hayvan.
agraphia(i)., (tıb). bir beyin hastalığı nedeniyle okuma yazma kabiliyetini kaybetme,
agrarian(s) tarımsal, zirai; tarlalara ait; (pol). çiftçilere yardım etmeyi ve tarımsal kâr sağlamayı amaçlayan.
agree(f). razı olmak, muvafakat etmek kabul etmek, anlaşmak, uyuşmak; (gram). uyuşmak. agree to bir konuda mutabık kalmak, anlaşmak, kabul etmek agree with bir kimse ile mutabık kalmak. agreeable (s). hoş, tatlı; münasip, uygun, mutabık, iyi, güzel. agreeableness (i). tatlılık, hoşluk. agreeablly (z). hoş bir şekilde, tatlılıkla.
agreed(s). mutabık; kararlaştırılmış olan. Agreed. Kabul Tamam Peki.
agreement(i). anlaşma, muvafakat, ittifak, karar; mukavele, itilâf; mukavelename , kontrat, bağıt. come to an agreement bir karara varmak, uyuşmak. gentlemen's agreement karşılıklı anlayışa dayanan ve yazılı metni olmayan anlaşma.
agriculture(i). tarım; ziraat, çiftçilik. agricul'tural (s). tarımsal, zirai, çiftçiliğe ait. agricul'turist (i). ziraat uzmanı; çiftçi.
agrimony(i). kasıkotu, (bot). Agrimonia ; kızılyaprak, koyun otu, (bot). Agrimonia eupatoria. hemp agrimony koyun otu, (bot). Eupatorium cannabinum.
agronomics(i). bir memleketin topraklarını iktisadi yönden inceleyen ilim dalı.
aground(s). karaya oturmuş. go aground karaya oturmak.
ague(i). sıtma, malarya; sıtma nöbeti . aguish (s). sıtmalı, sıtma getiren, nöbetli.
Toplam 63 sonuç listeleniyor